AlGon🌼🤍

Oleh okuyanladyy

55.7K 2.9K 5.9K

"Aklına pek güvenme yani Alaeddin, bir güzelin gülüşüne bakar yitirmen" Diyen Orhan'a baktı Alaeddin... Etraf... Lebih Banyak

Bilgilendirme💫
1- Söğüt
2- Kimsin Sen Hatun?
3- Açtığın Yarayı Sar!
4- Uç Pazar
5- Yüreğe Yağan Sevda
6- Yaralarını Ben Sarayım🩹
7- Düşman Beldenin Yaman Güzeli
8- Tabip Şehzade
9- Şifa, Zehrin Kendisidir
10- Vazife, Konya!
11- Ecel mi, Derman mı?
12- Papatyalar🌼
13- Kayıplar!
14- İnanır mısın?
15- Öleceksiniz!
16- Peşimi bırak!..
17- Çözüm belli💫
18- Ben ettim!
19- Düğün Alayı
20- Mendil💙
21- Kerem ile Aslı 💕
22- Kervanlar
23- Zümrüt Yüzük/1
25- Mağara
26- Alaeddin Ali!✨
27- Hazırlıklar Başlasın!
28- Toy🎉
29- Er Meydanı
30- Derdim Dermanım
31- Ömrüm ömrüne denk
32- Hileci Şehzade
33- İlk Sevdam🌼
34- Son Sevdam🤍(Final)
Yeni Kurgu Duyurusu✨
Gururuna Düşman/1
Gururuna Düşman/2
Gururuna Düşman/3
Gururuna Düşman/4
Gururuna Düşman/5
Gururuna Düşman/6
Gururuna Düşman/7
Gururuna Düşman/8
Gururuna Düşman/9
Gururuna Düşman/10
Gururuna Düşman/11
Gururuna Düşman/12
Prenses/1

24- Zümrüt Yüzük/2

964 61 75
Oleh okuyanladyy

Keyifli okumalar💖

Alırım bir kuple yorum💕😂

------------🌼-----------

Karacelasun ordusu ile pazarın önüne geldiğinde kötü kötü sırıttı. Ahmet Bey'in olmadığını bilirdi, yardımın geç geleceğini bilirdi, ordunun burada olmadığını bilirdi... Bir tek Gonca denen hatun vardı ve o da karacelasuna yem olacaktı.

"Gonca hatunu sağ isterim! Geriye kalan herkesi yakın, yıkın, biçin!" Diye bağırdı nökerlerine.

Pazarın kapısının kapalı olması ya da etrafta kimse olmaması garip gelmemişti ona çünkü bu denli büyük bir orduyu elbette görerek içeri saklandıklarını düşünüyordu karacelasun.

Elini yukarı kaldırarak okçularına işaret veren karacelasun ile oklar surlarda nöbet tutan alplara saplandı.

Ya da korkuluklar denmesi daha doğru olurdu. Çünkü Gonca hatun, insan biçimine getirdiği samanlara kıyafet giydirerek burçlara yerleştirmişti. Uzaktan bakılanda gizlenmeye çalışan lakin eyi gizlenememiş birer Alp gibi dururlardı.

Yanındaki korkuluğa saplanan ok ile derin bir nefes aldı Gonca. Onca plan etmişti umudu oydu ki Alaeddin bey gelene kadar bu planlar Moğolu oyalamaya yeterdi.

Hiç inanmazdı buna. Çünkü biliyordu ki Alaeddin yetişemeyecekti. En azından ahaliyi çıkarmıştı pazardan. Evvelce haber eden her kimse onun sayesinde bir kıyımın önüne geçilmişti.

"Alplar hazır mıdır?" Diye sordu Gonca, yanındaki Yusuf alpe. Anında onayladı onu alpi.

Başını usulca sallayan Gonca, karacelasuna baktı tekrar. İstediği yere gelmesini bekliyordu. Gözü karacelasundayken Yusuf ile konuştu tekrar. "İşaretim ile başlasınlar"

Karacelasun bir terslik olduğunu sezmişti ancak tersliği Gonca'nın korkarak saklandığına yorduyordu.

"Biz de seni cesur bilirdik Gonca hatun! Bir korkak gibi saklanmışsın içeriye. Ama boşuna bu çabaların, hepiniz gebereceksiniz!" Diye haykırdı karacelasun. Ama karşı taraftan heç bir karşılık alamadı.

"Kimin gebereceğini görecez soysuz köpek!" dedi Holofira dişlerinin arasından. Kendisine gülümseyerek bakan Gonca'ya döndü yüzünü.

"Ne oldu?"

Güldü Gonca. "Bir an yanımda Orhan bey var sandım Holofira. Aynı onun siniri, onun sesi, onun konuşması, onun kararlılığı" 

Gülerek başını iki yana salladı Holofira. "Eh, pek istemesem de benziyoruz onunla biraz. Ama ben daha sakin biriyim tabi. Kimsenin helvasını da yemiyorum!" dedi Holofira sinirlenerek. 

Sesli bir şekilde güldü Gonca. "Unutmadın mı onu hâlâ" 

Sinir ile soludu holofira. "Unutmadım, unutmayacağım ve unutturmayacağım da. Evlendiğimizde o yediği helvaları burnundan getireceğim!" 

"Gerçekten sen Orhan beye hiç benzemezsin Holofira. Pek bir sakinsin maşallah" 

Gülen Gonca'ya kaşlarını çatıp baktı Holofira. "Dalga mı geçiyorsun sen benle?"

Gözleriyle Karacelasunu takip eden Gonca bir an Holofira'ya döndü ve gülümsedi. "Sinirse sinir Holofira. Bizde kurdun dişisi de kurt olur. Orhan bey bir bozkurttur, o vakit onun hatunu olarak sen de dişi bir bozkurtsun. Sinirinden gocunacağına onunla bilen." bıkkınlıkla karacelasundan tarafa baktı. "Buna pek ihtiyacımız vardır zira" 

Holofira da karşısındaki kalabalığa bakarak başı ile onayladı Gonca'yı. Dili başka konuşsa da Orhan'ın her bir zerresine ayrı aşıktı, her bir zerresiyle ayrı gurur duyardı. Şikayet ettiği öfkesine bile. 

Konuşmasına herhangi bir karşılık alamayan karacelasun öfke ile soluyup ilerlemeye başladı. Gonca'nın istediği yere geldiğinde gonca, elini kaldırarak yanındaki Yusuf'a işareti verdi.

İşareti alan Yusuf alp, elindeki ıslıklı oku karacelasundan tarafa fırlattı.

İşte o an pazarın dışındaki girişte saklanmış olan alplar yanlarına aldıkları ateş testilerini yarım çembere aldıkları nökerlere atmaya başladılar.

Diri diri yanan nökerlerin bağırtıları uç pazarın üzerinde yankılandı.

Neye uğradığını şaşıran karacelasun kendini korumaya aldı. Nasıl olurdu da geleceklerinden haberleri olabilirdi? Nasıl önceden böyle bir tedbir almış olabilirlerdi?

Gonca, elini kaldırarak Yusuf'a ikinci işareti de verdi. Bu da dışardaki alpların pazara geri çekilmesi anlamına geliyordu.

Çok az alpi olan Gonca, kefere pazara giremeden onları yıpratmayı amaçlamıştı. Vur kaç tekniğiydi ettiği.

Alplar pazara girip de kapıları kapayıp Gonca'nın emrettiği yeni yerlerine geçtiler.

"Bacılarım, imdi!" Diye bağıran Gonca ayağa kalkarak okunu karşıya doğru fırlattı. Onunla birlikte bacılar da oklarını atmaya başladılar.

Karacelasun uğradığı şaşkınlığı üzerinden atarak düşünmeye çalışıyordu. Böyle eyi bir savunmayı nasıl olur da aşacaktı? Evet, normalde olsa belki aşamazdı lakin onda nökerden bol bir şey yoktu. Eninde sonunda o pazara girerdi.

Nökerler de ok atmaya başlayınca karşılıklı ok yağmuru bir süre devam etti.

Gonca derin bir nefes alarak tekrar surların dibine çekildi. Kuş gibi avlıyorlardı karşıdakileri lakin nafile! Bir giden nökerin yerini üç nöker alıyordu. Git gide yaklaşmışlardı ve en nihayetinde surlara merdiven dayamışlardı.

Yusuf'a döndü Gonca. "yağ kazanları Yusuf alp, imdi!" Diyerek emrini verdi.

Yağ kazanları surlara boca edilende merdiven tepesindeki nökerlerin yanan tenlerinin sesi pazarın diğer tarafından dahi işitilir olmuştu.

Merdivenleri surlara dayayan Moğollar dökülen yağlar nedeniyle bir türlü tırmanamıyorlardı. Yananlar da cabasıydı. Bu da Gonca'nın üçüncü akıllıca hamlesiydi ve Moğola güzel bir darbeydi.

Belki de Moğolun yarısını daha pazara giremeden bertaraf etmişti.

Moğollar tırmanıp durdukları merdivende bacıların okları ile bir bir geriye düşerdi. Ama en nihayetinde birkaç nöker surlara çıkmayı başarmıştı.

Pusatını çeken Gonca, yanındaki Holofira ile birlikte cenge başladı. Pusatını bir nökerin boğazından geçirerek geri çekti ve ona doğru atılan bir başka nökere yöneldi.

O denli karışık bir andı ki kimse ne olduğunu dahi anlamaya fırsat bulamazdı. Zira düşman kalabalıktı, nefes almak içün dahi vakit yoktu.

Bacıların okları bitmişti, yağlar dökülmüştü, ataş testileri atılmıştı... Tüm bu vaziyete rağmen düşman onların beş katıydı.

"Holofira, geri çekiliriz!" diye bağıran Gonca tutup kendine çektiği nökeri de öldürdükten sonra merdivenlere ilerledi. Holofira, Gonca'yı takip ederek aşağıya indiğinde artık moğol da pazarın içindeydi. Karacelasunun dışardan zorlayıp durduğu kapı da parçalanarak açılanda düşman ile karşı karşıya kalınmıştı.

Genişçe gülümseyen Karacelasun pusatını elinde çevirerek Gonca'ya baktı. Gözleri Holofira'ya kayınca daha da büyük bir keyif yaşadı.

"Bakın hele burada kimler var! Şehzadelerin göz bebekleri. Ah, tabi Gonca hatun bir de germiyanın göz bebeğiydi değil mi? Benim elime düşmüş olmanız ne yazık!"

"Biz kimsenin eline düşmeyiz moğol iti! Dikkat et de senin kellen ayaklarının önüne düşmesin!" diye gürledi Gonca. Bir yandan da Holofira'ya yaklaşıp yanında durdu.

Keyifle güldü karacelasun. "Onu şimdi görecez. Nökerler, saldırın!" nökerler saldırıya geçip alpların üzerine atılanda Gonca, Holofira'yı yana iterek ona atılmış olan bir okun ikisinin arasından geçmesini sağladı.

Etrafında dönen Holofira, kendine atılan nökeri keserek göğsüne bir tekme attı ve onu diğer nökerin üzerine düşürdü.

Gonca, kılıcı kendisine doğrultmuş olan nökerin bileğinden tutarken kendisine atılan diğer nökere pusatını saplayıp geri çekti. Hemen sonra bileğini tuttuğu adamın da boğazını kesip savaşa kaldığı yerden devam etti.

Pusatlar, rüzgarın ağaç yapraklarını hareket ettirmesi gibi hızlı ve görünmez bir şekilde inip kalkıyordu.

"Ah!" Holofira'nın iniltisini duyan Gonca önündeki iki nökeri biçerek göz ucuyla Holofira'ya baktı hemen.

Üç nöker ile aynı anda savaşan Holofira'nın dizinin arkasından hançer ile yaralamışlardı. Holofira ikisiyle kıyasıya cenk ederken üçüncüsü hançerini kaldırıp tekrar Holofira'ya atıldı.

Gonca hemen elindeki hançeri o nökere fırlatarak onu saf dışı bıraktı.

Elindeki hançer gitmiş olan Gonca, belindeki Alaeddin'in hançerini çekip tekrar cenge devam etti.

Meydanı şöyle bir süzen Gonca, karamsarlığa sürüklendi. "Alplar, ricat!" Diye bağırarak alplarına emir vererek Holofira'ya destek olup çadırların, tezgahların arasına geri çekildiler.

Bu hamle pazara büyük zarar verirdi lakin dayanmaları içün de bu gerekliydi. Belli bir uzaklığa gelinende tezgaha saklamış olduğu ataş testisini çıkarıp kendilerini takip eden nökerlere fırlattı.

"Eyi misin Holofira?" dedi kendine yaslanmış olan yaralı prensese.

"Eyiyim Gonca. Bu böyle olmaz, ne yapacağız?" Daha Gonca bu suale cevap verme fırsatı bulamadan önleri nökerler tarafından kesildi. 

Bu sırada patlama sesleri yankılanıyordu gökte. Zira tıpkı Gonca'nın tezgaha sakladığı ataş gibi başka saklanmış ataşlarda vardı. Madem kaybedeceklerdi o vakit karşı tarafı da harap etmeden düşmezlerdi.

Zaten karacelasun pazarda hakimiyet kuramazdı. Baskın verip gitmek durumundaydı çünkü er ya da geç ordunun gelerek onu harap edeceğini bilirdi. Gonca'nın imdiki tek amacı karşı tarafa olabildiğince kayıp verdirmekti. 

Holofira'yı bırakan Gonca pusatı elinde bir kere çevirerek düşmanına atıldı. Ona doğru gelen pusattan yana çekilerek kurtuldu. Eğilerek nökerin karnına Alaeddin'in hançerini saplayıp doğrularak karşısındaki nökerin boynunu kesti. Hemen sonra hançerini geri alarak diğer askerlere atıldı.

Holofira, canının acısına rağmen dik durur, eyi cenk ederdi. Lakin pusatı elinden düşende karşısındaki askerle karşı karşıya kalmıştı. Askerin pusat hamlelerinden kurtularak onun elindeki pusatı da düşürdü. 

Gonca, aynı anda üzerine gelen iki pusatı da kılıcı ile durdurup pusatını da bileği ile destekledi. Bu arada ona arkadan yaklaşan nökeri de arkaya doğru savurduğu bir tekme ile bertaraf etmişti. Son bir kuvvet ile pusatını ittirmişti. İki nökeri de kendinden bir nebze uzaklaştırıp ikisine de üst üste pusat darbeleri atarak bertaraf etmişti onları. Hesap edemediği şey ise arkasından alabileceği pusat darbesiydi. 

Pusat, bendini aşıp geçen sular gibi çizip geçmişti bedenini. "Ah!" diye inleyen Gonca ileriye doğru savrulduysa da kendini bırakmayarak eğilip kafasının üzerinden geçen pusattan kurtuldu ve karşısındaki adamı öldürdü. 

Geriye doğru yalpalayan Gonca derin derin nefesler almaya çalıştı lakin boşunaydı. Aldığı yaranın acısı ile gözleri dolmuş, genzi yanar olmuştu. Dizlerinin üzerine çöken Gonca, başını bey otağına çevirip dolan gözlerinin boşalmasına izin verdi. "Özür dilerim baba" diye fısıldadı usulca. Pusatını yere saplayarak ona dayandı ve doğrulmaya çalıştı. 

Holofira, karşısındaki adam ile birebir kaldıklarında dövüşe başladılar lakin Holofira'nın gücü karşısındaki insanımsı yaratığa yetmemişti. Yediği sert darbe ile yere savrulmuş, başını taşa çarparak kendinden geçmişti. Asker yerden aldığı pusatı Holofira'ya saplayacaktı ki Baysungur, fırlattığı hançeri ile askeri öldürmüştü.

Gonca, kendisine doğru atılan iki nökere haddini bildirmek içün zar zor ayaklandığında biri ile zor cebbeleşirken ikincisini öldürmeye Yusuf alp yetişmişti. Gonca, yaralı haliyle Holofira'ya baktığında bir darbe daha almıştı sanki. 

"Holofira!" dedi yorgun bir sesle. Saatlerdir pusat sallıyorlardı. Öyle ki gün batmaya yüz tutmuştu gayrı. Kolları ağrıyordu lakin bedenine yayılan acının esas nedeni başkaydı. Bundan sebeptir ki bu ağrıyı görebilecek durumda değildi.

"Holofira! Gonca hatun!" diye bağırdı Baysungur. Gonca'nın yanına koşturan Yusuf alp ile, baysungur da Holofira'ya koştu. 

"Holofira'yı alıp git baysungur!" dedi Gonca. Gayrı takati kalmamıştı. 

"Sen gelmez misin Gonca hatun? Seni bırakamam, şehzademe hesap veremem!" diye gürledi Baysungur kucağında Holofira ile. 

"Gidin ardınızdan gelecez" dedi Gonca. Yalan söylüyordu, alplarını bırakıp da hiçbir yere gitmezdi o. Onu tanıyan herkes bilirdi ki geri çekilmesine sebep olabilecek biri yoksa Gonca geri çekilmezdi. Ve imdiki vaziyette tanıdığı herkes güvendeydi. Bu durumda Gonca'nın geri çekilmesine gerek yoktu. Lakin baysungur bunları elbette bilemezdi. Holofira'yı kucaklayarak Gonca'yı bey otağının önünde Yusuf alp ile bıraktı. 

Pazarda bir elin parmağı kadar alp anca kalmıştı.

Gonca ayakta durmak içün debelenirken iki asker daha onlara doğru atıldı. Gonca pusattan kurtulsa da omzuna saplanan hançerden kurtulamadı. Attığı acı çığlık ile gerileyen Gonca dizlerinin üzerine düştü. Yusuf alp önündeki adamı hallederken Gonca'ya saldıranları da keserek bertaraf etti. 

"Gonca hatun!" diyerek Gonca'yı kolundan tutup kaldırmaya çalıştı lakin Gonca onu kendinden uzaklaştırarak ayağı kalktı. Bir sağa bir sola yalpaladı. Gözlerinin önü kararıyor, bedeni dayanılmaz bir acı ile kavruluyordu. Lakin o bey çadırının merdivenlerini bir bir çıkarak otağın kapısının önüne kadar geldi. 

"Beylik alametleri..." dedi fısıltıyla. Esvabı kan revan olmuştu, üzerine is sinmişti, alnı boncuk boncuk terliyordu. Çektiği acı, sesinden dahi anlaşılıyordu lakin onun en büyük derdi atasının emanet ettiği alametlerdi. 

Karacelasun, pazara hakimiyet kuramazdı lakin bey otağına girerek emanetlere dokunmasına da göz yummayacaktı!

Kapıyı açmak içün elini kaldırıp kapıyı açtığı an kolunu sıyırarak içeri giren alevli moğol oku, bey tahtına saplandı. 

Gonca yaşaran gözleri, donuklaşan aklı ile heç bir şey idrak edemezdi. Güç bedeninden çekilmek üzereyken bile ilerlemenin derdinde idi. Lakin Yusuf alpin sert darbesi ile Gonca daha fazla dayanamayarak otağın kapısının önüne yığıldı. Başına aldığı darbe hayatını karartmaya yetmişti de artmıştı.

Yanacağını bile bile ateşe uçuşan böcekler gibi uçtuğu ateş kavurmuştu onu. Zihni karanlığa teslim olurken aklından tek bir şey geçerdi.

'Yetişemedin Alaeddin'

Yanmaya başlamış olan otağa bakan Gonca daha fazla dayanamamış yaşlı gözlerini yumarak kendini kaderine teslim etmişti. 

....

Uzaktan yükselen dumanları gördüğünde Alaeddin'in içindeki korku katlanarak arttı.

Batmaya yüz tutan günün kızıl ışıkları, kaynağını alev alan uç pazardan alırdı sanki.

İçinden dua ede ede uç pazarın girişindeki makasa, pazara giden yola girdi Alaeddin.

Pazarın kapıları görünende atını yavaşlatı. Gördüklerine ne aklı ne de yüreği inanamazdı. Şaşkınlık ile baktı karşısındaki manzaraya. Pazara girince indi atından.

Kırılan pazar kapısı, yerde yatan onlarca Alp ve nöker, alev alev yanan tezgahlar ve otağlar.

Uç pazar yerle yeksan olmuştu!

Göğe doğru yükselen dumanlar sis gibi çökmüştü pazarın üzerine. Yanan gözleri yaşarmaya başladı Alaeddin'in.

Arkasından gelen kim varsa aynı durumda idi. Herkes dehşetle baktı karşısındaki manzaraya.

Alaeddin, titreyen bacaklarıyla birkaç adım attıysa da durdu. Ruhu çekilmişti bedeninden, terk edip gitmişti onu. Bugüne değin hiç bilmediği bir korku çökmüştü yüreğine. Gonca neredeydi?

"HOLOFİRA!" Diye haykıran ağabeyi ondan önce kendine gelmişti.

Dumanın içine dalan Orhan, yüreğinin meleğini bulmak için dolandı durdu. Gözünden akan yaşları umursamadan sevdiği kadının adını haykırıp durdu.

"GONCA! BACIM! ALPLAR TEZ GONCA HATUNU BULUN! YANGINLARI SÖNDÜRÜN!" diyerek buyruk veren Ahmet yüreğine binen vicdan yükünü görmezden gelmeye çalıştı. Zira yüreğine bakarsa oracıkta keserdi kendini. Gözleri dolu dolu, atasının göz bebeği olan bacısını bulmaya çalışıyordu. Zati bir emaneti kaybetmişti, olur da Gonca'ya bir şey olduysa... Yok, yok böyle düşünmeyecekti!

"Holofira'm, neredesin!? Alplar tez bulun hatunları!" dedi Orhan çaresizlikle.

"Yoklar! Heç bir yerde yoklar! Ne Aykız hatun, ne Gülce hatun, ne Gonca, ne prenses Holofira... HEÇ BİRİ YOK!" diye gürledi Ahmet. Gonca'nın ve Aykız'ın otağlarına bakmıştı

Alaeddin, sarsak adımlarla ilerledi pazarın içinde. Yanan, oklanan, kızgın yağ ile kavrulan, pusat ile parçalan bedenlere baktı usulca.

Genzine dolan yanık et ve is kokusu midesini bulandırmıştı.

Onun gül kokulu Gonca'sı burada olamazdı ki!

"Hayır!" diye fısıldadı Alaeddin. Çevresine baktı, "HAYIR!" diye haykırdı bu defa. 

Duman, pus misali çökmüştü pazarın üzerine. Her yerde cesetler vardı. Tıpkı rüyasındaki gibi!

"Gonca!" diyerek haykıran Alaeddin, yerde uzanan bedenlerin etrafında koşturmaya başladı. 

Dumanların içine dalıyor, bedenleri tek tek kontrol ederek gül Gonca'sının burada olmadığından emin olmak istiyordu. 

Bulamadığı her an başka bir yere koşturuyordu. "GONCA!" Diye bağırarak etrafında döndü ve etrafa baktı. Üzerine sinen is kokusu ciğerlerini yakıyordu. Gözlerinden yaşlar sicim gibi akıyordu lakin o haykıran yüreğinin sesinden gayrı bir şeyi fark edecek durumda değildi. 

Alaeddin, bir o tarafa bir bu tarafa koşturup Gonca'yı aradı. Ta ki Ahmet beyin haykırışını duyana değin. 

"GONCA'M! BACIM!" 

Alaeddin duyduğu haykırış ile olduğu yere mıhlanıp kalmıştı. Adımlarından bile evvel kalbi durmuştu sanki. 

Alaeddin yavaşça arkasını dönerek üzerinden dumanlar yükselen, küle dönen bey otağına baktı.

Bir vakitler otağı kapısının olduğu yerde dizlerinin üzerine çökmüş olan Ahmet beyi gördü. Gördü de gördüklerini aklı kabul etmedi. Duman yüzünden eyi göremediğini düşünüp gözlerini yumarak açtı. Lakin gördüğü manzara değişmemişti. 

Ahmet bey kucağında bir hatun tutardı.  

Yanıp kavrulmuş bir hatun...

O denli yanmıştı ki kim olduğu anlaşılacak gibi değildi. 

Kafasını iki yana sallayan Alaeddin titrek adımlar ile bey otağına doğru adımladı. "Yok.." dedi titrek bir sesle. "Yok.." dedi acı bir gülüş ile. 

"Gardaş" diyen Orhan hemen kardeşinin yanına gelip onun yanında yürümeye başladı. Kendi yüreğindeki korkuyu dahi susturamıyorken Alaeddin'e derman olmaya çalışırdı. Holofira'yı bulabilmek içün imdi canını isteseler verirdi. Eğer Ahmet beyin kucağında tuttuğu yanmış hatun essahtan Gonca hatun ise o vakit Holofira... Yok! Diyerek susturdu içindeki sesi ve gözünden akan yaşları umursamadan otağa doğru ilerlemeye devam etti. 

"Gonca değil de Ahmet bey!" dedi Alaeddin kısık bir sesle. Otağın merdivenlerine değin gelmişti. Yüreği kavrulsa dahi bakışlarını hatuna indirerek yüzüne bakmaya çalıştı lakin yüzünden tanıyamadı. Zira küle dönmüştü resmen. 

Ahmet yaşlı gözlerini kapayarak iki yana salladı başını. 

"O değildir! Nasıl bilirsin?" diye haykırdı Alaeddin.

Ahmet bey konuşma gereği bile duymadan kavrulmuş bedende pırıl pırıl parlayan zümrüt yüzüğe çevirdi bakışlarını. Gonca'nın yüzüğüne...

Kafasını iki yana salladı Alaeddin. 'Olamaz bu! Bu benim Gonca'm olamaz!' dedi içinden. Başını iki yana sallarken gözüne parıldayan tanıdık bir metal ilişti. 

Bir ölünün adımları ile yürüyerek iki adım attı ve metali almak için eğildi.

Titreyen elini karşısındaki hançere uzattı. Kendi hançerine... Gonca'da olan hançerine...

Hançeri eline alır almaz olduğu yere çöküp karşısındaki tanınmaz hale gelen bedene baktı. "Gonca'm?" dedi duyulmayan bir sesle. 

Akan gözyaşları, sıkışan yüreği sebebiyle ne eyi görebiliyordu ne de nefes alabiliyordu. Boğazına oturan yumrudan kurtulanda bu defa cihanı titretecek bir kuvvet ilen bağırdı. 

"GONCA'M!" 

--------------🌼-------------

Yazarken en çok zorlandığım bölüm oldu sanırım. Bir türlü dikkatimi toplayamadım. Yazım, anlatım vs yanlışlarım varsa kusura bakmayın lütfen🥰

Merak etmeyin hiç hasretlik çekmeyeceğiz. 

Bu hikaye için günde iki bölüm attığımı görselerdi, aylardır bölüm bekleyip beni tehdit eden okurlarım beni kesin dar ağacında sallandırırdı😂😂😂

Gelecek bölüm görüşürüz🥰🌼

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

143K 10.1K 39
Arkeolojik çalışma yaptığı sırada geçmişe giden bir kadın tarihi değiştirebilir miydi? [Tamamen hayal ürünüdür.] #Tarihi 1
15.6K 2.7K 25
| Daha önce okuyanların bir kez daha okumasını tavsiye ederim, konu değişmiştir. | | İkinci kitap buradan devam edecektir. | | WattpadRomanceTr Tarih...
21.7K 771 57
arkadaşlar hikaye tamamen benim kurgum ve benim fikrimi
492K 29.7K 48
Adaline Rosemary Vincent gibi hayatın gerçeklerinden uzak bir kız için olabilecek son şey evlenmekti. Ailesinin zoruyla evleneceği prensin yanına gön...