SEVERSİN -BXB

By TheYoza

252K 17.3K 4.3K

Üniversite okumak için taşındığım şehirde mahallenin yavşağına aşık olacağımı nerede bilebilirdim... More

[-1-]
[-2-]
[-3-]
[-4-]
[-5-]
[-6-]
[-7-]
[-8-]
[-9-]
[-10-]
[-11-]
[-12-]
[-13-]
[-14-]
[-15-]
[-16-]
[-17-]
[-18-]
[-20-]
[-21-]
[-22-]
[-23-]
[-24-]
[-25-]
[-26-]
[-27-]
[-28-]
[-29-]
[-30-]
[-31-]
[-32-]
[-33-]
[-34-]
[-35-]
[-36-]
[-37-]

[-19-]

7.8K 546 103
By TheYoza

Akın: Ozi (02.20)

Akın: Nerdesin lan kaç saattir?

Akın: İlk defa üç saatten uzun bir süre çevrimdışısın

Akın: Bir kere öptün diye hemen kayboldun ortalıktan

Akın: Kaç saat oldu sen gideli, nerelerdesin? (03.12)

Gecenin geç saatlerindeyken sigaramı küllüğe bastırarak söndürdüm. Gözlerim telefondan ayrılmazken ensemi ovaladım sıkıntıyla. Ozan'ı birkaç kere aramış, farklı saatlerde bir sürü mesaj atmıştım. Hiçbirine yanıt vermemiş, hâlâ da dönüş yapmamıştı.

Bir kere öptü diye kendini falan mı sorguluyordu? Ya da pişman mı olmuştu?

Aklımda bir sürü neden dönerken telefonumun çalmasıyla gözlerim tekrardan ekranı bulmuştu. Ozan arıyordu.

Heyecanla yutkunup telefonu açtım ve kulağıma dayadım. "Lan neredesin sen?" Dedim endişeli bir sesle. "Bir dünya mesaj attım." Arkadan gelen rüzgar sesiyle kaşlarım çatıldı. Dışarıda mıydı?

Birkaç saniyelik sessizlikten sonra Ozan'ın sesini duydum. "Akın..." dedi hastaymış gibi gelen sesiyle. "Senden bir şey isteyebilir miyim?"

Duraksadım. "Sen hasta mısın? Sesin niye o kadar kötü geliyor?"

Ozan burnunu çekip boğazını temizledi. "İyiyim."

"Benden ne isteyeceksin?" Dedim, ona daha sonra iyi olmadığı konusunda ısrar edecektim.

"Bana biraz borç para verir misin?" Ardından kendini düzeltip "Para değil ya da, parayı unut. Senin evde alkol bir şeyler var mı? Kafayı güzel yapsın da ne olduğu önemli değil."

Hemen ayağa kalkıp mutfağa ilerledim "Ne alaka gecenin bu saatinde?"

"Var mı?" Diye sordu beni yanıtsız bırakarak.

"Şarap var." Dedim şarap şişesini elime alıp.

"Tamam, o da olur."

Salona dönüp üzerime bir ceket geçirdim. "Nerdesin sen?"

Birkaç saniye durdu. "Sahilin gerisindeki sokaktayım, tekel bayinin ilerisinde."

"Tamam, bekle beni orada." Dedim ve o başka bir şey demeyince telefonu kapattım.

Hızla evden çıkıp merdivenleri ikişer ikişer indim. Sokağa çıktığımda göz ucuyla Ozan'ların evine baktım. Evin ışıkları hâlâ yanıyordu.

Dakikalar sonra sahile vardığımda Ozan'ın dediği yerde durup etrafıma baktım. Biraz ötedeki dalgaların ince sesi geliyordu kulağıma.

"Şşhh."

Gelen sesle birlikte etrafıma bakmayı bırakıp sesin geldiği yere baktım.  Kısılmış gözleriyle beni izlerken sigara içen bedeni görünce durdum. Ozan bir ağacın altına oturmuş, sırtını duvara yaslamış, kimsenin görmediği, sahilden uzak bir yerde sigara içiyordu.

Koşar adımlarla yanına ilerledim. Yanına varınca yere eğildim. Bir elimi yanağına koyup yüzüne baktım. Dudağının kenarı patlamıştı. Sabah öptüğüm dudağı.

"Ne oldu buraya?" Dedim gözlerine bakıp. Çok yorgun duruyordu.

Gözleri kapandı. "Bizimkilerle atıştık yine." Yanağındaki elimle gözünün altını okşadığımda sessiz bir şekilde iç çekti.

Karşısına oturup elimi ondan ayırdığımda gözlerini açtı. Sırtımı ağaca yasladım, aramızda santimler olduğu için bacaklarımız birbirine değiyordu.

Şarabı biraz zorlanarak açıp ona uzattım. Birkaç saniye boş boş yüzüme bakıp elimden aldı. Gözleri benim arkamda kalan denize kayarken büyük yudumlar aldı şaraptan.

"Niye kavga ettiniz?"

Şişeyi dudaklarından ayırdı. Bana değil denize bakarken "Yine saçma salak bir nedenden kavga çıkarttı Suat. Sonra Sedat'la birlikte üstüme geldiler."

Abi demiyordu bu sefer.

"Seninle ne alıp veremedikleri var?" Sürekli ikisi birlikte Ozan'ın üzerine gidiyorlardı.

Gözlerim Ozan'ın üzerinde gezdi. Kapşonlu ceketlerden giymişti, sırtını duvara yaslayıp yerine sarhoş gibi yayıldığı için saçları dağınık duruyordu, bacaklarını bana yer vermek için kendine çekip aralamıştı.

"Sürekli kızlarla konuşuyorsun diye mi?" Diye sorduğumda Ozan güldü. Onunla dalga geçiyormuşum gibi, sinirle güldü.

Ozan şaraptan birkaç yudum daha aldı. Ardından omuz silkip "Sence bu yüzden mi Akın?" Diye sordu.

Durdum. Dudaklarımı büzüp "Bilmiyorum, ben de sana soruyorum ya. Hem soruma soruyla cevap verme mal gibi."

Ozan hafifçe gülümsedi. "O yüzden değil," duraksadı. "Yani o da dahil ama asıl neden o değil."

"E ne o halde?"

Dişlerini sıkarak yere bakarken üzerine gidemeyeceğim için boştaki elini tuttum.  Sadece gözlerini bana çevirdi. Avucunu öptüm. Eline yanağımı yaslayıp yüzüne baktım.

"Bana gel istiyorsan bu gece, şimdi gidersen yine sorun olmaz mı?"

"Yok, sonra biriyle sikişiyorum sanıyorlar." Dedi rahat bir tavırla.

Kaşlarımı çattım. "Ailen niye cinsel hayatın hakkında bu kadar bilgili?"

"Çünkü gözlerine soka soka yapıyorum her şeyi." Dedi sinirle. Sürekli sinirlenip duruyordu.

"Niye ki işte?" Sorularımın çoğuna cevap vermiyordu. "Onlar öğrenince ne oluyor?"

"Benim nasıl biri olduğumu görsünler istiyorum," dedi. "Eli sikinde gezen, işsiz bir yavşak olduğumu görsünler..." Şarap şişesini dudaklarına yaklaştırdı ve içmeden önce "Belki beni bu hale getirdikleri için yüzleri kızarır..."

O orospu çocukları bu çocuğa bir şey yapmışlardı. Ne yaptıklarıyla ilgili en ufak bir fikrim yoktu ama iğrenç bir şey olduğu kesindi.

"Tecavüz falan mı ettiler sana?" Dedim aklıma gelen ilk şeyi. Düşünmeden sorsam bile bunu böyle basit bir şeymiş gibi söylemem çok düşüncesizceydi.

Birden yüzüme püskürtülen şarapla gözlerim kapandı. Ozan ağzındaki şarabı yüzüme püskürtmüştü...

"Lan saçmalama."

"Koduğumun laması." Dedim yüzümdeki şarabı koluma silerken. "Aklıma ilk o geldi." Dedim ben de yerime biraz daha sinip.

"Yok öyle bir şey." Dedi suratını buruşturup.

"Peki neyi bahane ettiler de kavga ettiniz bugün?" Aralarında önceden her ne olduysa Ozan bana anlatmayacaktı.

"Bu sıralar bir erkekle mi eğlendiğimi sordu Suat." Dediğinde gözlerimi büyüdü.

"Ne, nasıl? Bizden falan mı şüpheleniyorlar?"

Ozan telaşlı halime güldü. "Senlik bir durum yok, sıkıntı etme."

Kendim için değil, onun için endişeleniyordum. Onun abileri bana hiçbir bok yapamazlardı ama Ozan'a zarar verebilirlerdi.

"Eve gidince birden sordular, ben de anlamadım nereden tahmin ettiklerini. Sonra ben de sinirlendim, iftira atıyorsunuz dedim." Sinirle güldü. "Sonra ne yaptılar biliyor musun? Kuran'a el basmamı istediler."

"Oha amına koyayım." Dedim abilerinin abartı tepkilerine.

"Daha önce de olmuştu böyle bir şey. O zaman düşünmeden ne diyorlarsa yapmıştım, bu sefer götüm yemedi. Yapmadım." Sıkıntılı bir nefes verdi. "Sonra da olanlar oldu işte."

"Annen niye bir şey demiyor onlara?" Dedim sinirle. "Oğulları değil mi, bir kere de onlara susun desin."

Ozan yeni bir sigara yaktı beni dinlerken. Bir nefen çekip dumanı havaya üfledi. "Demiyor işte, onun sesi bir tek bana çıkar."

"Baban nerede? O niye gelmiyor İstanbul'a?" Babası memleketlerinde çalışıyor diye biliyordum.

"Orada çalışıyor o, işini bırakıp gelemez."

"Oğlum niye kimse seni korumuyor bu ailede?" Dedim hayretle. Ozan'a niye bu kadar kötü davranıyorlardı ki? Kanıma dokunuyordu amına koyayım.

"Aman be Akın," dedi kafası güzel bir halde. "Siktir et. Bu saatten sonra kim beni korusa ne olur. Yıllar önce bile her gören sustu, o zaman bile korumadılar beni. Şimdi korusalar ne fayda."

Sigarasından derin nefes çekti. "Onlar beni sevmese de olur," Güldü. "Sen seversin beni."

"Oğlum..." diye mırıldandım onun bu haline bakarken. O kadar rahat bir şekilde konuşuyordu ki üzülüyordum bu haline. Ne olduğunu da bilmediğim için canım daha da yanıyordu. "Öyle deme lan," gözlerim dolmuştu istemsizce. "Seviyorlardır. Sen sevilmeyecek insan mısın."

Ozan'a ilk onu sevdiğimi söylediğimde anlamayıp 'Herkes beni sever, ben sevilmeyecek insan mıyım' demiş gülmüştü. Öyleydi, sevilmeyecek insan mıydı.

Ozan dolan gözlerime afallayarak baktı. Ardından şaşkınlıkla güldü. "Niye ağlıyorsun lan?"

Dolan gözlerimi elimle silerken "Öyle konuşma." Diye mırıldandım.

Ozan bir kolunu kaldırdı yerinde hafifçe dikleşirken. "Gel." Dediğinde etrafıma bakıp hemen yanına oturdum. Kollarımı ona dolayıp derin bir nefes aldım. Kokusu doldu burnuma. Ozan'a sarılmak -o karşılık vermese bile- çok güzeldi.

Ozan bir elini omuzuma doğru atmıştı ve kolunun altına almıştı beni. Kimse burayı görmediği için rahattım.

"Bana da versene." Dediğimde sigarasını dudaklarıma dayadı. Yine filtreyi ıslatmıştı. Ben de bir nefes çektiğimde ayırdı dudaklarımdan.

"Evinde niye hep şarap var?" Diye sordu oldukça ötemizde olan denizi izlerken.

"Hep yok. Geçen sefer birlikte içmiştik ya, o zamandan beri alıyorum sürekli. Sen seviyorsun."

"Sağ ol." Dedi gülüp.

"Yarın yine işe gidecek misin?"

"Hm hm."

Başımı gövdesine sürttüm. "Yorucu değil mi?"

"Öyle ama bu sefer ki yer baya güzel. Usta falan iyi insanlar, biraz kalırım burada."

"Yarın yine gelsene bana." Dedim çenemi omuzuna yaslayıp, yüzüne bakarken. Aramızda sadece birkaç santim vardı, nefesi dudaklarıma çarpıyordu.

"Bakarız." Dediğinde kaşlarımı çattım ama içimden bir ses geleceğini söylediği için başımı sallamıştım.

"Tamam."

Aramızda birkaç saniyelik bir bakışma olunca gözlerim dudaklarına kaydı. Uzanıp kenarını, yara olan kısmı öptüm. Bana izin veriyor olması kanımı kaynatıyordu.

Geri çekilip yüzüne baktım. Düz bir ifadeyle beni izliyordu. Bu seferde yanağını öptüm. Ozan omuzuma attığı elinin düzüyle yanağımı okşadı.

"Yine öpsene beni." Dedim kısık bir sesle. Etrafta hiç kimse olmasa bile gecenin sessizliğinde beni duyacaklarmış gibi hissediyordum.

"Bu sefer sen öp."

Dediğini yaptım. Dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Ozan'ın karşılık vermesini bekledim ama o öylece durmuş, bana izin veriyordu. Dayanamayıp dudaklarımı araladım. Alt dudağını iki dudağım arasına alarak emdiğimde irkilmişti. Dilimi de katıp emdiğimde anlamsız bir mırıltı çıkarmıştım farkında olmadan.

Bu sefer onu bırakıp üst dudağını dudaklarım arasına almıştım ki Ozan'ın alt dudağımı kavramasıyla kapalı gözledim açıldı. Ozan'ın gözlerini yummuş, beni öpüyordu.

Tepkisini merak ettiğim için dilimi ağzının içine kaydırdım. Beklemediğim şekilde Ozan hiç şaşırmadı, hatta bedenini biraz daha bana çevirip dilime dilini dolamıştı. Ve şaşıran ben olmuştum.

Dilime doladığı dili kaygan bir şekilde dilimi okşuyordu. Ağzımı araladığımda dilini ağzıma sokup her bir noktama yaydı ıslaklığını.

Onun güzel tadıyla mayışırken olduğum yerde eriyormuş gibi hissettim. Çok iyi öpüşüyordu orospu çocuğu.

Saniyeler sonra ayrıldığımızda nefes nefese yüzüne baktım. Ozan gözlerini dudaklarımdan gözlerime çıkardı. Yarım ağız sırıtıp "Cidden çok tatlıymışsın." Dediğinde ona geçen gün dediğim cümle aklıma geldi. 'Çok tatlıyımdır hem ben, belki beğenirsin' böyle demiştim.

"Seni seviyorum." Dedim nefes nefese. İkinci defa yüzüne karşı onu sevdiğimi söylüyordum.

Ozan ilk duraksadı. Ardından başını salladı. "Eyvallah." İstediğim tepki kesinlikle bu değildi.

"Ozan..." diye mırıldandım. "Hiç mi sevmiyorsun beni?"

Gülüşü soldu. "Yani... seviyorum."

Beni seviyordu ama sevgisi aşk değildi. Bir insanın arkadaşını, kardeşini sevmesi gibi. Sıradan bir sevgi.

Ama belki benden hoşlanmaya başlamıştır? Bir ihtimal...

Dolan gözlerime lanet edip alnımı omuzuna yasladım ve gözlerimi kapattım.

"Keşke sevseydin beni..."






Continue Reading

You'll Also Like

350K 20.5K 47
Kardeşime atacağım, - Komutanımın hakkındaki nefret dolu- mesajları bizzat komutanıma atsaydım ne olurdu?..
1.1M 119K 41
Meslek lisesine gelen yabancı çocuk.
3.2K 127 6
Tarık zengin ve şımarıktır. Babası Yusuf kayaalp onu yaptığı hatalarla hep cezalandırır ama son hatasının cezası diğerleri kadar hafif değildir. onu...
34.7K 2.9K 12
Ülkece tanınmış bir yayıncı ve ona hiç bilmediği duyguları, anları yaşatan Rüzgar...