MAHUR-EHVENİŞER

By derinmevzular77

2.5M 172K 54.6K

"Bir kalbe iki aşk da sığıyormuş sevgilim; bir vatan bir sen..." Küçüklüğümden beri bir kalbe iki sevginin sı... More

Giriş
1.Bölüm💫
2.Bölüm💫
3.Bölüm💫
4.Bölüm💫
5.Bölüm💫
6.Bölüm💫
7.Bölüm💫
8.Bölüm💫
9.Bölüm💫
10.Bölüm💫
11.Bölüm💫
12.Bölüm💫
13.Bölüm💫
14.Bölüm💫
15.Bölüm💫
16.Bölüm💫
17.Bölüm💫
18.Bölüm💫
19.Bölüm💫
Berkin💫
20.Bölüm💫
21.Bölüm💫
22.Bölüm💫
22.Bölüm Part-2💫
Berkin-2💫
23.Bölüm 💫
24.Bölüm💫
25.Bölüm💫
26.Bölüm💫
karakterler 💫
27.Bölüm💫
Instagram 1-💫
28.Bölüm💫
29.Bölüm 💫
Beliz💫
30.Bölüm💫
31.Bölüm💫
32.Bölüm💫
33.Bölüm💫
34.Bölüm💫
Soru-Cevap💫
35.Bölüm 💫
36. Bölüm💫
37. Bölüm💫
38.Bölüm💫
39.Bölüm 💫
40.Bölüm💫
41.Bölüm💫
42.Bölüm💫
43.Bölüm💫
44.Bölüm 💫
45.Bölüm💫
İnstagram-2💫
46.Bölüm💫
47.Bölüm💫
48.Bölüm💫
49.Bölüm💫
50.Bölüm💫
51.Bölüm💫
Instagram-3💫
52.Bölüm💫
Bayram Özel Bölüm
53.Bölüm💫
54.Bölüm💫
55.Bölüm💫
56.Bölüm💫
Beha 💫
57.Bölüm💫
58.Bölüm💫
59.Bölüm💫
60.Bölüm💫
1.Kitap Final💫
2.Kitap Tanıtım💫
2.Kitap-1.Bölüm💫
2.Kitap-2.Bölüm💫
2.Kitap-3.Bölüm💫
2.Kitap-4.Bölüm💫
2.Kitap-5.Bölüm💫
2.Kitap-6.Bölüm💫
Kaldırılacak
2.Kitap-7.Bölüm💫
2.Kitap-8.Bölüm💫
2.Kitap-9.Bölüm💫
2.Kitap-10.Bölüm💫

2.Kitap-11.Bölüm💫

8.9K 740 103
By derinmevzular77

Öpüldünüz 😘

İyi okumalar💙

💫

Göğsümde birleştirdiğim kollarımla başının bana döndüğünü fark ettim. Vitesteki elini bacağıma koydu. Bacağımın iç tarafına gelen baş parmağı bulunduğu yeri okşarken titrek bir nefes bıraktım.

"Aç mısın,bir şeyler yiyelim mi eve gitmeden?"

Hafiften çatılan kaşlarımla ona döndüm. "Değilim aç falan." Yaptığı şeye kızmıştım. Tamam Cihangir çok zorlamış olabilirdi ama böyle büyük bir şeye de gerek yoktu.

Sakin bir tavırla sinirlenmeden bacağımı okşamaya devam etti. "Yavrum yapma böyle, hak etmişti."

"Bu kadarına gerek var mıydı? Üstelik Destan'ın da başı belaya girebilirdi."

Direksiyonu avcunun içiyle döndürdü. Diğer eli hâlâ bacağımdaydı ve aklımın sürekli oraya kaymasına engel olamıyordum.

"Vardı." Dedi,net bir sesle. "Bak bakalım bir daha şaka yapabiliyor mu?"

Başımı onaylamazca iki yana salladım. "Sadece o değil, bundan sonra hiç kimse yapamaz merak etme."

Sıkıntıyla bir nefes aldı. "Abartmasak mı?"

Kaşlarım hayretle havalandı. Ve aynı hayretle ona doğru döndüm. "Abartma mı? Beha sen kardeşini tutuklattın farkında mısın? Hemde cinayetten?"

*Birkaç saat önce

"Feda abi bi baksana."

Efdal sıkıntıyla Feda abiye seslenirken istemeden de olsa herkesin odak noktası olmuştu. Feda abiden önce annem "Noldu oğlum?" Diye sorduğunda Efdal başını belli belirsiz salladı.

"Bir şey yok anne,işle ilgili." Daha sonra sabırsızca Feda abiye baktı. "Abi hadi!"

Feda abi daha zorlamadan ayağa kalktı. Beraber salondan çıktıklarında yanımda oturan Beha'ya döndüm. Bir şey soracakken yüzünde gördüğüm gülümsemeyle duraksadım.

Zaten omzumda olan eliyle ona biraz daha sokuldum. "Neye gülüyorsun acaba?"

Başını bana doğru eğerken hafif omuz silkti. "Mutluyum yavrum, gülmeyeyim mi?"

Dudaklarımı ıslatırken "Gül." Diye mırıldandım. "Tabiki gül bitanem ama durduk yere neden gülüyorsun?"

Beni cevaplamak için hareketlenmişti ki bu sefer Feda abi belirdi salonun kapısında. "Beha bir gelsene."

Kimse bir şey sormadı ama Beha keyifle yanımdan kalktı. "Geleyim kardeşim."

Şüpheli gözlerim salondan çıkana kadar üzerinde dolanırken kısa bir an düşünüp bende ayaklandım. Bu kadar merak bünyeme fazlaydı.

"Sen nereye yavrum?"

Babamın aksi sesiyle ona döndüm. Amcam güldü. "Evlendi Mahur artık. Evlenince kıskanma şeysi düşüyor, kıskanamazsın."

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Babamın "Sana ne,kız benim kızım." Diye amcama yönelmesiyle bu fırsatı değerlendirerek aceleyle salondan çıktım.

Feda abi ve Efdal karşımdayken Beha'nın sırtı bana dönüktü. Feda abinin "... göz altına almışlar." Deyişini yakalarken hızlı adımlarla yanlarına vardım.

Beha'nın yanında durduğumda "Kimi?" Demiş ve gözlerimi üstlerinde gezdirmiştim. Feda abi sıkıntıyla "Cihangir." Diye yanıtlarken beklemeden Efdal'e dönmüş "Bu tamamen saçmalık." Diye devam etmişti.

Beha'nın rahat tavırları aklıma gelenin başıma geldiğini düşündürürken usulca koluna dokundum.

"Sen niye bu kadar rahatsın?"

Şimdiye çoktan tansiyonun yükselmiş olması gerekiyordu. Bana cevap vermeden konuşan ikiliye yöneldi.

"Gidelim hadi karakola."

Feda abi onu başıyla onaylayarak "Siz çıkın, Beliz'i çağırıp geliyorum." Dedi. O salona dönerken "Nolmuş?" Dedim sabırsızca. "Niye karakolda Cihangir?"

Altun ailesinden kim olay çıkarıp ya da bir olaya karışıp karakola düşmez deseler vereceğim iki isim yalnızca Cihangir ve İzel olurdu.

Efdal "Yanlış anlaşılma olmalı." Diye mırıldandı. Hâlâ şaşkın ve şokta gibi duruyordu. Gözlerimi devirerek koluna vurdum hafif. "Ya nolmuş diyorum?"

Efdal'in yerine bizden birkaç adım uzaklaşıp dış kapıya yaklaşmış olan Beha cevapladı. "Bagajında günlerdir aranan bir cesetle yakalanmış,olan bu."

Kaşlarım şaşkınca havalanırken açılan gözlerimle güldüm. "Şaka yapıyor olmalısınız." Kendi kurduğum cümleyle kendim bir şeylerin farkına varırken kaşlarım çatılır gibi oldu. Gözlerim telaşsız bir tavırla vestiyerin aynasından yakalarını düzelten kocama kaydı.

Sonra kendi kendime başımı iki yana salladım. Yok canım,o kadar da değildi.

Efdal'in sıkıntılı tavrıyla dudaklarımı ıslattım. "Tamam sakin ol hallederiz,elbette bir yanlışlık olmuş olmalı."

Efdal geçiştirircesine başını salladı. Feda abi ve Beliz'in de gelmesiyle evden çıktık. Tek araba gitmekte karar kılıp Feda abinin arabasına yerleştiğimizde arka koltukta Efdal ve Beliz'in arasındaydım.

Beliz ve Feda abi sürekli telefondan bir şeyler yaparken Efdal da sanırım Destan'la konuşuyordu. Beha ise direksiyonda ritim tutturduğu parmaklarıyla arabayı kullanıyordu.

Herkes Cihangir'in derdine düştüğü için fark etmiyordu ama kocamın hâli hâl değildi,ben fark ediyordum.

Çok uzun sürmeyen bir yolculuğun ardından karakola geldiğimizde oyalanmadan içeriye girmiştik.

Elindeki dosyalarla karşısındaki polis memuruna bir şeyler söyleyen Destan bizi fark edince dosyayı memura vermiş ve hafif omzuna vurarak yanından göndermişti. Elindeki telsizin köşesiyle alnını kaşıyarak ona gitmemizi bekledi.

"Kardeşim hakkındaki tutuklama kararını görmek istiyorum."

Destan saliselik Beha'ya bakıp Feda abiyi cevapladı. "Göremezsiniz."

Feda abinin kaşları çatıldı. "Anlamadım? Bir savcı olarak görmek istiyorum."

Destan tek kaşını kaldırarak başını hafif yana eğdi. "Bir savcı olarak göremeyeceğinizi bilmeniz gerekiyor."

Beliz ılımlı bir sesle Feda abinin koluna dokundu. "Feda tamam,sakin ol. Haklı olduğunu biliyorsun."

Efdal "Destan bu nasıl olabilir?" Diyerek başka bir konuya değindi. Başını iki yana salladı. "İmkansız hatta."

Destan da başını iki yana salladı. "İmkansız falan değil. Hiçbir şeyin kesin olmadığını defalarca kez belirtmiştim."

Efdal şaşkınca açtı gözlerini. "Ne yani Cihangir'in yapmış olabileceğine inanıyor musun?"

Feda abi "Ne saçmalıyorsunuz siz?" Diye araya girdi. "Benim kardeşim öyle bir şey yapmaz."

Destan derin bir nefes aldı ve sakince olayı özetledi.

Beha ilk defa lafa girerek "Cihangir'i görebilir miyiz?" Diye sordu. Destan "Normal şartlarda hayır…" demişti ki Efdal'in uyarıyla "Destan!" Deyişiyle gözlerini devirdi. Ve Efdal'i muhatap almadan Beha'yı yanıtladı.

"Çok kısa olması şartıyla görebilirsiniz."

Destan'ın yönlendirmesiyle nezarethaneye indik. Cihangir bizi gördüğünde hızla parmaklıklara yapışırken yüz ifadesi oldukça kötüydü.

"Abi! Allah aşkına bir şey yapın,ben kimseyi öldürmedim!"

Kimseden cevap beklemeden "Yengem…" diyerek Beliz'e yöneldi. "Azılı suçluların korkusu avukat yengem. Bir şey yap çıkar beni burdan."

Beliz onu geri çevirmedi. "Sakince anlat şu olayı önce sen. Nasıl girdi o ceset senin arabanın bagajına?"

Beliz soruyu Cihangir'e sormuştu ama benim şüpheli ve cevap arayan bakışlarım yanımdaki Beha'yı buldu. Beha ise asla bana bakmıyor yalnızca Cihangir'e bakıyordu.

Cihangir sıkıntıyla ofladı. "Anlatacak bir şey yok ki. Sabah okula gittim arabayla,gün içinde hiçbir yere çıkmadım. Akşam da eve gelirken çevirmeye takıldım. Bagajı bir açtılar…" Sustu.

Dilimin ucunu sertçe ısırarak yerimde kıpırdandım. "Arabanın anahtarına başka biri ulaşmış olabilir mi?"

Cihangir de benim gibi yerinde kıpırdanarak bana döndü. Yutkundu. "Güvenliğe vermiştim bir ara, arabayı çekmesi için."

Feda abi çatık kaşlarıyla Destan'a döndü. "Okulun kamera kayıtlarına baktınız mı?"

"Bakamadık, çünkü bir haftadır bozukmuş."

Feda abi alayla güldü. "Ve tüm bunlar tesadüf mü?"

"Tesadüf veya değil,aksi kanıtlanmadan Cihangir serbest kalmayacak."

Beliz yeniden ortamı yumuşatmak ister gibi araya girdi. "Parmak izi falan?"

Destan dudaklarını ıslattı. "Henüz sonuçlanmadı."

Efdal "Başkomiserle konuşmamız gerekiyor." Dedi, Destan'a yönelik. "Dosya kapandı,cesedi bulduk sayılır demiştin."

Destan hafiften sinirlenen ses tonuyla "Kesin değil de demiştim!" Diye karşılık verdi.

"Kesin değil dediğin cesedin başka bir yerden çıkması mıydı?"

"Hayır,katilin başka bir yerde unutmasıydı. Yabancısı olduğun konular değil aslında sende genelde unutursun."

Efdal dudaklarını aralamıştı ki Cihangir "Sonra mı flört etseniz." Diye araya girdi. "Önce beni kurtarsak falan."

Efdal "Sen hiç konuşma." Diye kızdı. "Ne diye veriyorsun tanımadığın adama arabanın anahtarını?"

"Nerden bileyim bagajıma ceset koyacağını?"

Feda abi de kızgınca söylendi. "Önündeki 15 sene detaylıca düşünürsün bu konu hakkında."

Cihangir'in beti benzi atarken "15 sene mi?" Dedi, dehşetle.

Destan sıkıntıyla ofladı. "Cihangir artık şu üzerindeki şoku atlatıp olayın ciddiyetinin farkına varır mısın?" Eliyle nezarethaneyi gösterdi. "Şu an burdasın çünkü katil zanlısısın."

"Niye bu kadar rahatsın?"

Efdal'in sorusuyla Cihangir "Çünkü kendimden eminim." Dedi. "Ben katil değilim."

Cümlesi biter bitmez içeriye bir polis memuru girdi ve elindeki kağıtları Destan'a uzattı. Destan bir şey demeden kağıtları incelemeye başlarken Efdal de teklifsizce yanına geçip bakmaya başladı.

Birkaç dakika bile sürmeyen sessizliğin ardından yutkunarak başını kaldırdı. "Cinayet silahının üzerindeki parmak iziyle Cihangir'in parmak izi uyuşmuş."

"Ama bir şey olmadı değil mi?"

Beha'nın hâlâ kendini savunuyor oluşuna derin bir nefes bıraktım. Tamam sonuçları kötü olmamıştı ve çok uzatmadan bu şakayı bitirmişti ama sırf bunun için o kadar prodüksiyon hazırlamış olmasıydı beni asıl şaşırtan. Beha'dan asla beklemezdim. Hele Destan'ı nasıl ikna ettiğiyle ilgili hiçbir fikrim yoktu.

En son parmak izlerinin uyuşmasıyla ve Cihangir'in gerçekten bayılacak gibi olmasıyla bu şakayı bitirmiş, Feda abinin yaratıcı küfürlerinin hedefi olmuştu. Cihangir ise şoktan çıkıp tepki veremeden ayrılmıştık.

Elimi bacağının üzerindeki eline koydum. "Tamam olmadı ama aşırıya kaçtığını kabul etmelisin. Bununla uğraşacağına karına sürpriz yapmak için uğraşabilirdin."

Ellerimizin yerlerini değiştirerek elimi sıkıca tuttu ve dudaklarını üzerine bastırdı. "Karım sürprizlerden hoşlanmıyor."

Kaşlarım çatıldı. Sürprizlerden hoşlanmayan ben değildim o'ydu. "Kim demiş?"

Güldü. Gözlerini yoldan ayırmadan "Bence hoşlanmıyorsun." Dedi. Hoşlanmıyor olsam bile inatçı kişiliğim 'evet hoşlanmıyorum' dememe izin vermezdi.

"Hiçte bile hoşlanıyorum."

"Hoşlanmıyorsun."

"Hoşlanıyorum."

"Hayır hoşlanmıyorsun."

Eline tırnaklarımı geçirdim hafif. "Takım olayına döndürme bunu da. Hoşlanıyorum ve Beşiktaşlıyım."

Kaşları çatıldı. "Hoşlan ama Galatasaraylısın." Kaşlarımı itirazla kaldırdığımda bir şey dememe izin vermedi. Bana kısa bir bakış atıp devam etti. "Ben sana bir adım geldim sende bana bir adım gel artık."

Başımı koltuğa yaslayarak ona yan profilden bakmaya devam ettim. "Dışardan hiç fanatik durmuyorsun."

"Sende de deli gibi tezahürat yapıp maç izleyecek tip var."

Başımı koltuktan kaldırdım ve şaşkınca "Şaka yapıyorsun?" Dedim. "Ne alaka?"

'bilmem' dercesine dudak büktü. "Asker olup senin kadar tatlı, süsüne düşkün bir kadın görmedim."

Gözlerimi devirerek elimi elinden çektim. "Diğer kadın askerleri özel hayatlarında görmediğin için olabilir mi? Askeriyede topuklu giyip,makyaj mı yapsınlar?"

Konuyu boşvererek boşta kalan elini kıpırdattı. "Niye çektin şimdi elini?"

Önüme dönerek nazlı nazlı omuz silktim. Elini yüzüme uzattı ve parmakları çenemi kavradı. "Şu tavırlara bak. Yaklaş hele, öpeyim bir."

Dudaklarım benden bağımsız kıvrılırken ona doğru dönmedim ama öpmesi için yanağımı uzatmaktan da geri durmadım.

Yanağımı sertçe öptü ve uzaklaşmama izin vermeden elimi tuttu. Temas bağımlısı desem kızar şimdi.

Derin bir nefesle kocaman gülümsedim.

💫

Banyodan çıkan Beha'yla bakışlarım ona kaydı. Elindeki küçük havluyla saçını kurularken gözlerim tekrar satırların arasında gezindi. Kendime çektiğim dizlerimle sırtımı yatak başlığına yaslamış kitap okuyordum.

İşi biten Beha elindeki havluyu kenardaki koltuğa atıp yatağa oturdu. Yan dönüp kitabın kapağına eğildi. İsmini okumaya çalışırken kapağı hafif kaldırdım.

Fransız Teğmenin Kadını

Okuduğu isimle kaşları havalanırken elimden kitabı aldı. Ayracı falan umursamdan kapatıp yanımdaki komodine koydu. "Bırak şimdi sen Fransız Teğmeni falan..."

Üzerimden çekilmeden ellerini belime koyarken ayaklarımı uzatmıştım. "Beha ya..."

Dudaklarını boynuma bastırdı. "Türk yüzbaşı var burda,hemde kocan."

Ellerimi saçlarına koyarken ofladım. "Oflama…" derken hâlâ boynumda olan başıyla dudaklarıma tenime sürtündü. "Öğrenci misin sürekli kitap okuyup duruyorsun?"

Gözlerini devirdim. Ellerimi yüzünün iki yanına koyup kaldırdım. "İçerdeki kitaplığı sen yaptırdın?"

Dudaklarını yanağıma bastırarak ellerimden kurtulmuş oldu. "Ben yokken canın sıkılmasın diye yaptırdım,ben varken beni unut diye değil."

Ellerini iki yanıma koyup üzerimde yükseldiğinde yeniden gözlerimi devirdim. "Ne abarttın Beha ya, alt tarafı yarım saat okudum."

Burnunu yanağıma sürterken çok umursamadı söylediğimi. "Demir'e benim şanslı olduğumla ilgili bir şeyler söylüyordun sen, ben tam anlayamadım da…" burnunun yerini dudakları aldı. "... anlatmak ister misin?"

Gülümser gibi oldum. Ama ciddi bir sesle "Olur." Dedim. "Kalk konuşalım, anlatayım."

Kaşları tenimde çatıldı. Başını hafif kaldırdığında göz göze geldik. "Beden dilinden bahsediyordum."

Ellerimi çıplak kollarından omuzlarına çıkarırken "Telefonunun çalmayacağına garanti veririsin anlatabilirim." Diye mırıldandım.

Çatık kaşları düzelmedi aksine daha da çatıldı. "Bazen aynı mesleği yapmıyormuşuz gibi hissediyorum." Başını iki yana salladı. "Aynı şeyi sen bana garanti edebilir misin?"

Başımı onaylar anlamda salladım. "Edebilirim." Neticede komutan oydu ve herhangi bir operasyon durumunda aranacak kişi de oydu. 

Bunu şu an fark etmiş olmalı ki bir an duraksadı. Bu tatlı hâline gülümseyip omzundaki ellerimi yanaklarına çıkarttım. Bir şey demeden dudaklarımı dudaklarına bastırdım.

(Yarım +18)

Biraz önceki konuyu çok umursamadan ortama hemen ayak uydurdu ve hâkimiyeti kendinde topladı.

Omuzlarındaki ellerimi boynuna sarıp istemsizce iyice kendime çektim. Ne kadar yakın olursak olalım yetmiyordu sanki.

Hamlemle iki yanıma yasladığı ellerinden birini çekip çıplak bacağımı kavradı. Dudaklarından kısa bir an ayrılarak titrek bir nefes aldım. Beha açmadığı gözleriyle yeniden alt dudağını dudaklarımın arasına yerleştirdi. Bacağımdaki eli bulunduğu yeri okşaya okşaya belime çıktı. Toparladığı geceliğimle sıcak eli çıplak belime ulaşmıştı.

Parmaklarım saçlarının arasında gezinirken Beha dudaklarımdan ayrıldı. Belimdeki elini boynuma çıkardı. Birkaç parmağının tersiyle boynumu okşarken derin bir nefes almıştı.

Dudaklarını dudaklarıma sürttü. Göğsüm heyecanla aldığım nefeslerle inip kalkıyor ve göğsüne çarpıyordu.

"Tüm gün bu anı beklediğimi söylesem naparsın?"

Hafif güldüm. Saçlarındaki elimin birini yanağına yasladım. Parmaklarım yanağını okşarken dudaklarımı çenesine bastırıp çektim.

Sadece o değil, ara ara bende bu hallerimizi düşünmüş ve beklemiştim.

"Ben söylesem sen naparsın?"

Boyun girintime yasladığı başını kaldırdı. Yeşil gözleri çok daha koyu bir renk alırken iki parmağı boynumdan göğsüme doğru indi.

"Naparım bilmiyorum da ne yapmam onu biliyorum."

Alt dudağıma sert bir öpücük bıraktı. Baş ve işaret parmağıyla geceliğimin üstünün ilk düğmesini açtı. Beklemeden ikinciye geçerken üst üste yutkundum.

"Napmazsın?"

Gülümsedi. Dudaklarında benim anlamlandıramadığım bir gülümseme oluşurken parmakları durmuyor, düğmeleri hiç teklemeden açmaya devam ediyordu.

Nihayet iki yana açılan üstümle parmakları üzerimden çekilmemiş, sütyenin açıkta bıraktığı göğsümde gezinmeye başlamıştı. Burnunu yanağıma sürttü. Kısık sesiyle mırıldandı.

"Bu geceyi ben bitti demeden bitirmem."

Korkmalıydım ya da belki bir parça tedirgin olmalıydım ama hissettiğim tek şey yabancısı olduğum hislerdi. Midemde garip şeyler oluyor, kasıklarım tatlı tatlı sızlıyordu.

İçime dolan heyecanla altında kıpırdandım. Ve istemsiz duraksadım. Bu an çok tanıdıktı. Daha öncesinde beni korkutan sertliği bu sefer hissettiğim heyecanı daha da artırmıştı.

Bu beklenmedik temasla sağ göğsümü sertçe avuçlamış, aynı sertlikle dudaklarıma kapanmıştı. Üzerime meyillendiği bu anda sertliği ikinci kez kasıklarıma çarpmıştı.

Beha boğuk bir inilti bırakırken bedenim olaya benden daha çabuk adapte olmuştu. Ayaklarımı saten çarşafta ileri geri sürttüm.

Dudaklarımdan ayrılan Beha göğsümü bırakmış ve oynattığım ayağımı çıplak bacağımdan sertçe kavramıştı. Kendince ayağımı sabitlerken çattığı kaşlarıyla "Rahat dur!" Diye çıkıştı.

Kaşlarım tıpkı onunki gibi çatıldı. Duramıyordum. Ben bile şaşırıyordum ama artık korkmadığım o sertliğini yeniden hissetmek istiyordum.

"Kolaysa sen dur!"

Kaşları düzeldi. Başını iki yana sallayarak "Değil." Diye itiraz ederken bacağımı serbest bırakmıştı.

Dudakları yeniden dudaklarımı esir aldı. Üzerimdeki geceliği çıkartmak isteyişine ayak uydurdum. Gecelik odanın bilmediğim bir köşesine savrulurken, ilerleyen dakikalarda onu ordan alırken muhtemelen fazlasıyla utanacaktım.

Saçlarında ve omzunda olan ellerimi göğsüne indirdim. Okşaya okşaya karnına inerken Beha hafif geri çekildi. Kapalı gözlerini açtığında göz göze geldik. Başını itirazla yana eğdi. İtirazına aldırmadan tırnaklarımı karın kaslarına sürtüğümde eliyle elimi tuttu. Parmaklarını parmaklarıma geçirip başımın yanında sabitledi.

Eğilip önce boynumu daha sonra iki göğsümün ortasını öptü. "Seni benim dokunuşlarıma alıştıracağız." Boştaki eli bacağımı okşadı. "Sen bana alışmadan beni sana alıştırma."

'Bana ne' dercesine omuz silktim ve boştaki elimi tekrardan sert kaslarına götürdüm. Bedeni kasılırken gözleri kısılmış, başı yeniden 'yapma' der gibi omzuna eğilmişti.

Başımı yastıktan hafif kaldırarak dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Ne kadar itiraz etmiş olsa da beklemeden karşılık verişiyle dudaklarının üzerine gülümsedim. Sanırım ne olursa olsun bana dayanamıyor oluşunu seviyordum.

Tuttuğu elimi bıraktı ve sıcak eli çıplak belime dokundu. Parmakları yavaş yavaş sütyen kopçamın sınırında gezinirken tırnaklarımı istemsizce karnına bastırdım.

Dişlerini sertçe alt dudağıma geçirerek ayrıldı. Nefes nefese gözlerimi açtığımda tahmin ettiğim gibi kızgınca bakıyordu.

"Tehlikeli şeyler yapıyorsun…" kaşlarını kaldırarak kısık ama etkili bir sesle "Yapma." Diye devam etti.

Gülümsedim. İki elimi birden göğsüne sürte sürte omuzlarına çıkarırken "Ama hayatım…" diye mırıldandım. Dudaklarımı dudağının kenarına bastırıp çektim. "Bu iyi bir şey değil mi?"

Neticede onun benden etkilendiği kadar bende ondan etkileniyordum ve bunun onu kızdırması değil sevindirmesi gerekiyordu. Allah'ım bu adam neden bu kadar tersineydi?

Aldığı nefesi dudaklarımın üzerine bırakırken "İyi bir şey!" Diye huysuzca söylendi. Ama ses tonu tam tersini haykırıyor gibiydi.

Yeniden dudağının kenarını öptüm. Fısıltıyla "Sorun yok o zaman?" Dedim.

Omuzlarındaki ellerim masaj yaparcasına bulunduğu yerde hareketlenirken sol ayağımı yatakta ileri geri hareket ettirmekten kendimi alamıyordum.

Gözlerini kapattı. Eğilip alnını alnıma yasladı. İki parmağı sütyen kopçamın altına girdi ve uçlarıyla daireler çizmeye başladı.

"Sorun…yok." Zorlana zorlana kurduğu cümlenin ardından tek eliyle yine sertçe sol bacağımı kavradı. "Yavrum en azından şu bacağını sabit tut!"

Titrek bir nefes alıp verdim. Hafiften çatılan kaşlarımla "Sen ellerini sabit tutabiliyor musun?" Diye sordum.

Yükselen sesiyle "Tutuyorum!" Dedi. "Tutmasam anlarsın merak etme!"

Üzerime bir anda dinginlik ve huzur çökerken gülümsedim. Elimin biriyle ensesini okşadım. "Tutma bitanem…" Aralık dudaklarına ufak bir öpücük bıraktım. "Tutma canım kocam."

Cümlem biter bitmez sırtımdaki parmakları kopçayı açtığında gözlerim irice açıldı. Yalnızca işaret ve orta parmağıyla nasıl açmıştı onu? Şaşkınca "Oha." Deyişimle dudakları kıvrıldı.

"Şş,oha falan yok."

Kaşlarım çatıldı. Omzunu hafif sıktım. "Nerden geliyor bu el becerisi Beha Bey?"

Sırtımdaki elini çekti. Yüzündeki gülümsemeyle sağ askıyı indirirken iyice hızlanan kalbimi göz ardı etmeye çalıştım. İndirdiği askıyla eğilip omzumu öptü.

Başını kaldırmadan "Allah vergisi desem inanır mısın?" Diye mırıldanışıyla yutkundum. Omzuma,biraz da göğüslerime çarpan nefesi düzgün düşünmeme engel oluyordu. İnanır mıydım?

"Şu durumda inanmayı tercih ederim."

Tatlı tatlı güldü. Omzumdaki dudaklarını bir kez daha aynı yere bastırıp boynuma yöneldi. Diğer askıyı da indirirken burnunu çenemin altına sürttü.

"Benim üzerim çıplak, şartları eşitlemeliyiz."

Tamam buraya kadar rahat ilerlemiştik ama hazır mıydım? Beni tamamen-sadece üstüm bile olsa-çıplak görmesine hazır mıydım?

Üst üste yutkunarak "Bakmayacaksın ama." Diye mırıldandım. Biraz önce yükselen sesime inat şimdi kedi gibi çıkmıştı sesim.

Başını boynumdan kaldırdı. Kaşları havalandı. "Ee ne anladım ben bu işten?" Kaşla göz arasında eğilip dudaklarını açıkta kalan göğsüme bastırdı. "Görmeyeceksem napacağız çıkarıp?"

Sızlanırcasına "Bu kadar açık olmak zorunda mısın?" Dediğimde kısık sesle güldü.

"Noldu karıcım?" Dedi, tatlı tatlı. "Biraz önce pek bir cesaretliydin."

"Sadece senin kadar arsız değilim." Diyerek üste çıkmaya çalıştım. "Kimsenin önünde çıplak kalma-"

Sözlerimi kesen dudakları oldu. Alt dudağımı ısırarak öperken çok uzatmadan geri çekildi. Kaşları alıştığım üzere çatıktı. "Böylesine güzel bir anda saçma sapan şeyler söyleyip tansiyonumla oynamazsan memnun olurum."

Bakışlarımı gözlerinden kaçırdım. Ama bakacak bir yer bulamayıp yeniden yeşillerine döndüm. "Alışmaya çalışıyorum."

Gülümsedi. Eğilip çenemi öptü. "İstemediğin bir şey olmayacak bunu biliyorsun." Dudaklarını sürte sürte dudaklarıma çıkardı ama öpmeden öylece durdu. "Şimdi söyle,devam edelim istiyor musun istemiyor musun?"

Cevabı açıktı hemde çok açıktı. Benden önce bedenim cevap veriyor devam etmek için kıvranıyordu.

"İstiyorum."

Cevabımdan sonra dudakları beklemeden dudaklarımı esir aldı. Hırsla beni öperken sütyenimin tam ortasından tuttu. Parmakları iki göğsümün arasına değerken beklemeden çekiştirdi. Kollarımı refleksle kaldırırken üst bedenimdeki son parça da çıkıp gitmişti.

Sağ eli beklemeden bu sefer hiçbir engel olmadan göğsümü kavradı. Aldığım nefes boğazımda takılı kalırken dudaklarından ayrıldım. Midemde garip olaylar oluyordu. Kalbim tekliyor,elim ayağım soğuk soğuk terliyordu. Sağ göğsümü birkaç kez sıkıp bıraktıktan sonra dirseklerini belimin hizasına yaslayıp bacaklarımın arasında geriye kaydı.

Ne yaptığını anlamaya çalışırken göğsüme kapanan dudaklarıyla "Beha!" Diye sızlandım. Başım yastıkta geriye kayarken ellerimi saçlarına koydum.

Biraz önce hissettiklerim şu an hissettiklerimin yanından bile geçemezken bu Beha'ya yetmemiş olmalı ki boşta kalan göğsümü de sertçe kavradı. Onu avcunda yoğururken diğer göğüs ucunda hissettiğim dişleriyle kısık sesle inledim. Belki on belki on beş dakika belki de daha fazla bir süre altında kıvrandım.

En sonunda dayanamayıp yeniden "Beha!" Diye inlediğimde çok umursamadan, göğsümden de ayrılmadan "Hmm?" Diye mırıldandı.

Ensesini okşadım. "Eşitliği bozuyorsun."

Dudakları göğüs ucumdan ayrıldı ama araya mesafe sokmadı. Diğer göğsümü yoğuran eli asla durmazken aldığım nefesler bana yetmiyordu. Koca oda dar gelmeye başlarken Beha'nın üzerimde gezinen gözleriyle bakışlarımı ondan kaçırdım.

"Bozulan en güzel eşitlik diyebilir miyiz?"

İstemeden güldüm. Saçları parmaklarımın arasından kayıp giderek beni oyalıyordu. Başımı tekrar Beha'ya çevirdim. Bakışları göğüslerimde geziniyor, öylece duruyordu.

Hafiften çatılan kaşlarımla yutkundum. Saçlarındaki elimin birini alıp yanağına koydum. Başını kaldırdım. Göz göze geldik. "Neye bakıyorsun öyle?"

Güldü. Üzerime doğru meyillendi. Yeni bir öpüşmeyi başlatırken büktüğüm dizimi bedenime yasladım. Birkaç dakika sonra dudaklarımdan ayrıldı. Göğsümü yoğuran eli yavaşlamış, parmak uçları göğüs ucumla oynamaya başlamıştı.

"Karıma bakıyorum,bir mahsuru mu var?"

Başımı iki yana salladım. "Bir mahsuru yok da…"

Zaten çoktan göğüslerime kaymış olan bakışlarıyla "Güzel." Diye mırıldandı.

Titrek bir nefes alıp verdim. "Yok dedik diye abartma sende." Yeniden yanaklarını tutup başını kaldırdım. "Gözlerime bak."

"Gözlerine hep bakıyorum. Bırak tadını çıkarayım."

Yanağındaki elimle yanağına hafif vurdum. "Ya utanıyorum utanıyorum! Biraz suyuma gitsen nolur? Neyine bakıyorsun sanki dikkatli dikkatli?"

Dudaklarından gür bir kahkaha dökülürken ellerini başımın iki yanına yaslayarak üzerimde yükseldi. Alnıma sıkı bir öpücük bırakıp geri çekildiğinde yeniden göz göze geldik. Kızarma huyum hiç yoktu ama yanaklarım cayır cayır yanıyordu.

"Göründüğünden daha büyükler ona bakıyordum."

Kaşlarım çatılacak gibi olsa da çatılmadı. Başka yerlere kayan aklımla dudaklarımı ikinci kez ıslattım. İyi bir şey mi söylemişti?

Başımı omzuma doğru eğdim. "Beğendin mi?" İlk önce gözleri şaşkınca açıldı. Ardından tekrar bir kahkaha attı. Gözlerimi sıkıca kapatarak dilimin ucunu ısırdım. Yalnızca beynimin düşünce akışında kaybolup gitmesi gereken bir cümleydi.

Eğilip yanağımı öperken "İyi ki utanıyorsun bitanem…" dedi. "Utanmadığın anları sabırsızlıkla bekliyor olacağım."

Dudaklarımı itirazla aralamıştım ki duyduğumuz sesle geri kapatmak zorunda kaldım. Hayır hayır telefon çalmamıştı. Zil çalmıştı. Gecenin bir yarısı,kimseyi tanımadığımız bir yerde evimizin zili ilk defa çalmıştı.

(-18)

Beha'nın omuzlarına kayan ellerimi kendime çekerken kaşlarım merakla havalanmıştı. Beha başını iki yana salladı. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Dudaklarıma kapanmadan hemen önce mırıldandı. "O hatayı bir kere yaparım."

Hafifçe göğsünden ittim. Bu sefer farklıydı ama çalan telefon değildi,zildi. Kim gelmişti ki bu saatte?

Dudaklarımız ayrıldığı için huysuzlanan kocama gözlerimi devirdim. "Beha kalkar mısın, kim gelecek ki bu saatte?"

Kaşlarını itirazla kaldırıp indirdi. "Çalar çalar gider boşver."

Dudakları yeniden dudaklarıma dokunmuştu ki zil bir kez daha çaldı. Beha sinirli bir soluk aldı. "Telefon çalmasa zil çalıyor biz nasıl ilerleyeceğiz böyle?"

Hafif güldüm. "Üst üste geldi sadece. Hep böyle olacak değil ya."

Başını geriye atarak sesli bir şekilde ofladı. Gözümün önüne serilen adem elmasına ufak bir öpücük bıraktım.

"Bugün epey ilerlediğimizi kabul etmelisin."

Bir şey demeden üzerimden kalktı. Dolaptan aldığı bir tişörtü üzerine geçirirken bende yerimde doğruldum. Üzerimin çıplaklığı çok kısa bir an kötü hissettirirken Beha çoktan kapıyı çarparak odadan çıkmıştı.

O çıkar çıkmaz bende yataktan kalkarak yerdeki geceliğimin üstünü alarak üzerime geçirdim. Başka bir köşedeki sütyenimi de yutkunarak alıp banyoya bıraktım.

Geri odaya dönmeden önce aynada göz göze geldiğim kendimle derin bir nefes alıp verdim. Biraz önceyi düşünmekten özellikle kaçındım. Olması gereken olmuştu. Madem akışına bırakıyordum, düşüncelerimi de bırakacaktım.

Önce banyodan daha sonra da odadan çıktım. Merdivenleri merakla inerken yabancı olduğum bir sesin mahcupça "Kusura bakmayın tekrar rahatsız ettim bu saatte." Deyişini duyabiliyordum.

"Önemli değil birader sen kusura bakma."

Beha'nın aksini haykıran ses tonuyla dudaklarımı birbirine bastırarak merdivenin son basamağında durdum. Tanımadığım adam görüş açımdan çıkarken Beha kapıyı tam olarak kapatmadan vestiyere bıraktığı arabanın anahtarını aldı.

Bana kısa bir bakış atıp yeniden kapının kolunu tuttu. "Çık güzelim sen, arabayı çekip geliyorum."

Defalarca kez duyduğum 'güzelim' kelimesini sanki ilk kez duyuyormuş gibi aptal aptal sırıtarak çıktım odaya.

Yatağa girdim. Yorganı da üzerime çekerken yarı oturur pozisyonda Beha'yı beklemeye başladım. Çok fazla bir zaman olmamıştı ki bütün endamıyla odaya girdi.

Üzerindeki tişörtü çıkarıp koltuğa attı. Ardından ışığı kapatıp beklemeden yanıma uzanırken sessizce göğsüne doğru sokuldum. Elleri bedenimi sıkıca sardığında "Nolmuş?" Diye mırıldandım.

"Önemli bir şey değil."

Daha fazla bir şey sormadım. Arabayla ilgili bir şeydi ve açıkçası şu an çokta umrumda değildi. Dudaklarını saçlarıma bastırıp çekti. "Bakmasak da olurmuş."

Güldüm. "Konu her ne olursa olsun senin için önemli olmayacaktı değil mi?"

İtirazla dilini şaklattı. "Hiçbir şey karımdan ve içinde bulunduğumuz andan daha önemli olamaz."

Gülümsedim. Yanağımı göğsüne sürttüm. Sessiz kalışımla burnunu saçlarıma dokundurup derin bir nefes aldı.

"Sorduğun sorunun cevabını verememiştim."

Kısa bir an ne sorusu diye düşündüm ama son andaki rezilliğim aklıma gelince beline sardığım elimle hafif karnına vurdum. "Susar mısın?"

Alnımı öptü. Bir elini arkamdan belime sarmışken diğeri önümden kolumun üzerindeydi. Kolumdaki elini kendine çekerken bile isteye göğüslerime dokunmuş ve oyalanmıştı. Kısık sesle "Çok beğendim." Diye mırıldandı. "Yeniden görmek,dokunmak ve dudaklar-"

Çattığım kaşlarımla kollarından çıkıp ona sırtımı dönerken dirseğimi karnına geçirmiştim. Kesilen sözüyle sinirlenmek yerine güldü.

Kolları bu sefer arkamdan bedenime dolanırken dudakları sertçe yanağıma inmişti. "Pardon sen utanıyordun en son."

Kollarında rahatsızca kıpırdandım. Aksi bir sesle "Dalga mı geçiyorsun?" Diye sordum. Kesinlikle dalga geçiyor olmalıydı.

Beni iyice kendine çekerken "Ne haddime karıcım." Dedi. "Senin dediğini diyorum."

"Beha…" diye sızlandığımda güldü. "Tamam tamam sustum. Çenemin kenarını öptü. "İyi geceler bitanem."

Her şey tek lafıyla uçup giderken huzurla gülümsedim. "İyi geceler hayatım."

💫

Aynanın karşısında üzerimdeki kazağı düzeltirken kararsızlıkla yanaklarımı şişirdim. Aynadaki görüntüm çok hoşuma gitmişti ve değiştirmek istemiyordum. Çıkışta kızlarla buluşacaktık bu yüzden askeriyeye giderken giymeyeceğim bir etek giymiştim.

Memnun bir tavırla gülümseyip aynadan kendime öpücük attıktan sonra sabırla arkamı döndüm. Hâlâ yataktan kalkmamış olan kocama doğru ilerledim.


Belinin hizasında yatağa otururken elimi çıplak sırtına bıraktım. "Beha,hadi hayatım. Geç kalacağız."

Yanağını yastığa sürttü ama gözlerini açmadı. "Kalmayız."

Gözlerimi devirdim. "Kalacağız. Ben hazırlandım bile hadi."

Beni asla takmadı, hiçbir şekilde kıpırdamadı. Sırtına bıraktığım elimi ileri geri oynatırken kasılan bedeniyle gülümsedim. Elimi çekmeden eğilip yanağını öptüm. Dudakları kıvrıldı.

Gözleri açılırken yerimde doğruldum. Gözleri açılır açılmaz kaşları çatıldı. Derin bir nefesle geri kapatırken "O üzerindeki etek mi?" Deyişiyle dudaklarımı birbirine bastırdım. Kafasını bile çevirmemişti ama çıplak dizlerimi görmüş olmalıydı.

Sırtını okşamaya devam ederken "Evet etek." Diye cevapladım.

Ters bir sesle "Kimden izin aldın?" Diye soruşuyla kaşlarım çatıldı.

"Pardon ne izni?"

Gözleri açıldı. Başını yastıktan hafif kaldırdığında elim hâlâ sırtındaydı. Dirseklerinden destek alarak bedenini de dikleştirdi.

"Bu etekle işe gidiyor olamayacağına göre işe gitmemek için kimden izin aldın? Bana bir şey imzalatmadın da?"

Bahsettiği şeyin benim anladığım türden bir izin olmadığını anlayınca kaşlarım düzeldi.

"Kimseden izin almadım çünkü işe gidiyorum." Kaşlarımı imayla kaldırdım. "Hatta gidiyoruz, eğer kalkarsan."

Yatakta tamamen bana dönüp oturur pozisyona gelince elimi üzerinden çekmek zorunda kaldım.

"500 erkeğin olduğu bir yerde çalıştığının farkında mısın?"

Gözlerimi devirdim. "İki gün karışmasan üçüncü gün karışıyorsun."

Triple ayağa kalkmak üzereyken elleri ellerimi yakaladı ve engel oldu. Arsız gözleri üzerimi süzerken elimin birini bıraktı ve elini belime sardı. Tek hamleyle bedenlerimizi birbirine yaslarken yutkunarak başımı iki yana salladım.
Sırası değildi.

"Çok güzel olmuşsun yine, nasıl karışmayayım?"

İltifatı bile bir değişikti.

"Tamam teşekkür ederim ama geç kalıyoruz, ciddiye alır mısın?"

Dilini şaklatarak başını iki yana salladı. "Günaydın öpücüğü almadan kalkmam."

Belimdeki elini iterek hızla ayağa kalktım. Eteğimi düzeltirken birkaç adım da geriledim. "Arabada öpeceğim hadi."

Dudaklarında çapkın bir gülümseme oluşurken zaten üzeriden kaymış olan yorganı iyice açtı. Yataktan kalktı. Üzerime üzerime gelmesiyle yeniden birkaç adım geriledim ama bu onu etkilemedi.

Ben ne olduğunu anlayamadan eğilip yanağımı öptü. Geri çekilirken "Araba fantezisi diyorsun, olur bana uyar." Demişti.

Gözlerim hayretle açılırken dudaklarım birkaç kere açılıp kapandı. Beha bu hâlime ufak bir kahkaha attığında sinirle ona doğru döndüm. Ayağına vurmak için hareketlenmiştim ki benden önce davranarak hızla banyoya girdi.

Arkasından "Ben sana artık hiçbir şey demiyorum!" Diye bağırdığımda karşılık olarak "Bende seni yavrum!" Diye bağırmıştı.

💫

Cebimdeki odamın anahtarını çıkarırken binadan içeriye girmiştik. Ve açık olmak gerekirse ne kadar kızmış olsam da onu öpeceğim anı beklemiştim. Fakat o an bir türlü gelmemişti. Çünkü Beha arabaya bindiğinden beri çattığı kaşlarıyla telefonuyla ilgileniyordu.

İçeriye girer girmez karşılaştığım karmaşa konunun bununla ilgili olabileceğini düşündürmüştü.

Bu saatlerde hep kalabalık olurdu ama her zamankinden farklı bir karışıklık vardı. Askerler sürekli bir yerlere gidip geliyor,bir yerlerde açılıp kapanan kapıların sesleri geliyordu.

Yarbayın postası koşar adımlarla yanımıza ulaştığında adımlarımız durmuştu. Verdiği tekmille Beha'nın bakışları onu buldu.

"Hakan komutan,acil harekât odasına çağırıyor!"

Beha elindeki telefonu kapatırken kaşları biraz daha çatılmıştı. Komutan postasının önünden birkaç adım atmadan önce bana hitaben "Timi topla!" Demişti.

Onlar yanımdan uzaklaşırken kaşlarım çatıldı. Neler oluyordu? Hızlı adımlarla odama yönelmişken elindeki dosyalarla koridorun sonuna giden Efken'i kolundan tutarak durdurdum.

"Noluyor Efken? Nöbetçi değil miydin sen dün?"

Birkaç saniye sessiz kaldı. Birbirine bastırdığı dudaklarıyla yanak kasları oynamıştı. Başını iki yana sallarken "Çok fena komutanım." Diye mırıldandı. "12 şehidimiz var,ikisi bizden. Gökhan yüzbaşının timinden."

12 şehit…

12 ocak…

12 aile…

Yutkunamadım. Boğazıma oturan yumru kalbimi de boğazımı da tıkadı. Birkaç saniye kendime izin verdikten sonra soğukkanlılıkla "Gökhan yüzbaşı nerde?" Diye sorabildim.

Ne hissediyordu, napıyordu? Kendimi yerine koyamıyor, bencilce ama koymakta istemiyordum.

"Henüz dönmediler."

Yeniden Efken'e odaklandım. Anlatmaya devam etti. "Tim kayıp,Hakan yarbay çıldırdı."

Boğazımı temizledim ya da boş bir çabayla temizlemeye çalıştım.

Sormak ve öğrenmek istediğim çok fazla şey vardı ama önceliğimiz başkaydı. "Beha harekat odasında bekliyor,oyalanmayalım."

Başıyla onayladı. "Ben bizimkileri alırım." Bir şey demeden odama girdim. Aceleyle üzerimi değiştirdim.

En fazla beş dakika sonra hareket odasının önünde Beha hariç tüm tim toplandığımızda hepimizin aynı anda derin bir nefes aldığını hissettim. Bu odaya girdiğimizde neler duyacaktık bilmiyorduk ama ne duyarsak duyalım çok kötü olduğunu biliyorduk.

Kapının kenarındaki sisteme parmak izimi okuttum. Camdan olan ama camdan daha dayanıklı olduğunu bildiğim kapı iki yana açıldı. İçeriye girdik.

Hakan Yarbay elindeki telefonla kapalı projeksiyonun önünde dikiliyordu. Beha ise birden fazla bilgisayarın başında oturan iki askerin arkasında durmuş karmaşık ekranı izliyordu.

Kapı sesiyle bakışları bize döndü. Üzerini değiştirmişti. Yeşil gözleri öfkeyle parlarken dik duruşunu hepimize bulaştırdı. Zaten dik olan omuzlarımız komutanımızı görünce daha da dikleşti.

Bir şey söylemedi ama gözleriyle bize verdiği komutu hepimiz anladık. Hep aynı sırayla yerleştiğimiz koltukların önünde oturmadan bekledik.

Birkaç dakika geçmeden Hakan Yarbay arkasını dönmüş ve bize bakmadan "Oturun!" Dedikten sonra kendi yerine yönelmişti.

Arkamızdaki sandalyelere çöktük. Yarbay elini sertçe masaya vurduğunda içinde patlayan öfkesini tahmin edebiliyordum. Bakışlarını üzerimize dikerek Efken'in anlattıklarını tekrarladı. Sakinleşmek için ufak bir ara verdiğinde yerimde kıpırdandım.

Karşımda oturan Beha'nın bakışları beni bulmuştu. Kısa bir an göz göze geldik. Kaşlarını çok hafif kaldırıp indirdiğinde beni bu kadar net ve kolay okuyabiliyor olması bazı anlarda sinirimi bozuyordu.

Gözlerimi ondan çekerek "Komutanım?" Diye seslendim. Yarbay başını sallayarak devam etmemi belirtti. Yutkunarak olduğum yerde daha da dikleştim.

"Kaybolduklarından emin miyiz?"

Kaşları çatıldı. "Ne demek istiyorsun Üsteğmen!"

Sessiz bir nefes alıp verdim. Biliyordu, ne demek istediğimi eminim ki haberi aldığından beri biliyordu ama onun da yapamadığı, gücünün yetmediği şeyler vardı.

Yine de istediğini geri çevirmeden açık açık söyledim. "Geri dön emri almamak için telsizlerini kapatmış olabilirler."

2 şehitleri vardı ve bir şeyleri öylece kabullenip dönmeleri ihtimal dahilinde bile değildi. Yarbayın kaşları çatıldı. İki elini birden masaya yaslarken oturmayı hâlâ reddediyordu.

"Sizin işiniz intikam değil Üsteğmen!"

Konumuz bu değildi.

Tim araya girmeden bizi dinlerken Beha'nın kendini sıktığını biliyordum. Ama bana o kadar kontrollü olmamı tembihledikten sonra kendi kontrolünü kaybetmezdi, onu da biliyordum.

"Haklısınız komutanım." Diyerek onayladım. "İntikam almayı sevmeyiz ama ödeşmek adettendir."

Hemen sol tarafımda oturan Ferman'ın sesli bir şekilde nefes aldığını duydum. Alttan ayağıma uyarı mahiyetinde vuranın Beha olduğunu çok iyi biliyordum.

Yarbayın söyleyeceği şey her neyse söyleyemeden bilgisayarın başında oturan askerlerden biri "Komutanım…" diye araya girdi. Kulağındaki kulaklığı çıkarıp boynuna asmıştı.

"Söyle!"

"Hiçbir şekilde sinyal yok. Sinyalin kaybolduğu yeri de tespit edemiyoruz. Hiç var olmamış gibiler."

Hakan yarbay başını geriye atarak gözlerini kapattı. Bir şeyler mi düşünüyordu yoksa sakinleşmek için yaptığı bir hamle miydi bilmiyorum.

Ferman yerinde kıpırdandığında bakışlarım ona döndü. Arkasına rahatça yaslanmıştı. Dudaklarında belli belirsiz bir tebessüm vardı.
Ayağına hafif vurarak dikkatini kendime çektim.
Göz kırparak başımı salladığımda omuz silkerek önüne döndü.

"2 saat daha bekleyelim." Diyen komutan gözlerini kısaca üzerimizde gezdirmişti. "Duruma göre yeniden konuşuruz. Şu an herhangi bir operasyona izin veremem."

"Neden istihbaratla iletişime geçmiyoruz? Yerlerini daha kolay tespit edebiliriz."

Bülent'in son derece mantıklı teorisiyle bakışlarımız komutanı buldu. Derin bir nefes alıp veren Yarbay "Olmaz." Dedi. "İkinci bir emre kadar istihbaratla iletişim sağlanmayacak."

Korkut "Ama-" diye araya girmişti ki elini kaldırarak susturdu. "Detayları yüzbaşı anlatır." Yerinde doğruldu. Gözlerini gözlerime sabitledi. "İçtimaya katılmana gerek yok,timi bırakma."

Normal bir zaman olsa muhtemelen buna çok sevinirdim ama şu an içimden gelmiyordu. "Emredersiniz komutanım!"

Bilgisayarın başındaki iki askere işaret verdi,bize de "Kolay gelsin." Diyerek odadan ayrıldı.

Yarbay ve askerler odadan çıkar çıkmaz hepimiz yerimizde toplanarak Beha'ya yöneldik. Meraklı gözlerle komutanın bahsettiği detayları duymayı bekledik.

Beha elindeki kalemi çevirmeyi bırakıp masaya koydu. Yerinde doğrulup dirseklerini de masaya yasladı.

"İstihbarattan gelen bilgilerden dolayı 12 şehit verdik."

Kaşlarım çatıldı ki bu tepkiyi veren yalnızca ben değildim. Ferman "Nasıl yani?" Diye sordu,ciddi bir sesle. "İstihbarat yanlış bilgi mi vermiş?"

Sanırım en kibar tabir buydu.

Beha sıkıntıyla başını salladı. "Öyle görünüyor ama hiçbir şey net değil henüz. Sadece tedbir."

"Gökhan yüzbaşı ve timi nolacak?"

Korkut'un sorusuyla Beha kısa bir an bana baktı. "Kaybolduklarını düşünmüyorum."

Dudaklarımı birbirine bastırarak bakışlarımı masanın üzerinde gezdirdim. Benim gibi düşünüyordu ama bunu dile getirdiğim için uyarı yemiştim.

"Kaldı ki Yarbay da öyle düşünmüyor. Dediği gibi 2 saat daha bekleyelim,bir haber çıkmazsa bakarız sonrasına."

Gözlerini yeniden üzerimize çevirdi. "Her ihtimale karşı hazırlığınızı yapın, eksikleri tamamlayın."

Bizden bir cevap beklemeden ayağa kalktı. Onun kalkışıyla bizde ayaklandığımızda "Gidin kahvaltınızı yapın." Diye devam etti. "Serbestsiniz ama aradığımda gözümün önünde olun."

"Emredersiniz komutanım!"

Sırayla odadan çıkarken tek istediğim Gökhan yüzbaşı ve timin geri kalanını sağ salim bulmaktı.

💫

Operasyon yazmayı özlediğimi fark ettim inşallah diğer bölümde güzel bir operasyon sahnesi okuyacağız 💙💙

Aşağıya fotoğraflı bir spoi bırakıyorum artık siz ne anlarsınız o sjxjskkakaksk


Kendinize iyi bakın görüşmek üzere 😘

Continue Reading

You'll Also Like

283K 15.3K 41
Siz: Selamünaleyküm beyefendi Hayırlı Doktor Kısmet: Aleykümselam, kimsiniz? Siz: Teravihte annenizin numaranızı verip, doktor oğlum diye övdüğü kişi...
22.1K 781 27
bu sefer karışan bebekler bir değil ikiyse ikizler doğum da karıştıysa ? merak ediyorsan ikizlerin eğlenceli mizah dolu maceralarını okumak istiyor...
572K 14.6K 15
24/03/2024 tarihinde düzenlenmiştir! "Dedim işte, sen babamızın yüzde 99,9 kızısın." Allah aşkına bu telefonda söylenir miydi? Tamam söyle diyen bend...
449K 4.8K 30
"Bu saatten sonra yer mekan fark etmez yüzbaşım." Yetişkin içerik !