Savaş;
Hani kargalar daha bokunu yemeden tabiri vardır ya, sabahın beşinde gözümü bir daha kapamamak üzere açtım. Bir türlü uyku tutmuyordu. Belki de Pınar'dan daha fazla strese sokmuştu bu not beni.
Pınar'ı uyandırmamaya dikkat ederek mutfağa geçtim ve kendime bir kahve yaptım. Kahve demlenesiye kadar da telefonda takılıp güncel haberleri inceledim. Olur da bir yerde kalpsiz bir Cengiz cesedi bulunur falan diyerek. Neyseki basında yeni bir cinayet haberi yoktu. Sadece bizim yakalamaya çalıştığımız dövmeci katil konuşuluyordu. Buna da kısa zamanda bir çözüm bulmalıydık ama pek de hızlı gittiğimiz söylenemezdi.
İç çekerek kahvemi elime aldım ve salona geçtim. Bugünü planlamak için beynimi zorladım. Gün kısaydı ve yapacağım çok iş vardı. Önce merkeze uğrayacak Burhan'a araştırması için şu notu verecek, oradan daire bakmaya geçecektim. Eğer güvenli olduğuna inanırsam sonrasında kiralama işlemlerine girişecek, öğleden sonra da şu yazarın eski eşine uğrayacaktım. Tabii tüm bu süreçte yanımda Pınar'ı da sürükleyeceğim için daha dikkatli olmak zorundaydım. Bu da zamanımı daha da kısıtlı hale getirecekti. Etrafı bir inceliyorsam iki kez inceleyecektim. Yine de Pınar'ı güvenemediğim biriyle bırakmaktansa gerekirse üç kez etrafı gözlemlemeye razıydım.
Yine derin bir iç çekip saate baktım. Henüz 6 bile olmamıştı. Biten kahve fincanını mutfağa bırakıp banyoya gittim. Yatakodasındakine bilerek girmedim ki Pınar biraz daha uyuyabilsin. Gece üç kere Pınar'ın sıçramalarıyla uyanmıştık. Bölük pörçük olan uykusunu biraz olsun almasını istediğim için sessizce duş alıp temiz kıyafetler almak üzere parmak ucunda yatakodasına girdim. Pınar da uyanmış duşa girmek için hazırlanıyordu.
"Günaydın güzelim, erkencisin?" Diyerek dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum.
"Uyku tutmadı. Gece seni de sürekli uyandırdığım için üzgünüm."
"Bunu konuşmuştuk Pınar'ım, sen iyi ol ben tüm gece de uyumam. Seni oyalamayayım, hazırlanıp kahvaltıyı dışarda hallederiz. Bugün tüm gün benimlesin biliyorsun ki."
Kafa sallayıp banyoya girdiğinde ben de üzerimi giyinip salona geçtim. Pınar yarım saatin ardından tepede topladığı salaş topuzu ve solgun yüzüyle karşımdaydı. Üzerine rahat bir şeyler giymiş, üşümemek için uzun bir hırka alıp kapıya yönelmişti. Ben de peşine takıldım ve hemen iki sokak ötemizdeki pastaneye gittik.
Birer çay ve simit ile kahvaltıyı aradan çıkarıp merkeze gittik.
Arabadan indiğimde etrafı dikkatlice inceleyip merkezin kapısından öyle girdim. Pınar da hemen bir adım ötemden girmiş, Burhan'ın yanına varana kadar tek kelime etmemişti.
Burhan'ı ofiste masa başında bulduk. Uyukluyordu. Ben girdiğim gibi sıçrayarak telefonu eline aldı. Uyukladığını görmediğimi sanıyordu herhalde. Dangalak.
Beni görünce rahat bir nefes alıp "Oh siz miydiniz, ben de Polat Amir geldi sandım. Notu getirdiniz mi?"
Kafa sallayıp cebime dikkatlice yerleştirdiğim notu uzattım. Şeffaf poşete koyduğum notu aldı. Pınar da elindeki kutuyu uzatınca ona bakıp dudaklarını birbirine kenetledi.
"Ah yenge, nedir bu çektiğin? Olacak iş değil valla. Allah sabır versin."
Pınar şaşkın bakışlarla Burhan'a bakınca toparlandı.
"Yani hemen kötü düşünmemek lazım tabii de kim sizinle uğraşıyorsa, seni bu hale getirene ilk ben hesap soracağım için rahat olsun. Ona özel işkence yöntemleri düşündüm tüm gece."
''Burhan boş yapma da işini yap abicim. Görüşmeyi ayarladın mı?"
"Evet kadın öğleden sonra iki gibi evinde sizi bekliyor olacak. İkiz kardeşle de konuştum anca akşam yedide İstanbul'da olabileceğini söyledi. Doğruca merkeze gelmesini rica edip onu da aradan çıkarttım."
"Tamam iyi yapmışsın. Kadınla görüşmeye sen de gel. İki gibi kadının evinin önünde buluşuruz. Geç kalma."
Kafa salladığında Pınar'ın sırtına elimi koyup çıkışa yönlendirdim. Arabaya binene kadar yine konuşmamıştık. Kapılar kapanır kapanmaz derin bir iç çekti.
"Şu kadınla görüşmene de mi geleceğim?"
"Maalesef hayatım. Gerçi merkezdeki soruşturmaya alamam seni. Adli tabib Selma'yı hatırlıyorsun değil mi? Önce onun yanına uğrarız akşam. Notta herhangi şüpheli bir iz buldu mu öğrenmek için. Sen onun yanında beni beklersin en kötü. Merkezden daha güvenli orası. Hem yanında bizim öküzlerin yerine dikkatli bir kadının olmasını tercih ederim."
"Merkezde onca polisin içinde güvende olmayacağımı mı düşünüyorsun?"
Öyle şüpheci sormuştu ki açıklama yapmak zorunda kaldım. Geçiştiremedim.
"Eğer bu bir eşek şakası ise yapanın merkezden biri olabileceğini düşünüyorum. Beni çekemeyen biri, seni tanıyan, doktor vakasını bilen biri. Yoldan geçen herhangi biri benim kullandığım aracı bilip içine o kutuyu bırakamaz. Polis merkezindekiler ise araca kolayca yanaşabilir. Bu yüzden evet, merkezin güvenli olmadığını düşünüyorum. Yani en azından yanında ben yokken."
Pınar gerildiğini belli etmek istemese de gözümden kaçmamıştı. Nihayet Pınar'ın bana anlattığı yere gelmiştik. Emlakçı bizi kapıda karşıladı. Hızlıca daireyi gezip sözleşmeyi imzaladık. Site içinde güzel bir mekandı. Tek sıkıntım apartman dairesi olmaması yönündeydi. Gerçi bu güvenlik açığı da kapıya takacağımız sağlam bir güvenlik sistemiyle çözülebilirdi. Hem site kapısında da güvenlik görevlisi vardı. Az da olsa içimi rahatlattı. Hoş evin bahçeye açılan kapısı hırsızlar için davetiye gibiydi. Özellikle oraya sıkı bir kilit sistemi gerekiyordu. Tüm bunlarla ilgilenmek ise en az bir haftamı alacaktı ama bir hafta sonunda yeni evimizde güvenli bir hayata başlamaya hazır olacaktık.
Adama kaporayı da teslim edip bildiğim güvenlik şirketini aradım. İstediğim güvenlik önlemlerini aktarıp bir randevu aldım. İki gün sonraya anca gelebilirlerdi. Buna da şükür!
Araca ulaştığımızda saate baktım. Çoktan öğleni geçmişti. Trafik olmazsa yarım saatte Burhan'ın attığı konumda olurduk. Hızla aracı çalıştırdım ve adrese tam 13:54 te vardım. Burhan çoktan gelmiş, bahçe kapısında bizi bekliyordu.
Beraber bahçeye girip evin zilini çaldık. Orta yaşlı, bakımlı bir kadın kapıda bizi karşıladı. Koyu bir kahverengine boyattığı dalgalı saçlarını savurarak bizi içeri davet etti. Sanki bana film yıldızı, hatunda öyle bir afra tafra vardı.
Burhan salyalarını akıtarak kadının giydiği mini elbiseyi inceliyordu. Pınar ise hayranlıkla evin içini gözlemlerken Burhan'ı dürttüm. Bizim görgüsüz ayı yüzünden kadından azar işitmek istemiyordum. Oysa kadın bu bakışlardan rahatsız olmak yerine gurur duymuş gibiydi. Ufak bir şatoyu andıran ev dekorasyonunu kendi yapmıştı belki de. Pınar'a yaklaşıp evin dekorasyonunu beğendiyse ona da yardımcı olabileceğini, artık bu işle meşgul olduğunu söyledi. Yani bir dekoratör. Yine yanılmamıştım.
Bizi aydınlık salona aldığında orta sehpada hazırladığı atıştırmalık kuru pastalar ve porselen çaydanlık dikkatimden kaçmadı. İlk kez bu kadar özenilmiş bir yerde sorguya geliyordum. Normalde insanlar onlara soru sormak için evlerine geleceğimizi duyunca gerilir, bir an önce gidelim diye bir bardak su bile teklif etmezdi. Oysa şimdi önümde bir beş saati masası kuruluydu.
Kadın çayları usulca fincanlara doldurup bize döndü.
"Evet, öncelikle kusuruma bakmayın, biraz aceleye geldi hazırlanamadım."
Kadının sofrayı işaret ederek söylediği sözlere Burhan güldü.
"Bu hazırlıksız haliniz ise hazırlıklı halinizi tahmin bile edemiyorum."
Kadın nazikçe gülümsedi. "Belki bir gün onu da görmek kısmet olur komiser bey."
İkisinin el altından yaptıkları flörtleşmeyi bölerek konuya girdim. Önce kendimizi tanıtıp kadına oraya gelme sebebimizin eski eşi olduğunu söylediğimde derin bir iç çekti.
"Öncelikle Görkem ile uzun bir süredir görüşmüyoruz bu yüzden size bir yardımım dokunacak mı emin değilim."
"Eminim faydalı birkaç bilgi alırız, siz meraklanmayın. Sadece soruları iyice düşünüp öyle yanıtlayın yeterli."
Kadın kafa salladığında başladım.
"Görkem Kınık ile ne kadar süredir tanışıyordunuz? Bunun ne kadarı evli olarak geçti?"
"Üniversiteden beri beraberdik. Aynı okulda okuduk, sonra mezun olunca da işler ciddiye bindi. Beş sene birlikteliğimizin sadece iki senesinde evli kaldık."
"Özel değilse boşanma sebebinizi sorabilir miyim?"
"Tabii, Görkem çok merhametli bir adamdı. Özellikle ailesine pek düşkündü diyebilirim. Annesi rahatsızlanınca babası kadını terk etti ve annesi Göktuğ ile kaldı. Görkem kardeşine annesinin bakımı için para verse de kardeşi vefasız çıktı. Birkaç ayın ardından babasını destekleyerek onun yanında olmak istediğini, afedersiniz annesinin boklu kıyafetlerini yıkamayacağını söyledi. Bu sebeple de Görkem ile ciddi bir kavgaya tutuştu. Annesini terk ettiğinde ise Görkem devreye girdi. Sürekli annesinin yanındaydı. Ona bakıcı bulmama, her şeyini halletmeme rağmen annesinden kopamıyordu. Bu artık takıntı boyutuna geldi ve onun yanına taşındı. Yeni evliydik, eşim eve uğramıyordu. Acımasız gelin gibi görünmek istemem ama bu kadarı gerçekten fazlaydı. Annesine tüm gün bakan bakıcılar, hemşireler varken Görkem'in orada yaşamasına bir türlü anlam veremedim. Sonunda rest çektim ve o annesini seçti biz de boşandık."
Kimseden ses çıkmayınca çayına döndü. Büyük bir yudum aldığında telefonum çaldı. Selma'nın aradığını görünce reddedemedim.
"Üzgünüm, bunu yanıtlamak zorundayım." Diyerek yanlarından kalkıp biraz uzaklaşınca telefonu açtım.
"Selma önemli bir şey bulduğunu söyle lütfen."
"Maalesef şaşırtıcı ama buldum Savaş. Not kağıdında üçüncü bir parmak izi var. Şüphelenip Oktay'ın sistemdeki parmak iziyle kıyasladım. İzler yüzde 90 oranında uyumlu. Kafam allak bullak. Bu nasıl mümkün olabilir diye araştırıyorum."
"Bir dakika doğru mu anladım. Kağıtta Oktay'ın parmak izini bulduğunu söylüyorsun değil mi? Yani doktor ölmedi mi?"
"Emin olmak için üç kez inceledim. İz Oktay'a ait."
Selam dedektifler, olaylar olaylar dediğinizi duyar gibiyim. Evet Oktay sonunda ortaya çıkmaya karar verdi.
Bölüm sorularına geçelim.
Yeni eve taşınacak olmaları onları notlardan kurtarır mı dersiniz?
Şu Görkem'in eşi hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce adamı terketmekte haklı mı?
Ya ikiz kardeş Göktuğ? Para almasına rağmen annesini bırakıp gitmesi, Görkem'le olan kavgası şüpheli görünüyor. Katil o olabilir mi?
Son olarak da Oktay'in parmak izine gelelim. Doktorun ne kadar dikkatli olduğunu biliyoruz, sizce parmak izini nasıl gözden kaçırdı?
Yeni bölümde görüşmek üzere, oy ve yorum bırakmayı unutmayın. Seviliyorsunuz😽