CÜRETKAR ~ SONSUZU YAŞAMAK |...

By yasveyuk

588K 17.7K 5.3K

Gözlerim bağlı, göğüslerim onun gözleri önüne serili öylece uzanıyordum. Isırmaktan kan kırmızısını aratmaya... More

BAŞLAMADAN ÖNCE
~CÜRETKÂR~
1. Bölüm: ''DÜNYA'NIN MERKEZİNE BİLET''
2. Bölüm: ''RİNG''
3. Bölüm: ''ELENDES'İN MİRASI"
4. Bölüm: ''TEHLİKELİ BİR KADIN''
5. Bölüm: ''ZARF''
6. Bölüm: "EV"
7. Bölüm: "BANT"
8. Bölüm: "TUTKU VE ÖFKE"
9. Bölüm: ''DOKUNUŞ''
10. Bölüm: ''İSTEK''
11. Bölüm: ''YATAK''
12. Bölüm: ''ZİYARET''
13. Bölüm: "HEDİYE"
14. Bölüm:"SENİ İSTİYORUM"
15. Bölüm:"SINIRLAR VE İHLALLER"
16. Bölüm: ''KABUS''
17. Bölüm: "KALP VE ZİHİN"
18. Bölüm: "KORKUNUN SAHİBİ"
19. Bölüm: "PLAN"
20. Bölüm: "GÜVEN OYUNU"
21. Bölüm: "KUCAĞIMA OTUR"
22. Bölüm: "TENDEKİ KEŞİFLER"
23. Bölüm: "ÇİÇEKLER VE ZEHİRLER"
24. BÖLÜM:"ONUNLA BİR GECE"
25. BÖLÜM:"TUTKUNUN NABZI"
26. BÖLÜM: "GEÇMİŞİN YALANI"
27. BÖLÜM:"YILAN DÖVMESİ"
28. BÖLÜM: "KRALLAR VE BAHİSLER"
29. BÖLÜM: ''İN''
30. BÖLÜM: "AİDİYET"
31. BÖLÜM: "ARALIK DUDAKLAR, KAPALI GÖZLER VE İNİLTİLER"
32. BÖLÜM:"RİNG'İN ÖTEKİ YÜZÜ"
33. BÖLÜM: ''TESLİMİYET''
34. BÖLÜM: "DUDAĞA FISILDANAN DİLEK"
35. BÖLÜM: "SONSUZ SIFIR"
36. BÖLÜM:"GERÇEKLERİN RULETİ"
37. BÖLÜM: "GÜNAHIN KENDİSİ"
38. BÖLÜM: "FEDA EDİLENLER"
39. BÖLÜM: "DUVAR"
40. BÖLÜM:"VALOR'UN MESAJI"
41. BÖLÜM: ''ZENBAR'IN KRALLIĞI''
42. BÖLÜM: ''HİLEKAR DOKUNUŞLAR''
43. BÖLÜM: ''GERÇEKLİK YANILGISI''
44. BÖLÜM: ''SENİ GERİ ALACAĞIM''
45. BÖLÜM: ''ZAMANI AŞAN ÖPÜCÜK''
46. BÖLÜM: "KAOSUN DÜZENİ"
47. BÖLÜM: ''YAŞAYAN ÖLÜ''
48. BÖLÜM: "İHANETİN İZİ"
49. BÖLÜM: ''SAHTE ZAMAN''
50. BÖLÜM: ''KEDİ VE FARE''
51. Bölüm: "YALANIN YANIK YÜZÜ"
52. BÖLÜM: ''ŞİŞE ÇEVİRMECE''
53. BÖLÜM:''GÖLGE''
54. BÖLÜM: ''MEZARDA BİR NEFES''
55. BÖLÜM:''İYİLİĞİN VE KÖTÜLÜĞÜN SAHİBİ''
56. BÖLÜM: ''BÜYÜK MAÇ''
58. BÖLÜM:''ZİRVE''
59. BÖLÜM: ''KAPAN, KANAN''
60. Bölüm:''AKIL VE YALAN''
61. Bölüm: ''KELEBEK ETKİSİ''

57. BÖLÜM: ''ŞEREFE SEVGİLİM''

1.6K 105 86
By yasveyuk

Beni Wattpad üzerinden takip etmeyi unutmayın❤️

Yorumlarınız lütfen sadece harften oluşmasın, ben düşüncelerinizi okumak, sizinle yorumlarda sohbet etmek istiyorum. Lütfen bu hususa dikkat edelimm..

Sınır 75 OY 75 YORUM

İyi okumalaaaar, bölüm sonundaki sorularda görüşelim <3

Kazanan kazanır,

İki kelime, basit bir cümle lakin birçok tekerlemeden daha karmaşık, belki de daha açık.

Raundlar geçti. Kan her yerdeydi. Arenanın tatlı-sert zemininde, Zenbar'ın yüzünde, Valor'un ağzında, kollarında... Kazanan mı kazanıyordu yoksa öldüren mi?

Yanaklarımın içini ağzımın içine alıp aklıma gelen fikirle hızla balkonun merdivenlerinden inip arenanın olduğu alana girdiğimde maçın coşkusu ve bir döngüye giren yumrukların etkisiyle öfkelenmiş, meraklı kalabalığın arasından sıyrılarak tel kapının önüne geldiğimde kapıda bekleyen sunucunun kulağına eğildim.

''Maçı bitirmeye son beş dakika ver, aksi halde bu oyun sabaha kadar uzar.''

Zenbar sabaha kadar Valor'u dinlene dinlene döver ve bunu tüm Terk izler.

Sunucu gerekeni yapmak için mola verildiğine dair bildiri geçmek istedi, arenaya girmek için kapıyı açtığında ona engel olmak için kolundan tuttum.

''Sen geri sayımı yap, ben duyururum.''

Kafasını sallayarak ekranı açmak için yanımdan uzaklaştı. Ağır adımlarla Altıgen arenaya giriş yapmamı sağlayacak merdivenleri çıkarak sunucunun açtığı kapıdan içeri girdim. İçeriye maç anında sivil girdiğine dair olan ikaz sireni öttü, Zenbar ve Valor birbirinden ayrıldığında tavandan aşağıya inen mikrofonla beraber ringi ortaladım.

''Merhaba Terk Edilmişler.''

Işıklar söndü, buraya getirdiğim misafirlerimle göz göze geldim. ''Bu maçın bir döngüye girdiğini ve hepimizi sıktığını görüyorum!'' kalabalıktan beni onaylarcasına coşkulu sesler yükseldi. ''O yüzden-!'' sol tarafımda kalan beyaz duvarın üzerinde ekran açıldı ve raund skorunun altında süre de belirdi.

''Bu dakika içerisinde son kozlar paylaşılacak! Bu dakika içerisinde son devrilişler, yumruklar, tekmeler olacak! Son kez! Son kez!'' elimi yumruk yaparak havaya kaldırdığımda yüzümü iki dövüşçüye çevirdim, gözlerim Zenbar'ın üstündeydi.

Terk Edilmişler beni tekrarladı. ''SON KEZ!'' Yumruklar havaya kalktı, mikrofon yukarı çekildi ve iki dövüşçü süre başlayana kadar verilen yirmi saniyeyi dinlenerek geçirmek için köşesine geçerek oturdu.

Valor'un yanına yürüdüm, Zenbar'ın bakışlarının ağırlığı sırtımı dümdüz edebilecek güçteydi. Yavaşça dizlerimi kırıp çökerken Valor'la kısmen aynı hizaya geldim, dengemi korumak için parmak uçlarımı onun dizlerinin üstüne yasladığımda ağzındaki plağı çıkardı ve ağzına aldığı suyu çalkalayıp ona uzatılan kaba tükürdü.

Suyu kafasına tekrar diktiğinde konuştum. ''Senden önde,'' dedim yavaşça. ''Ya bu maçı alır berabere kapatırsın ya da kaybedersin, itibarın sarsılır.''

Ayağa kalktım, ona doğru eğildim ve kulağına fısıldadım. ''Kazanmak zorundasın Valor.''

Ondan uzaklaştığımda Zenbar boynuna attığı havluyla dirseklerini dizlerinin üstüne yaslamış hafifçe eğilmiş buraya bakıyorken kapıdan çıkmak için onun önünden geçmek zorundaydım. Yavaş adımlarım beni ona yaklaştırdı, önünden geçerken hızla kavradığı bileğimle beni kendisine doğru çekerken ayağa kalktı.

Kalabalığın sesi kısıldı, zaman aynı hızda aktı lakin benim için hep hızlandı ve hep yavaşladı, izafiyet ikimiz içinde kocaman bir karmaşa yarattı.

''Ring'te.'' Dedi sakince. ''Yarın Ring'te benimle görüşmen gerekecek.''

Kaşlarımı çatarak ona baktığımda bileğimi bırakması için nazikçe kolumu hareket ettirdim lakin sert tutmasa bile, bileğimi bırakmamak için parmaklarını kilitlemişti adeta.

Ona karşı çıkmak için ağzımı açmıştım ki herkesin ortasında alnını yavaşça alnıma vurdu ve geri çekti. Bana şu an burada sarılabilir, beni ensemden tutarak dudaklarımızı birleştirebilirdi lakin bu, herkesin ve Norm'ların gözündeki duruşumu zedelerdi. Bunu bildiği için sadece bununla yetinmişti.

''İnatlaşma, seni evinde bekliyor olacağım.''

Bileğimi bıraktı, ona öylece bakarken sürenin dolduğuna dair ikaz sireni çaldı. Onun, beni mahveden güzel yüzüne o kadar odaklanmıştım ki çalan siren olduğum yerde sıçramama neden oldu.

Geriye doğru bir adım attım, onun yüzüne attığım son bakışın ardından sırtımı ona dönüp kapıdan çıktığımda merdivenlerden dikkatlice inmem için bekleyen Askan ve Erzhun, Zenbar ile aramda dönenleri anlamak için bana merakla bakıyordu.

Ceketimin önünü açtım, merdivenlerden indim ve ceketi kollarımdan çıkarıp yavaşça Askan'a uzattığımda, Askan ceketimi aldı.

''Maç bitti,'' dedim sakince. ''Kazanan Elendes, bunu zaten biliyorsunuz.''

Kazananın ne kazanacağı belliydi, kazanan kazanırdı ama kaybeden sadece kaybetmezdi. Kaybetmek güveni azaltırdı, parayı, başarıyı, insanların sana olan bakışını... Bir söz var ya, birisini kırk gün sırtında taşırsın, bir gün indirirsin. Kırkı değil biri hatırlar diye... Kaybeden içinde tam olarak o durum geçerliydi özellikle de güç gösterilerinin arka arkaya sergilendiği Terk'te.

Kalabalığın arasından sıyrıldık, arena arkamızda kaldı ve dönüp bakmadık. Üçümüz birlikte Arenadan çıktığımızda bar tezgahının arkasından geçerek ön kapıya çıktık. Arka tarafta büyük bir kaos varken burasının dolu olmaması beni şaşırtmamıştı, baristalık ve barmaidlik yapanlar bile burada değildi, ön kapı kapalıydı ve kapalıyız tabelası dışarıya çevrilmişti.

İçeriden kilidi açıp çıktığımızda Erzhun kapıyı arkamızdan kilitlediğinde soğuk hava sıcak bedenimi çekinmeden sarmaladı.

''Siz Valor'a ihanet mi ediyorsunuz?'' Askan'ın sorduğu soruyla bana en yakın olan motorun kimin olduğunu umursamadan ona yaslandım.

''Askan,'' dedim sakince. ''Senden istediğim tek şey neydi?''

''Sorgusuz itaat Bayan Hanse.''

''Aynen öyle Askan, sorma.'' Yavaşça ona yaklaştığımda karşısına geçip üstündeki ceketin fermuarını açtım. Erzhun ne yaptığımı anlamak için bize bakıyordu. ''Bu ceketler artık sadece Norm sınırları içindeyken giyilecek.'' Dedim sakince.

''Nedenini sadece meraktan soruyorum...'' Erzhun'un mırıltısıyla dudaklarım eğlenircesine kıvrıldığında ona doğru bir adım atarak onunda fermuarını açtım.

''Ben öyle istiyorum,'' dedim sakince. ''Mektuplardan size geri dönüş yapan olursa hepsini, kimsenin ulaşamayacağı yerlere not edin ve bana ulaştırıp imha edin. Ardından size yüzükler vereceğim, hepsini geri dönüş yapan insanların kapışıla bırakın.''

Onlara sırtımı döndüğümde çiseleyen yağmurun çıkardığı varla yok arasında olan hışırtılarla konuştum. ''Tüm dünya,'' dedim sadece. ''Terk değil, tüm bölgeler adımı duyacak. Adımızı duyacak.''

Onlara tekrar döndüm ve karanlık arkamdayken yüzüme vuran neon lambanın aydınlığıyla görebildiğim yüzlerine karşı konuştum. ''Norm ise bunu kullandığım bir araç. Norm ölüyor, Valor kendi kibriyle yönetiyor, bunun hepiniz farkındasınız.''

''Bir örgüt mü kuruyorsun?''

Alt dudağımı büktüm. ''Öyle deniliyorsa evet.'' Masumca gülümsedim. ''Bense içinde öfke biriken, hiçbir şey yapamayan insanlara ulaşıp onların güçlü hissetmesini sağlayarak kendime borçlu bıraktıktan sonra onlarla beraber yürümek diyorum.''

Erzhun, Askan'ı tastikledi. ''Yani örgüt kuruyorsun?''

Gözlerimi devirdim. ''Evet... Örgüt kuruyorum.''

O kanaldan geçerken baş başa kaldığım tek şey kendim değildi. Karanlıktı, kafamın içindeki sonsuz seslerdi, ışığa olan muhtaçlığımdı ve yaşamak için pes etmeyişimdi ama her daim kafamın içinde dönen ya çıkamazsak fısıltısıydı.

O kanal kendime açtığım bir savaştı, kazandım.

Şimdi sıra o kanalları öğrenmeye mecbur bırakılan herkesteydi.

Bütün kanalları öğrenecektim, kanallardan geçen her insanı, o kanallara gözyaşını damlatıp mezarıyla yüzleşen her insanı tanıyacaktım.

Bu bir örgüt müydü? Hayır.

Bu, kendi mezarının içine öldü sanılarak atılan her diri insan için bir uyanıştı.

Çünkü beni, yaşıyorum diye bağırmama rağmen mezarımla tanıştırmışlardı.

Bu bir örgüt müydü? Evet.

Tahtım da bir mezar olacaktı, üstünde de karanfil.

''Saat kaç?'' sorumla aramıza düşman gibi sızan sessizlik yok oldu.

''Şafak kıyısına iki saat var.''

Şafak kıyısı, şafağın sökmesine bir saat kala olan zaman dilimiydi. Gecenin en karanlık saatlerindeydik, soğuk her yanımızdan bize saldırıyordu, üç kişiydik ama devrimler her zaman bir kişinin içinde başlar dalga dalga giderdi.

Yolu takip ederek ağır ağır yürüdüm. Bastığım su birikintileri dağılıyor, gölgem her bir adımımı takip ediyordu. ''Vasmina, motorla gidelim!'' bir miktar arkamda kalan Erzhun'un sesiyle yüzümü onlara dönmeden konuştum.

''Yürümek istiyorum.'' Soğuktan dolayı kızardığına emin olduğum burnumu çektim. ''Siz motorla geçin, Harabe'ye gideceğim.''

İkisinden birisi herhangi bir cevap vermedi, sessizlik tekrardan mikrofonu eline aldı ve kafamın içindeki gürültüyü asla bastıramasa bile her adımımda yanımda olup benimle konuştu.

Kısa bir süre sonra arkamdan gelen motor seslerini duydum, Erzhun ve Askan olduğunu tahmin edebiliyordum ama asla hızlanıp beni geçmediler, benim arkamda kaldılar ve beni takip ettiler.

Altıgen Arena merkezden çok uzaktı ve Harabe, arenaya göre merkeze daha yakındı, soğuk havadan dolayı pantolonumun altındaki bacaklarımın sızladığını hissediyordum, parmak uçlarım, kulaklarım, yüzüm resmen buz tutmuştu ve deri ceketler asla sıcak tutmuyordu.

Bir anda adımlarım durdu, arkamda manyetik motor sistemiyle çalışan ve beni adım başı takip eden motorlar durdu. Arkamı dönüp Askan'ın kullandığı motora binerek ellerimi onun omuzlarına koyduğumda beni ağır ağır takip eden motorlar bu sefer hızla yolda kaymaya başladı, yarım saatte evime iden yolun yarısını bile kat edememiş olsamda, on beş dakika içerisinde Harabe'nın sokağına giriş yapmış, evimi bulmuştuk.

Motorlar arka arkaya kapının önünde durduğunda yerden yanan beyaz led şerit lambalar yolu aydınlatıyordu,

Kapısı doğru düzgün kapanmayan evime girdiğim esnada Askan ve Erzhun'a seslendim.

''İçeri beyler, paketleme yapacaksınız.''

İçeri girer girmez üstümdeki ceketi kollarımdan sıyırarak çıkardım ve askıya asma özenini bile göstermeden yere fırlattım.

İkisi de paketlemeyi çok yanlış anladı ve içeri girerek beni takip ettiler. Ceketlerini çıkarmadılar, ayakkabılarını da. Yere fırlatırcasına attığım ceketi de önemsemediler.

Salonda duran yemek masasını işaret ettiğimde onlar kendilerine birer sandalye çekip otururken kağıt, kalem ve zarf alarak masanın üstüne bıraktım.

Kalem kağıdın üstünde kaydı ve ben bugün maçtan önce yazdığım mektubu bir kez daha defalarca ve defalarca yazdım. Erzhun ve Askan zarfladı. Getirdiğim kağıtlar ve zarflar tükenene kadar yazdığımda, masanın üstündeki mum neredeyse yarılanmıştı.

''Bunları nereye dağıtacağız?'' Askan'ın sorusuyla beraber Erzhun son kağıdı da zarflayıp diğerlerinin üstüne bıraktığında bütün zarfları kendime çekip sayarak eşit eşit böldüm ve ikisinin önüne iteledim.

''Zenbar Elendes beni Ring'e davet etti.'' Kafamı yan yatırıp alt dudağımı dışa doğru büktüm. ''Oraya tek gidecek kadar aptal değilim artık.''

''Bizi oraya sokmayı bırak-'' Erzhun'un lafını keserek cümesini devam ettirdim.

''Evet, sizi Ring'in kurulu olduğu dönümlük arazinin yakınından bile geçirmezler.'' Gülümsedim ve ekledim. ''-di. Artık geçirirler, çünkü oraya Norm olarak gitmiyorsunuz, benim çatım altında gidiyorsunuz. Ben Zenbar Elendes ile görüşürken siz kuytu köşede tek başına kadın ve erkek demeden bunu dağıtın. Öncelikleriniz kadın olsun. Öncelikle kapının önündekilerle başlayın, benden sonra içeri girersiniz. Nadya sizi yönlendirir. Kendinize bir dövme seçin.''

''Yakalanırsak Elendes bizi, yanında gezdirdiği siyah etçile yem yapar. Tam üç öğünü çıkarıyor.'' Askan'ın sitemiyle içten bir kıkırtıyla güldüm. ''Karma emir verilmedikçe saldırmaz, o da benimle olur. Buna eminim siz yeter ki mektup dağıtırken yakalanmayın. Gerisi kolay.''

Zarfları alıp masadan kalktıkları esnada yanan mumun alevini izledim, gözlerim daldı, izlediğim mumdu ama zihnim yanan mumu değil, yanan hislerimi gördü.

Sevgi yanarsa enkazı kül falan değil, saf nefretti.

Artık sadece ter temiz nefretim vardı.

Mumu üfledim, sandalyeyi geriye itip üst kata çıktım.

Sinir sistemim alt üst olmuştu, güçlü duruşumun altı bir enkazdı ve göz yaşlarımı içime akıta akıta boğulmuştum.

Bazen ruh boğulur, nefesin kesilir ama körlerin gözü bedeninin aldığı bir soluk parçasındadır.

Banyoya girerek su için zamanlayıcıyı ayarlayıp buz tutmuş, titreyen bedenimi sıcak suyun altına bıraktığımda, banyo yapmak için ayarlanan on beş dakikam başlamıştı.

Yenidünya düzeni teknolojiyi hat safhaya çıkarmıştı belki de ama yaşam kalitemiz azalmıştı. Su yetersizdi, bu yüzden banyo yapacağımız zaman suyu açmak için zamanlayıcıyı açmak zorundaydık aksi halde su açılmazdı. Zamanlayıcı dolduğu anda ise su otomatik kesilirdi ve bedeninin köpüklü kalması o suyu geri açmazdı.

Hızla yıkadığım saçlarımdan sonra su giderek azalmaya başladığında düğüm düğüm olan saç uçlarımı açarak banyodan çıktım, su kapandı, bedenimi doladığım havluyla beraber annemin dolabının önünde soluklandığımda siyah opak bir çorap giydim ve askıdan aldığım uzun kollu triko elbiseyi giydim. Elbise diz kapaklarımın altında biten kalem elbisenin tam göğüs oluğumun olduğu noktada yuvarlak bir halkası vardı ve o yuvarlak halkanın altında tenim gözüküyordu.

Dövmem gözüküyordu.

Islak saçlarımın havluyla suyunu aldıktan sonra saç kurutma makinesi ile kurutup bir toka ile iki yandaki saçlarımı arkada birleştirdim. Dudaklarımın üstünde gezdirdiğim kırmızı ruj yorgunluğumu ve uykusuzluğumu alelade belli eden solgun tenime renk vermişti.

Merdivenleri inip çıkardığım çizmeleri tekrar giydim. Askılıkta duran kaşe kabanımı omuzlarımın üstüne yerleştirerek dış kapıyı açtığımda Erzhun ve Askan dışarıda bekliyorlardı.

Bahçeye inmemi sağlayan o bir basamağı indim, kalem elbisemden dolayı attığım her adım küçük olmasına rağmen yaşatacağı şey kelebek etkisiydi.

Ring'e gitmemiz için kapının önüne çağırdığım arabaya hepimiz sırasıyla bindiğimizde, otonom araba adresini girdiğim Ring'e en kestirme yollardan giderken kafamın içinde kendi kendime yaptığım konuşmalar, midemin kasılmasına ve stres olmama neden oluyordu.

Her devrim bir devrilme ile başlar, yıkım her zaman devrimden gelir. Yapmaya çalıştığım şey bir yıkımdı. Enkazın ruhu yoktur derler ama her enkaz içinde bir ceset barındırır. Benim enkazımın içinde yatan bir cenin vardı. Şimdi yıkım sırası ondaydı.

Otonom araba bizi Ring'in sınırları içerisine özel mülk kapsamına girdiği için sokmasa bile, yol üzerinde bıraktığında, yokuşu aşan insanlarla beraber Ring'e giden kapıyı bulduk.

Kalabalığın giriş yaptığı kapıdan içeri girdiğimizde Nadya masasında oturuyor, Ring'e yani kayıt için dövme seçimi yaptırıyordu.

''Dövme almamız gerek.'' Diye kulağıma fısıldadı.

''Gerek yok.'' Diyerek yanıtladığımda Ring'e inmemizi sağlayan merdivenleri inerek lazer odasına girdik. Işıklar bedenimizi taradı, önümüzdekiler dövmelerini tanıtıp içeri girdikleri esnada sıra bize geldiğinde konuştum.

''Valzekan.''

''Bayan Hanse, evinize hoş geldiniz.''

''Misafirlerimle geldim, bizi içeri al.''

Kapı açıldı, öncelikle onların geçmesi için yol verdiğimde hepimiz bir anda ayrı noktalara dağıldık.

Erzhun ve Askan birbirine bir anda yabancı kesilip farklı köşelere giderken ceketlerinin içindeki zarfları dağıtmaya başladılar.

Zenbar Elendes'i nerede bulacağımı biliyordum, Altıncı Ring. Şampiyonların kart attığı Ring'te.

Kalabalığın arasına karışarak terli, alkollü ve tutkulu bir şekilde dans eden bedenlere takılmamaya çalışsam bile iğne atsan yere düşmeyecek bu ortamda bedenlere çarparak altıncı ringin önüne geldim. Merdivenleri yavaşça çıkmaya başladığım esnada ringlerin aydınlatması, beni aşağının atmosferinden koparan yegane şey olurken içki servisi yapan yarı çıplak bir bedenin elindeki tepsiden aldığım kristal bardağı tek seferde yudumlarken suratımı buruşturarak kafamı yavaşça iki yana salladım.

Kristal kadehi tepsiye geri bırakıp sadece mahrem bölgelerini kapatacak şekilde giyinmiş olan alkol servisini yapan kız yanımdan gittiğinde kalan son birkaç basamağı da çıkarak bedenimi görünür yaptım.

Oyun başlamıştı, zerre umurumda değildi.

''Ah!'' dedim yüksek bir sesle. Bütün gözler bedenime çevrildiğinde Zenbar önüne dönmüş ama beni görünce hızla tekrar bana bakmıştı. ''Geç mi kaldım, sevgilim?''

Dudaklarım gerildi, zaman tekerrür etti.

Yavaşça Zenbar'ın Boks attığı masaya doğru ilerlediğimde en yakınımda duran adamın kristal kadehini yavaşça dudaklarıma götürürken fısıldadım.

''Şerefe sevgilim.''

Eee?

Şerefe sevgilim, Vasmina'nın Zenbar ile ilk Ring buluşmasına bir gönderme... Dejavu... (İLK 5 BÖLÜM İÇERİSİNDE GEÇEN MEVZU...)

Sizce Zenbar Elendes neden Ring'te buluşmak istedi, maçtan sonra özellikle?

Bu buluşmanın maçla bir alakası olabilir mi, Valor ile ortaya koydukları bahis ile mi? Öyleyse bahis nedir?

Şayet bahis Vasmina ise Zenbar gerçekten bu kadar düşmüş olabilir mi?

Vasmina'nın karakter değişimi hakkında ne düşünüyorsunuz?

UNUTMAYIN, SINIR: 75 OY 75 YORUM(lütfen harf koymayın, cümleler... Cümleler...)

Bir saniyenin önemini bilin, zamanı çağlara ayırın ve her dönemde devrimler yaratın.
Sizi seviyorum.
-yas ve yük

Continue Reading

You'll Also Like

35.6K 7.3K 12
Eylül Soral ülke çapında ismi bilinen ünlü bir yazardır. Bir gün imza günlerinden birinde dolaylı yoldan, istemeden de olsa okurlarından birinin ölüm...
923K 64.5K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
7.1M 407K 84
Sevdiği çocuk yerine yanlışlıkla okulun serserisine yazan Ece, başına çok büyük bir bela aldığını fark ettiği an onu engeller. Fakat her şey için ço...
99.7K 7.3K 54
Elini ilk önce yüzümde gezdirdi. Oldukça masumca gezinen elleri yavaş yavaş masumluğunu kaybedip günaha davet edercesine aşağı kaydı. Önce boynumda b...