25- Mağara

949 73 140
                                    

Keyifli okuyuşlarrr🌸

Yorumlarınızı esirgemeyin lütfen🥰

---------------🌼-------------

O andan sonrası tam bir kaostu. 

Gonca hatun gelmeyince onu bulmaya gelen Baysungur dehşet verici manzara karşısında donup kalmıştı. Onun gelişiyle ahalinin ve dahi Holofira'nın kurtulduğu öğrenilmişti. Alplar gönderilerek mağaralardan alınmış refakat ile yenişehire gönderilmişlerdi. 

Holofira ve Aykız yaralıydılar ve uyuyorlardı. Orhan, Holofira'nın yanına gitmek içün çırpınıyorsa bile gardaşı ile kalmak mecburiyetinde kaldı. Zira Alaeddin çok kötü görünürdü. 

O hatunun Gonca olduğunu kabul etmeyen Alaeddin tüm ısrarlara rağmen yenişehire dönmeyi reddederek pazardaki her bedenin yüzüne tek tek baktı. Her otağa girdi, her tezgahı gezdi. 

Kerem'in Aslı'yı tüm Anadolu'da araması gibi her yerde aradı Gonca'sını. Lakin bulamadı. 

Gün karardığında dahi Alaeddin hâlâ Gonca'sının adını haykırır, her yerde onu arardı. 

"Gonca'm? Neredesin Gül Gonca'm?" yalpalaya yalpalaya ormandan tarafa gitmek istedi lakin Orhan buna müsaade etmedi.

"Yeter gardaş kendine gelesin!" diyerek Alaeddin'i omuzlarından tutup sarstı lakin nafile bir çabaydı. 

Donup kalmış olan Alaeddin aklını yitirmişti sanki. 

Durduramadı gardaşını Orhan. El mecbur çareyi gardaşını bayıltmakta buldu. Alaeddin'i bayıltanda alıp yenişehire döndüler. 

Kötü haberin tez yayılması bilindik bir şey idi. Evvel germiyandan geldi kara haber: Yakup bey er meydanında şehit düşmüştü.

Sonra germiyana gitti kara haber: Gonca hatun moğol baskınında şehit düştü.

Şahperi hatun ve Şahin bey işittikleri kara haber ile yüreklerinden hançer yarası almışa döndüler. Şahperi hatun fenalaşanda tabiplere haber edilmişti. Moğolun Yakup beye olan baskınını evvelden haber alan Şahin bey moğolun planlarını boşa çıkarmış, kayıp vermeden cengi kazanmıştı. Lakin bedelini ağabeyi ile ödemişti. Kızının haberi gelende ordusunu toparlayıp uç pazara doğru yola koyuldu. 

Ahmet bey, saraylara, odalara sığamamıştı da kendini dışarılara atmıştı. Sarayın merdivenine oturanda gözünden akan yaşları silmeden baktı gökyüzüne. Aklında hep aynı kelamlar yankı bulurdu.

'Rabbim, kefene sarılı olduğum günleri göstersin sana inşallah' 

'Görmezsin demi? Yaşarken öldüğümü görmezsin, ondandır bana bu nefret kusuşun? İstersin ki daha beterini yaşayım. Eh madem o kadar istersin Allah sana o günleri göstersin. Eğer için rahatlayacaksa öldüğümde yüzüme bakıp 'ah bacım' diyebileceğin bir naşım bile olmasın. Naşımı kollarına alanda imdi bakmaya tenezzül etmediğin yüzümü göremeyesin!'

Derin bir nefes alan şehzade başını iki yana salladı usulca. "Ben böyle olsun istemediydim ki bacım. Öfkeme, kinime esir düştüm lakin heç bir vakit sana bir şey olmasını istemedim" fısıltısı dudaklarında kaybolup gitti. Uzunca bir vakit orada kaldıktan sonra toparlanıp çıktı odasına. 

Heç kimseyi uyku tutmamıştı, heç kimse rahat bir nefes alamaz olmuştu. Sabah olanda Osman bey hanesi ve dahi alpları ile sarayın bahçesindeydi. "Ne düşünürsün Osman'ım?" diye sordu Bala, karşısındaki beyaz kefenli bedene bakarak. 

"Bilmezim Bala. Hatun tanınmayacak bir haldedir. Alaeddin kabul etmez, Ahmet bey bu o der. Muallakta kaldım ben de" dedi Osman derin bir nefes alarak. 

AlGon🌼🤍Where stories live. Discover now