Mafya Kızı/ASKIDA

By acelyairem

173K 6.8K 774

Babasından ona miras kalan bir mafyacılık oyunu.. Alınması gereken bir intikam.. Ve hiç beklenmeyen bir aşk! ... More

-Bölüm 1-
-Bölüm 2-
-Bölüm 3-
-Bölüm 4-
-Bölüm 5-
-Bölüm 6-
-Bölüm 7-
-Bölüm 8-
-- 2015 --
-Bölüm 9-
-Bölüm 10-
-Bölüm 11-
12. Bölümden Küçücük Ufacık Minicik Bir Kesit
-Bölüm 12-
DUYURU
-Bölüm 13-
♡Yeni Kapak♡
~DUYURU~
Ramazan Bayramı
YB ÖNCESİ DUYURU
-Bölüm 15 (Sezon Finali)-
Duyuru yb hakkında
Bölüm 16'dan Ufak Bir Kesit
merhaba :)

-Bölüm 14-

3.2K 139 18
By acelyairem

Rüzgâr'ın Ağzından

Deniz, Gece'nin aradığını söyleyip gitmişti. Sanırım Gece yine başını belaya sokmuştu. Bende adamları geri yollamıştım. Rüya ise daha hâla kendine gelememişti. Deniz bana haber vermeye içeriye girdiğinde ise hemen arkama saklanmıştı. Daha henüz hiçbir şey anlatmamıştım. Nasıl anlatacağımı da bilmiyordum. Açıkçası pek de güvenemiyordum. Her şeyi öğrendikten sonra elimden kaçıp Adnan'a gidebilirdi yine. O zaman hem benim için hem de onun için hiçte iyi olmazdı. Gece bizi gözümüzün yaşına bile bakmadan vururdu.

Nerdeyse 2 saattir odada öylece duruyorduk. Ben kenarda ki tekli koltuklardan birinde otururken, Rüya ise yatakta yatıyordu. Sanırım uyumuştu. Uzun süredir hareketsiz yatıyordu ve nefes alışverişleri normaldi. Bense öylece onu izliyordum. Uyurken sanki daha bir güzeldi. Kırılgandı, savunmasızdı ve masumdu. Uzun güzel siyah saçları bir kaç saat öncesine nazaran çok daha dağınıktı. Ağlamaktan gözlerinde ki makyaj akmıştı ama buna rağmen güzelliğinden zerre bir şey kaybetmemişti.

Bir anda nefes alışları hızlanmaya başlamıştı. Yüzünde ki o uykulu ifade yerini korkunç bir ifadeye bırakmıştı. Kâbus görüyor olmalıydı. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Kalkıp hemen yanına gittim. Yatağın kenarına oturup uyanması için onu yavaşça sarsmaya başladım. En sonunda çığlık atarak nefes nefese uyanmıştı. Korkarak benden uzaklaşıp ağlamaya başlayınca, içim acımıştı. Kendimi öldürmek istiyordum resmen. Bunları yaşamamalıydı, bu olayların içine girmemeliydi bu kız.

Rüya'nın bu evde daha fazla kalmasını istemediğimden, kendi evime götürmeye karar vermiştim. Rüya küçük hıçkırıklarla ağlamaya devam ederken ben Erol'u aramak için odadan çıkmıştım. Erol'dan arabamı getirmesini ve gelirken de bir kaç parça kadın kıyafeti almasını istemiştim. Odaya geri döndüğümde ise Rüya ağlamaya devam ediyordu. Onu nasıl mutlu edeceğimi hiç bilmiyordum. Yanına gidip yatağın kenarına oturdum. Ellerimi yanaklarına koyup gözyaşlarını sildim tekrar ve tekrar. Hiç mi tükenmezdi bir insanın gözyaşları? Her damlasında canım yanıyordu sanki. Daha fazla dayanamadığım için Erol gelene kadar bir şeyler yapmaya karar vermiştim. Ve aklıma gelen fikirle konuşmaya başladım.

- Hey. Şarkı söylemeyi sever misin?

- Ne?

- Şey.. şarkı.. söylemeyi yani sever misin?

Dediğim şey karşısında biraz afallamıştı ama dikkati de dağılmıştı. Artık olanları düşünmüyor gibiydi. Soruma yoğunlaşmıştı.

- Bak, adamım arabamı getirecek ve bir kaç saat sonra bu evden gidecez. O gelene kadar burada sıkılıp oturmak yerine beraber şarkı söyleyebiliriz. Ne dersin?

- Ben... şarkı söylemeyi pek beceremem.

- Merak etme, benimde çok yetenekli olduğum söylenemez. Hadi, bir şarkı seç.

Kafası tamamen dağılmıştı. Fikrim birazda olsa işe yaramıştı. Hem birlikte şarkı söylemek ne kadar kötü olabilirdi ki?

O bir şeyler düşünürken bende merakla onu izliyordum. Sanki hafızasında bir şeyleri yokluyor gibiydi. Nasıl bir şarkı seçeceğini merak ediyordum. Ben onu izlerken o bir anda seçtiği şarkıyı söylemeye başlamıştı. Sesi... o kadar harikaydı ki, etkilenmemek elde değildi. Büyülenmişçesine onu dinliyordum. Bu şarkıyı biliyordum.

"Bana öyle bakma.. Anlayacaklar.
İkimize karşı bu dünya.. Bizi anlamayacaklar.
Bana öyle yaklaşma
Bana öyle dokunma..
İkimize karşı bu dünya.. Bizi anlamayacaklar."

(Burada Rüzgâr söylemeye başlar.)
"Bu hayat da bizi böyle yakamızdan tutacaksa..
Hadi böyle yaşa derken
Kalbimize sormuş mu?

Benle böyle konuşma..
Kapıları kapatma.
İkimize karşı bu dünya.. Bizi anlamayacaklar."

(Burada Rüya söylemeye başlar.)
"Beni aşkla aldatma..
Gerçeklere kapatma..
Böyle kırık da bakma.. Beni daha da ağlatma."

(Burayı ikisi beraber söylerler.)
"Bu hayat da bizi böyle yakamızdan tutacaksa..
Hadi böyle yaşa derken
Kalbimize sormuş mu?"

(Rüya söyler.)
"Bana öyle bakma.. Anlayacaklar..
İkimize karşı bu dünya.. Bizi anlamayacaklar."

Rüya, şarkı boyunca gözlerimin içine bakmıştı ama son kısımda kafasını yere eğmişti. Gözleri dolmuştu, ama bu sefer yaşadıkları yüzünden değil. Başka bir sebepten dolayı gözleri dolmuştu. O an aklıma, Rüya'ya sorabileceğim tek bir soru geldi.

- Rüya. Sen Adnan'ı seviyor musun?

Sorum karşısında Rüya birden gözlerimin içine bakmıştı. Ne diyeceğini bilemiyor gibiydi. Düşünürken kendi içinde kaybolmuştu sanki. Neden bilmiyorum ama bu sorunun cevabının olumsuz olmasını istiyordum. Rüya düşünmeye devam ederken bende merakla onun gözlerinin içine bakıyordum. Bu kızda, beni ona çeken bir şey vardı bilmediğim. Belki de yanlış, çok yanlış bir yola giriyordum ama farkında bile değildim. Bilmiyorum. Bu kızın güzel siyah gözlerine manasızca dalıp giderken düşünemiyordum bile.

- Hayır!

- Ne?

- Hayır, Adnan'ı sevmiyorum.

"Adnan'ı sevmiyorum." Rüya'nın cevabı bir anda bütün beynimi sarıp sarmalamıştı. Aynı zamanda sanki üzerimden büyük bir yük kalkmıştı. O adamı sevmiyordu. İçimde oluşan bu sebepsiz mutluluğa ise bir anlam veremiyordum. İkimizde birbirimizin gözlerinin içine bakarken bizi çok başka şeylerin beklediğini daha yeni fark etmiştik sanki. Bildiğim tek şey vardı; O da, bundan sonra ikimizin de kaderleri birdi.

Aradan ne kadar zaman geçti hiç bilmiyorum. Ama dışarıdan gelen araba sesine bakılırsa baya bir zaman geçmişti anlaşılan. Erol içeriye elinde poşetlerle girince Rüya yine ister istemez korkup arkama saklanmıştı. Erol da bunu fark edince poşetleri bırakıp geri çıkmıştı odadan.

Yataktan kalkıp kapının kenarındaki poşetleri aldım. Tekrar Rüya'nın yanına gidip poşetleri ona uzattım. Bana anlamayan bakışlar yollamaya başlayınca "Senin için bir kaç parça kıyafet. Ben dışarıda olacam. Üstünü değişte buradan gidelim hemen." dedim ve üzerinde ki ceketi ona bakmayarak alıp dışarı çıktım.

Kendimi tuhaf hissediyordum. Bugün yaşananlar... gerçekten tuhaftı. Dış kapıdan bahçeye adımımı attığım anda soğuk bir esinti yüzümü yalayıp geçmişti. Kış yaklaşıyordu ve havalar gitgide soğuyordu. Derin bir nefes ile soğuğu içimde hissetmek düşüncelerimin dağılmasını sağlamıştı. Sanırım yolda giderken Rüya'ya her şeyi anlatabilirdim. Bir anda duyduğum soru ile bütün düşüncelerim bozulmuştu.

- Abi neden yaptın bunu?

Erol'un bu sorusu karşısında ne cevap vereceğimi bilememiştim. Gerçekten neden yapmıştım ki bunu? Durduk yere başıma büyük bir bela almıştım. Şimdi Gece'ye ne diyecektim? Bu saatten sonra Gece'nin yanına da gidemezdim, çünkü bizden o görüntülerin CD'sini isteyecekti. Başıma aldığım belanın daha yeni farkına varırken Erol'a boş gözlerle bakmaya devam ettim.

- Ben hazırım.

Rüya'nın sesi ile kafamda ki bütün düşünceler kaybolmuştu bir anda. Arkamı dönüp Rüya'ya baktığımda gözlerim kamaşmıştı. O kadar güzel görünüyordu ki, yüzünde ki akmış ve bozulmuş olan makyajı temizlemişti, saçlarını ise dağınık bir topuz yapmıştı ve bu ona apayrı bir hava katmıştı. Yeni kıyafetleri üzerine tam oturmuştu ve değişik bir hava katmıştı ona. Beyaz düz bir gömlek, üstüne de siyah deri bir ceket ve altına ise siyah kot pantolon.

Rüya'yı izlemeye devam ederken anlamıştım bunu neden yaptığımı. Daha bugün tanıdığım bir kıza ansızın aşık olmuştum. Sanırım başıma alabileceğim en büyük belayı almıştım, Rüya'ya aşık olmuştum.

Dalıp gittiğim o güzel rüyadan yine onun sesi ile uyandım.

- Gitmiyor muyuz?

- Ha? Şey.. evet gidiyoruz. Erol arabayı sen kullan.

- Tamam abi.

Erol önden gidip hemen arabaya binmişti. Tam bende adımı mı atacaktım ki Rüya kolumdan tutup beni durdurdu.

- O adam hep bizimle mi olacak?

- Ahh.. Hayır. Sadece gerektiğinde yanımızda olacak. Ondan korkmana gerek yok. Ben varken sana bakamaz bile.

Son cümlemden sonra Rüya biraz utanarak başını yere eğmişti. Bu hali çok hoşuma gitmişti. Elinden tutup onu arabaya götürdüm. Anlaşılan bana güveniyordu. Hal ve hareketleri bunu belli ediyordu zaten.

Arabaya geldiğimizde ön koltuk yerine arka koltuğa, Rüya'nın yanına geçmiştim. Araba hareket ettiğinde hava kararmak üzereydi. Son kez eve bakmıştım camdan. Ne çok şey yaşamıştık öyle bir günde. Ona tecavüz etmek için getirdiğimiz bu kızı şimdi yanımda götürüyordum. Kafamı camdan çekip Rüya'ya baktığımda dışarıyı izliyordu. Sanırım artık her şeyi anlatmanın vakti gelmişti.

- Rüya, sanırım her şeyi anlatmanın vakti geldi.

- Seni dinliyorum.

- Ben Rüzgâr Karataş. Benden küçük iki kardeşim daha var. Deniz ve Gece. Ve bizim babamız büyük bir mafyanın başıydı. Şimdi ise en küçük kardeşim Gece bu mafyanın başı. Tabii Deniz ile bende. Tam 15 yıl önce Adnan Soykır bizden annemizi aldı. Annem arabasının içindeyken araba patladı ve bu olay Gecenin gözleri önünde oldu. Gece 5 yaşındaydı o zamanlar. Düşünsene, küçücük bir kız çocuğunun gözleri önünde yanan annesini. 2 yıl önce ise annemizin ölüm yıl dönümünde Adnan Soykır evimize bir baskın yaptı. Babam, bizim evden kaçmamızı sağlamıştı. Aslında orada kalıp bizde babamla beraber çatışa bilirdik ama babam bizi sır gibi saklamıştı herkesten. Kimse Rıza Karataş'ın iki oğlu ve bir kızı olduğunu bilmiyordu. O gün babamda ölmüştü. Ama ölmeden önce bize küçük bir not bırakmıştı, yeni liderin Gece olduğunu bildiren. O günden sonra Gece, Adnan'ın canını yakmak için yemin etti. Kendini sadece bu intikama adadı. Zeynep Soykır'a olanları biliyorsundur herhalde.

- Evet biliyorum.

- Hepsini Deniz yaptı Gece'nin emri ile. Sonra Necla Soykır, onu da Gece öldürdü. 'Soykır' soyadını taşıyan herkesi öldürmeye yemin etmişti Gece bir kere. Sonra Adnan'ın seninle evlendiğini duyduk. Ve sende listeye girdin. Bugün başına gelenlerin hepsi Gece'nin emri ile gerçekleşti. Aslında orada Erol yerine ben olacaktım ama böyle bir şeyi asla yapamayacağımdan Erol geldi benim yerime. Ama yine dayanamadım, seni onların elinden aldım. O üstünde ki adam benim kardeşim Deniz'di.

Sözlerimi bitirdikten sonra yeniden Rüya'ya baktım. Yüzü iğrenircesine buruşmuştu ve yeniden gözleri dolmuştu. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Aptal gibi her şeyi yeniden hatırlatmıştım ona.

- Şey.. ben özür dilerim. Hatırlatmak istemedim. Ağlama lütfen.

- Hayır, ben bugün yüzünden ağlamıyorum. Böyle pislik bir adamla evli olduğum için ağlıyorum. Yıllardır onunla yaşadığım için kendimden iğreniyorum.

- Yapma böyle Rüya, senin bir suçun yok. Bak ne diyecem. Seni Adnan gibi bir pislikten kurtardım, sanırım artık yeni hayatına merhaba demelisin.

Rüya dönüp bana baktığında dudaklarında minnet dolu küçük bir tebessüm vardı. Onu gerçekten Adnan piçinden kurtarmıştım. Ve bundan sonra da asla yalnız bırakmayacaktım.

Gece'nin Ağzından

Deniz'le beraber mahvolmuş Lamborghini'min yanına doğru gidiyorduk. Deniz beni kafeden almadan önce Emre'de gitmişti zaten. O yüzden Deniz, Emre'yi görmemişti. Deniz, ne olduğunu sorduğunda ise sadece kaza yaptım demiştim. Tabi kaşımı görünce ilk başta delirmişti ama sonra bunun ilk olmadığını hatırlayıp sakinleşmişti. Ayrıntıları ise anlatmamıştım. O da ısrar etmemişti. Deniz arabanın durumunu merak bile etmiyordu çünkü arabanın bir önemi yoktu. Önemli olan, araba polislerin eline geçtiğinde başımıza gelecek olanlardı. Sonuçta parmak izi taraması diye bir gerçek var, hem de başımı çarptığımda direksiyona kan bulaşmıştı. Yani bir nevi arabamı almaya gidiyorduk.

Yol boyunca ikimizde ağzımızı açmamıştık. Arabamın bulunduğu yere nerdeyse 15 dakikalık bir mesafe kalmıştı. Sonunda aklıma bugün ki iş gelince Deniz'e sordum.

- Kız ne durumda?

Deniz ilk başta hiç tepki vermedi. Sonra ne diyeceğini bilemez bir şekilde yerinde kıpırdanmaya başladı. Bir şey olmuştu, belliydi. Deniz sustukça ben sinirleniyordum.

- Deniz konuşsana! Ne yaptınız?

- Şey.. Kızı aldık ve eve götürdük. Ama şey oldu...

- Ney!

- Kız şey olmuş..

- Ney olmuş Deniz? Şunu düzgün söyle!

- İşte o sizin olduğunuz şey varya, kızsal şey...

- Regl mi? İnanmıyorum... Tam gününü bulmuş gerçekten!

Deniz hiçbir şeyden utanmayan bir insandı, sadece bizim kızsal durumumuz regl dışında. Hiçbir zaman bunu söyleyememişti. Ben ise asla utanmazdım. Oysaki utanması gereken o değil, bendim. Abilerimin yanında çekiyordum sancılarımı. Hatta bazen benim için markete gidip ped aldıkları bile oluyordu. Belki de utanmamamın sebebi annemi küçük yaşta kaybetmiş olmamdı. Kendimi hiçbir zaman tam anlamıyla bir kız olarak hissetmemiştim zaten. İlk reglimde bana, Gazel'in annesi Yasemin teyze yardımcı olmuştu. Ama bir yere kadar, sonuçta o annem değildi. Sonrasında ise yine yalnızdım.

"DUR" tabelasını bile geçmiştik ama arabam ortada yoktu. Denize durmasını söyleyip hemen arabadan indim. Koşarak tabelanın olduğu yere geri dönmüştüm. Kaza esnasında arabamdan kırılan parçalar yerdeydi ama arabam yoktu. Deniz'de koşarak yanıma geldi. O da anlamıştı benim yüzümde ki ifadeden neler olduğunu. Sesli bir küfür savurdu Deniz, ben neler olacağını düşünürken.

Son anda, Rüzgâr sayesinde tüm arabalarımıza yerleştirdiğimiz sinyal vericiler geldi aklıma. Bunun sayesinde kolayca bulabilirdik arabayı. Deniz'e de fikrimi anlattıktan sonra hemen arabaya binip eve doğru yol aldık. Umarım araba polislerin eline geçmemiştir. Yoksa başımıza gelecekleri düşünmek bile istemiyordum.

Hızla eve doğru ilerliyorduk. Bende Rüzgâr'ı arıyordum ama açmıyordu. Bizim evde teknolojiden anlayan tek kişi Rüzgâr'dı ve ben ona ulaşamıyordum. Öfke bedenimi yeniden ele geçirirken ben Rüzgâr'a bir türlü ulaşamıyordum. Yapacak bir şey yoktu, iş başa düşmüştü. Arabanın sinyalini biz tespit etmek zorundaydık.

Geldiğimizde kendimi hemen arabadan atıp eve dalmıştım. Koşar adımlarla Rüzgâr'ın odasına ilerlerken Deniz'de peşimdeydi. Odaya girer girmez gözlerim Rüzgâr'ın laptopunu aradı ve anında buldu. Yatağın yanında ki çalışma masasının üzerindeydi. Laptopu alıp yatağın karşısında ki üçlü koltuğa geçtim ve önümde ki sehpaya bıraktım. Ben laptopun açma düğmesine basarken Deniz de yanıma oturmuştu. Bu laptopla ne yapacağımız konusunda hiç bir fikrim yoktu. Rüzgâr'ın laptopu bizimkilere göre daha gelişmişti. Hatta dünya üzerinde böyle bir laptop daha olduğunu zannetmiyorum. Rüzgâr onu kendi becerileri ile oldukça geliştirmişti.

Laptop açıldığında ne yapacağımı bilemez bir şekilde ekrana bakıyordum. Bir anda Deniz laptopu önümden almıştı ve bir şeyler yapmaya başlamıştı. Anlaşılan burada ki tek teknoloji cahili bendim.

10 dakika sonra ekranda bir harita açıldı ve haritanın bir bölgesinde kırmızı bir nokta belirdi. Haritayı büyüttüğümüzde ise arabanın bulunduğu adres tuhafıma gitmişti. Arabam bir tamircideydi, genelde zenginlerin lüks araçlarını götürdükleri bir tamirciydi bu. Ama arabamın oraya nasıl gittiğini tahmin etmek zor değildi. Emre...

Emre yani Kağan'ın Ağzından

Son anda aklıma gelen fikirle, Gecenin çağırdığı kişi gelemeden yanından kalktım.

Daha fazla evde duramamıştım. Artık yeter, babamın esiri olmak istemiyorum. Hatta artık onlardan sonsuza dek kurtulmak istiyorum. Kızı yaşında ki biriyle evlenip anneme böyle bir şeyi yapması yeterince alçakçaydı. Ondan ve kurallarından bıkmıştım artık. Zaten onun yerine geçecek falanda değildim. Bütün ömrüm boyunca normal insanlar gibi yaşamak istedim ama bu sadece bir hayalden ibaret oldu. Her genç oğlan gibi benimde birçok hayalim vardı. Ama hayallerimin bir tanesi bile o harika babam sayesinde hiçbir zaman gerçekleşmedi.

Sanırım annemde dayanamamıştı artık. İki gecedir yoktu evde, gitmişti. Aradığımda da açmamıştı. Benim uyuşturucu işini de öğrenmişti ve sanırım bu yüzden telefonlarıma cevap vermiyordu. Bende kaçmıştım işte. Annem gibi terk ediyordum bu hayatı. Hiç kimseye hiç bir şey demeden çekip gidiyordum. Ufuk'a bile hiçbir şey söylememiştim. Ama onu orada da bırakmayacaktım. Bir tane kardeşim var onu da babamın eline bırakamam.

Yolda ilerlerken gözüme o siyah lamborghini takıldı ve hızla yanına sürdüm. Biraz eğlence hiç fena olmazdı. Arabanın içine baktığımda eğlencem iki katına çıkmıştı. Arabayı kullanan kızıl saçlı bir kadındı çünkü. Bir kadının altında böyle bir araba olması beni şaşırtmıştı. Sonuçta çok hızlı bir arabaydı ve kaza yapabilirdi. Ama kimin umurunda.

Yarış yapmak istediğimi belli edercesine hızlanıp yavaşlıyordum. Sonunda beni fark ettiğinde camını indirip bana korna çalmıştı. Bende camımı indirdiğimde ise bitiş noktasını söyleyip yarışı başlatmıştı.

Arabayı harika kullanıyordu ve ben bunu hiç beklemiyordum. Biraz afallamıştım. Ama kendimi hemen toparlayıp gazı kökledim. Arabam normalde onun arabasından daha yavaştı, bu yüzden kazanacağını sanmıştı kesin. Ama bilmediği bir şey vardı, motorumu daha hızlı bir motorla değiştirdiğim için bir lamborghini kadar hızlıydı. Aslında arabam BMWi8'di ve 300 basıyordu. Lamborghini Aventador ise 340 basıyordu. Fazla bir fark yoktu ama yinede motorumu değiştirmiştim.

Nerdeyse yan yana gidiyorduk. Daha fazla dayanamayıp daha da hızlandım ve onu geçtim. Ama birden yavaşlayıp durunca ne olduğunu merak edip bende durdum. Arabadan indiğimde ise kızıl hatun yanımdan büyük bir hızla geçip gitmişti. Beni kandırmıştı. Bu yarışı kazanmayı gerçekten istiyordu ama izin vermeyecektim. Daha fazla vakit kaybetmeden hemen arabama atlayıp gazı kökledim. Kısa bir süre sonra ise onu geçmiştim ve ileride bitiş noktasını görmüştüm. Hızımı iyice arttırıp bitiş noktasını geçince durdum ve arabadan indim. Yola doğru dönüp adını bile bilmediğim kızıl hatunu beklemeye başlamıştım. Ama nereden bilebilirdim ki, yarışı kaybettiği için bu kadar öfkelenip arabama çarpacağını.

Bir anda ne yapacağımı şaşırmıştım. Büyük bir şok içerisinde öylece kalakalmıştım. Daha sonra kız arabadan yalpalayarak, yavaşça indiğinde sadece ona bakmakla yetinmiştim. Tam ona doğru ilerleyecekken yerde bir telefon gördüm ve ona ait olduğunu tahmin ederek aldım. Kızın yanına gittiğimde ise ikinci bir şok yaşadım. Çünkü yüzünde kan vardı. Aslında şaşırmamam gerekirdi. Böyle bir çarpmadan sonra arabadan çizik dahi almadan çıkması ilginç olurdu. Arabaların ikisi de zaten mafolmuştu. Ahh, benim zavallı BMWi8'im...

Kızın kaşı patlamıştı ve pansuman gerekiyordu. Ona yardım teklif etmiştim ama beni geri çevirmişti. Ben ısrar edince ise kabul etmekten başka çaresi olmadığını anlamıştı. Kız yakından çok daha güzeldi. Hele ki o yeşil gözleri insanın içine işliyordu resmen. Tam bir kızıl hatundu.

Yeniden arabama gidip hiç kullanmadığım ve Ufuk'un zoruyla koyduğum ilk yardım çantasını aldım. Kızın yanına geri döndüğümde hiç konuşmadan işimi yapmaya başladım. Elime bir parça gazlı bez alıp üzerine tentürdiyot döktükten sonra biraz sertçe kızın kaşına bastırdım. Dediğim gibi sertçe. Bu yüzden kız acıyla geri kaçmıştı. Bu da benim konuşabilmem için bahanem oluyordu.

- Affedersin. Canını yakmak istemedim.

- Sorun değil.

- Bu arada, adın nedir?

- Gece.

- Hmm.. Değişik bir adın var. Bende Emre.

Tabi ki de ona gerçek adımı söyleyemezdim. Evden kaçmış olsam da etrafta düşman çoktu. Sonuçta ben Adnan Soykır'ın oğluydum. Dikkat etmek zorundaydım.

Gece'nin kaşını dikkatli bir şekilde temizlerken birbirimize çok yakındık. Bir erkeğe ilk defa bu kadar yakın olduğu çok belliydi. Nefes alışları değişmişti, yüzü kıpkırmızıydı aynı saçları gibi. Gözlerini üzerimde hissedebiliyordum. İşim bitmişti ama Gece hâlâ bana bakıyordu. Bende birden gözlerimi onun gözlerine çevirince ne yapacağını bilememişti. Bu hali çok hoşuma gitmişti. O kadar güzel ve saftı ki.

Bir anda manasızca kalbim hızlanıvermişti. İkimizde aynı anda gözlerimizi kaçırmış ve birer adım geri gitmiştik. Kafamı yere eğip "Bitti" demiştim. Birden Gece arkasına dönüp arabasına doğru iki adım attı ve öfkeli bir şekilde mırıldandı. Ama hala duyabileceğim kadar yakınımdaydı. Dönüp bende arabalara baktım. Gece'nin arabasının motor kısmı büyük hasar almıştı ve kullanılamaz durumdaydı. Onun aksine benim arabamın sadece bagaj kısmı hasar almıştı.

- Bak ne diycem. İstersen benim arabamla seni evine kadar bırakabilirim. Benim ki kullanılmayacak kadar kötü durumda değil.

- Ah hayır. Gerek yok ben başımın çaresine bakarım.

Gece elini cebine attığında aklıma telefonu geldi. Tam verecektim ki geri vazgeçtim. Böylece benimle gelmeyi kabul ederdi.

Gece'nin bu öfkeli hali çok güzeldi, ona ayrı bir hava katıyordu. Daha fazla dayanamayıp gülmeye başladığımda, Gece telefonunu arabasında arıyordu. Arabadan çıkıp sırıtan bana baktığında ise yine öfkelenmişti. Gece'nin öfkesini iki katına çıkartmak için konuşmaya başladım.

- Sanırım bana ihtiyacın yok. O zaman ben gidiyorum. Kendine iyi bak.

Resmen öfkeden kuduruyordu. Çaresizce dişlerini sıkarak bana cevap vermesi o kadar hoşuma gitmişti ki onu daha da sinir etmek istedim ama yapmadım.

Beraber arabaya binip yola koyulduk. Onu evine bırakmak için adresini sorduğumda söylememişti, yerine bir kafeye gitmeyi teklif etmişti. Bende arada bir gittiğim bir kafeye götürdüm onu. Yol boyunca hiç konuşmamıştık. Daha sonra kafeye girdiğimizde boş masalardan birine geçip oturmuştuk. Biz oturur oturmaz hemen hemen yanımıza biri gelmişti. Kafamı kaldırıp gelen kişiye baktığımda ise tuhaf bir şekilde tedirgin olmuştum.

- Aaaa, Kağancım! Naber canım?

Sibel'in, Gece'nin yanında bana 'Kağancım, canım' demesi hiç iyi olmamıştı. Özelliklede ben kendimi ona 'Emre' olarak tanıtmışken.

- İ-iyidir Si-sibelcim.

Sanırım daha fazla düşemezdim. Resmen Gece'nin önünde kekelemiştim. Gece'ye baktığımda ise ne Sibel ne de ben umurunda bile değildik.

- Bu kız kim Kağan, arkadaşın mı?

- Evet Sibel, arkadaşım Gece.

- Merhaba tatlım, tanıştığımıza memnun oldum. Bende Kağan'ın çok eski bir arkadaşıyım.

Sibel, Gece'ye elini uzattığında sadece kafasını sallayıp geçiştirmişti. Gece'nin yüzünde ki ifadeden Sibel'in nasıl bir kız olduğunu bildiği anlaşılıyordu. Ama Sibel'den dolayı Gece'nin sinirleri daha da bozulmuştu. Çatık kaşlarından bu anlaşılıyordu.

Sibel gittikten 5 dakika sonra Gece bana adımla ilgili soru sorunca aklıma gelen ilk şeyi söyleyip geçiştirmiştim. Ama bana inanmadığı çok açıkça belliydi.

Gece gerçekten güzel bir kızdı. Kızıl, ateşli bir hatun... Yeşil gözleri o kadar güzeldi ki. Bir anda kendimi Gece ile bir yatakta hayal etmeye başlamıştım. Acaba bu öfkesini yatakta nasıl kullanırdı. Fazlasıyla ateşli olduğunun farkında mıydı? Bu kızıl hatunla karşılaşacağımı bilseydim daha önceden kaçardım evden.

Gece abisini arayacağını söyleyerek masadan kalkınca arkamı dönüp bir kez daha Gece'ye baktım. Hiç farkında değildi ama çok havalı ve seksice yürüyordu. Dolgun kalçalarını gördükçe içimden avuçlayıp sıkmak geliyordu. Ve ne yazık ki artık küçük Kağan'ın bir dişiye ihtiyacı vardı. Tam kalkıp gitmeyi planlıyordum ki aklıma kızılımın telefonu geldi. Sanırım küçük Kağan'ın biraz daha sabretmesi gerekiyordu. Bende boş durmamak için garsona çay siparişi vermiştim. Daha sonra ise telefon numaramı onun telefonuna kaydetmiştim, kendi telefonuma da onun numarasını.

Nerdeyse 20 dakika sonra Gece geldi ve tam karşıma yeniden oturdu. Gözleri ilk olarak çaylara gitmişti. İlk onun konuşmasını beklemiştim ama konuşmamıştı. Daha sonra bende telefonu elime alıp konuşmaya başladım.

- Sanırım bu sana ait.

İlk başta şaşırmıştı ama sonra telefonu hemen elimden almıştı. Yüzünde ki ifadeden yeniden sinirlendiği belli oluyordu ve bu beni artık fena derecede tahrik etmeye başlamıştı. Bir iki dakika sonra ise meraklı gözlerle bana bakıyordu. Ama ben sadece gülümsüyordum.

- Numaranı aldım ve kendimi de kaydettim. Arada konuşuruz ha? Ne dersin?

- Sen benim telefonumu nerden buldun? Ve numaramı hemen sil.

- Hey! Sakin ol Gece. Arabadan inerken düşürdün ve bende sana vermek üzere aldım ama kaşını görünce bir an unuttum.

Bu belki de hayatımda yaptığım en iyi savunma konuşmasıydı. Bu kızıl bana çok şey yaptıracağa benziyordu.

- Peki, teşekkür ederim ama numaramı sil lütfen.

- Neden? Bence biz iyi arkadaş olucaz. Hem yeniden yarışmak istersen ararsın. Tabi bir araban olursa.

Ama kızılım seninle sadece yatakta arkadaş olabilir ve yarışabiliriz. Fena derecede kafaya koymuştum, bu kızı yatağa atacaktım ben.

- Merak etme bir garaj dolusu arabam var.

- Vay canına! Çok zengin olmalısın. Keşke bunu bilseydim. Seni daha büyük bir yere götürürdüm.

- İnan bana, burası o büyük ve şahşahalı yerlerden daha güzel.

- Hayatından pek memnun değil gibisin.

- Ahh.. Boş versene.

Gece'nin bir anda değişen ruh hali beni de durgunlaştırmıştı. Ama bu haliyle o kadar masum görünüyordu ki, bir an için tüm fikirlerimden vazgeçecektim neredeyse. Ne kadar süredir onu izlediğimi bilmiyordum ama artık dayanamayacak bir duruma gelmiştim. Küçük Kağan artık beni fazla zorluyordu. Ve kendime becerecek bir kız bulmam gerekiyordu. Gece'nin yanından bir işim olduğunu söyleyerek ayrıldıktan sonra ise hemen onun arabasının yanına gittim. Kendime kız aramayı biraz daha ertelemiştim. Arabamı her zaman götürdüğüm tamirciyi aradım ve buraya çağırdım. Gece'nin arabasını tamir ettirecektim. Bu sayede evini de öğrenebilme gibi bir şansım olabilirdi.

Kafaya koydum bir kere kızıl hatun, sen benim olacaksın.


~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Merhaba arkadaşlar

Yeni bölüm sonunda geldi hepimize hayırlı uğurlu olsun :D

Kağan kısmı bana göre pek güzel olmadı ama siz beğenirsiniz inşallah

Vote ve yorumlarınızı sakın eksik etmeyin gençler ;)

Başka da diyecek bir şey bulamadım valla

İyi Okumalar... :) :) :)

Continue Reading

You'll Also Like

53.3K 3.7K 35
Yalı Çapkını dizisinde 51. bölüm (röportaj) sonrasını farklı bir şekilde ele aldım. Ferit'in Seyran'ın güvenini geri kazanma çabası üzerine bir kurgu.
42.4K 2.6K 29
Aşiret Gerçek ailem serisi : İzem Güneş Ulukan 21 tanesi abisi olan izemin gerçek ailesi ortaya çıkarsa ne olur? Kaos tabi ki ! Neyseki izem kaos aş...
513K 25.8K 33
Bir gece birlikte olan bir hemşire ve bir askerin aylar sonra aynı karargahta karşılaşma serüveni... Arkanda, bir ölü bırakıp gittin ama katil deği...
797K 51.5K 18
Melis, annesinin kaderini yaşayan bir genç kızdı. Babası ve abisi tarafından evin hizmetlisi gibi görülür ve onlar için para kaynağı olmaktan ileri...