YORGUN

By seydauynk

45.2K 13K 43.6K

"Seni uyardım! "Dişlerini sıkarak konuştuğunda onu ilk gördüğüm anda ki öfkesiyle yüz yüze geldim "şimdi bura... More

1.BÖLÜM - ZAMANSIZ
2.BÖLÜM - ÇÖKÜŞ
3.BÖLÜM - GEÇMİŞ
4.BÖLÜM - İLK ADIM
5.BÖLÜM - MERAK
6.BÖLÜM - TECRÜBE
7.BÖLÜM - MEZAR
8.BÖLÜM - SINAV
9.BÖLÜM - DEĞERSİZVARİ
10.BÖLÜM - YARA
11.BÖLÜM - BEKLENMEDİK
12.BÖLÜM - KORKU
13.BÖLÜM - HASRET
14.BÖLÜM - LAVİNİA
15.BÖLÜM - FOTOĞRAF
17.BÖLÜM - KADER
18.BÖLÜM - YANGIN
19.BÖLÜM - ESKEF
20.BÖLÜM - MEKTUP
21.BÖLÜM - UZAK
22.BÖLÜM - DİLHUN
23.BÖLÜM - HİSTERİK
24.BÖLÜM - UÇURUM
25.BÖLÜM - ENDİŞE
26.BÖLÜM - KURŞUN
27.BÖLÜM - UYANIŞ
28.BÖLÜM - YALNIZLIK
29.BÖLÜM - KAÇAK
30.BÖLÜM - ÇIRPINMAK
31.BÖLÜM - PİŞMANLIK
32.BÖLÜM - ÇARESİZ
33.BÖLÜM - MECRUH
34.BÖLÜM - MİSAFİR
35.BÖLÜM - ÖLÜM
36.BÖLÜM - OD

16.BÖLÜM - KARAR

958 286 902
By seydauynk


Herkese merhaba! On altıncı ve hatırı sayılır bir uzunlukta olan bölüm ile karşınızdayım. Oy, yorum ve destekleriniz için teşekkür ederim. Yıldızı parlatmayı unutmayalım! Seviliyorsunuz, keyifli okumalar...


Bölüm Şarkısı: Nosak - Random Things


Her şeyimi benden aldıklarında hayatın bana sunduğu bütün dikenli yollar arasında en kirlisini tercih etmek durumunda kalmış payıma düşenden çok daha fazla olan mağlubiyeti kucaklamıştım. O kadar bitmiştim ki benden geriye kalan yaralı bir ruh, ölmüş bir yürek, çürümüş bir gülüştü. 


Şimdi ise hayallerim gerçekleşemeyecek kadar uzaklaşmış, hakikatler büyük bir hırçınlıkla yakama yapışmıştı. Sahi kimi kandırıyordum? Uzaklaşacak kadar bile bir hayalim kalmamış acısıyla sinemi hüznüm ile hoyratça dağlamıştım. Böyle öldüm ben. Böyle öldürdüler beni. Terk edilmişliğimle ağlarken keder yüreğime ağır gelmiş yükünün altında beni ezmişti. 


Canı cehenneme merhametsiz olanın. Canı cehenneme ruhları öldürenin. Canı cehenneme sürekli gidenlerin, yaralayanların, bırakanların... Bu nasıl bir acı? Acım içimdeki ateşimi besliyor gittikçe büyümesine sebep oluyordu. İçimdeki ateş sadece beni değil herkesi, her şeyi yakacak geride hiçbir şey bırakmayacaktı.


"Açıklama yapamayacak kadar şaşkınım Mustafa Bey "mezarın başına geldiğimde kucağımdaki papatyaları mezarın üzerine bıraktım. Gözümden akan bir damla yaşı silip kendime hakim olamayarak iki elimle sıkıca toprağı tuttum. Islak toprak kokusunu içime çekerken ıslanan zemine aldırmamış dizlerimin üzerine çöküp yere oturmuştum. Kollarımı mezar taşının üzerine koyduğumda başımı sağ kolumun üzerine yatırıp soğuğa aldırmadan adının yazdığı mermer taşa baktım.


"Umarım papatyaları seviyorsunuzdur "mezara doğru hafifçe eğilip bir sır verir gibi konuştum "çalıştığım çiçekçiden sizin için aldım "sesim titremeye başladığında kulaklarıma çarparak tuzla buz olurken konuşmayı bıraktım. Bu sabah Hakan Çıray Kamer'in evine sürpriz bir ziyaret yaptığında ikimiz de şaşkınca ona bakmış Kamer şaşkınlığı hemen üstünden atarak beni arkasına çekmiş sonrasında odadan çıkmıştı. 


Ne konuştuklarını bilmemekle beraber bir süre sonra yanıma adeta sinir küpü olarak dönmüş üzerine gitmek istemeyerek evinden sessizce ayrılmıştım. Bürodan çıktığımda ise Kamer'in babası Mustafa Bey'in mezarını ziyaret etmiştim. Karanlık etrafa çöktüğünde gökyüzüne bakmış sonrasında gözlerimi getirdiğim papatyaya doğru çevirmiştim.


"Babamın adına sizden özür dilerim Mustafa Bey. Bu özrün sizi geri getirmeyeceğini bildiğim gibi Kamer'in acısını dindirmeyeceğini de biliyorum ama elimden gelen tek şey bu "derin bir nefes alarak ellerimi mezarın üzerindeki toprağa bastırıp gözümden akan bir damla yaşı sert bir şekilde koluma sildim. "Affedin beni. Oğlunuzun hayatını da kendi hayatımı da mahvettim "ellerimi mezarın üzerinden çekip dizlerimin üzerine koydum "üzgünüm "diye fısıldadığımda usulca ayağa kalkarak çamurlu ellerimi dizlerimden çektim.


"Ne işin var burada? "Bakışlarımı sesin geldiği yöne çevirdim. Karşımdaydı. Karanlığa rağmen onu görebiliyordum. İşte tam orada duruyordu. Kalbimi parçaladığı yerde. Kuzguni gözleri bana buz gibi baktığında sessiz kalmış bunu yadırgamadığından yanıma gelerek iki elimi de tutmuştu.


"Ellerine ne oldu? "Sıcak elleri soğuk ellerime temas ettiğinde irkilmiş sesinde barınan hafif sertlik sıcaklığı yüzünden üzerimde etki etmemişti.


"Çamur "diye fısıldadım nefesim dudaklarımı yakarken. İçimde giderek büyüyen boşluğu soğukluğuyla beslediğinin henüz farkında değildi.


"Görebiliyorum Lavinia anlamaya çalışıyorum "dedi sabır dilenen bir sesle. Onun öfke ve sabır arasında gelip giden duyguları benim umurumda olmazken ellerimi ellerinden yavaşça çektim.


"Hoşça kal Kamer "dedim ifadesiz bir sesle ellerime bakarak. Ellerimin çamur olmasına da üzerimin batmasına da aldırmadım. Başımı çevirip son defa muhtemel babamın hayatını mahvettiği Mustafa Taşkıran'ın mezarına baktım. Ne burada ne de onun yanında bir yerim yoktu.


"Senin neyin var? "Sabırsızlığını belli eden sert sesi bana ulaştığında cevap vermeye gerek görmediğimden yürümeye başladım. Birkaç adım atmıştım ki ağırlaşan bedenim yüzünden dengemi sağlayamadığım için hafifçe sendeledim. Kamer çevik bir hareketle belimi kavradığında beni kendine doğru çekti "iyi misin? "Alnıma bir öpücük kondurduğunda kaskatı kesildim. Öpücüğü bütün zihnimi alt üst etmiş ateş parçasına dönerek kalbimde yer edinmişti. Yüreğimdeki yangına tezat olarak gözümden bir damla yaş süzüldü.


"Ateşin var kaç saattir buradasın? "Diye sordu kaşlarını çatarak. Vicdan azabım beni tüketmeye başladığından beri burada olduğumu bilmesini istemediğimden cevap vermeyerek doğrulup kolunu belimden çektim.


"Önemi var mı? "Diye sordum düz bir şekilde. Durgun halime birkaç saniye şaşkınca bakmış ardından kendini toparlamıştı.


"Buraya gelmemeliydin "dedi başını iki yana sallayarak. Babası için mi demişti yoksa başka bir şey için mi anlayamamıştım. Onu arkamda bırakarak yürümeye başlamıştım lakin üzerimdeki ağırlık git gide arttığından olduğum yere çöküp titreyerek cenin pozisyonu almıştım. Kaybolmuş gibi hissediyordum. Artık yerin üstünde kalan bir kişi olarak yerin altında kalanlardan bir farkım olmadığını hissediyordum. Anlamıştım. Büyüdüğünde bile hiçbir şey geçmiyormuş. Kamer yanıma geldiğinde beni kucağına alacağı sırada elimi kaldırıp onu durdurdum.


"Başımın çaresine bakarım "dedim fısıltıyla. Cümleme karşın beni azarlamış ardından yere serili olan bedenimi kucaklamıştı. Beni arabanın arka koltuğuna yatırdığında kendisi de sürücü koltuğuna oturup arabayı çalıştırmış trafik sıkışık olmadığından kısa bir süre sonra evine gelmiştik. Arabadan indiğimde onu beklemeden ağır adımlarla yürümeye başladım. 


Duygularımın yoksunluğu üzerime naif bir sakinlik bırakmış dünkü esip gürleyen halimden eser kalmamıştı. Belki de ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum ya da duygularım artık yorulmuştu. Kapının önünde durduğumda Kamer'i çıldırtacak bir ağırlıkta elimi kaldırıp zile basarken ağırlığıma zıt bir şekilde kapı hızla açıldı.


"Karaca o kadar çok merak ettik ki! "Başak gözleri dolu bir şekilde korkusunu gizlemeden bana bakarken öylece ona baktım. Benim aksime en azından ağlayabiliyor korku da olsa bir duygu kalbinde yer edinebiliyordu.


"Daha fazla dışarıda durmayın "Başak'ı yanına çekti "hadi içeri gelin "Çağatay konuşurken Kamer içeri girmiş ben olduğum yerde kalmıştım. Bu insanlar bana ilk tanıştığımız günden bu yana ilk defa bu kadar yabancı ve uzak geliyorlardı.


"Hadi içeri gir "Kamer'in ifadesiz sesine takılmazken başımı bir zamanlar Mustafa Taşkıran' ın çalışma odası olarak kullandığı yere çevirdim. Sabah orada olduğum halde üzerinden asırlar geçmişte ben o zamanın içinde düşüp kalmışım gibi hissettim. Oraya bakmayı bırakıp kısa bir süre çamur olmuş ve ıslanmış üzerimde gözlerimi gezdirdim.


"Üzerini yukarıda değiştirirsin "derken ne düşündüğümü anlamıştı. Suratıma yapışan saçlarımı usulca çektiğimde ürkekçe bir adım attım. Ayakkabılarımdan kurtulup ıslak çoraplarımla merdivenin başına geldiğimde kısa bir süre duraksadım. Kamer merdivenleri çıkamayacağımı düşünmüş olacak ki beni zorlanmadan kucağına aldığında ona sarılmadım. İki elimde boşlukta sallanıyordu. Tıpkı ruhum gibi.


"Başımın belası "diye fısıldadı beni onaylamayarak. Başımı hafifçe kaldırıp silik bir şekilde tebessüm ettim. Her zaman bu kadar ulaşılmaz mıydı?


"Gerçekten öyleyim değil mi? "Diye mırıldandım herkesin başına bela olduğumu düşünürken.


"Evet "vücudumu hafifçe kendine doğru çekti "gerçekten öylesin "diye fısıldadı sitemle düşüncelerimi doğrulayarak.


"Babam da öyleydi değil mi? "Acı dolu sesim silik tebessümümü yerle bir edip yerine donuk ve uzak bakışları getirmişti. Benden böyle bir soru beklemediğinden vücudunun kaskatı kesilmiş kısa bir süre duraksadıktan sonra tekrar yürümeye devam etmişti. Bir kapı açılma sesi duyduğumda konuştu.


"Çok ateşi var "dedi Kamer sıkıntıyla. Hastalandığım için mi bu kadar bitkin hissediyordum yoksa gerçeklerin ağırlığından mıydı bir türlü kestiremiyordum.


"Çağatay doktora haber verdi aşağıda bekliyor "dedi Başak. Beni kucağından indirdiğinde dik durmaya çalışarak gözlerimi yavaşça açtım. Çamurdan arınmam ve ateşimin de düşmesi için duş almam gerektiğini düşünerek beni banyoya getirmişti.


"Üzerindeki kıyafetleri çıkar "dedi Kamer bana bakarak. Evet soyunmak olağan bir şeydi ama onun karşısında soyunacak kadar bilincimi yitirmemiştim.


"Çık buradan "demekle yetindim. Kamer ve Başak beni şaşırtarak ısrar etmeme fırsat tanımadan banyodan çıktıklarında üzerimdeki bütün kıyafetleri çıkarmış iç çamaşırlarımla kalmıştım. Kıyafetlerimin hepsini çöpe attığımda küvetin içine oturup dizlerimi karnıma çekmiş başımı fayansa yaslayıp gözlerimi kapatmıştım. 


Banyonun kapısı gürültüyle açıldığında Kamer içeri girmiş ardından yanıma gelmişti. Onun karşısında bu şekilde durmak baş ağrımı ve gerginliğimi hat safhaya çıkarırken utançla gözlerimi kapatıp sertçe yutkunmuş aniden hissettiğim soğuk suyla gözlerimi açarak ayağa kalkıp küvetten çıkmaya çalıştım.


"Su çok soğuk! "Dedim titreyen sesimle. Küvetten dışarı çıkma mücadelesi verirken yanıma gelip küvetin içine girdi. Kollarımdan tuttuğunda ikimizde soğuk suyun altında ıslanırken ben zangır zangır titriyordum.


"Hasta olacaksın "dedim gözlerine bakarken. Soğuk sudan etkilenmiş gibi görünmüyordu. Bakışlarım göğsüne kaydığında giymiş olduğu kazağın ıslanıp vücuduna yapıştığını gördüm. Gözlerimi göğsünden çekip yüzüne çevirdiğimde su saçlarından gözlerine oradan da dudağına inerken suyun altında bile etkileyici bir görüntüye sahip olduğunu fark etmiştim. 


Onu şu an hasta olduğum ve sağlıklı düşünemediğim için beğendiğime kendimi ikna etmeye çalışırken ellerini şakaklarıma götürüp masaj yapmaya başladı. Dikkatli bir şekilde yüzüne baktığımda onun sadece alnıma baktığını gördüm. 


Elleri şakaklarımda büyük bir ciddiyetle masaj yaparken onunla başka bir dünyada tanışmayı delicesine istedim. Yüreklerimizin arasında nefretten bir köprü değil de sevgiden bir köprü olsun istedim. Bizi ihanet yerine huzur tanıştırsın istedim. Onun kötü yanı değil de iyi yanı olmak istedim. Onunla en güzel nasıl olacaksak bunca keşmekeşin arasında öyle olmak istedim.


"Neden öyle bakıyorsun? "Bastıramadığı merakı sesine yansımıştı. Nasıl baktığıma dair hiçbir fikrim yoktu. Aklımdan geçenleri ya da biraz önce ki isteklerimi fark edebilmiş miydi?


"Nasıl bakıyorum? "Dedim nefesim dudaklarımı yakarken. Tutunma ihtiyacı hissettiğimde ellerimle Kamer'in beline tutundum. Dokunuşumla birlikte kaşları çatılırken bundan rahatsız olduğunu düşünerek ellerimi ondan yavaşça çektim.


"Beni içinde hapsedebilecek kadar derin "diye fısıldadığında elinin bir tanesini indirip elimi tutmuş tekrar beline yerleştirmişti. "Beni çözmeye çalışıyormuş gibisin "dedi düşünceli bir sesle. Onu da kendimi de bütün olanların yanı sıra duygularımı da anlamaya çok ama çok ihtiyacım vardı.


"Bir gün çözerim "fısıldarken ellerini indirip titreyen çenemi tuttu "kalbini ve ruhunu görebilirim. O zaman çok başka bir anda en derinde olabiliriz "bir eliyle de dirseğimi tutup beni kendine çektiğinde bedenlerimiz neredeyse birbirine değiyordu. 


Gözleri titreyen dudaklarımı bulduğunda nefesini hissedebileceğim kadar yaklaşmıştı. Sertçe yutkunup gözlerini kapatmış tekrar açtığında benden uzaklaşarak küvetten çıkıp sessizce banyoyu terk etmişti. Tavırlarına anlam veremezken daha fazla suyun altında durmak istemeyerek bende banyodan çıkmış yatağın üzerinde Başak ' ın benim için bıraktığı kıyafetleri giymiştim. 


Odaya daha önce benimle ilgilenen doktorla beraber Kamer de girdi. Kamer dikkatle bize bakarken doktor beni muayene ettikten sonra iğne yapmış ilaç yazdığında Kamer de adamına ilaçları alıp getirmesini söylemişti. İki dirseğimi dizlerime koyup ellerimi sarkıtarak hafifçe öne doğru eğildiğimde o da kapıyı kapatıp karşıma geçti ve dolaba yaslanıp kollarını göğsünde bağladı.


"Orada ne işin vardı Lavinia? "Kuzguni gözlerinde öfkesi tekrar yer edindiğinde doğrudan bana baktı "senin babamın mezarının başında ne işin vardı? "Sesindeki iğneleyici tınıyı fark etmemek imkansızdı. Patronun kim olduğunu davranışıyla tekrar hatırlatırken gözlerine bakamayarak aynaya baktım.


"Sadece Mustafa Bey'den özür dilemek istedim "fısıltıyla konuştuğumda keyiften yoksun olan gülüşünü ardından fısıltımı parçalayacak kuvvetteki güçlü sesini işittim.


"Sen vicdanını rahatlatmak istedin! "Kollarını indirip işaret parmağıyla beni gösterdi "belki de suçu babamda aramak istedin! "Öfkesi katlanıp sözleriyle beraber suratıma çarptığında bağırmasına karşın bitkin bir sesle konuştum.


"Neyi nasıl düşünmek istersen öyle düşün "ellerimi yavaşça yüzüme kapattım "odadan çık lütfen kendimi çok yorgun hissediyorum "dedim ifadesiz bir şekilde. Yüzsüzlüğüm hat safhaya çıkmış adamı kendi evinde kendi odasından kovuyordum ama artık ne tartışacak ne de kendimi anlatacak gücüm kalmamıştı. Yanıma geldiğinde öfkeyle kolumdan tutup ayağa kaldırdı. Direnmedim. Bedenim bir bez parçası gibi elleri arasında sallandığında karşı koymadım.


"Benim babamın mezarından uzak dur! "Dişlerini sıktı "baban yaşarken rahat bırakmadı bari sen ölüsünü rahat bırak! "Gerçek en ağır şekilde bana ulaştığında hazmetmemi beklemeden beni hafifçe ittirdi. Yatağın üzerine düştüğümde nefes alıp vermek dışında herhangi bir yaşam belirtisi göstermedim. 


Kısa bir süre bana baktığında gözlerinden anlık bir pişmanlık duygusu geçmiş ama buna izin vermeyerek kendini toparlayıp odadan çıkmıştı. Belki de gözlerinde gördüğüm pişmanlık hastalığım yüzünden bir yanılsamadan ibaretti. Kamer odadan çıktıktan sonra Başak ve Çağatay odaya girip benimle konuşmak istemiş ama onlara sadece yorgunum cevabını vermiştim. Yalnız kalmak istiyordum.


"Sana söylediğim sözler için özür dilerim Karaca "dedi Çağatay odanın kapısını açarken. Sesindeki pişmanlık elle tutulabilecek kadar fazlaydı lakin şu an onun anlayışını bile hak ettiğimden şüpheliydim.


"Özür dileme Çağatay haklıydın "gözlerimi kapattım "Kamer'in yanına git "dedim durgun bir şekilde. Çağatay odadan çıkıp kapıyı ardından örttüğünde vicdan azabım büyüyerek neredeyse odayı kaplamış beni acının ortasında bırakmıştı. Gözümden bir damla yaş süzülürken tek düşünebildiğim utancım ve azabımdı.


***


Yatağın sol tarafının çöktüğünü hissettiğimde yavaşça gözlerimi araladım. Karanlık beni karşılarken uyumamın üzerinden çokta bir zaman geçmediğini gösteriyordu. Gözlerimi tekrar kapatıp uyuma numarası yapmaya karar verdiğimde sesini duydum.


"Uyanık olduğunu biliyorum "yumuşak sesi bana ulaştığında ona doğru döndüm. Yanıma uzandığında kuzguni gözleri hastalık ve uykusuzluktan cayır cayır yanan yorgun gözlerimi buldu.


"Babanın mezarının başında beni görmek sana iyi gelmedi "kısa bir duraksamanın ardından tekrar konuştum "öyle değil mi? "Uyku mahmuru sesim ona ulaştığında yüzündeki ifade değişmedi. Yanlış bir zamanda tanışmanın acısını birbirimize iyi gelmeyerek çekiyorduk.


"Oraya gitmek sana iyi gelmedi "dedi cümlemi düzelttiğini düşünerek. Gecenin en karanlık anında olsa bile gözlerini hemen seçebileceğimi onu bulabileceğimi hissettim.


"Bana hiçbir şey iyi gelmiyor "saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım "sana da öyle "dedim düşünceli bir sesle. Sessiz kalarak bu gerçeği kabul ettiğini gösterirken bana doğru yaklaşıp ellerini belime koydu. Beni kendisine doğru çektiğinde baş döndürücü kokusu ciğerlerimi doldururken göğsüne yasladı.


"Ateşin düşmüş "dedi elini alnımın üzerine koyarak. Sıcaklığını daha fazla hissetmek için ona iyice sokulduğumda elini usulca çekip belime koydu.


"Git gide tehlikeli bir adama dönüşüyorsun "diye fısıldadım dile getirmediğimiz gerçeklerden birini ortaya çıkararak. Günün normal bir vaktinde yapamadığımız konuşmaları yatağın içinde birbirimize sarılmış vaziyette yapmamız pek de normal değildi lakin ikimizde ezelden beri bunu yapıyormuşuz gibi yadırgamıyorduk.


"Ben her zaman tehlikeliydim Lavinia "belimi hafifçe sıktığında beni kendine doğru çekti "ancak ne zaman durulurum biliyor musun? "Bedenim onun bedenine iyice yapıştığında hareket eden ademelmasını gördüm "bu işte parmağı olan herkesten hesap sorup babamın intikamını aldığımda "dedi sert bir şekilde.


"Sonunda her şeyimizi kaybedebiliriz "keder sesime bulandığında boğazıma bir mızrak gibi saplanmıştı. Her şeyden ziyade birbirimizi kaybetmenin korkusu boy göstermiş onun kolları arasındayken içimde doğmuştu.


"Vazgeçmeyi mi düşünüyorsun? "Diye sordu düz bir sesle. Hoşnut olmadığını fazlaca belli ederken kendi isteklerine o kadar yoğunlaşmıştı ki neleri kaybetmek istemediğimi anlayamadı.


"Hiçbir şeye kendi gözümle görmeden inanmayacağım "dedim kararlı bir şekilde. Sadece kendime güvenebilirdim. Ne kollarının arasında durduğum zaman zaman beni düşman olarak görüp sırf babama fazlaca benziyorum diye benden nefret eden adama, ne sevgiden yana bana bir şey vermeyen günün sonunda beni azarlayarak kendinden uzaklaştırıp yatağında deliksiz bir uyku çeken babama...


"Bana değil babana güvenmiyorsun "dile gelmeyen bir gerçeği bu kez o fısıldarken ona da güvenmediğimi atlıyor ya da göz ardı etmeyi tercih ediyordu.


"Hiç kimseye güvenmiyorum "konu benim için kapandığında arkamı dönmeye çalışırken belimden sıkıca tutarak beni engelledi. Yüzüme doğru eğildiğinde sıcak nefesini tenimde hissederken "uyumak istiyorum "diye fısıldadım. Sözlerime önem vermeyerek bana biraz daha yaklaştığında alnıma bir öpücük kondurdu. İmkansızlığın ellerinde dudaklarının bana verdiği ıstırapla kıvranırken öpücüğüne bir anlam vermemeye çalıştım vermeyecektim, veremezdim. Gözlerim kendiliğinden kapanırken "bana bunu yapma "diye fısıldadım yalvaran bir sesle. O beni böyle usul usul öldürürdü...


"Uyu "dedi durgun bir şekilde. Kolları gövdemi kuşattığında sıkıca sarılırken ellerini saçlarıma götürmüştü. Dokunuşları arasında bambaşka bir dünyaya geçtiğimde alnımdaki öpücüğün izi kalbimde atarken ona sarılarak uykuya daldım.


***


Gözlerimi araladığımda Kamer'in hemen yanı başımda uyuduğunu görmek kendimi biraz daha iyi hissettirmişti. Onunla aynı sabaha birlikte uyanmak içimi ısıtırken biraz geriye çekilip yüzünü incelemeye başladım. 


Hafif sivri çenesi ve elmacık kemikleri yüzünün en belirgin hatlarıyken iki dudağı da dolgun ve birbirine eşitti. Biçimli kaşlarının altında kuzguni gözlerini örten kirpikleri uzun ve gürdü. Kusursuz yüzü belki de babasının ona bir armağanıydı. Kendime engel olamayarak elimi saçlarına götürüp yavaşça okşamaya başladım. Yumuşak ve gür saçları parmaklarım arasında kayarken bunun hoşuma gittiğini hissettim. O her şeyiyle Kamer'di. 


Merakıma ve içimdeki o çocuksu heyecana yenik düşerek yüzüne doğru eğildiğimde ona has kokusu ciğerlerimi doldurdu. Düşünmeme fırsat vermeden uykuda olmasından cesaret alarak dudaklarımı yanağına bastırdım. Uzun denebilecek bir öpücük kondurduğumda kalbim göğüs kafesimi ciddi anlamda zorlayacak şekilde atarken yavaşça geri çekildim.


"Bundan beni öpmeyi sevdiğini mi anlamalıyım? "Dedi uykulu bir sesle. Ne zamandan beri uyanıktı? Gözlerime baktığında utanç beni kıskıvrak yakalarken ondan uzaklaşarak yataktan çıktım.


"Ben... "ne diyeceğimi bilemeyerek yutkunurken uzun bir süre sonra ilk defa bu kadar utandığımı fark ettim "kahvaltı hazır mı diye bakmaya gitsem iyi olacak "hızlıca konuşurken içimden kendime milyon kez küfür edip odanın kapısını açmış belli etmeden Kamer'e baktığımda hafifçe tebessüm ettiğini görmüştüm. Oyalanmadan odadan çıkarken tebessümünün benim dudaklarımda da filizlendiğini hissettim. Aşağı kata inip mutfağa geçeceğim sırada Başak ve Çağatay ' ı kapının önünde giyinik bir şekilde buldum. Dün gece burada kalmışlardı sanırım.


"Karaca gece iyi uyudun galiba "dedi Çağatay gülerek imalı bir şekilde. Başak kaşlarını çatarken Çağatay ' ı kaba bir şekilde dürttüğünde aptalca sırıtmamı boğazımı temizleyerek bozdum ve konuyu değiştirdim.


"Siz nereye gidiyorsunuz? "Diye sordum merakla.


"Biz bugün kahvaltıyı dışarıda yapacağız "dış kapıyı açtı "kahvaltıdan sonra da düğün için halletmemiz gereken işler var, görüşürüz "Çağatay dışarı çıkarken Başak bana dönüp ellerini ellerimin üzerine koydu.


"Nermin Hanım az önce terasa sizin için kahvaltı hazırladı "gözleriyle beni kontrol edip iyi olduğuma kanaat getirdikten sonra gülümseyerek "görüşürüz "deyip Çağatay'ın peşinden gitti. Utancımı atlattığıma kani olarak derin bir nefes alıp ikinci kata çıkmış Kamer'in odasının kapısını tıklatmıştım. Kısa bir bekleme süresinin ardından kapıyı açtığımda elindeki saatle bana döndü.


"Nermin Hanım terasa kahvaltı hazırlamış "cevabını beklemeden kapıyı kapatıp doğru terasa çıktım. Cam ile çevrilmiş kahvaltının hazır olduğu alandan geçip terasın açık olan kısmına ilerlediğimde korkuluğa yaslanıp manzarayı izlemeye başladım. Her an yağmur yağacakmış gibi duran gri gökyüzü içime bir ferahlık yayarken üşümüş olmak beni rahatsız etmek şöyle dursun iyi hissettirmişti. Sırtıma bir örtünün örtüldüğünü fark ettiğimde arkama döndüm.


"Neden kahvaltıya başlamadın? "Diye sordu yumuşak bir sesle. Örtüyü düzeltip ellerini çekerken bana baktı.


"Seni bekledim "düz bir sesle konuştuğumda başını sallamakla yetinip sessizce kahvaltı masasının olduğu yere gelerek sandalyeye oturduk. Başak ve Çağatay hakkında kısa bir açıklamadan sonra konuştum "düğün ne zaman? "Dedim çatalımdaki domatesi ağzıma alırken.


"Az kaldı "portakal suyundan bir yudum alıp sözlerine devam etti "sizin evinize girmem lazım "dedi rahat bir şekilde. Lokmam boğazıma takıldığında öksürmeye başladım.


"Sen delirdin mi? Babam seni görürse her şeyi anlar "diyebildim öksürüklerimin arasından. Elindeki portakal suyunu bana uzattığında dudaklarımı araladım ve portakal suyundan birkaç yudum aldım. Bardağı geri çektiğinde konuştu.


"Bir sıkıntı çıkmayacak "kendinden emin bir şekilde konuşurken gözlerine baktım. Hiçbir duygu barındırmayan gözlerinin bana bir açık vermeyeceğini anladığımda tabağımı öne doğru hafifçe iterek ayağa kalktım. Çok uzun bir aradan sonra yapmakta olduğum kahvaltıyı boğazıma dizmişti.


"Otur "otoriter bir sesle konuştuğunda elindeki bıçakla oturmam için işaret etti. Kaşlarımı çatarak ona sert bir bakış atarken tekrar konuştu "lafımı ikiletme "diye uyardığında 'Patronun kim olduğunu sakın unutma!' tiradını dinlememek için tekrar yerime oturdum ve ne yediğimi anlamadan tabağımı bitirip terastan çıktım. Başak'ın odasına geçtiğimde üzerimi değiştirmiş oyalanmadan evden çıkmıştık. 


Çok geçmeden çiçekçi dükkanının yakınlarına geldiğimizde kısa bir teşekkürün ardından arabadan inmiş biraz yürüdükten sonra dükkana girebilmiştim. Kemal amca ve Zümrüt teyze ile muhabbet ederken önlüğümü takmış sonrasında işe koyulmuştum. İki müşteriye satış yaptıktan sonra saksıların olduğu rafı düzeltirken üç tane adamın dükkanın önünde bağırmakta olduğunu gördüm.


" Niye rahatsız ediyorsunuz insanları? "Adamlar beni duymazlıktan gelip kapının önündeki çiçekleri dağıtmaya başladıklarında işimi bırakıp hızla onlara doğru gittim. "Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz? "Diye bağırdım. İri kıyım adamlar bana cevap vermek yerine beni kabaca ittirdiğinde geriye doğru sendeledim. 


İçlerinden birisi kapının önündeki çiçekleri ve saksıları dağıtırken iki kişi de içeri girdi ve dükkânı dağıtmaya başladı. Adamlar toprakları ve çiçeklerin olduğu rafları dağıtırken onlara doğru koşup engel olmaya çalıştım. Asker tıraşlı olan adam beni sertçe ittirdiğinde ona saldırmış elime geçen saksı ve eşyaları onlara doğru fırlatıp bağırmaya başladım. Sesleri duyan Kemal amca ve Zümrüt teyze de aşağı kattan alel acele yukarı çıktılar.


"Eğer dükkândan çıkmazsanız polisi arayıp sizden şikayetçi olacağım! "Diye bağırıp masanın üzerindeki kalem dolu kutuyu hızla sarışın olan adamın suratına fırlattım. Adam öfkeyle bana döndüğünde ona yumruk atmış ardından tırnaklarımı derisine geçirmiştim lakin bundan pek etkilenmeyerek kolumdan tutup yere fırlattı. Az önce bakım yaptığım çiçeklerin üzerine düştüğümde başımı serçe yere vurdum. 


Kendimi toparlamaya çalışırken Kemal amcanın gözüne yumruk yediğini Zümrüt Teyze'nin ise korkarak dışarı çıkmaya çalıştığını gördüm. Dizlerimin üzerinde doğrulduğumda Kemal amca ikinci yumrukta yere yığılmıştı. Korkuyla Kemal amcaya doğru gideceğim sırada dükkânın camları büyük bir gürültüyle patladı. Paramparça olan camlar üzerime geldiğinde kollarımı yüzüme siper ettim. Camları üzerime indiren adam diğer iki kişiyi dışarıda beklerken dükkândan çıkacakları sırada içlerinden birisi bana baktı.


"Bir daha kimseyle uğraşma! Bu sadece bir uyarıydı! "Dediğinde dükkândan çıktılar. Bütün bu karmaşa benim yüzümden mi olmuştu? Bunu bana kim yapabilirdi? Başımı kaldırıp gözlerimi dükkânda gezdirdim. Çiçekler ezilmiş, cam çerçeve namına bir şey kalmamıştı. Her sabah özenle bakım yaptığım çiçekler mahvolmuş, dükkân yerle bir edilmişti. Zümrüt teyze adamların sözlerini duyduğunda yanıma geldiği gibi bana bir tokat attı. Başım sol tarafa savrulduğunda tokadın şokunu atlatamadan hızla çantamı alıp sokağa fırlattığında büyük bir öfkeyle beni kolumdan tutup ayağa kaldırdı.


"Zümrüt teyze ne yapıyorsun? "Dedim dehşet içinde. Komşu dükkânlardaki çalışanlar çoktan dükkâna akın etmeye başlamıştı. Birçok insan dükkânın etrafında birikirken Kemal amca polisi aradı. Zümrüt teyze tuttuğu kolumu sıkıp beni sürüklerken kıpkırmızı kesilmiş suratına kısaca baktığım sırada beni bir hışımla dükkândan dışarı fırlattı. Yüz üstü bir şekilde çantamın üzerine düştüm.


"Bir daha sakın buraya gelme! "Kabarmış olan sarı saçlarını öfkeyle düzeltti "bu olayın sorumlusu sensin! "Diye bağırdı. Suratı gitgide kızarırken telaşla ayağa kalkarak çantamı da yerden aldım.


"Ben ne yaptım Zümrüt teyze? "Sesim titrerken ona doğru bir adım atmıştım ama elini kaldırarak beni durdurmuştu "ben ne olduğunu bilmiyorum "kendimi açıklama telaşım onu hepten sinirlendirdiğinde bu işin içinden nasıl çıkacağımı düşünmeye çalışıyordum. Düşmanım olabilecek dahası çevremde bana bunu yapabilecek birisi yoktu.


"Bunların hepsi senin yüzünden oldu! Senden de şikayetçi olacağım! "Diye bağırdığında önündeki boş saksıyı alıp bana fırlattı. Saksı alnıma çarptığında dudaklarımdan kısık bir inilti çıkarken Kemal amca dağılmış bir vaziyette Zümrüt teyzenin yanına geldi.


"Buradan git Karaca! "Diye bağırdı Kemal amca işaret parmağıyla yolu göstererek. Yumruk yediği gözü renk değiştirmeye başlarken gitgide şiştiğini fark ettim. Boynundaki yakın gözlüğü kırılmış giymiş olduğu oduncu gömleği neredeyse parçalanmıştı.


"Ben "dedim korkuyla onlara doğru yürüyerek "Kemal amc- "Öfkeyle sözümü kesti.


"Senin burada işin bitti! "Zümrüt teyzeyi içeri doğru çekti "git dedim sana! "Diye bağırdı büyük bir öfkeyle. Gözlerimi korkuyla kalabalıkta gezdirdiğimde insanlar bana dikkatle bakarken rahatsız olarak hızla oradan uzaklaştım. Çiçekçiye en yakın pastaneye girdiğimde herkes yüzüme garip bir şekilde bakarken pasta vitrininin arkasında duran oğlan bana kaşımı ardından üzerimi işaret etti. 


Sol tarafımdaki aynaya baktığımda kaşımın kanamakta olduğunu, alnımın morarmış olduğunu ve saçlarımın birbirine girdiğini gördüm. Çiçekçideki giydiğim önlüğüm üzerimdeyken yer yer yırtılmış ve epey bir ıslanmıştı. Dağılmış halimi onaylamayarak başımı sağa sola sallayıp pastaneden çıkarak dolmuşa bindim. Nermin Hanım açtığında yüzüme şaşkınlıkla bakarken içeri girdim.


"Evde kimse var mı? "Diye sordum titreyen sesimle. Ağladı ağlayacak halime içimden okkalı bir küfür savurdum.


"Kimse yok Karaca Hanım "dedi sesindeki şaşkınlığı bastıramayarak. Başımı sallayıp üst kata çıktığımda direkt terasa geçmiş yerimde duramayacağımı anladığımda korkulukların önünde yürürken bugün olanları düşünmeye başladım. Nedenini bilmediğim bir şekilde benim yüzümden Zümrüt teyze, Kemal amca ve dükkânları büyük zarar görmüşlerdi. Bunu bana kimin neden yaptığını bilmemek gerginliğimi artırırken parmaklarımı sertçe saçlarımın arasından geçirdim. 


Olanları düzeltmem gerekirken bunun yanı sıra benden şikayetçi olmamalarını rica etmem gerekiyordu ama kabul edeceklerini pek sanmıyordum. Öfkem beni içine hapsettiğinde daha fazla sakin kalmayı başaramayıp hırsla korkulukla bir tekme geçirdim. Saçlarımı çekiştirerek arkamı döndüğümde Kamer'i bana bakarken gördüm.


"Sana ne oldu? "Baştan aşağı beni incelerken kaşları git gide çatılmıştı. Kollarını yavaşça iki yana açtığında "buraya gel Lavinia "derken beklemeyip yanına gittiğimde beni hemen kolları arasına almıştı. 


Gözlerimi kapatarak başımı göğsüne yasladığımda kokusunu içime çekerken montunu avuçlayıp yumruklarım arasında ezdim. Kolları arasında dururken mest edici kokusu ve baş döndürücü sıcaklığını hissettiğimde biraz olsun sakinleşebilmiştim. Kamer sakinleştiğimi fark ederek benden ayrıldığında elini belime koyarak beni kendine çekmiş ardından odasına gitmiştik. Yatağına oturduğumda ilk yardım çantasıyla yanıma gelerek kaşıma pansuman yapmış sonrasında benim için Nermin Hanım ' dan ilaçla kahve istemişti. 


Ebeveyn banyosuna girip üzerime Kamer'in siyah eşofman takımını geçirdiğimde elimi yüzümü yıkamış bulduğum tarakla saçlarımı tarayarak dağınık halimden tamamen kurtulmuştum. Bütün giysilerimi çöpe tıkarken çiçekçide giydiğim koyu bordo önlüğü elime alarak banyodan çıktım. Neredeyse parçalanmış olan önlüğümde gözlerimi gezdirmiş ardından yatağa oturarak bugün bütün olanları anlatmıştım.


"Bunu kim yapmış olabilir? "Dedim sıkıntıyla nefesimi dışarı vererek. Kamer'e kısa bir bakış attığımda anlattığım şeylere hiç şaşırmışa benzemiyordu. Bu hali kafamı karıştırırken ayağa kalktığımda kaşlarımı çatarak ona baktım.


"Aklından ne geçiyorsa söyle "dedi ifadesiz bir şekilde. Bu kadarını yapmış olmasına ihtimal vermiyordum lakin içimde bir kararsızlık vardı. Elimdeki önlüğü yatağın üzerine koyup ona doğru döndüm.


"Babanın mezarına gittiğim için benden intikam almaya çalışıyor olabilir misin Taşkıran? "Soyadıyla hitap etmem onu rahatsız etmişe benziyordu "bana patronun kim olduğunu tekrar göstermek istemiş olabilir misin? "İfadem ve sesim sertleştiğinde Kamer bundan hoşlanmadığını belli eden bir bakış attı "aslında bana zarar vermen için soyadım bile yeter değil mi? "Sorum karşısında hızla ayağa kalktığında bir adım geri gittim.


"Senin gözünde ben bir kadına şiddet uygulatacak karakterde bir adam mıyım? "Parmaklarını öfkeyle saçları arasından geçirdi "ben bu kadar küçük işlerle uğraşacak kadar aptal mıyım? "Diye bağırdığında söylediklerini kısa bir süre düşündüm. Kamer'in bu kadar küçük işlerle uğraşmayacağını ayrıca bir kadına şiddet uygulatacak karakterde bir adam olmadığını biliyordum. Derin bir nefes aldığında tekrar konuştu "burası benim evim Lavinia. Evin içindeki her durumdan evde yoksam bile haberim olur "dedi sabır dilenirken salaklığımı yüzüme vurarak.


"Sana böyle yakıştırmalar yaptığım için özür dilerim "mahcup bir şekilde konuştuğumda Kamer şaşkın bir ifadeyle bana bakmış çok geçmeden kendini toparlamıştı. Benden böyle bir adım beklemiyor olmalıydı. Ona çirkin yakıştırmalar yapmak hoş bir durum değildi ve ona ağır gelmişti. Ona doğru bir adım atıp elini avucuma aldığımda bana baktı "kızmakta haklıydın. Düşünmeden konuştum "derin bir nefes alıp gözlerine baktım "artık büroya tam gün gideceğim. Böylece daha hızlı ilerleyebiliriz "dedim düşünceli bir sesle.


"Bunu her kim yaptıysa bulacağım "uzun parmakları bileğimi sardığında beni kendine çekerek gözlerime baktı "bedelini ödeteceğim sana söz veriyorum "dedi kendinden emin bir sesle. Bana güvence vermesi hoşuma giderken aklıma gelen şeyle tedirgin olmam bir olmuştu.


"Ben gitsem iyi olacak "dedim sıkıntıyla "polisi aramışlardı seni de bulaştırmak istemiyorum "içimden geçenleri söylediğimde beni onaylamaz bir şekilde başını salladı.


"Her şeyi bana bırak "benden uzaklaşıp giysi dolabını açmış içinden kalın bir ceket almıştı "ben halledeceğim "dedi elindeki ceketi bana giydirirken. Hayatımda ilk defa birisinin beni bu denli düşünmesine ayriyeten ceket giydirecek kadar üzerime düşmesine inanamıyordum. Gösterdiği şefkati düşünürken Kamer düşüncelerimden bir haber şekilde gitmemiz gerektiğini yinelemiş ardından arabaya bindiğimizde azarlarına aldırmadan bir sigara yaktığımda ona da uzatmıştım. Bana kızmasına rağmen kendisi de arabanın içinde sigara yakınca gözlerimi devirmeden edemedim. 


Bir süre sonra çiçekçi dükkânının önüne geldiğimizde arabadan indik. Kalabalık yerini sakinliğe bırakmıştı. Dükkânın kapısının önünde dururken Zümrüt teyze ve Kemal amca dışarı çıktı. Zümrüt teyze öfkeyle üzerime doğru yürürken Kamer beni arkasına alarak Kemal amcaya baktı.


"Sizinle konuşmaya geldim Kemal Bey zararınızı karşılayacağımızdan emin olabilirsiniz "dedi beni arkasında tutmaya devam ederek. Benim bu zararı karşılayacak kadar param yoktu ve Kamer'in bunu yapmasına izin veremezdim. Kolundan tutup öne çıkmaya çalıştığımda beni tekrar arkasına aldı.


"Kamer be- "bana dönerek bakışıyla sözümü kesip arabanın anahtarını uzatmıştı. Onu burada yalnız bırakmak istemediğimden başımı sağa sola salladığımda karşılık olarak arabanın anahtarını salladı.


"Beni arabada bekle "dedi kaşlarını çatarak. Daha fazla üzerine gitmek istemeyerek sessizce arabanın anahtarını elime aldım ve dükkânın önünden çekilip arabaya bindim. Başımı arabanın camına yaslayıp dolan gözlerimle dağılmış dükkânın içine baktım. Daha sabah çiçek kokularının etrafı donattığı dükkan şimdi neredeyse nedenini bilmediğim bir şekilde benim yüzümden harabeye dönmüştü. Dükkanı bu halde görmeye fazla dayanamayarak başımı torpido gözünün üzerine koydum. Bunca masrafı Kamer'in ödemesine izin veremezdim. Ne kadar süre beklediğimi bilmezken arabanın kapısı açıldı. Kamer sürücü koltuğuna oturup arabayı çalıştırdığında yola çıktık.


"Ne oldu? "Diye sordum arkama yaslanırken meraklı bir şekilde. Yüzünde hiçbir ifade olmaması iyiye mi işaretti anlayamamıştım.


"Hallettik "dedi yola bakarak. Tek kelimelik bir cevap beni tatmin etmediğinden başımı hafifçe öne eğip görüş alanına girdiğime emin olarak beklentiyle yüzüne baktığımda bana kısa bir bakış attı "senden şikâyetçi olmayacaklar bende dükkânın bütün masraflarını karşılayacağım "dedi ciddi bir şekilde. Nedenini bilmediğim bir şekilde benim yüzümden olan durum Kamer'e epey pahalıya patlamıştı ama bunu kabul edemezdim.


"Olmaz "karşı çıktığımda kaşlarını çatarak bana baktı "senden bunu yapmanı istemiyorum. Ben halledebilirim "dedim yardımını kabul etmeyerek. Bankadan çekeceğim kredinin ödemesinin bitmesi yıllarımı alacak olsa da bunu benim yapmam gerekiyordu.


"Karşılığını senden bir şekilde temin edeceğimden emin olabilirsin "dedi bana yandan bir bakış atarak. Bana istediği için değil menfaati için yardım ettiğini açıkça itiraf ettiğinde büyük bir hayal kırıklığına uğradım.


"Karşılığında benden ne istiyorsun? "Diye sordum içimdeki hayal kırıklığını belli etmemeye çalışarak. Biz bir anlaşma yapmıştık bu anlaşmanın içerisinde bana karşılığında bir şey isteyeceğini düşünerek yardım etmesi kadar normal bir şey yoktu. Soruma cevap vermezken bir süre sonra evimin olduğu mahalleye geldik. Arabadan indiğimde Kamer giderken her ne kadar menfaatini düşünerek bana yardım etmiş olsa da teşekkür etmek amaçlı ona bir hediye almaya karar verdim. 


Kamer'in yaşam tarzına baktığımda ona bir kahve kupası alamayacağımın elbette farkındaydım o yüzden çiçekçiden aldığım son maaşımı da sırf ona teşekkür amaçlı aldığım hediyeye kuruşu kuruşuna kadar harcamıştım. Kamer'in evine geldiğimde bahçede beklerken çok geçmeden arabasını büyük demir kapıların orada gördüm. Arabasını garaja park ettikten sonra yanıma geldiğinde önünde durdum.


"Bir sıkıntı mı var? "Kaşlarını çatarak baktı "ansızın gelmeni neye yormalıyım? "Şüpheci tavrına takılmayarak gülümsediğimde mühim bir şey olmadığını düşünerek yanımdan geçeceği sırada tekrar önüne geçerek onu durdurdum.


"Sana bir sürprizim var "dedim heyecanımı epeyce belli edecek bir şekilde. Onunla anlaşma yapmış olmamız keyifli anılar biriktiremeyeceğimiz anlamına gelmiyordu.


"Ne? "Dedi kaba bir şekilde yüzünü hafif buruşturarak. Sözlerimi akıl süzgecinden geçirdiğinde yine anlam verememiş olacak ki soru işareti dolu gözleriyle bana bakıyordu.


"Biraz kibar ol "dedim ciddiyetle. Gözlerini devirmiş olmasına takılmayıp sözlerime devam ettim "sürprizim bahçede "etrafa bakındım "bulman gerekiyor "dedim gülme isteğimi bastırmaya çalışarak. Hediyemi saklama amacım hem eğlenip güzel bir anıya sahip olmaktı hem de Kamer'in ne yapacağını çok merak etmiştim.


"Çocuk muyuz biz? "Beni geçmeye çalıştığında yolunu kestim "sıcak, soğuk mu oynuyoruz? "Dedi beni azarlayarak.


"Hadi ama mızmızlanma "yalvarır gibi çıkan sesime karşın son sesli harfi uzatırken olduğum yerde heyecanla iki kere zıpladım. Heyecanım yüzünden daha sonra pişman olacağımdan emin olduğum saçma sapan hareketler yaparken bana şaşkınlıkla baktığında bozuntuya vermeyerek saçlarımı savurdum. Nadiren gün yüzüne çıkan deli halimi ilk defa gördüğünden şaşkınlığını anlayabiliyordum.


"İyi tamam "dedi sıkıldığını belli ederek sesli bir şekilde nefes verirken. Yine çok nadiren denk gelen pozitif enerjimi düşürmesine izin vermeyerek ellerimi çırpıp tebessüm ettiğimde onun da dudakları iki yana hafifçe kıvrılmıştı.


"Hadi nerede tahmin et "dedim keyifle. Bana bakmayı bırakıp gözlerini etrafta gezdirdiğinde ilk olarak kapının yanındaki sepetin içine baktı. Oradan bakınca hediyeyi hemen bulunacak bir yere koyacak kadar aptal mı görünüyordum?


"Soğuk! "Diye gülerek bağırdığımda keyfime karşın bana ters bir bakış atıp paspasın altına bakarken "soğuk! "Diye tekrar bağırdım. Neredeyse otuz bir yaşına girecek olan koca adam bahçenin ortasında çaresizce hediyesini bulmaya çalışması kahkaha atma isteğimi tetikliyordu. Ayağa kalkınca "ılık! "Diye bağırdığımda sağ tarafındaki saksıya döndü "sıcak! "Diye bağırdım.


"Yok artık saksının içinde mi? "Dedi hayret dolu bir sesle. Bu adamın gerçekten beni aptal olarak gördüğünden şüphe etmeye başlamıştım.


"Güzelim sürprizi mahveder miyim sence? "Söylenmeyi bırakıp tekrar konuştum "çok çok çok yakında hadi bul artık! "Dedim heyecanla. Ağzımın içine dolan kahkaha artık dışarı çıkmak için beni epeyce zorlarken saksıyı kenara çektiğinde arkasına sakladığım siyah kadife kutu gün yüzüne çıktı. Kutuyu eline alıp bana doğru yürüdüğünde karşımda durdu.


"Çok mu komik? " dedi ters bir şekilde. İleride birlikte anabileceğimiz güzel bir anımız olmuştu. Olaya en azından benim gibi iyi tarafından bakabilirdi.


"Aslında "yüzünü işaret parmağımla gösterip dayanamayarak bir kahkaha patlattım "epey komikti "omzuna vurdum "nasıl ama çok eğlendik değil mi? "Dedim keyifle. Eğlenceliydi bunu kesinlikle inkar edemezdi.


"Ben şimdi sana eğlenceyi göstereceğim "dedi üzerime doğru yürürken. Yavaşça geriye doğru adımlarken panikle çığlık atıp bahçenin içinde koşmaya başladım.


"Seni yakalayamayacağımı mı sanıyorsun? "Gür sesi bana ulaştığında daha hızlı koştum. Atlattığım onca cendereye güvenerek pes etmemeye karar verdim.


"Haydi beyaz yakalı göster maharetini! "Diye bağırdım büyük bir özgüvenle. Koşarak arka bahçeye geldiğimde peşimde olup olmadığını anlamak için arkama baktığımda görememiş önüme döner dönmez durmama vakit kalmadan ona çarpmıştım. Dengemizi sağlayamayıp yere düştüğümüzde Kamer'in üzerinde dururken iki elini belime koyup sıktığında ne ara buraya geldiğini düşünmeyi bıraktım.


"Beyaz yakalı göster maharetini "kaşlarını kaldırdı "öyle mi? "Dedi nefes nefese cümlemi tekrar ederek. Nefesini dudaklarımda hissederken alnına düşen saçı dikkatimi çekmiş hemen parmaklarımın arasına alıp geriye itmiştim.


"Gülümseyerek hatırlamamız için "dedim dudağımı bükerek. Bir süre dudaklarıma baktığında aramızda garip bir sessizlik oluşurken neden hala üzerinde durduğumu sorgulayarak gözlerimi gözlerinden çekip yavaşça ayağa kalktım. 


Yattığı yerden elini bana uzattığında elini tutup ayağa kalkmasına yardımcı oldum. Yerdeki siyah kadife kutuyu eline aldığında yavaşça açtı. Kare şeklinde ve etrafı gümüş motiflerle çevrili, siyah zeminin üzerinde gümüş el yazısı ile yazılmış ' K.K' harflerini taşıyan özel yapım kol düğmelerine baktı. Kol düğmelerinin ikisinde de gümüş, el yazı ile ' K.K' harfleri yazıyordu. Kol düğmelerini eline alıp bir süre inceledi. Tepkisini merak ederek onu dikkatle incelemiştim ama ifadesizliğini korumakta ısrarcı olmuştu. Düğmeleri yavaşça kutuya koyup kapağını kapatmış ardından cebine koymuştu. 


Beğenip beğenmediğini merak ederek beklenti dolu gözlerle yüzüne bakarken bana yaklaştığında iki eliyle yüzümü tutup alnımdan öptü. Ne zaman kapattığımın farkına dahi varmadığım gözlerimi aralarken onun beni izlediğini gördüm.


"Teşekkür ederim "dedi yumuşak bir sesle. Kamer'in teşekkür ederim kelimesinin bile anlamını bildiğinden şüphelendiğim için kaşlarımı kaldırarak ona baktım.


"Sen teşekkür mü ettin? "Diye sordum şaşkın ifademi bastıramadan. Birkaç adım geriye gidip benden uzaklaştığında ciddi olup olmadığını anlamak için onu süzdüm. Bana aldırmadan arabaya doğru yürüdüğünde bende peşinden gidip arabaya bindim. Yola çıktığımızda dayanamayıp konuştum.


"Bana teşekkür ettiğini Başak ve Çağatay ' a anlatacağım "dedim keyifle. Olabildiğince abartarak anlatacağımın bilincinde olarak buna izin vermeyeceğini tahmin etmek zor değildi.


"Böyle bir şey yapmayacaksın "dedi tehditkar bir şekilde. Omuzlarımı silkip saçımı savurduğumda tekrar konuştu "sana teşekkür fazla geldi geri alıyorum "deyip tek kaşını kaldırdı.


"Tamam anlatmayacağım "dediğimde ağzıma görünmez bir fermuar çektim. Bana yandan bir bakış atıp kısık sesle güldüğünde bende güldüm. Onu her daim gülümseten kişi olmak istediğimin yeni yeni farkına varıyordum.


***


"Karaca! "Babamın bana seslenmesiyle apartmanın kapısından uzaklaşıp arabasının yanına gittim. Dün Kamer beni eve bıraktıktan sonra gitmiş bugün ise beni arayıp sormamıştı. Sessizliği beni kuşkulandırırken aklımı dağıtmak için izinli olduğumdan Efsun'un evini toparlamaya gitmiştim. Dönüşte babamla aşağıda karşılaşmış babam seslendiğinde yanına giderek elinde tuttuğu ekmek poşetini aldığımda babam önde ben arkada yürüyerek apartmandan içeri girip oturduğumuz kata çıktık. 


Kapının önünde başka birisine ait olan ayakkabı dikkatimi çekerken babam da farkına varmış olacak ki bana döndü "misafir gelecekse neden haber vermiyorsunuz? "Diye sordu kaşlarını çatarak ters bir ifade ile.


"Bilmiyordum ben "dediğimde cebimden çıkardığım dairenin anahtarıyla kapıyı açıp içeri girdik. Salonun ışıkları yanarken annemin gelen misafiri orada ağırladığını tahmin ederek babamla birlikte salona girdik. Şaşkınlıktan ikimiz de donup kalırken sıkı sıkıya tuttuğum ekmek poşeti ellerimin arasından kayıp yere düştü.


"Tam zamanında geldiniz "annem babama baş köşedeki koltuğu gösterdi "geç şuraya Ahmet Bey "annemin keyifli haline anlam veremezken bana döndü "Karaca ekmek poşetini yerden alsana "dedi kısık bir sesle. Cidden şu an tek önemli olan şey ekmek poşeti miydi? Ekmek poşetini alel acele yerden alıp hemen yanımda duran yemek masasının üzerine koyarken babamla birlikte karşılıklı ayakta durdular.


"Kendimi size tanıtmama izin verin ben Kamer Taşkıran. Kızınızın erkek arkadaşıyım "dedi tebessüm ederek. Kamer bizim evimize girmek için erkek arkadaşım olduğunu düşünmelerini sağlayacak basitlikte bir plan yapacak kadar aptal olamazdı değil mi? Şaşkınlıktan idrak etmekte epeyce zorlanırken elini uzattı.


"Evine git "dedi babam Kamer'e bakarak ifadesiz bir şekilde. Tedirgin bakışlarım ikisi arasında gezinirken Kamer elini indirmiş annem babama öfkeli bir bakış atmıştı.


"Sizinle konuşmadan hiçbir yere gitmeyeceğim "dedi Kamer kendinden emin bir sesle. Annem ikisine de oturması için ısrar ettiğinde babam daha önce annemin gösterdiği yere otururken Kamer de arkasında kalan koltuğa oturmuştu. Ne tesadüftür ki Kamer biz gelmeden neredeyse on dakika önce evimize teşrif etmiş olduğunu söylemiş akabinde kendinden ve işinden kısaca bahsetmişti.


"Karaca ile nasıl tanıştınız? "Annemin gözlerine baktığımda Kamer'i beğendiğini anlamamak için kör olmak gerekirdi "niyetin ne delikanlı? "Diye sordu gizlemeye tenezzül etmediği bir keyifle. Şu an bir kara delik açılsa tereddüt etmeden içine girebilirdim.


"Babamın mezar ziyaretine giderken Karaca'nın çalıştığı çiçekçiye girmiştim. Onu ilk gördüğümde "büyük bir şaşkınlıkla onu izlerken derin bir nefes alıp bana tebessüm etti. Kestiği pozlara bak! Oyuncu sahtekâr! "Ondan çok etkilenmiştim. Biraz peşinden koşmam gerekti ama sonunda kalbini kazanmayı başardım "aslında peşimden koştuğu doğruydu ama âşık olarak değil düşman olarak koşması dışında bir sorun yoktu. Başımı onu onaylamadığımı belli etmek için hafifçe iki yana sallarken tekrar anneme döndü "bir süredir ciddi bir ilişkimiz var. Bende sizinle tanışıp ilişkimizi bir adım daha ileriye taşımak istiyordum kısmet bugüneymiş "dedi keyifli bir sesle. 


Olmayan ilişkimizi bir adım daha ileri taşımak derken neyi kast ettiğini merak etmiştim. Annemi çoktan fethettiğinin o da farkındaydı. Annem benim hiçbir şey yapmadan ayakta dikilmeme söylenirken beni çay dökmek için mutfağa göndermiş konuşulacak hiçbir şeyi kaçırmamak adına bu güne kadar hizmet konusunda en iyi performansımı sergileyerek hızla çayları döküp servis etmiştim.


"Karaca şekeri uzatsana "dedi annem Kamer'i işaret ederken. Hiç renk vermeyerek şekerliğe uzandığımda Kamer konuştu.


"Ben şekersiz içiyorum Karaca biliyor "dedi Kamer beni yerin dibine sokarak. Annem başını sallayıp onu onayladığında sessizce sandalyeye otururken durumun garipliği beni git gide hayrete düşürüyordu. Babam, annem ve Kamer salonda karşılıklı çaylarını yudumlarken görünen tablonun absürtlüğü neredeyse beni bayıltacak bir düzeydeydi.


"Tam olarak ne istiyorsun? "Babamın sesindeki gerginlik hepimizin üzerinde ayrı bir etki bırakırken annem babamın davranışlarına anlam veremiyor, Kamer her tepkiyi gözlemliyor ben ise Kamer'in ne yapmaya çalıştığını anlamadığım için tedirginlikle olup biteni izliyordum.


"Kızınızla evlenmek istiyorum. Onun da buradan çıkmak istediğine eminim "dedi kendine güvenen bir ses tonu ile. Babam elindeki çay bardağını yere düşürürken ağzımdaki çayı şaşkınlıkla bardağın içine püskürttüm. Titreyen ellerime rağmen elimdeki çay bardağını masaya bırakabildiğimde öksürüklerimin arasında nefes almaya çalışırken Kamer sehpanın üzerindeki su dolu bardağı alıp bana verdi. Suyu içip öksürüğümü dindirdiğimde ona sert bir bakış attım. Bana bahsetmediği bu izdivacın hesabını verecekti vermek zorundaydı.


"Ne kadar kaçarsa kaçsın onun babası benim! "üzerine bastığı her bir harfin hedefi olarak öfkesinin altında ezilmeye yüz tutmuştum. Babam sadece üçümüzün bildiği gerçeklerden yalnızca bir parça haykırırken daha neler biliyor olabileceğini düşündüm.


"Her şeyi biliyorum "dudağının kenarı üstünlüğünü göstermek istercesine hafifçe kıvrıldı "Karaca hepinizden farklı "çatık kaşlarına sert sesi eşlik etmiş son kelimeyi dikkat çekmek istercesine bastırarak söylemişti. Babam ve Kamer arasındaki savaşa dahil olup iki cephede de kaybetmek istemiyordum ama şu an dahil olmak zorundaydım.


"Benim fikrimi sormayacak mısınız? "Dedim net bir sesle aralarında başlamak üzere olan savaşı durdurmayı umarak. Sahte bile olsa evlenecek olan bendim ikisi de benim fikrimi sormuyordu. Babam öfkeli bakışlarını bana çevirdiğinde yutkundum ama gözlerimi kaçırmadım.


"Gerek yok! "Dedi sesini yükselterek "ben bu evliliği onaylamıyorum! "Gür sesiyle otoriter bir şekilde konuştuğunda annemin bu mevzuda babama olan öfkesi perçinlenirken Kamer bu tepkiyi beklediğini gösteren bir yüz ifadesi içerisindeydi. Şu an sadece olan duruma ayak uyduracak sonrasında bir olay çıkmadan Kamer'i evden gönderecek peşinden de detaylı bir şekilde hesap soracaktım.


"İki ablam da istedikleri kişilerle evlendiler "dedim herkesin bildiği gerçeği dillendirirken "neden benim fikrimi sormuyorsunuz baba? "Düz bir ifadeyle konuşurken Kamer'in bana baktığını hissettim ama dönüp ona bakmadım.


"Karaca haklı Ahmet Bey "dedi annem babama doğru dönerek. Hayat beni annemin bana hak verdiği bir zamana getirdiğini fark ettiğimde sadece böyle bir mevzuda anlaşmaya varmış olmamız kaderin bir cilvesi olmalıydı.


" Neden onaylamıyorsunuz? "Kamer sakin bir şekilde konuştuğunda kaşlarımı çatarak ona baktım. Babamın ona onay vermediği nedenler ile alakalı upuzun bir liste hazırlayabilirdim.


"Onaylamıyorum o kadar! "Babam bağırırken elini koltuğun kolçağına vurarak ayağa kalktığında bende olası bir gerginliği önlemek amacıyla ayağa kalktım.


"Siz kabul etseniz de etmeseniz de biz birbirimizi seviyoruz "anneme döndü "sizden haber bekliyorum "dediğinde ayağa kalkıp arkasını döndü ve salondan çıkacağı sırada babama bakarak tekrar konuştu "ben size rica etmiyorum. İzin verseniz de vermeseniz de evleneceğiz. Sadece size söylemek istedik. İyi akşamlar "dedi sert bir şekilde. Babama cevap verme fırsatı tanımadan salondan çıkarken bende peşinden çıkıp daire kapısını açmış annemin ısrarıyla Kamer ile birlikte evden çıkmıştım. Apartmandan çıkarken Kamer elimi tutup parmaklarını parmaklarımın arasından geçirdiğinde kaşlarımı kaldırarak ona baktım.


"Burası bizim mahallemiz senin çevren değil "tutuştuğumuz elimizi havaya kaldırdım "burada böyle şeyler hoş karşılanmaz "dedim onaylamaz bir şekilde.


"Bende seninle el ele tutuşmaya meraklı değilim "dedi ters bir şekilde. Beni peşinden arabasına kadar sürüklediği sırada konuştum.


"Öpmeye meraklısın ama "dedim kinayeyle. Elimi hafifçe sıktığında sinirlenerek boşta olan elimle eline vurdum. Bana doğru hafifçe eğildi.


"Sende beni öpmeye meraklısın Lavinia "dedi ukala bir tavırla kulağıma fısıldarken. Dün sabah onu öptüğümü yüzüme çarparken verecek bir cevabım olmadığı için sessiz kalmayı tercih ettim. Nihayet arabaya bindiğinde sağ tarafta olan camı açıp bana bakarak tekrar konuştu "yaptığım iyiliğin karşılığını ödeme fırsatı sunuyorum sana "bana göz kırptığında şaşkın bir şekilde ona baktım "babanın tepkileri hakkında ne düşünüyorsun? "Dedi keyifle gülerek. Bu sahte erkek arkadaş adlı planda keyfi yerinde olan sadece iki kişi vardı birisi Kamer diğeri ise hiçbir şeyden haberi olmayan annemdi.


"Bu plandan bana bahsetmeyi hiç düşündün mü? "Arabanın kapısına hafifçe vurdum "evlilik senin intikam planına dahil olamayacak kadar ciddi bir kurum "dedim onu tersleyerek. Günün birinde evleneceksem bunun sahte değil gerçek olmasını istiyordum.


"Öyle ya da böyle haberin oldu "işaret parmağını kaldırıp bana doğru salladı "sakın bana nutuk çekmeye kalkma "dedi ters bir şekilde. Başımı iki yana sallayıp ondan uzaklaştığımda arabasını çalıştırıp mahalleden gitmiş bende peşinden eve girmiştim.


"Karaca çabuk salona gel! "Babamın öfkeyle verdiği emri yerine getirip salona gittiğimde tam karşısında dururken tekrar konuştu "bu saçmalık ne? "Dedi sesini yükselterek. Annem evham yaparak içeri girip babamın yanındaki tekli koltuğa oturdu.


"Ne oldu Ahmet Bey? "Gök mavisi gözleriyle bana kısa bir bakış atarken ona destek vermemi istediğini belli ettiğinden emin olarak tekrar babama döndü "oğlanın eli yüzü düzgün, hem kendi işi var durumu da iyi üstelik ciddi düşünüyor. Bence Karaca bu kısmeti kaçırmamalı "dedi annem ciddi bir şekilde. Babama göre annem krizi fırsata çeviriyor bende Kamer'in bir başına aldığı kararının arkasında durarak buna çanak tutuyordum.


"Endişenizi anlamaya çalışıyorum baba ama bize bir fırsat verirseniz ke- "elini kaldırıp susmamı işaret etti. Buraya kadar zaten yeterince saçmalamıştım ve Kamer yüzünden bir sıkıntıyı daha göğüslemek istemiyordum.


"Bu evlilik olmayacak "dedi babam kesin bir sesle. İçimden babamı ellerim parçalanırcasına alkışlama isteğime karşı koyarak konuştum.


"İki ablam da sevdiği adamlarla evlendiler bizim de bir şansı hak ettiğimizi düşünüyorum "dedim ortalama bir konuşma yaptığımı umarak. Eğer bu plan gerçekleşirse Kamer beni nikâh masasında bırakıp gitmek gibi bir klişeye imza atmazdı umarım.


"Sanki onların evlilikleri nasıl ilerliyor bilmiyorsun "dedi babam ters bir şekilde. Haklıydı. Bu konuda ona söyleyecek bir sözüm yoktu. Şu an sadece Kamer'e ayak uydurup son durak olan nikah masasından önce planını öğrenmeye karar vermiştim.


"Büyüdük baba herkes kendi seçimini yaptı "net bir şekilde konuştuğumda ne söyleyeceklerini dinlemeden salondan çıkıp odama gittim. Annem saatler önce babamın salonda bıraktığı çay lekesini bana hatırlatırken halıyı silmiş bu sırada annem ise Zeynep ve Efsun ' u arayarak olanları anlatmıştı. Odama döndüğümde Zeynep ve Efsun da beni sırayla arayıp önce kırgınlıklarını dile getirmiş sonra da hiç yapmadıkları ablalıklarını evlilik konusunda yapmaya karar verip nasihatlerde bulunmuşlar bende onların gecikmiş ve üzerlerinde eğreti duran ablalık görevlerini geçiştirerek cevap vermiştim. 


Kamer bu evlilik mevzusunu babama göz dağı vermek için ya da neler yapacağını bir açık verip vermeyeceğini gözlemlemek için gündeme getirmiş olabilirdi. Son durağa gelmeden bu işi bir an önce halletmeliydim.


***


Sabah erkenden uyanıp üzerime kumaş ceket pantolon takımımı giyip topuklu botlarımı ayağıma geçirmiş ve evden çıkmıştım. Büroya geldiğimde Yüksel Hanım ile kısa bir süre konuşmuş ardından Nevzat'ın odasına girmiştim. Nevzat Bey'e diğer işi sırf burada daha çok çalışıp iş hayatıma faydalı olacağı için bıraktığım yalanını söyleyerek tüm gün çalışmayı talep etmiştim o da hiç düşünmeden kabul etmişti. Odasından çıkıp Nevzat Bey'in verdiği dosyayı düzenlerken artık yüzünü görmek istemediğim kişi büroya geldi.


"Nasılsın güzellik? "Gülerek üzerime doğru geldiğinde elimi kaldırıp onu hafifçe ittim. Doğukan artık bana karşı oynamayı bırakmış gerçek karakterini ortaya koymaya başlamıştı.


"Sen gelene kadar iyiydim Doğukan "dedim gözlerimi devirerek.


"Birbirimizi gerçekten tanıdığımıza göre "masanın üzerinden yüzüme doğru eğildi "bu saatten sonra bana ona göre davranırsın "dedi fısıltıyla. Sesinde barındırdığı uyarı tonundan hiç hoşlanmamıştım.


"Ben kime nasıl davranacağımı bilirim Doğukan "dedim sert bir şekilde. Bir şey demeden uzaklaşıp Nevzat ' ın odasına girdiğinde Yüksel Hanım telefonu çalmaya başladığı için elindeki kahve tepsisini elime tutuşturmuş el mahkûm Nevzat ' ın odasına girerek kahveleri ikram etmiştim. Odadan çıkacağım zaman Nevzat konuştu.


"Karaca Doğukan ' ın şirketine gidip benim için gerekli dosyaları alman gerekebilir "dedi Doğukan'a bakarak. Bunu Doğukan'ın istediğinden emin olduğumda belli etmeyerek Nevzat Bey'i başımla onaylamış ardından odadan çıkmıştım. Mesaim bittiğinde ise bürodan çıkarken Kamer aramış beni almaya geldiğini söyleyerek telefonu kapatmıştı. Adımlarımı hızlandırıp arabasına ulaştığımda beklemeden binmiştim. Yola çıktığımızda ikimizde oturduğum mahalleye gelene kadar sessizliğimizi korumuş büfenin biraz ilerisinde arabayı durdurup bana döndüğünde konuşmuştu.


"Baban nasıl? "Onu tanıdığım günden bu yana ilk defa bu kadar keyifli görüyordum.


"Amacın ne? Adamın yüreğine mi indirmeye çalışıyorsun? "Diye sordum tek kaşımı kaldırarak "babama bir şey yapmayacaksın değil mi? "Aklıma gelen ilk şeyi söyledim "onu öldürmeyeceksin değil mi? "Sessiz kaldığında sinirime hâkim olamadım "sana bir şey sordum! "Diye bağırdım. Kamer'in yüz ifadesi sertleşirken öfkeyle konuştu.


"Ben mafya değilim Lavinia başarılı bir iş insanıyım "başını beni onaylamaz bir şekilde salladığında tekrar konuştu "bir adam yaralamış olabilirim ama babanın aksine ben kimseyi öldürmedim. Katil değilim "acımasızca konuştuğunda sözleri içimde derin bir yara açmış bakışlarıyla o yarayı kaşıyarak iyice göz önüne çıkarmıştı. Yüzüme doğru eğildiğinde fısıldadı "babandan almam gereken bir şey var. Ayrıca babamın sürekli peşinde olduğunu düşünürsek benim de babanın peşinde ve yakınında olmam için bir sürü gerekçem var "işaret parmağıyla ikimizi gösterdi "bu durumda en büyük rol ikimize düşüyor "dedi ciddi bir ifadeyle. Sağ elimi hızla kaldırıp Kamer'in yüzünü serçe tuttum.


"Amacın her şeyi gün yüzüne çıkarmaktı. Unutup yolundan sapma "dedim dişlerimi sıkarak. Elimi çekip göğsünden itmeye çalıştığımda sertçe elimi tuttu. Kaşlarımı çatarak ona bakarken parmaklarını parmaklarımın arasından geçirip elimi hafifçe sıktı.


"Baban beni tanıdığı için evlenmemizi istemiyor "hayat babam ve beni aynı noktada buluşturacak kadar enteresandı "evliliğimiz gerçekleşirse her şeye daha hızlı ulaşabiliriz "hırsla konuştuğunda intikamın içinde git gide kendini kaybetmeye başladığını hissetmiştim.


"Sen delirmişsin! Bu kadarı çok fazla! "Dedim sesimi yükselterek. Ona karşı çıkmamdan hoşlanmadığını belli ederken elimi tekrar sıktığında hafifçe inledim.


"Evleneceğiz Lavinia "sert sesiyle birlikte elimi elinden kurtarmaya çalıştım.


"Her şeyin bir sınırı var Kamer! Sınırı aşma! Ne sanıyorsun? Seninle evlenince bizim evimizde yaşayacağımızı mı? İç güveysi mi olmak istiyorsun! "Dedim bağırarak. Kamer ve babamın aynı evde yaşadığını düşünmek bile intihar etmek isteğimi tetikliyordu.


"Patronun kim olduğunu sakın unutma! Polise bir isim vermeme bakar "elimi sertçe itti "sonrasında baban parmaklıklar ardına girer "hırsla konuştuğunda onu ittirip arabanın kapısını açarak dışarı çıktım.


"Bu plan olmayacak başka bir plan yapalım "dedim kesin bir sesle. Her şeyi öğrenmenin dahası babamın sakladığı şey ne ise onu bulmanın başka bir yolu olmak zorundaydı.


"Bir aya kalmadan benimle nikâh masasına oturacaksın kimse de engel olamayacak "ukala tavrına arabanın kapısını çarparak cevap verdim. Arabayı çalıştırdığında benim tarafımda olan camı açıp tekrar konuştu " iyi akşamlar müstakbel karım! Git bir an önce çeyizini tamamla! "Keyifle bağırdığında bana bakmadan gaza kökledi. Arabası mahalleyi tozu dumana katarken hayal kırıklığına bulanarak parçalanmış kalbimle hayretle arkasından bakakaldım. Durmak nedir bilmezken bu beni korkutuyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

4.9M 182K 65
🌸#wattys2016 Obur Okunanlar Katagorisi Kazananı❤ 🌸#Romantizm içinde #1 💜Ayaz TÜRKER - Meltem KORKMAZ (TÜRKER)💜 "Umudum yok" cümlesinin yer almadı...
1.5M 54.3K 54
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
8.9K 243 13
Asayra babasının ölümünden sonra kendi içine kapanır. Sevdiklerinden ve kendinden uzaklaşan Asayra'yı yeni tanıştığı bir adam bilmediği gerçeklere ma...
8.1M 46K 16
TÜM BÖLÜMLERİYLE SİZLERLE TAMAMLANDI