Barbar

By hera-ashanti

2.1M 95K 5.9K

"Kitap okuyorum sessiz olur musun?" "Benim yüzümde mi yazıyor cümleler?" "Hayır, kitap baştan aşağı sensin... More

-Bölüm 1-
-Bölüm 2-
- Bölüm 3-
Duyuru!
-Bölüm 4-
-Bölüm 5-
-Bölüm 6-
-Bölüm 7-
-Bölüm 8-
-Bölüm 9-
-Bölüm 10-
-Bölüm 11-
-Bölüm 12-
-Bölüm 13-
-Bölüm 14-
-Bölüm 15-
-Bölüm 16-
-Bölüm 17-
-Bölüm 18-
Şarkı listesi~
-Bölüm 19-
-Bölüm 20-
-Bölüm 21-
-Bölüm 22-
-Bölüm 23- hakkında
-Bölüm 23-
24. BÖLÜM KESİTİ
-Bölüm 24-
-Bölüm 25-
-Bölüm 26-
-Bölüm 27-
-Bölüm 28-
-Bölüm 29-
-Bölüm 30-
-Bölüm 31-
-Bölüm 32-
-Bölüm 33-
-Bölüm 34-
-Bölüm 35-
°^°
-Bölüm 36-
-Bölüm 37-
-Bölüm 38-
-Bölüm 39-
Bölüm Sonu
-Bölüm 40-
-Bölüm 41-
-Bölüm 42-
-Bölüm 43-
-Bölüm 44-
-Bölüm 45-
-Bölüm 46-
-Bölüm 47-
-Bölüm 48-
-Bölüm 49-
-Bölüm 50-
-Bölüm 51-
-Bölüm 52-
-Bölüm 53-
-Bölüm 54-
Bölüm Sonu
-Bölüm 55-
-Bölüm 56-
-Bölüm 57-
-Bölüm 58-
-Bölüm 59-
-Bölüm 60-
-Bölüm 61-
-Bölüm 62-
-Bölüm 63-
-Bölüm 64-
:)
Çok Önemli!
Barbar
Kesit
Düzenleme
-Bölüm 65-
-Bölüm 66- Son
:(
Ufak Bir Soru
Kitap
Kitap ismi
kitap kapağı
Duyuru!
Çekiliş
Çekiliş!!
Cevaplar

-Bölüm 35-

26.1K 1.2K 78
By hera-ashanti

-Ölen Kimdi?-

Filmlerden izlediğimiz kadarıyla ölümün soğuk olduğunu bilirdik. Peki, acı? Ölüm acı verir miydi? Ölene verir miydi bilmiyorum ama hayatımdan deneyimlediğim kadarıyla kalana çok acı verdiğini biliyordum. Bu acı ölmek gibiydi, ama yaşamak kadar da canlıydı. Birçok kez ölümü dilettirecek kadar da güçlü... Bütün bu bağırışların yükselen patlama sesi de bu acının habercisiydi. Tabii bu kurşunun kime ulaştığıyla da ilgiliydi. Eğer ölen bensem çok da büyük bir acı bırakmayacaktım ardımda. Ne de olsa kimim vardı ki? Kollarının arasında bulunduğum Barlas'ın gözlerine baktım. Hani derler ya bir insanın anılarında yaşıyorsak ölmüş sayılmayız diye... Tek umudum Barlas'ın beni anılarımızda yaşatmasıydı. Ufacık bir umut... Neticede eşinin ölümü üzere Mahber'i yazan Abdülhak Hamit Tarhan bile başka bir kadınla evlenmemiş miydi? Barlas ve ben neyiz, ben onu bile bilmiyordum. Tek istediğim arada aklına gelmekti. Nefretinde dahi olsa yaşamak... Tabii eğer vurulan ben olsaydım... Ama vurulan ben değildim. Öyle olsaydı acı hissederdim veya üşürdüm. Tam aksine; Barlas'ın kollarında son derece güvende ve sıcaktaydım. Peki, ben vurulmadıysam vurulan kimdi? Ben bunun cevabını öğrenemeden Barlas elimden tuttuğu gibi kalabalığı yararak ilerlemeye başladı. Bir yandan eteğime takılıp düşmemek için çaba harcarken diğer yandan fısıltılar halinde dedikodumu yapan insanların arasında ilerliyordum. Dışarı çıktığımızda vücudumdaki sıcak hava ve dışarıdaki soğuk hava çarpışmaya başladılar. Sanki vücuduma çarpanlar hava değil de keskin cam parçalarıydı. Neyse ki bu acı Barlas ceketini omuzlarıma asana kadar sürdü. Ceket tamamen ısıtmamış olsa da iyi hissettirmişti. Barlas'ın açtığı kapıdan arabaya binerken gözüm mekânın kapısında takılı kaldı. İnsanlar dedikodumu yapmayı bırakmış arabalara kaçışıyorlardı. Onlar da ölmediyse ölen kimdi?

O kadar çok kendimi kaybetmiştim ki araba durduğu halde inmeyi akıl edememiştim. İş yine Barlas'a düştü. Beni kucağına alıp hızlı bir şekilde birlikte yaşadığımız eve ilerlemeye başladı. Korumaların açtığı kapıdan içeri girdikten sonra aynı hızla merdivenleri çıkmaya başladı ve beni odama soktu. Bununla da sınırlı kalmayıp banyoya götürdü beni. İçi boş küvete otururken hala kucağındaydım. dışarda kalan ayaklarımı da küvete çekip musluğu açtı. Küvetin içi soğuk su dolarken sadece banyonun fayans duvarlarını inceliyordum.

Barlas titreyen elleriyle sardı beni. Dudaklarını kulağımda hissettim. "Bir şeyin yok Melike'm. Ne olur konuş benimle." Barlas'ın sesini en son böylesine korkulu duyduğumda elimde bıçakla Bora'nın başında bekliyordum. Benim için mi korkmuştu bu kadar. Korkudan titreyecek kadar çok mu değer veriyordu bana? Öyleyse ona haksızlık etmiştim. Ben nefes almasam da yaşatırdı o beni. Çünkü o herhangi bir erkek değildi. O Barbar'dı ve Barbar'lar Melike'lerinin ölmesine izin vermezdi.

Kendimi ona doğru çevirip gözlerine baktım. Kirpikleri bu defa ıslak gibi durmuyordu. Kirpikleri ıslaktı ve onları ıslatan kesinlikle musluktan akan su değildi. Barlas'ın gözyaşlarıydı. Barbar'ım Melike'si için ağlıyordu. Elimi uzatıp yanağından çenesine doğru yol almakta olan gözyaşlarını sildim. Parmak uçlarım yanaklarından dudaklarına indiğinde ağlamaktan ya da soğuktan kızarmış dolgun dudaklarının üzerinde kaldı. Kafamda öpme fikri can buldu. Bu fazlasıyla cesur bir fikirdi fakat daha az önce ölümle yüz yüze gelmiş biri için değildi. Eğer orada ölen ben olsaydım dudaklarıma değen son dudaklar onunkiler olmayacaktı. Bunu düşünmek bile berbattı. Evet, kesinlikle onu öpecektim. Yavaş yavaş dudaklarına yaklaştım. Yaklaştıkça daha öpülesi geliyordu dudakları. Bunca zaman çok şey kaybetmiştim.

Fakat o benden önce davrandı, biranda öptü beni. Ama hayalimdeki gibi değildi. Elini dudaklarımızın arasına koymuştu. Neden yapmıştı böyle bir şeyi anlam veremedim. Bunun ne anlama geldiğini düşünemedim o an. Sadece kafamı Barlas'ın göğsüne yasladım. Hiç vakit kaybetmeden avuç içi yanağımı buldu. Başparmağıyla elmacık kemiğimi okşarken gözyaşlarımın küvetteki suya karışmasına izin verdim. Engel olacak gücüm de yoktu zaten.

Sabah gözlerimi alışık olduğum o güçlü kolların arasında açtım. Hayranı olduğum sert ve erkeksi kokusunu içime çekerken yüzünü görmek için kafamı yukarı kaldırmamla kahvenin en sıcak tonundaki gözleriyle karşı karşıya geldim. Gözlerindeki kahverengi öyle bir tondaydı ki hem bir ağacın gövdesi kadar sert hem de küçük bir kuş için korkup içine sığınacak bir ağaç kavuğu kadar şefkatli... Barlas böyleydi işte hem zehir hem ilaçtı. Hem kaçtığım hem sığındığımdı.

Nasıl olduğumu sorduğunda sadece gülümsemekle yetindim. Onca yaşanandan sonra en ufak bir tebessüm bile yeterli bir cevaptı bence. Bu cevaba karşılık Barlas da gülümseyip yanağımı okşadı. Gülümserken yay gibi gerilen kırmızı dudakları banyoda olanları getirdi aklıma. Neden elini araya koymuştu? Yoksa olanlar onu rahatsız mı ediyordu? Belki de şuan yanağımı okşarken bile rahatsız oluyordu. Gözlerinin önünde Bora'nın bana dokunuşu canlanıyordu. Hiçbir zaman bana isteyerek dokunmayacağını düşününce gözlerimden bir yaş serbest kaldı. Normalde olsa o gözyaşını tutmayı başarırdım ama tüm bu olanlardan sonra kendimde güç bulamıyordum.

Barlas beni kendine çekip sarılmak istediğinde tek ihtiyacım olanın bu olduğunu bilsem de izin vermedim. Benim hoşuma giden şeyin Barlas'ın zoruna gitmesini kaldıramazdım. "Hani sarılsam geçerdi?" dedi hayal kırıklığı içerisinde. Bunu hem gözlerinde hem de ses tonunda fazlasıyla hissedebiliyordum. Onun canının yandığını görmek benim de canımı acıtmıştı.

"Hala geçer ama ben..."

"Sen ne?"

"Bana bakınca ne görüyorsun?"

Hiç tereddüt etmeden, "Melike'mi" dedi.

"Peki, bana dokunduğunda ne hissediyorsun?"

"Korku..."

"Neden?"

"Etrafında bu kadar duvarın varken sana dokunmanın kolay olduğunu mu sanıyorsun?"

"Ama bana dokunabiliyorsan o duvarların içindesin demektir."

"Bu yüzden korkuyorum zaten. Ya beni tekrar o duvarların arkasına itersen... Seni sevmek incecik bir ipin üzerinde yürümek gibi ve ben cambazlıkta pekiyi sayılmam."

Barlas ve benim korkularımızın birbirinden çok farklı olduğunu görünce kendime kızdım. O geceyi atlattığımı söyleyip duruyordum ama hala Barlas'ın en ufak bir hareketinde o gecenin izlerini arıyordum. Hâlbuki Barlas'ın hisleri ve düşünceleri bundan çok uzaktı. Barlas ne kadar da masumdu Melike'sini severken.

"Aklından neler geçiyor senin?" dese de duymazdan geldim. Kafamı böyle saçma şeylerle meşgul etmek istemiyordum. Barlas ve ben birlikteydik. Bir nefes kadar uzağımdaydı. İstersem ona sarılabilirdim. Gözleri gözlerimin odağındaydı. Konuşmaya ne gerek vardı ki?

"Bana sarılsana Barlas. Ama çok sıkı sarıl, sanki çok kalın bir iple birbirimize bağlanmışız gibi." Bu çocukça isteğim karşısında o da güldü. Ve tam da istediğim gibi sarıldı bana. Canım acısa da sesimi çıkarmadım. Halimden memnundum çünkü... Aşkın getirdiği en güzel acıydı bu.

Hazır böylesine huzurlu bir ortam bulmuşken tekrar uyumak istedim. Fakat uyandığımda Barlas'ı yine yanımda bulmak istiyordum. "Biraz daha uyusam, beni bırakmazsın değil mi?"

"Konu senin iyiliğin olmadıkça seni asla bırakmam." Nedense fazla vurgulu konuşmuştu. Her bir kelimesinin aklıma kazınmasını ister gibi bir hali vardı. Bu bir ayrılığın habercisi miydi? Eğer öyleyse bunu istemiyordum. Sonum bile olsa benim olsun Barbar'ım.

"Bu da hep birlikte olacağız demektir."

Yüzünde sıcak bir tebessüm oluştu. İçime çektiğim her nefeste onun erkeksi kokusunu alarak uyudum. O kadar yorgundum ki hem fiziksel hem de ruhsal olarak çökmüştüm sanki. Neyse ki Barlas'ın kollarında uyumak beni rahatlatmıştı. Tekrar uyandığımda Barlas yine yanımdaydı. "Görevim bittiyse yemek yesek mi artık." deyince omuzuna vurdum. "Görev yani bu senin için." diye trip attım.

Elimi tutup dudaklarına yaklaştırdı ve avuç içimi öptü. "Sen uyurken gözümü bile kırpmadan seni izledim." Bir Barbar'dan böyle bir iltifat duymak kulağa hem imkansız hem de güzel geliyordu. Elimde olmadan kıkırdadığımda "Neticede bir Hera'yı susarken görmek çok imkansız denecek kadar nadir rastlanacak bir şey." deyip kaçınca ben de peşine düştüm. Sonunda onu mutfakta yakaladığımda kalçalarını tezgaha yaslayıp beni kendine çekti ve kollarının arasına aldı. "Sen nasıl bir şeysin böyle Hera, beni bile çocuk gibi mutlu ediyorsun."

Kendimi o kadar mutlu hissediyordum ki Barlas'ın kollarında bir de bu iltifatı üzerine iyice uçmuştum. Ve mutluluk beraberinde korkuyu da getirmişti. Ondan ayrılmayı hiç istemiyordum. Bunca zaman beni sevmediğini bile bile yanında durmuşken şimdi beni sevdiğini biliyorken saçma sapan bir şeyin haksız yere beni ondan almasını istemiyordum.

Bir süre böyle durduktan sonra birlikte yemek yapıp yemek yedik. Tüm bu süreç boyunca onu gıcık edip eğlenirken yaşadıklarımı unutmuştum ama şimdi ikimiz de susup televizyon izlemeye karar verince düşünceler yine kafamda dönüp durmaya başlamıştı. En sevdiğim yabancı dizi oynuyordu ama ben onu izlemek yerine düşüncelerimle boğuşuyordum. Bir kişinin hatası nelere mal olmuştu böyle. Bir tek bizim değil kendi ailesinin de hayatını mahvetmişti. Hayatımız öylesine ince bir ipin üzerindeydi ki en ufak bir hataya bile yer yoktu. İnsan bir kez sendeledi mi tekrar dengeyi sağlaması çok zor oluyordu. Hayatın incecik bir ipin üzerinde olması insanların yanımızdan yürümesine de izin vermiyordu. Şanslıysak arkamızdan gelen tutuyordu bizi. Neyse ki Barlas benimleydi. Ya benimle olmasaydı. Ya vurulan o olsaydı?

Omuzumda bir el hissettiğimde ufak bir çığlık atıp yerimde sıçradım. Kalbimin göğüs kafesimi delecekmiş gibi atışı omzuma dokunanın Barlas olduğunu fark edene kadar sürdü. "Sen miydin?"

"Bu evde iki kişi yaşıyoruz başka kim olacaktı?" dediğinde ona hak verdim. Neden böyle bir tepki vermiştim ki sanki evimdeydim ve en önemlisi de Barlas benimleydi. Güvendeydim.

"Dalmışım."

"Hera, hadi gel. Biraz yürüyelim."

"Bu soğukta..."

"Sana iyi gelecek." Belki de haklıdır diye düşünüp kabul ettim ve beş dakika içerisinde birlikte evden çıktık. Soğuk hava suratıma çarpıp kendime gelmemi sağlarken daha mantıklı ve sakin düşünmeye başlamıştım. Tabii hala kimin öldüğünü bilmiyordum. "Barlas, kim öldü?"

"Kimse... Akın seni vuracakken Yiğit üzerine atladı. Kurşun yerden sekti. Kimse yaralanmadı."

Kimsenin ölmemiş olmasına sevinsem de aklım Yiğitte kalmıştı. Barlas ciddi miydi? Yiğit gerçekten elinde silah olan birinin üzerine mi atlamıştı?

Gözlerimle görsem bile inanmazdım. Barlas beni kandırıyordu. "Şaka yapmayı kes. Ben ciddiyim, o gece ne oldu?"

"Oradan bakınca şaka yapan biri gibi mi duruyorum? Tamam, ben de hala inanamıyorum ama gözlerimle gördüm. Bizi kurtaran Yiğitti."

"Peki Akın...?" diye sorduğumda sinirlendi. Hareketlerine yansıtmamış olsa da ses tonunda hissettim. Herhangi biri hissetmezdi ama ben hissederdim. "Onu mu merak ediyorsun?"

Bana kızmakta haklı olabilirdi sonuçta benim arkadaşım dediğim kişi hayatımıza kastetmişti ama onun da bir şeyden haberi yoktu ki. O olayların iç yüzünü bilmeden adamıştı kendini bu intikama. Şimdi uğrunda adam bile öldürebilecek kadar çok değer verdiği abisinin iğrenç biri olduğunu öğrenmişti. Her şey onun için de çok zor ve çok yeniydi. "O'nun da hayatı mahvoldu. Biz onunla arkadaştık."

"Pek sevgili arkadaşın hapsi boylayacak.

Barlas sinirlenince ben de konuşmadım. Aramıza aniden giren bu ani soğukluk ocak ayından daha fazla üşütüyordu beni. Merak etmiştim işte neden böyle tepkiler veriyordu ki sanki. Onun bana soğuk davranması beni daha fazla sinirlendirdi ve ben de eve dönene kadar ağzımı açmadım. Zaten hemen geri döndük. İkimiz de odalarımızın önüne geldiğimizde ona iyi geceler diledim. "Sanmıyorum." diye söylenip odasına girdi. Ben de benimkine girecekken aklıma Barlas'ın verdiği söz geldi; gösteriden sonra her şeyi anlatacaktı bana. Bu olanlar yüzünden neredeyse unutacaktım. Konu daha fazla unutulmadan hatırlatmalıyım diye düşündüm ve Barlas'ın odasına girdim. Burada yoktu ama banyosundan onun sesi geliyordu; "Önce neredeyse katili olacak biri için üzülüyor sonra da gelmiş iyi geceler diliyor. Hanım efendiye bak! Senin yanında değilsem nasıl rahat uyuyabilirim ki!" Duyduklarım dudaklarımı kulaklarıma eriştirmeye yetmişti. İçimde sonsuz bir mutluluk pınarının aktığını hissettim. Hem beni kıskanıyordu hem de bensiz iyi hissetmiyordu. Benimle iyi hissetmesi ayrı bensiz iyi hissedememesi çok ayrı bir şeydi. Neden yüzüme söylemiyordu ki bunları. Kim bilir daha neler söyleniyordu kendi kendine.

Barlas banyosundan yarı çıplak çıkınca görmemiş gibi bakmak yerine giyinmesi için arkamı döndüm. Zaten o heykel gibi taş vücuda bakarak konuşmazdım. Ezberimi bozardı.

"Ne yapıyorsun sen orada? Beni mi dinliyordun?"

"Hayır yeni geldim. Önemli bir telefon konuşmasını falan mı böldüm"

"Yok, her neyse. Ne istiyorsun?"

"Bana bir şey anlatacaktın ya."

"Ne gibi?" diye sorunca ona dönüp "Söz vermiştin nasıl unutursun." diye kızdım. Hala giyinmediğini görünce daha da sinirlendim. "Giyinsene!"

"Burası benim odam. İstediğim gibi dururum."

"İyi!"

"İyi!"

"Güzel!"

"Güzel!"

"Peki,"

"Tamam git hadi."

"Gidiyorum." deyip odadan çıktım ve kapıyı çarptım sonra kendi odama girip onun da kapısını çarptım ve duş almak için soyuna soyuna banyoma ilerledim. bir yandan da söylenmekle meşguldüm. "Hem beni bırakmayacağını söylüyorsun hem de odandan kovuyorsun. İkiyüzlü pisliğin tekisin!"

"Önemli bir telefon konuşmasını bölmüyorumdur umarım." diye muzip bir ses tonunda seslenen kişi Barlas'tı ve sesi benim odamdan geliyordu. Rezil oldum! Bunun verdiği sinirle "Evet bölüyorsun." diye bağırdım.

"Kusura bakma ama sana söyleyeceklerim daha önemli."

"Çıplağım Barbar!"

"Sana giysi getireyim mi?"

"Öldürürüm seni!"

"Odamda bekliyorum."

"Gelmem."

"Neden?"

"Beni kovdun."

"Evine gel o zaman. Orası senin, seni oradan kovamam." Bahsettiği evin onun kalbi olduğunu anlayınca elimde olmadan yumuşadım. O gittikten sonra ben de duşu boş verip giyindim ve Barlas'ın odasına gittim. İçeri girdiğimde Barlas camın önünde dikilmiş dışarıya bakıyordu. Ben de yanında dikilip onun baktığı yere baktım. Dışarıda yağmur yağıyordu.

"Önce iki şartım var. Birincisi ne olursa olsun bu gece benimle kalacaksın. İkincisi de ne söylersem söyleyeyim koşulsuz güveneceksin."

İkinciye anlam verebiliyordum sonuçta bana önemli şeyler anlatacaktı ve ona güvenmemi istiyordu ama birincisinden bir anlam çıkaramadım.

Neden yanında durmamı istiyordu ki? Bunu ona da sorduğumda "Neden bu kısma takıldın?" diye sordu ses tonunda korkutucu bir sakinlik vardı. Bana fırsat vermeden devam etti. "Benim yanımda kalmak senin için çok mu zor?" Barlas'ı dikkatle incelesem de bu hareketlerine bir anlam veremedim. Bu bilinmezlik beni korkutuyordu. Yine de ona güveniyordum. "Öyle olsa yanında huzurla uyur muydum?"

"Madem güveniyorsun sorgulama. Sadece bu gecelik bize izin ver."

"Peki."

Elimden tutup yatağa doğru ilerledi...


Continue Reading

You'll Also Like

27.9K 2K 37
'Bırakın.' Ağzımdan çıkan tek kelime buydu. O an sadece beni tutmayı bırakmalarını kastetmiyordum. Bulunduğum yeri, durumumu bırakmak istiyordum. Büt...
2M 73.5K 60
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
19.6K 3.4K 19
Sâra ile Yarkın'ın sarı gül motifli, tahta kapaklı bir günlükle başlamıştı aşkı. Birbirlerini hiç tanımayan iki kuzenin aşk hikayesi... Yarkın; "Nefr...
3.4M 135K 81
"Bu Nurdan Keleş ve Sezgi Salman'ın ortak hikayesidir." Hayat tarzları farklı bu üç seksi kardeşin dünyasına girmeye hazır mısın? Kalbinde derin bir...