Fısıltı Gibi Çığlıklar -düzen...

By rapunmels

590K 26.8K 5K

İçindeki kocaman boşluk hissiyle yeni bir şehire taşındı, Duru. Bumerang gibi kendini tekrarlayan günlerden b... More

tanıtım
Yeni Arkadaşlar
Hakkımda Bildiklerin
~3~ Bilek
~4~ Gazete
Yolculuk
~6~ Kumsal
~7~ eğlence
~8~ Şok
~9~ takıntılı manyak
~10~ pasta savaşı
~11~ şişe çevirmece
~12~ sarılarak uyumak
~13~ ponpon kız
~14~dışlanmak
~15~ Bayılmak
~16~ lokanta
~17~ iftira
~18~ Murat Boz konseri
~19~ gerçekler
~20~ ruhsuz bir Duru
~21~ ses kesen dudaklar!
~22~ itiraf ve ölüm
~23~ Kırmızı Zarf
~24~ Popüler İnsan?
~25~ Acı
~26~ Yangın
~27~ Herşey bitti...
~28~ sadece bir sebep
~29~ sizi de kaybedemem.
~30~ Geri Dön
~31~ paintball
~32~ Cevapsız Sorular
Özel Bölüm
~33~ Fizik Sınavı
~34~ Nefret
yeni kitap
-34- Anılar
küçük bir soru
~35~kavga
~36~ Cezam
~37~ Papatya Tacı
~38~ yeni okul
~39~ Mutsuzluk Kutusu
özür dilerim
~40~ Paralar
~41~ Yenilgi
soru
whatsapp grubu
kısa bölüm
~42~ Kesikler
DUYURU
YARI FİNAL
Mavi'nin ağzından
Final
Özel bölüm
açıklama
Final 2
sorularınız için...
cevaplarım
Çoook çok önemli!
#taksim
Sizi özledim
ilk yayım

Özel Bölüm

9K 448 294
By rapunmels

Öhöm, öhöm! Duyuruda bana bazı kişiler karşı çıkmış ve bizi düşün falan yazmışlar. Lütfen bencillik etmeyin. 'Bizi düşün' yazmışsın ama siz hiç beni düşündünüz mü? Buna açıkçası çok üzüldüm ve kırıldım. Beni hiç düşünmeden 'bizi düşün' yazıyorlar. Ben bu kitabın kapağından, kurgusuna kadar o kadar emek harcıyorum. Bir vote ve yorum istedim. Ayrıca bende bir okuyucuyum ve kendime hiçbir zaman YAZAR demedim. İki bölüm yazıp biraz okuyucuyla da yazar olunmaz zaten. Bizi düşün diyenler de beni düşünebilirler mi acaba? Bir saat ben bunun kurgusuyla, yazım kurallarıyla -ki bazen aksaklıklar oluyor.- kapağıyla, multi medyasıyla uğraşıyorum. Ben zaten sizi düşünerek erken yayımlıyorum, çoğu hikayeye göre. Beni üzmeye hakkınız yok. Eğer beğenmiyorsanız okumayın, kimseye zorla okutmuyorum. Gerçekten sabrımın sınırlarını zorlayan insanlar var. En geç iki ve ya iki buçuk hafta kadar zamanla yayımladım. Bizi düşün demeye hakkınız yok. Bir de şımardığımı düşünenler varmış. Söyler misiniz ne zaman şımardım? Bizi düşün diyenler lütfen beni düşünsün.

Bir de, Yazmayı bırak falan demişler. Ben sizin 2 kötü yorumunuz için diğer okuyucularıma haksızlık edemem, kusura bakmayın. Bir oy, bir de yorum istedim diye böyle şeyler yazamazsınız. Kararlarıma saygı duymuyorsanız da, rica ediyorum bu kitabı kütüphanenizden çıkarın.

mrsblackhemmings iyi ki varsın.

kerem_lavigne saçların çok cool knk. Best okuyucu.

Not: Ara sıra özel bölüm koymamı istediniz, buyrunuz. ^^ Haa... unutmuşsunuzdur belki özel bölümde Duru ve Çağan'ın yaz tatilleri anlatılıyor.

Kavurucu sıcak tenime işlerken, avuçlarımı açıp yelpaze görevini görmesi için ellerimi iki yana salladım. Yine İstanbul iyiydi. İzmir buradan çok daha sıcak oluyordu. Istanbul'a daha yeni gelsekte, İzmir'i şimdiden özlemiştim. Karşıyaka çarşıda dolaşmayı, Bornova'da alış-veriş yapmayı, Bostanlı'da kaykay sürmeyi özlemiştim. Herkesin yaşadığı şehir kendine güzeldi tabii. Gerçi Izmir'de de 'niye hiç şehir dışına çıkmıyoruz' diye annemlere sızlanmam ironikti. Zaten kimse benden normal davranışlar beklemiyordu da.

Uzandığım şezlongtan kaltım ve etrafa bakındım. Havuza girmeye çalışan, mor mayolu teyze, çocuğuna hamburger yedirmeye çalışan anne, elinde telefonla mesajlaşan 3 kız ve plaj voleybolu oynayan Çağan ve grubu. Onlara bakarken iç çekmeden edemedim. Onların yerinde olmak isterdim. Top Çağan'a gelince ellerini kaldırım smaç vurdu. Ellerini kaldırdığında kasları iyice belirginleşmişti. Allah var, Çağan yakışıklı çocuktu. Açık kahverengi gözleri çok güzeldi mesela ve ya gözleri ile aynı renk saçları. Beyaz, salaş bir tişört giyinmişti bugün, dün de salaş bir tişörtle görmüştüm. Sağa, sola eğilirken salaş tişörtü açılıyor ve baklavalı vücudu görünüyordu. Bu da kızlara mükemmel bir göz ziyafeti oluyordu. Top bir kızın kafasına çarpınca Çağan gülmeye başladı. Piç işte. Yaa... ama gülünce çok tatlı oluyor. Hipnotize olmuş bir şekilde onu izlerken kafamı iki yana sallayıp bakışlarımı mor mayolu teyzeye çevirdim.

Zihnimde Çağan ve gülüşü canlanınca istemsizce bende güldüm. Ah! Hadi ama! Bunuda film sanmıştı herhalde beynim. Genelde film izledikten sonra ondan etkilenir ve onlar gibi yapmaya başlardım. Evet, yoksa iki günde hoşlanamazdım. Burada Duru Cenan'dan bahsediyorduk, hani şu egosu göğüslerinden büyük olan kızdan.

"Duru abla!" Düşüncelerimden ayrılıp bana seslenen kişiye baktım. Selin gülümseyerek bana el sallıyordu. Ben de içtenlikle gülümsemesine karşılık verip el salladım.

Canım çok sıkılmıştı belki Selin ve Sinem ile eğlenebilirdim.

Selin şezlongun ucuna oturduğunda "Ablan nerde?" Diye sordum. Baş parmağı ile beni işaret ettiğinde kıkırdadım. "Ben değil şapşal, öz ablan."

Söylediğimi anca kavramış olacak ki "Ha... Sinem ablam." Dedi. Başımı evet anlamında yukarı aşağı salladığımda "top oynamaya gitti." Diye cevapladı.

Plaj voleybolu oynayanlara baktığımda Sinem'in de oraya teşrif etmiş olduğunu gördüm. Belki biraz utangaç olmasaydım, bir de Çağan ile kavga etmemiş olsaydım, gidip benim de onlarla oynayıp oynayamayacağımı sorardım.

"Sek sek oynayalım mı?" Diye sordu gülümserken. Öndeki dişi saha çıkmamıştı ve çok sevimli görünüyordu. Bu halde onu nasıl kırabilirdim ki? Kafamı evet anlamında sallamamla kolumdan çekiştirilmem bir oldu.

"Burada bekle."

"Tamam."

Çok geçmeden Selin elinde bir taş ile yanıma geldi. Taşı elime tutuşturup "ilk sen başla." Dedi.

Taşı rastgele karşıya gönderdim. Taş 6 rakamına geldiğinde tek ayağımı kaldırıp oraya zıpladım.
"Kendi yaşıtlarınla takılman ne güzel." Tanıdık ses ve yine beni sinir edecek bir cümle.

Bir öfke dalgası içimden geçerken arkamı döndüm. "Öyle mi? Ama senin beyin yaşıtlarınla takılmaman ne üzücü."

Dudağının kenarı alayla yana kıvrılırken "Ah, üzülme. Doktorlar çok meşgül olduğu için şimdilik bunlarla takılıyorum." Diye cevapladı.

Dişlerimi sıkarken sinirden ellerim titremeye ve kalbimin ritmi hızlanmaya başladı. "Evet, şuan üç yaşındaki kuzenim altına kaka yapmakla meşgül ama merak etme oyuncak doktor aletleri setini kaldırmamıştır."

Çağan cevap vermek için ağzını açtığında arkadan bir kız sesi duyuldu. "Çağan, ben odada hazırlanıyorum."

Ağzım şaşkınlıkla açılırken Çağan "geliyorum, kırmızı sütyenini giyin." diye cevapladı. Ne kadar da terbiyesizdi. Burada küçük bir kız vardı ve südyenden falan bahsediyordu. Ama ben Duru Cenan'ım sizin zevkinizi bozarım. Devir intikam devri.

"Güzel zamanımı, senin gibi ezikle harcayamam." Dediğinde burun kıvırıp otelin içine yürüdü. O bir bir adım attığında ben üç küfür ediyordum. Sonunda gözden kaybolduğunda Selin'e dönüp "küçük bir oyun oynayacağız." Dedim. Allah'ım intikamıma Selin'i de alet ediyorum ama kusura bakma.

Elimi çabuk tutmam gerektiği için hızlıca otelin tiyatro bölümüne gittik. Burada geceleri oyunlar düzenlendiğini duymuştum ve kesinlikle bir gün izlemeye gelecektim. Hatta belki bu akşam bile gidebilirdim. Bunu bir rafa kaldırıp kırmızı perdenin arkasından gittik. Güvenliğin olup olmadığını anlamak için etrafa göz gezdirdim. Olmadığını anlayıca gereken malzemeleri aldım ve makyaj yaptım. Makyaj yaparken bir yamdan da Selin'e yapması gerekenleri anlatıyordum.

Selin'i kolundan tuttuğum gibi resepsiyona koştum. Resepsiyona geldiğimizde siyah sarı adama "Şey... Çağan'ın oda numarasını öğrenebilir miyim? " diye sordum. Adam kahkaha patlattı. Bu kahkahada hem sinir hem de alay vardı sanki "oda mı? O küçük velet kral dairesinde kalıyor. Buranın sahibinin oğlu ya, aklınca bize emirler veriyor. Sinir oluyorum şu velete. 'Mehmet, kahvemi getir, Mehmet, temizlikçiye söyle odamı temizlesin. Meh-" Adamın isyanınının daha uzayacağını anladığımda elimi şıklattım. Selin komutumu alıp ağlamaya başladı. "Ay, kız ağlıyor!" Diye ciyaklamaya başladım. Resepsiyondakiler öküzün trene baktığı gibi Selin'e bakınca "Ne bakıyorsunuz? Kız çok kötü düştü!" Diye azarladım. Resepsiyondakilerim hepsi Selin'in yanına gidince kral dairesi yazan yerden hemencecik kartı aldım ve hızlı adımlarla merdivenlere yürüdüm. Bu intikam giderek eğlenceleşiyordu ve heyecandan kalbim hızlı hızlı atıyor, içimde garip bir his oluşuyordu. Bu hissi çok seviyordım.

Elimde tutumakta zorlandığım köstümleri üzerime geçirdikten hemen sonra Selin yanımda bitiverdi. Hınzırva gülümsedim ve kartı kapı koluna gösterdim. Odaya -buraya oda demek, haksızlık olur aslında- yaklaştıkça inleme sesleri geliyordu ve bence iğrençti! O şeyi yapmak özel olmalıydı ve sadece güvendiğin kişiyle yaomalıydın. Her gördüğünle değil. Midem altüst olurken plana odaklanmam gerektiğini hatırlattım kendime.

Selin ışıkları açıp, kapatmaya başladığında telefonumdan kamerayı açıp eline tutuşturdum. Başıma beyaz örtüyü geçirdim. Derin bir nefes alıp garip garip sesler çımarmaya başladım. Şuan ben bile kendimeden korkmuştum. İçeriden cırtlak bir çığlık sesi duyulmasıyla sırıttım. Yanlarına biraz daha yaklaştığımda Çağan korkuyla "Bu ne s*kim." Diye bağırdı. Sırıtmam giderek arttı. "Yaa Çağan!" Dedi cırtlak sesli kız korkuyla. Yanlarına biraz daha yaklaşıyordum ki bryqz örtüye takılıp düştüm ve istemsizce ağzımdan "S*ktir" kelimesi çıktı.

Kendime lanetler okurken Çağan tanımamıştır diye umdum ama etraf karanlıktan bir anda yanıp sönen ışığa çıktığında başımdan örtünün çekildiğini anladım. Korkuyla kalbim küt küt atıyordu. Yerde duran pantolonunu giyindi. Cırtlak sesli kız ise çarşafı üzerine çekmiş açık olan yerlerini kapatmaya çalışıyordu. Ensemden tutulup kedi gibi havaya kaldırıldım. Koyulaşmış gözleriyle Çağan karşımdaydı. Kahretsin ki foyam ortaya çıkmıştı!

Ellerini iterken "Çek. O. Pis. Ellerini. Üstümden." Dedim tane tane. "Neden zevkimi böldün?!" Diye bağırdığında bir adım geri gittim. Ne diyebilirdim ki? Laf attığın için mi? Cevap vermediğimi görünce "Bu burada bitmedi!" Diye bağırıp itti. Sinirlenince ağlama gibi salakça bir huyum olduğu için gözlerim dolmaya başlamıştı bile. Kapının önünde beni izleyen Selin'i alıp odadan ayrıldık.

Havuz kenarına geldiğimizde Selin buruk bir şekilde gülümseyip telefonu bana uzattı. "Şükürker olsun!" Sinem sesli bir nefes verirken kıvırcık, sarı saçlarını geriye attı ve Selin'in yanağını mıncıklayıp "Seni bulamayınca, çok endişelendim." Diye hayıflandı. Selin kızaran yanağını eliyle ovuştururken "acıdı." Diye mırıldandı. Sinem kardeşine kıyamayıp sıkıca sarıldı. Böyle bir kardeş itiyordum işte. Küselim, kavga edelim ama sonunda yine gülümseyelim. Bir kardeşim olabilmesi için neleri vermezdim. Kötü günümde yanımda olacak, bütün anılarını benimle paylaşacak bir kardeş. Gerçekten çok isterdim.

"Öff zaten moralim bozuk ya." Diye mırıldandı Sinem. Açıkçası moralinin neden bozuk olup olmadığı umrumda bile değildi. Zaten beni satıp plaj boleybolu oynadığı için çok kırışmıştım. Tamam, oynayabilir ama insan bir beni de davet eder. Kabul etmeyecek bile olsam 'sen de bizimle oynasana' diyebilirdi.

Yanımıza az önce voleybol oynayanlar geldi. Turuncu saçlı, çilli çocuk öne çıkıp "bizi arkadaşınla tanıştırmayacak mısın?" Dedi. Sinem gülümseyip bana baktıktan sonra "Bu Duru." Dedi. Ardından turuncu saçlı çocuğa bakıp "Bu Furkan." Dedi. Onun yanındaki sarışın, mavi gözlü kıza bakıp "Bu Rengin." Dedi. En soldaki yerinde duramayan, kıpır kıpır kıza bakıp "Bu Burcu." Dedi. Sonra onun yanındaki gotik kıza bakıp "Bu da Sedef." Dedi. En sondaki ellerini ceplerine sokmuş, dağınık saçlı çocuğu parmağıyla işaret etti. "Ve bu da Kerem." Hepsine tek tek gülümsedim.

Çağan geri zekalısı yanımıza geldiğinde yüzümü buruşturdum. Bu hâlâ nasıl yanıma gelebiliyordu? Pes yani!

Furkan telefonunu çıkarıp tekefonla ilgilenmeye başladı. Çağan'da aynı şekilde. Diğerleri de onlar gibi yapınca ben de telefonumla ilgilendim. Selin sıkılıp odaya çıkacağını söyledi. Birkaç dakika sonra Furkan başını telefondan kaldırıp "Herkes akşam tiyatro salonuna geliyor öyle değil mi?" Herkesten onaylar mırıltılar çıkarken ben üstüme alınmayıp cevap vermedim. Normalde gitmeyi düşünüyordum ama Çağan giderse ben gitmezdim. "Sen de geliyorsun değil mi?" Rengin denen kız benim tarafıma doğru bakınca arkamda biri var mı diye baktım. Elimle kendimi gösterip "ben mi?" Diye sordum. Kafasını evet anlamında salladığında biraz düşündüm. Bir yanım git yeni arkadaşlar kur diyordu, diğer yanımsa gitme, Çağan olacak. Sonumda gitme Çağan olacak diğen tarafım galip geldi ve olumsuz birşey söylemek için ağzımı açtım ama lafın Burcu denen kıpır kıpır kızın sesiyle bölündü. "Gel hadi!" Elif'te onu onaylayan sesler çıkardı. Sedef'te onlara katılınca "tamam, geliyorum." Dedim.

Tekrar herkes tekefonlarıyla ilgilenmeye başladı. İstemeye istemeye mobil veriyi açtım. Ah, şu internet paketime kıyamıyordum. Elimden telefonun alınmasıyla kafamı kaldırıp direk kimin aldığına baktım. Burcu, diğerlerinin telefonlarını da elinden alıp yere koydu. "Biraz sohbet edelim." Deyip ayaklarını uzattı. Bu kız gerçekten durduğu yerde duramıyordu. "Kendinden bahset, Duru."

"Ne diyim?"

Rengin lafa atladı. "Mesela neleri seversin? Neleri sevmezsin? En sevdiğin renk? Nelerden korkarsın? Uğurlu rakamın?"

Biraz düşündükten sonra tek tek soruları cevapladım. "Imm.... kara kedileri severim, çikolata tek aşkım, voleybol oynamaya bayılırım." Çağan'a baktım ve "kendini birşey sanan erkeklerden nefret ederim." Dedim. Çağan'da bana baktı ve dudağı 'öyle mi' der gibi kıvrıldı. Fazla uzun süre insanların gözlerinin içine bakamadığım için gözlerimi kaçırıp ayaklarımı ileri geri sallamaya başladım. "En sevdiğim renk pembe ve mavi, korktuğum şey balonlar, o iğrenç seslerinden ve patlamalarından nefrt ediyorum. Uğurlu rakamım 5."

¤¤¤¤¤¤

Aynanın karşısına geçip kendime baktım. Güzel görünüyordum. Giyimdiğim beyaz şort vücut hatlarımı belli ediyordu ama umrumda değildi. Kırmızı, kareli gömleğimin ilk üç düğmesini açık bırakmıştım, bende onay alıyordu. Siyah converselerim de onay aldığına göre sıra makyajımdaydı. Rimelle kirpiklerimin daha uzun gözükmesini sağladım, dikkatli bir şekilde eyeliner çektim ve kırmızı rujumu sürdüm. Muhteşem! Geldik saçlara... sadece tepeden toplasam yeterdi.

Banyodan mavi, kısa elbisesiyle çıkan anneme baktım. Elbide gözlerinin maviliğini daha çok belirginleştirmişti ve çok güzel duruyordu. Annemle beni çok benzetirlerdi. Gerek huy bakımından, gerek karakter bakımındam.

"Oo nereye gidiyorsun?" Diye sordum beğeniyle süzerken. "Iı... tiyatro salonuna."

"Bende oraya gidiyorum, beraber gidelim."

"Aa... ben oteldekine gitniyorum ama."

Telefonumdaki saate baktıktan sonra "Peki, ben çıkıyorum." Diyerek annemin yanağına sulu bir öpücük bıraktım.

Resepsiyonda buluşcaktık ve oradan da tiyatro salonuna gidecektik. Resepsiyona geldiğinde herkesin hazır olduğunu gördüm. Pardon, Çağan hariç herkesin. Yanlarına gittiğimde Furkan "Çok güzel olmuşsun. " dedi ve gülümsedi. Gülümsemesine karşılık verirken Rengin telefonuna baktı. "Çağan nerede kaldı ya?" Bey efendi illa bir sorun çıkaracaktı işte! Bu çocuğun her şeyi problemdi.

Sedef "O Çağan Düzen. Her zamanki mükemmeliğini koruması için zamana ihtiyacı var." Dedi. Kerem gözlerini devirirken Sinem "Aynen." Diyerek Sedef'e katıldığını belirtti.

Çağan Hazretleri nihayet yanımıza teşrif ettiğinde hep birlikte tiyaro salonuna doğru ilerledik. Tiyatro salonuna geldiğimizde Furkan "Duru, yanımda otur." Dedi. Gülümseyerek yanına oturdum.

Sahneye enerjik, neşeli bir adam çıktı. "Evet, merhaba! İlk oyunumuz balon patlatma!"

Balon kelimesini duyunca içimde bir kıdıklanma oldu. Ben balonlardan nefret ederdim! Yukarıdan balonlar, sahneye düşerken oturduğum yerden kalkmak için hamle yaptım. Ama olmuyordu! Tekrar kalkmaya çalıştım ama olmuyordu. Bir anda bütün hepsinden kahkaha sesi geldiğinde Çağan'ın işi olduğunu anladım.



Continue Reading

You'll Also Like

805K 72.6K 38
❝Savaşı durduramam ama elime mikrofon alarak insanların sesini duyurabilirim.❞ Savaş kaybolmaktır. Ben bu savaşta kayboldum. Beni babam bile bulamadı...
258K 13.5K 45
Alya özer (asil ) küçük yaştan beri ailesinin intikamı için yanıp tututuşur tam herşey bitmişken gerçek ailesi ortaya çıkar.
35.3K 1.8K 14
28 yıl önce karıştırılmış bir binbaşının hikayesi.Ben Asena Doğu namı değer Kızıl Dağların Kızılı ismini duyanların korkudan titrediği kadın Bu ben...
22.7K 2.4K 25
"Yayınımızı bir son dakika haberi ile bölüyoruz sayın seyirciler. Son üç yılda adından çokça bahsettiren, bilinen 172 cinayet işleyen Lehep şimdi de...