1- Söğüt

1.5K 47 18
                                    

-Yenişehir-

Osman bey karşısında toplanmış olan hanesine baktı.

"Moğol kuvvetlendikçe kuvvetlendi. Gayrı rahat durmayacaklardır. Son olanlardan sonra hedeflerinde biz varızdır" dedi eliyle sakalını sıvazlayarak.

Orhan bir adım öne çıkarak babasına baktı. Burnunda soluyordu, sinirden kafayı yemek üzereydi. "Yahu bey babam, zaten hedeflerinde olan biz değil miyiz en başından beri? Bırak da gidip alayım şu karacelasun itinin kellesi-" Osman elini kaldırarak konuşan oğlunu susturdu. Henüz bir baskın atlatmışlardı ama Karacelasun ellerinden kaçmayı yine başarmıştı. Orhan o iti elinden nasıl kaçırdığına hala yanıp duruyordu.

"İt kovalayacak halde değiliz orhan. Evvel aldığımız yaraları sarmak ve plan etmek mecburiyetindeyiz."

"Doğru dedin Osman'ım, imdi ne edecez?" dedi bala, telaşlı gözlerini etrafta gezdirerek.

"Evvel ahaliyi güvence altına alalım. Alaeddin, tez elden söğüte var. Yenişehir'e saldıracak kadar gözü karartan söğütü de yakıp yıkmak isteyecektir. Söğütün korunması senden sorulur" dedi Osman sert bakışlarını onu dikkat ile dinleyen oğluna çevirerek.

Sabah beri sessizliğini korumuş olan Alaeddin elini göğsüne vurarak "Buyruk senindir beyim" dedi gür bir sesle.

"Orhan sen de kestele var. Moğol iti ile uğraşalım derken Bizans'ı da unutmamak icap eder."

"Buyruk senindir beyim" dedi Orhan istemeye istemeye de olsa. 

"Hatunlar yeni şehrin de ihyası sizden sorulur." dedi sağında duran Malhun'a ve solunda duran Bala'ya sırasıyla bakarak. İki kadın anında onayladılar beylerini. 

"Ya sen bey babam, sen ne edeceksin?" Fatma telaşlı bir şekilde kurduğu cümleyle herkesin bakışını üzerine çekmeyi başarmıştı.

"Ben sulatanı görmeye, Konya'ya gidecem. Sakın ola zaafiyet göstermeyesiniz. Benim Yenişehir'de olmadığımı da, konya'ya gittiğimi de kimse bilmeyecek. Neyse de haydi herkes vazifesinin başına." diyen Osman ile herkes görevine gitmek için hareketlendi.

"Ağabey! Alaeddin ağabey!" diye seslenen bacısı ile adımlarını yavaşlatıp arkasından koşturan Fatma'ya baktı Alaeddin.

"Hayırdır bacım, ne deyyu koşturursun böyle?" Alaeddin kardeşini baştan aşağı şüphe ile süzerken Orhan da varmıştı yanlarına.

"Ne olur kardaşım?" diye sorar Orhan, Alaeddin'e. 

"Bilmezim ağabey, belli ki bacımın bir diyeceği vardır dökülesin Fatma." der Alaeddin ellerini arkasında birleştirerek.

"Ağabey destur verirsen ben de senle söğüte varmak dilerim" gardaşının söylediği şey ile Orhan ve Alaeddin aynı anda birbirlerine baktıktan sonra Fatma'ya döndüler.

"Olmaz!" dediler aynı anda da.

"Ne deyu olmazmış? Ben de söğüte varacam!" diye diretti Fatma.

Orhan tam kızmak için hazırlanırdı ki Alaeddin ondan evvel davranarak sakince konuşmaya başladı.

"Anamların yanında kalman daha münasiptir bacım. Ortalık zaten karışıktır. İmdi söğütte ne olacağı belli olmaz, yollar gayrı heç olmadığı kadar tekinsizdir. Sarayda kalıp anamlara yardım et sen, hemi? Anamlar bir de senin telaşına düşmesinler imdi" 

"Alaeddin doğru der. Zaten başımız kalabalıktır, bir de senin için telaş etmeyelim bacım"

"Vallahi de sözünden çıkmazım Alaeddin ağabey. Ne dersen ederim. Hem sen yanımdayken kim ne edebilir bana? Ben de geleyim. Söğütteki esnaflarla, aş eden bacılarla neyin alakadar olurum. Sen de alplar ile ilgilenirsin. Yükünü hafifletirim. Geleyim mi? Gel der gibi bakarsın ağabey." diye bir çırpıda konuşan Fatma iki ağabeyini de şoka uğratmıştır. Son söyledikleri ile de ikisini güldürmeyi başarmıştır. Daha alaeddin ağzını açıp cevap vermeye dahi fırsat bulamadan Fatma: "İmdi hazırlanıp gelirim. Sakın ola bensiz gitmeyesin!" diyerek odasına doğru fırlamıştır. 

AlGon🌼🤍Onde as histórias ganham vida. Descobre agora