AlGon🌼🤍

By okuyanladyy

56.7K 2.9K 5.9K

"Aklına pek güvenme yani Alaeddin, bir güzelin gülüşüne bakar yitirmen" Diyen Orhan'a baktı Alaeddin... Etraf... More

Bilgilendirme💫
1- Söğüt
2- Kimsin Sen Hatun?
3- Açtığın Yarayı Sar!
4- Uç Pazar
5- Yüreğe Yağan Sevda
6- Yaralarını Ben Sarayım🩹
7- Düşman Beldenin Yaman Güzeli
8- Tabip Şehzade
9- Şifa, Zehrin Kendisidir
10- Vazife, Konya!
12- Papatyalar🌼
13- Kayıplar!
14- İnanır mısın?
15- Öleceksiniz!
16- Peşimi bırak!..
17- Çözüm belli💫
18- Ben ettim!
19- Düğün Alayı
20- Mendil💙
21- Kerem ile Aslı 💕
22- Kervanlar
23- Zümrüt Yüzük/1
24- Zümrüt Yüzük/2
25- Mağara
26- Alaeddin Ali!✨
27- Hazırlıklar Başlasın!
28- Toy🎉
29- Er Meydanı
30- Derdim Dermanım
31- Ömrüm ömrüne denk
32- Hileci Şehzade
33- İlk Sevdam🌼
34- Son Sevdam🤍(Final)
Yeni Kurgu Duyurusu✨
Gururuna Düşman/1
Gururuna Düşman/2
Gururuna Düşman/3
Gururuna Düşman/4
Gururuna Düşman/5
Gururuna Düşman/6
Gururuna Düşman/7
Gururuna Düşman/8
Gururuna Düşman/9
Gururuna Düşman/10
Gururuna Düşman/11
Gururuna Düşman/12
Prenses/1

11- Ecel mi, Derman mı?

927 53 52
By okuyanladyy

 Keyifli okumalar💫

Yorumlarınızı bekliyorumm💕💫


---------------------🌼--------------------

Flashbeck- Uç Pazar- Konya'dan sultanın haberi geldiği saatler

"... o vakit birini göndererek sultan ölmeden germiyanoğluna sultanlığı almak gerek." Dedi Ahmet.

"Ben giderim" diyen Mehmet'i anında reddetti Yakup.

"Olmaz! Hem Moğol hem de Bizans belası başımızdayken şehzadeleri gönderemeyiz. Şahin de Kütahyada'dır." Diyerek elini çenesine koydu Yakup.

"O vakit ne edeceğiz bey?" Saadet'in sorusuna cevap verilemeden Gonca dahil oldu konuşmaya.

"Osmanoğulları da gideceklerdir. Moğol ve dahi Bizans belası yüzünden de Orhan beyi burada bırakacak, keskin aklı sebebiyle Alâeddin beyi göndereceklerdir."

"Gonca doğru der" diyen Yakup bir süre düşündü. Hemen sonra devam etti bakışlarını Gonca'ya çevirerek. "O vakit bizden de senin gitmen icap eder. Aklın Alâeddin'in aklına denktir. Tez gider tez gelirsin. Vazife senindir Gonca! Tez elden Konya'ya varıp sultanlık icazetini al!"

"Olmaz!" diyen Mehmet ve Saadet herkesin bakışlarını üzerine çekti.

Mehmet, başını önüne eğerek neden olamayacağını açıklayamadı ama saadet susmadı.

"Gonca daha tam iyileşmemiştir. Geçen geçirdiği fenalığın etkileri durur hâlâ üzerinde. Böyle bir vazife içün münasip değildir. Yolda rahatsızlanırsa vazife yarım kalır. Böyle mühim bir meseleyi Gonca'nın zaafiyetine bırakamayız"

Saadetin cevabı Şahperi hatundan geldi.

"Benim kızım her vazifenin altından kalkabilecek kudrettedir saadet hatun, sen tasa etmeyesin. Çok şükür kendini toparlamıştır Gonca. Toparlamasa dahi bugüne dek yarım bıraktığı vazifesi olmadı! "

Gören de yerinden kıpırdamasın diye Gonca'yı tehdit eden o değildi sanırdı. Şahperi, kızının söğüte varmış olmasını da, söz dinlemeyecek olmasını da bildiğinden onu yerinde tutabilmek için son çare tehdit etmişti. 'Eğer bu pazardan çıkar, bensiz bir iş edersen seni Kütahya'ya geri yollarım! Hemi de Aykız ve Gülce bile senle gelmez!' demişti anası. Gonca da mecburen heç göze batacak bir şey etmemişti. Elbet bu sakinliği Mehmet bey kendi üzerine almış 'Osmanoğullarının topraklarına gitmeyeceksin!' sözüne uyduğunu sanırdı. 

Gonca, konuşulanları dinlerken elindeki bardağa bakıyordu sadece. Bardağı bir iki defa çevirip içindeki sıcak şerbetin son yudumunu da içip bıraktı bardağı yere.

"Esma hatunu yollayalım. O Gonca hatun gibi zayıf da değildir. Aklınız kalmaz. Tez gider tez gelir" Diyen Ahmet ile, heyecanla öne atılan Esma atasının konuşmasıyla gerisin geri yerine sinmek zorunda kaldı. 

"Gonca gidecek! Uzatmanın manası yoktur. Hazırlıklarını et Gonca, akşam yola çıkacaksınız"

"Buyruk senindir emmi" diyen Gonca ayaklanıp ters bakışlara rağmen dimdik bir şekilde çıktı otağdan. Yüzüne yayılan gülümsemeyi de engelleyemiyordu. 'Yine akıllarımız yaraşacak he medreseli?' dedi içinden ve hazırlıklara başladı.  

Şimdiki Zaman- Konya sarayı

"Esma hatun..." dedi şaşkınca Alaeddin. 

Gülümseyerek selam verdi Esma. Hayalleri başına yıkılan Alaeddin yüzünü asarak vezire döndü. Vezir onları odasına yerleştirdiğinde bile Alaeddin'in akılında hileci döner dolaşırdı. Nasıl olurdu da o gelmezdi?

Geçen bir günde düşündü durdu Alaeddin. Bu süre zarfında sultandan alması gereken emaneti almıştı. Esma hatun ise hileyle, sultanlık fermanı imzalatmıştı atası adına. 

Esma, birkaç defa Alaeddin ile konuşmaya çalıştıysa da Alaeddin başını dahi kaldırmamıştı önünden. Hasretlik çekerdi yüreği, gözü başka bir şeyi görecek gibi değildi. 

Geri dönüş yoluna çıktıklarında Alaeddin bilerek farklı bir güzergahtan gitti ki germiyanlarla karşılaşmasınlar. Ama Hana geldiklerinde mecburen karşılaştılar. 

"Afiyet ola medreseli" dedi han kapısından giren Esma hatun. 

Alaeddin bir hışım kaldırdı başını ve Esma hatuna en sert bakışlarla baktı. 

"Kendine gelesin hatun! Senin karşında Osman bey oğlu Alaeddin bey vardır! Haddine midir başka bir ad ile seslenmek!" 

Esma hatun öylece kalakaldı, bir şey diyemedi. Lakin toparlanması zor olmadı. "Sen Osman bey oğluysan ben de Yakup bey kızıyım! Benle konuşurken o sesini alçalt med- Alaeddin bey!" dedi ters ters. 

Alplarıyla başka bir masaya geçen kadına baktı Alaeddin ters ters, hemen sonra sabır çekerek önüne döndü. Ne olurdu yani imdi burada Gonca olsaydı?

Alaeddin'in içi içini yerdi. Heyecanla, uçarak aşıp geldiği yollar bir diyar olmuştu sanki. Bir türlü bitmek bilmezdi.

Gonca'nın ahvalini öğrenemediği için yüreği korkuyla atardı. Baysungura buyruk veren Alaeddin, daha ilk gün neden Gonca değil de Esma'nın yollandığını öğrenmişti.

Baysungur Alpin, Germiyan alplarından öğrendiği kadarıyla Gonca'nın hastalığı nüksetmişti. 

'iyi değil' demişti Germiyan alpları 'hiçbir vakit bu kadar arka arkaya hastalanmazdı'

Gonca orda, Alaeddin burada ecel terleri dökerdi. İki hafta olmuştu gül Gonca'sını görmeyeli, sesini işitmeyeli. İki haftadır gözüne uyku girmemişti 'Gonca'ya bir sey olursa' korkusundan, telaşından.

Konya sarayının şifacısına kuvvetli bir şifa hazırlatmıştı Alaeddin. Gonca'nın hastalığını bilmezdi lakin ağrı dindirecek güçlü bir ilaç ettirmişti. Her illette ağrıyı dindirirdi.

Alaeddin'e kalsa durup dinlenmeden atını sürmeye devam ederdi lakin hayvan çatlamak, alplar açlıktan yıkılmak üzereydi. Mecburen durmuştu bu handa. 

Elini yüreğinin üzerine, Gonca'nın mendilinin olduğu yere bıraktı ve derin bir nefes aldı Alaeddin. Bu mendil de olmayaydı nefes dahi alamayacak bir hale gelmişti. 

Alpları halini fark ediyorlardı lakin heç kimse bir şey soramıyor, söyleyemiyordu. Az evvel olanlar da Alaeddin beyin edeceği türden bir şey değildi. Hatunlara bağırmak adeti değildi onun. Hele medreseli dedi deyu bağırmak... Zira Gonca hatun da öyle seslenirdi lakin Alaeddin bey ona bir şey demezdi, düşünceleri geçerdi her birinin aklından. 

Son anlardı artık bu anlar. Akşamına Yenişehire varmış olacaktılar.

Uç Pazar- Gonca Hatun Otağı

Sessizce gözyaşı akıttı Gonca. Akan gözyaşı gidip yaptığıyla buluştu. Dudaklarını ısırmış, eliyle üzerindeki yorganı sıkardı tüm kuvvetiyle.

"Çok mu ağrın vardır Gonca'm?" Dedi sabahtan beridir Gonca'yla birlikte ağlayan Aykız.

Gonca, hiçbir zaman canının ağrısından şikayet eden biri olmamıştı lakin bu ağrılar gayrı dayanabileceği gibi değildi.

"Canım çok yanar Aykız" dedi kesik kesik. Gözyaşları bir bir akıp gidiyordu. Hafifçe inledi. Yorganı daha fazla sıktı. 

"Destur var mıdır?" diye seslenen Ahmet beyle hatunların bakışları otağın girişine döndü hemen. 

Gonca o kadar halsizdi ki kimseye cevap verebilecek hali yoktu. Ağabeyi gelmesin istedi. Çünkü canını sıkardı onun Ahmet bey. Hayır için Gonca'yla konuştuğu görülmemişti yıllardır. Yine de Aykız'a ses etmesi için başını salladı mecburen. 

"Buyurasın Ahmet bey" dedi Aykız.

İçeri giren Ahmet bey çatık kaşlar ile baktı bacısına. Elindeki küçük şişeyi Aykız'a doğru attı. Aykız, üzerine gelen şişeyi havada yakalayınca nefret dolu bakışlarını karşısındaki beye dikti. 

"Anam gönderdi, bilmem hangi şifacıya ettirmiş. Ağrılarına eyi gelir belki dedi anam" 

"Sağ olasın ağabey" dedi Gonca cılız bir sesle. 

Ufacık bir an bile olsa Ahmet'in gözlerinden merhamet okunmuştu. İlk defa bu kadar kötü görüyordu Gonca'yı, ilk defa bu denli hastaydı, bu kadar uzun yatardı. 

"Sen de sağ olasın Gonca hatun" dedi Ahmet sessizce bakışlarını başka bir yere dikerek. Boğazını temizleyip eski haline dönen Ahmet otağdan çıkacaktı ki Gonca konuşunca mecburen durdu. 

"Yapma" dedi Gonca.

Anlamayan bakışlarla Gonca'ya dönen Ahmet çatık kaşlarla ve merakla baktı ona. 

"Neyi yapmayayım?"

"Holofira'ya yanaşma. Yengeme uyma. Yüreğini görmezden gelip kibrine kapılma" diyen Gonca, arka arkaya nefeslene nefeslene anca bitirebilmişti cümleyi. Parmak boğumları yorganı sıkmaktan bembeyaz olmuştu.

Ahmet bey iki haftadır holofira'nın peşinde dolanıyordu. Orhan bey ile bundan sebep defalarca kavga etmişlerdi. Şahperi de burada olmadığı için meydan Saadet hatuna kalmıştı. Gonca, saadet hatunun ne yapmaya çalıştığını çok iyi anlıyordu ama buna mani olamayacak kadar hastaydı ne yazık ki. Çok şükür anası Kütahya'dan dönmüştü de o toplardı biraz ortalığı.

Kaşlarını çattı Ahmet. "Seni alakadar etmeyen şeylere burnunu sokmayasın!" Diyen Ahmet tekrar kapıya yöneldi ama yine durmak zorunda kaldı. 

"Ne çabuk unuttun gökçe hatunu da başka bir hatun için bu denli çırpınır oldun? Hemi de sevmediğin bir hatun içün..." 

Bir hışım döndü arkasını Ahmet. 

"Gökçe'min adını ağzına almayasın! Sen benim meselelerimle alakadar olacağına şu aciz halin ile meşgul ol!" diyerek yine bir hışım çıktı gitti otağdan Ahmet. 

Kafasını iki yana sallayan Gonca usulca kapadı gözlerini ve kendini uykuya teslim etti. 

Akşam çöktüğünde Gonca içün vaktin heç bir kıymeti yoktu. Hâlâ azap çekerdi bedeni. Bin bir tehditle Aykız'ı sonunda uzaklaştırmıştı yanından. Gülce haftalardır ağlıyordu; Aykız, Gonca'nın etrafında gidip gelmekten harap olmuştu. Gonca zor da olsa onları dinlenmeye ikna edebilmişti. 

Otağın tavanına bakarken canının acısını unutturan tek şey medreseli oluyordu. Güçsüz bir gülüş yer buldu Gonca'nın dudağının kenarında.

Esma hatunu gören de şaşırmış mıydı acep?

Esma hatun ile alakadar olmuş muydu?

Hatrına düşer miydim?

Gonca'yı bu dipsiz sual kuyusundan çıkartan otağın yanından gelen hışırtı sesleri olmuştu. Gonca gözleri ile sesin geldiği yere bakanda bir şey görememişti. Yine de eli, yastığın altındaki hançerine gitti. 

Biri otağın kazıkları ile oynuyordu. Gonca aldığı hançeri kabzasından çıkartarak elini yorganın altına koydu ve uzanarak gözlerini kapatarak uyuyormuş gibi yaptı. 

İçeriye soğuk hava girdiğinde dışardakinin otağın kazıklarını gevşetip içeri girmek için küçük bir yer açtığını anlayabildi Gonca. 

'İnşallah Bizans'tır. Takatim kalmadı gayrı. Şehadete erişmek kurtuluşum olacak' diye geçirdi içinden Gonca. Elbette savaşırdı ama başaramazdı. O denli güçsüzdü ki doğrulduğunda bile nefes nefese kalıyordu. İçeri giren her kimse ona ecel olurdu.

İçerde duyduğu kesik nefes seslerini, ağır adımları dinledi Gonca. 

Soğuk hava gelmiyordu artık. İçeri giren kişi, girdiği yeri tekrar kapatmıştı anlaşılan. Ağır adım seslerinden gelen kişinin heybetli bir er kişi olduğunu düşündü Gonca. Yorganın altındaki eli hançerine daha sıkı sarıldı. 

Yanı başında duran nefes sesleri, Gonca'nın nefes seslerine karıştı. 

Gonca hançerini çıkardığı gibi sesin geldiği yöne doğru savurdu. Bakışları hançerin savrulduğu yöne döndüğünde gördüğü suretle öylece kaldı. 

Karşısındaki Alaeddin'di!

Gonca'nın kendisine savurmuş olduğu hançeri eli ile durdurmuş şaşkın şaşkın bakıyordu karşısındaki solgun yüze. Gonca'nın uyuduğunu sanmıştı ama anlaşılan yanılmıştı. 

"Medreseli?" diye fısıldadı Gonca şaşkınca. 

"Hileci hatun?" dedi Alaeddin şaşkınca fısıldayarak.

"Sen ne deyu şaşırırsın, otağıma giren sensin zaten. Kimi görmeyi beklerdin?" dedi Gonca. Bakışları hançere inince hemen bıraktı hançeri ve doğrulmaya çalıştı ama başaramadı. Gonca, ağrıdan inlediğinde Alaeddin tuttuğu hançeri bir kenara bırakıp kanayan elini umursamadan Gonca'nın doğrulmasına yardım etti.

"Yavaş, yavaş olasın hileci hatun. Böyle nasıl oldu, eyi mi? Tamam"

"Sen burada ne ararsın medreseli?" dedi Gonca gülümsemesini engellemeyerek. 

Alaeddin'in utangaç bakışlarını bir müddet otağda gezdirdi. En nihayetinde hilecisine dönerek gülümsedi. "İşittim ki hastaymışsın, e ben de tabibim" dedi kem küm ederek.

"Eyi de gecenin bir vakti, bir hatunun otağına mı girersin tabipsin deyu? Kaç hatunun otağına girdin böyle" 

Anında kafasını iki yana salladı Alaeddin ve Gonca'nın çatılan yüzüne baktı. "Yok, yok hileci hatun! Benim ne işim olur hatunların otağında? Fatma'nın otağına dahi girmezim ben."

"E o vakit neden imdi buradasın?"

"Senin içün telaşlandım. Sen Konya'ya gelmeyen de bir şey olduğunu anlamıştım zaten. Alpların da 'Gonca hatun hasta' diyen de gelip göreyim istedim. Hiç öyle bakmayasın hileci! Ettiğimin tehlikeli olduğunu da, yanlış olduğunu da bilirim elbet lakin sabaha kadar bekleyemezdim. Seni bir an daha göremeyeydim nam saldığım aklımı yitirecektim!" 

diye hararetle konuşan Alaeddin sustuğunda neler dediğini fark edip boğazını temizledi, bıyıklarıyla oynadı ve boncuk gözlerini Gonca'ya çevirdi. 

Gülümseyen Gonca, başını önüne eğip az önce işittiği şeyleri hazmetmeye çalıştı. 

"Elini saralım" dedi Gonca zayıf bir sesle. 

Alaeddin başını iki yana salladı. "Evvel bunu içesin. Konya'daki şifacıya ettirdim. Hastalığını bilmezim lakin ağrılarını hafifletir. Mercanköşk otunu kaynattırdım senin için" 

Kendisine uzatılan ilacı hiç sorgulamadan içti Gonca. 

İçi kıpır kıpırdı. Günlerin ölü toprağı kalkmıştı sanki üzerinden. Ecel gelir deyu bekleyen Gonca'ya derman gelmişti. 

Alaeddin'in elini de sardıktan sonra Alaeddin, eline bir bez alarak Gonca'nın alnındaki terleri sildi. Bir an olsun çekemezlerdi gözlerini birbirlerinden. Birbirlerine bakanda anlamsızca sırıtırlardı. 

"Nasıl geldin buraya? Nasıl izin verdi hanen?" 

"İzin vermediler zira geldiğimden haberleri yoktur. Daha yenişehire uğramadım. Alplarımı da mağrada bıraktım. Yanlarına varan da gidecez yenişehire. Buraya pek kolay girmedim valla yalan demeyecem. Emmi oğlun olacak o ayıboğan eyi tedbir almış!" diyerek söylenen Alaeddin'e güldü Gonca. 

"Şifayı sabah da versen olurda medreseli. Bunca heyecana gerek var mıydı?" 

"Yok olmazdı! Acı çekmene mani olacak şifanın bende olduğunu bildiğim halde acı çekmene göz yumamazdım. Hele şu haline bak!" diyerek kaşlarını çatıp geriledi Alaeddin. "Gül Gonca'sı gibi bıraktığım suretin solmuş gitmiş. Heç mi yemek yemedin? Çok mu acı çekersin?" hiddetle başladığı konuşmanın sonunda sesi kısılmış gözleri dolmuştu.

Gonca'nın da gözleri doldu. Başını olumlu anlamda salladı. "Çok acır medreseli. Damarlarımdan ataş akar sanki. Derimi soymuşlar da açık yaranın üzerine tuzu basarak deriyi geri dikmişler gibi... Nasıl anlatacağımı bilmezim medreseli ama yaşarken ölürüm sanki. Duman çıkmaz lakin ben içten içe yanarım." 

"Ne vakit, nasıl başladı bu illet hileci hatun? Geldiğini nasıl anlarsın?" dedi Alaeddin gözünden akan yaşı umursamadan. Ne pahasına olursa olsun o şifayı bulacaktı. Kurtaracaktı ceylan gözleri olan yayla çiçeğini bu acıdan. 

Başını önüne eğdi Gonca. Ellerine baktı. "Evvel ellerim titremeye başlar. Ellerimin titreyişi arttıkça güçten düşerim. Bacaklarımdaki derman çekilir, gözlerime perde iner ayakta duramaz olurum. Duyarım etrafımda olanları lakin cevap veremem, ayağa kalkamam... Yatağa düştükten sonra da ağrılar başlar." durup derin bir nefes aldı Gonca.

"Fatma ve Gülce kadarken heç bir şeyim yoktu. Bir gün aniden vurdu bu illet. Hangi şifacı geldiyse biz bilmeyiz deyip gitti. Çok olmazdı. Bazen yazdan yaza, bazen baharlarda olur iki üç günde de geçerdi. İmdi... çok arka arkaya olur medreseli. Özellikle son üç aydır üç defa düştüm yatağa. Üç ayda bir ay yattım da durdum." 

Sustu Gonca.

Sustu Alâeddin. 

"Bulacam! O şifayı sana bulacam hileci hatun!" dedi Alaeddin. Yorgun bir vaziyette gülümseyen Gonca'ya baktığında o da gülümsedi. 

"Hadi dinlenesin sen biraz hileci hatun"

"Sen nasıl çıkacaksın buradan medreseli?"

"Sen beni düşünme. Uykuya dalana kadar kalayım, sonra giderim hemi?" diyen Alaeddin'i başıyla onaylayan Gonca uzandı yatağına. 

Alaeddin'e bakarken yavaş yavaş daldı uykuya. 

Alaeddin gülümseyerek eline bir bez alıp Gonca'nın alnında biriken terleri sildi usulca. Gözüne ilişen otu ezip suyun içine attıp parmağını suya batırdı. Suya batırdığı parmağını Gonca'nın burnunun önünde götürüp getirdi. Bu nefesinin açılmasını sağlardı. 

Gonca'nın uykusunda gülümsediğini gören Alaeddin elindeki her şeyi bırakarak başını yanındaki çadırın bezine dayayıp Gonca'yı izlemeye başladı. 

Kaç vakit geçti yerinden kımıldayamadı Alaeddin, giderse bir şey olur deyu korkuyordu. Hem bu çehreyi izlemek de dünyanın en huzurlu hissiyatını veriyordu. 

En nihayetinde onca günün uykusuzluğuna daha fazla dayanamayan Alaeddin, onu ele geçiren huzura sığınarak gözlerini yumdu. 

........

Hafifçe yatağında kıpraşan Gonca usulca açtı gözlerini. Daha eyi hissederdi bugün kendini. Çadırın dışındaki keşmekeşe bakılırsa pazar uyanalı çok olurdu. Gülümseyerek başını diğer tarafa çeviren Gonca öylece kaldı. 

"Alaeddin!" dedi şaşkınca. 

Alaeddin adının anılmasından sebep anında uyandı.

"Gonca, eyi misin? Ağrın mı vardır? Ne oldu?" diye sordu peş peşe.

"Ne olacak medreseli? Sabah olmuş! Senin hâlâ burada ne işin vardır?" dedi Gonca doğrulmaya çalışarak. Bugün kendi başına doğrulabilmişti eh bu da eyiye işaretti. 

İnanamayan gözlerle etrafı taradı Alaeddin. Ellerini yüzüne sürüp ayılmaya çalıştı.

"Uyuyakalmışım" dedi sakince. "Sen eyi misin? Şifa eyi geldi mi?" 

"Yahu medreseli, ben ne derim sen ne dersin! Nasıl çıkacaksın imdi buradan?"

Etrafına bakan Alaeddin bilmiyorum dercesine omuz silkip Gonca'ya baktı. "Ben derim ki bugün hep burada kalayım. Biri gelen de dolaba saklanırım. Gece olandada çıkar giderim" dedi Alaeddin gülümseyerek.

"Rabbim sen bana sabır ver, bir de dalga geçer!" dedi Gonca sinirle. 

"Hıh, eski hileci hatun halline döndüğüne göre heç bir şeyin kalmamış demektir çok şükür. Ben eyi geldim işte. Gitmeyeyim kalayım epeyi ederim seni" diye gülen Alaeddin'i zırhından tuttuğu gibi kendine çekti Gonca.

"Sabrımı sınamayasın medreseli! Ölmek mi istersin?" Öfke ile konuşan Gonca'nın gözlerine odaklanmıştı Alaeddin. Bu hatunun sinirliyken ne kadar güzel olduğunu unutmak üzereydi. Eyi ki bir daha hatırlamıştı. Gülümsedi sadece. Gonca daha da çekti kendine. kafalarının arasında bir karış mesafe vardı gayrı. 

Gonca konuşacak olduysa da açılan kapıyla ikisinin de bakışları aynı anda otağın kapısına döndü. 

"Alaeddin bey!"

-------------------🌼-----------------

Nasıl bölümdüüü 

Çok yazamadım gibi bu bölümü çünkü dizinin etkisindeyim hâlâ, çok güzeldik değil miiiiii🥵❤️‍🔥?

Çok mu fazla betimleme yapıyorum? Çok mu detay veriyorum , bana mı öyle geliyor?

Çok sakin ilerliyoruz ya ortalığı biraz bulandırmak lazım

Gelecek bölüm görüşürüz💕🌸

Continue Reading

You'll Also Like

665K 31.3K 32
Korsanlar tarafından kaçırılıp, krallığa satılan Nadia ve krallığın büyük veliaht prensi Alex'in hikayesi.. Alex'in müstakbel prensesi, Alex'e bir ev...
Algon By defnetheshipper

Historical Fiction

52.3K 1.8K 23
Kuruluş Osman - Alaeddin ve Gonca Alaeddin Gonca'nın ihanetini öğrendikten 3 yıl sonrası
KRALIN KIZLARI By 𝓜🦋

Historical Fiction

3.1K 583 25
Gorg Kralı Harold'ın birbirinden güzel dört prensesi; Alberta, Diana, Emilia ve Artemis yaşayacakları kaderlerden habersiz babaları ve annelerinin ya...
163K 10.9K 51
görmediğiniz bir şeye aşık olabilir misiniz? belki bir sese. saçmalama dediğinizi duyar gibiyim. inanın saçmalamıyorum ben oldum. hemde deliler gib...