Elimdeki şişeyi kafama dikerken ağzıma yayılan lezzetli tadı yutup, dudağımın kenarına akan damlayı sildim. O piç olmadan da içebilirdim. "Yavşak orospu." Diye sinirle mırıldanıp masanın üstündeki çerezlerden birkaç tane ağzıma attım.
Ben ayakta dikilmiş tabaktaki çerezlerden yerken kapı hayvan gibi yumruklarla çalındı.
"N'oluyor lan?" Diye mırıldanıp kapıya ilerledim. Kapıyı açtığımda Ozan'ın kapıyı yumruklayan eli havada durdu. Gözleri üzerimde gezinirken sırıttı.
"Hayvan mısın lan, ne biçim vuruyorsun kapıya." Deyip kapıyı yüzüne kapatacaktım ki ayağı ve kolunu kapının arasına koyarak bana engel oldu.
"Akın özür dilerim." Dediğinde sıkıntılı bir nefes verdim ve birkaç saniye bekleyip kapıyı geri aralayarak yüzüne baktım. Ozan dudaklarını birbirine bastırdı. "Aslında çok ciddi değildim öyle söylerken..."
Birden arkasında sakladığı elini bana gösterdi. Elindeki bir yerden koparıldığı belli olan kırmızı gülü görünce gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırdım.
"Daha iyilerine layıksın ama..." deyip bana uzattığında kaşlarımı çatmaya çalıştım ama dayanamayıp güldüm.
Gülü elinden alırken "Kaç kıza söyledin acaba bunu?" Dedim ve geri çekilerek ona geçmesi için yer verdim. Sırıtarak ayakkabılarını çıkarttı ve içeri girdi.
"Erkek ilk sana söyledim."
"Bir zahmet." Dedim elimdeki güle bakarken.
Ozan yanıma yaklaşıp şarap şişesini elimden aldı ve benim az önce içtiğim şişeden büyük yudumlar aldı. Bu sırada gözleriyle etrafı inceliyordu.
Gözlerim dudaklarına kaydı. Yavaşça şişeden ayırdığında bir damla dudağının kenarından yavaşça aktı. Elini kaldırıp baş parmağıyla sildiğinde dudağına başka bir kırmızılık bulaşmıştı.
"Lan elin kanıyor." Dedim kırmızı şeyin ne olduğunu fark ettiğimde.
"Hani?" Deyip eline baktı. "Anaa.." Yanına gidip bileğinden tuttum.
"Gülün dikenleri batmış." Diye mırıldandım diken batan parmaklarına bakarken.
"Gülü seven dikenine katlanır dedikleri bu olsa gerek." Dedi gülerek.
Onu omuzundan arkamızdaki koltuğa ittiğimde koltuğa düştü. "Bekle burada."
"Ah.." diye mırıldandı. "Tamam." Bana garip bir şekilde bakarken onu umursamadan mutfağa adımladım. Birkaç tane yara bandı ve peçete aldım. Daha sonra odamdan maketlerimin küçük parçaları için kullandığım cımbız benzeri aleti aldım.
Yanına gidip oturdum. Bedenini bana çevirdi. Soğuk elini tuttum ve ilk parmaklarına batan dikenleri cımbız gibi olan şeyle çıkardım. Açılan küçük deliklerden kan sızarken peçeteyle sildim ve biraz üzerinde beklettim. Daha kan akmadığını fark ettiğimde iki tane yara bandı yapıştırdım iki parmağına.
"Maşallah, çok da becerikli." Dedi Ozan alayla.
Onu duymazdan gelerek parmaklarını okşadım. Elleri çok güzeldi. Bileğini tuttuğum elini kaldırıp yara bandının açıkta bıraktığı iki parmağının başına dudaklarımı bastırdım.
Ozan birkaç duraksadı. Ardından hemen elini kendine çekti. Başımı kaldırıp ona baktığımda gülmeye çalıştı. "Saçmalama."
"Öpmedim bile..." dediğimde gözleri yüzümde gezdi.
"Olmaz ki ama." Dediğinde yüzüne lütfen dermiş gibi baktım. Kaşları çatılacak gibi oldu hafifçe. "Olum bakmasana şöyle." Dedi ardından yakınır gibi. Ama daha çok hipnoz olmuşa benziyordu.
"Bir kere öpücektim sadece." Diye huysuz bir sesle konuşup önüme döndüm. Elinde tuttuğu şarap şişesini alıp birkaç yudum aldım içinden.
"Trip at bir de." Dedi alayla gülüp.
"Siktir git."
"Bana da ver." Deyip kendini biraz daha yanıma yaklaştırdı. Omuzu omuzuma değiyordu.
Şişeyi eline almasına izin vermeden tutup dudaklarına yapıştırdım. Sert hamlemle afallayıp dökülmesin diye şişeyi tutacakken şişeyi yukarı doğru kaldırdım. Ağzına ve çenesine bir sürü şarap dökülürken yutabildiğini yuttu. Haline gülüp şişeyi ondan ayırdığımda dudaklarından şişenin ağız kısmına ince bir salya uzanmıştı. Gülüşüm çatlarken Ozan bir küfür savurdu ve üzerine dökülen şarabı silmeye çalıştı.
Şarap şişesinin kapağında onun ıslaklığı varken şişeyi dudaklarıma dayadım. Tek yudum almazken dudaklarıma Ozan'ın şişeye bıraktığı ıslaklık benim dudaklarıma bulaştı.
"Ver şunu." Diye sinirle konuşup şişeyi aldı elimden.
Onu umursamadan ıslak dudaklarımı yaladım. Çok tatlıydı. Gerçekten bu kadar tatlı mıydı yoksa ben bu yavşağı arzulamaktan delirmiş miydim?
"Siktir..." diye mırıldandım. "Çok güzel."
"Ney çok güzel?" Dedi Ozan her şeyden habersiz bir halde. O bunu derken tişörtünün eteğinden tutup kaldırdı ve çenesine dökülen şarabı sildi. Gözlerim buğday teninde ve üzerindeki kaslarda gezdi.
"Şşhh," dediğinde gözlerimi zorlukla gövdesinden ayırıp yüzüne baktım. İt gibi sırıtırken "Beğendin galiba." Dedi halimden zevk alıyormuş gibi.
Kafam cevap veremeyecek kadar allak bullak olmuşken Ozan tişörtünü biraz daha kaldırdı. Bakışlarım göğüs uçlarına değinmişti ki gördüğüm şeyle gözlerimi irileştirdim.
"Lan!" Ona yaklaşıp diz kapağımı iki bacağı arasındaki boşluğa yaslayıp üzerine doğru çıktım ama ona temas etmiyordum bile. "Piercing'in varmış." Dedim yüzümdeki şaşkın koca gülümsemeyle göğüslerine bakarken.
Sırıtırken yarım yamalak başını salladı. "Evet, yaptıralı oldu baya."
"Siktir, çok iyi." Dedim hayranlıkla bakarken. Erkeklere en çok yakıştırdığım şeylerden biriydi nipple piercing. Ozan da bir ayrı güzel durmuştu ama.
"Çok beğendin galiba?" Dedi keyifli bir ifadeyle.
"Beğenmek ne kelime bayıldım."
"Belli, heyecandan kucağıma oturacak gibisin." Olduğum konuma baktım. Kalçamı indirsem kucağına oturmuş olacaktım.
"Otururdum da, ibne değildin sen." İmalı bir sesle konuştuğumda duraksadı. Birkaç saniye yüzüme dişlerini sıkarak baktı ve beni birden belimden tuttu. Sertçe üzerinden atarak yanına oturttu.
"Boş yapma." Dedi ters bir sesle. Ona anlamaz gözlerle baktım. Birden sinirlenmişti mal.
Siniri on saniyeden kısa sürede kaybolurken "Maç falan yok mu bugün?" Dedi kenardaki kumandayı alırken.
"Bilmiyorum." Televizyonu açıp biraz kanallarda gezdi. Bir futbol kanalında durduğunda kaşlarımı çattım. "Maç mı izlicez amına koyayım?"
"Porno mu izleyek?" Dedi gözlerini ekrandan ayırmadan.
"Adam akıllı bir şey aç, ben de izleyeyim."
"La mis gibi maç özeti, izle işte." Dedi eliyle ekranı gösterirken. Baya ilgilisini çekmiş gibiydi.
Futboldan da bir bok anlamazdım ki ben.
Oflayıp kollarımı göğsümün altında bağladım. Ozan seviyorsa katlanacaktık artık. Hiç bir haltını anlamadığım maça odaklandım.
Dakikalar sonra gözlerim yavaşça kapanırken başımı Ozan'ın omuzuna yasladım. Beklemediğim şekilde hiçbir tepki vermedi. Çok geçmeden de uyuyakalmıştım.
Saatler sonra sabahın ilk ışıklarıyla uyanmıştım. İlk neden koltukta uyuduğumu anlamaya çalıştım. Sonra aklıma Ozan'ın omuzunda uyuyakaldığım geldi. Hemen yerimde doğrulup etrafıma baktım. Gitmişti.
"Siktir ya." Diye mırıldandım ellerimle yüzümü ovalarken. Üzerimdeki battaniyeyi ve başımın altına koyulmuş yastığı fark etmemle duraksadım. En son omuzunda uyuyordum. Bunları Ozan getirip üzerime sermiş olmalıydı.
Telefonumu elime alıp saate baktım.
06.36
Gideli çok olmamış olsa gerek. Oflayıp ayağa kalktım. Banyoda elimi yüzümü yıkadım ve kendime acı bir kahve yapıp yarısından fazlası tamamlanmış olan maketimin olduğu masaya oturdum.
Masanın üzerindeki kağıtlardan bağımsız bir halde kenarda duran küçük parça kağıdı fark edince kaşlarımı çatıp koparılmış kağıdı elime aldım. Çirkin bir el yazıyla yazılmış, kalbimi hızlandırmaya yetecek o iki cümleyi okudum.
Çok güzel kokuyormuşsun :)
~Aşkından ölüp bittiğin, tüm gece kaslı kolları arasında uyuduğun Ozan
Bir sırıtma oluşmuş dudaklarımı yaladım. Amına koyduğumun yavşağına gel de aşık olma şimdi.
***
Meme.