MAHUR-EHVENİŞER

By derinmevzular77

2.5M 173K 54.6K

"Bir kalbe iki aşk da sığıyormuş sevgilim; bir vatan bir sen..." Küçüklüğümden beri bir kalbe iki sevginin sı... More

Giriş
1.Bölüm💫
2.Bölüm💫
3.Bölüm💫
4.Bölüm💫
5.Bölüm💫
6.Bölüm💫
7.Bölüm💫
8.Bölüm💫
9.Bölüm💫
10.Bölüm💫
11.Bölüm💫
12.Bölüm💫
13.Bölüm💫
14.Bölüm💫
15.Bölüm💫
16.Bölüm💫
17.Bölüm💫
18.Bölüm💫
19.Bölüm💫
Berkin💫
20.Bölüm💫
21.Bölüm💫
22.Bölüm💫
22.Bölüm Part-2💫
Berkin-2💫
23.Bölüm 💫
24.Bölüm💫
25.Bölüm💫
26.Bölüm💫
karakterler 💫
27.Bölüm💫
Instagram 1-💫
28.Bölüm💫
29.Bölüm 💫
Beliz💫
30.Bölüm💫
31.Bölüm💫
32.Bölüm💫
33.Bölüm💫
34.Bölüm💫
Soru-Cevap💫
35.Bölüm 💫
36. Bölüm💫
37. Bölüm💫
38.Bölüm💫
39.Bölüm 💫
40.Bölüm💫
41.Bölüm💫
42.Bölüm💫
43.Bölüm💫
44.Bölüm 💫
45.Bölüm💫
İnstagram-2💫
46.Bölüm💫
47.Bölüm💫
48.Bölüm💫
49.Bölüm💫
50.Bölüm💫
51.Bölüm💫
Instagram-3💫
52.Bölüm💫
Bayram Özel Bölüm
53.Bölüm💫
54.Bölüm💫
55.Bölüm💫
56.Bölüm💫
Beha 💫
57.Bölüm💫
58.Bölüm💫
59.Bölüm💫
60.Bölüm💫
1.Kitap Final💫
2.Kitap Tanıtım💫
2.Kitap-1.Bölüm💫
2.Kitap-2.Bölüm💫
2.Kitap-3.Bölüm💫
2.Kitap-5.Bölüm💫
2.Kitap-6.Bölüm💫
Kaldırılacak
2.Kitap-7.Bölüm💫
2.Kitap-8.Bölüm💫
2.Kitap-9.Bölüm💫
2.Kitap-10.Bölüm💫
2.Kitap-11.Bölüm💫

2.Kitap-4.Bölüm💫

11.3K 1.3K 155
By derinmevzular77

Sınır 810 oy 250 yorum.

İyi okumalar💙

💫

Bembeyaz kar müthiş bir seyir keyfi sunarken geçtiğimiz yollara bakıyor ama görmüyordum. Beraber bir yemek yedikten sonra zaten Sevda ablayla görüşeceğim saat gelmişti ve direkt yola çıkmıştık.

Beha'yla ilgili bir şey dememişti. Yani eşinle beraber gel diye bir şey dememişti bu yüzden ilk seferi tek başıma atlatmak istiyordum.

Muhtemelen hiç uzun olmayan ama bana upuzun gelen bir sürenin ardından araba tanıdık büyük binanın önünde durduğunda üst üste yutkundum. Kalbimin hızı yine tahmin edemeyeceğim kadar artmıştı. Arabaya bindiğimizden beri süren sessizlik yerini koruyordu.

Sevda ablaya yaklaştıkça artan gerginliğim beni engellerken muhtemelen Beha'yı da aynı sebep engellemişti.

Kemerimi çıkararak tekrar derin bir nefes aldım. Ellerim kucağımdaki çantamın sapına sıkıca tutundu. Anılar tek tek zihnimi doldurmaya başladı.

Elimin üzerinde hissettiğim Beha'nın eliyle ona doğru döndüm. Üzerimdeki gerginliği ve tedirginliği ona belli etmek istemiyordum ama anlaması için belli etmeme de gerek yoktu. Tıpkı abim gibi ben konuşmadan bile beni anlıyordu.

Elimi avcuna aldı, hafif sıktı. "Gelmemem konusunda kararlı mısın?"

Başımı onaylar anlamda salladım. "Evet, bu konudaki düşüncemi biliyorsun."

Değil şimdi gelmesi hiçbir zaman gelmesini istemiyordum. Yani bu konuyu tek başıma halletmek istiyordum, onu karıştırmak istemiyordum. Aslında tek Beha değil kimseyi istemiyordum.

Hayatımdaki problemlerden hayatımdaki insanların haberdar olması beni rahatsız ediyordu. Doğru veya yanlış bilmiyorum ama hasta olduğumda bile kimse bilmesin istiyordum.

Beha dudaklarını ıslatarak başını hafif eğdi. "Biliyorum. Seni zorlamayacağım ama en azından kapının önünde bekleyeyim."

İtiraz ya da onay beklemeden devam etti,yumuşak bir tonda.

"Kötü hissettiğinde, sıkıldığında dışarda seni beklediğimi bil."

Gülümsedim. Elimi tutan elini sıktım. "Bunun için yanımda olmana gerek yok bitanem. Beni hep beklediğini biliyorum."

Bakışlarım camın dışına kaydı. Bir hayli yüksek ve gösterişli olan binaya iç çekerek baktım. Elimin üzerinde hissettiğim dudaklarla tekrar Beha'ya döndüğümde "İyi aferin." Deyişine gözlerimi devirdim.

"Arkadaşın bekler, hadi git sen. Çıkışta da ben kendim dönerim, erken kalkmana gerek yok."

Başını itirazla salladı. "Arkadaşım bekleyebilir."

Elimi tutan elini bırakmadan diğer elimi yanağına yasladım. Hafiften avcuma ve parmaklarıma batmaya başlayan sakalları güzel hissettirdi. Sakal çok yakışıyordu ve izni bitene kadar kestirmemeye kararlıydım.

"Gerek yok hayatım, sen git."

Bir süre gözlerime baktı. En sonunda ikna olmuş gibi "Tamam." Dedi. "Ama çıkınca ara gelirim ya da arabayı sana bırakayım."

Başımı iki yana salladım. Beha'ya söyleniyordum ama araba kullanacak kadar bildiğim bir şehir değildi. Benim bir şey dememe kalmadan Beha hafif güldü, başını alayla salladı.

"Ya da boşver arabayı beni ara sen. Kaybolursun falan bir de seni aramayayım."

Kaşlarım çatıldı. Yanağındaki elimi çektim. Tam olarak Beha gibi düşünüyor olsam da o öyle demesindi.

"Ne kaybolacağım ya çocuk muyum? Teknoloji ilerledi. Navigasyon denen bir şey var."

Tekrar güldü. Sahte bir kabullenişle başını salladı. Kemerini çıkararak bana doğru döndü. Elimi bırakmadan eğilip yanağımı öptü. Gerilen dudaklarıma engel olamadım. Tek bir dokunuşuyla değişen ruh hâlime alışmıştım artık.

Geri çekildiğinde göz göze geldik. "Yakınlarda olacağım, bir 'gel' demen yeter biliyorsun değil mi?"

Boştaki elimi de elimi tutan elinin üzerine koydum. "Biliyorum…" Rahat değildim hemde hiç ama Beha'yı rahatlatmaya çalıştım. "Beni merak etme keyfine bak."

Kaşlarını kaldırdı. Bense gülümseyerek devam ettim. "Bakma öyle ciddiyim, sadece konuşacağız…" başımı yana eğdim. "Seninle birçok defa konuştuk zaten."

Derin bir nefes alıp verdi. Gözleri kısa bir an arkamda kalan camda gezindi. "Hâlâ buna mecbur olmadığın konusunda ısrarcıyım, hemen şimdi eve gidebiliriz."

Buraya kadar gelmişken dönemezdim. Yine de bu konudaki tavrı ve düşüncesi istemsiz gülümsetiyordu. O bana bir adım attıkça bende onun için bir şeyler yapmak istiyordum.

"Bende denemek konusunda ısrarcıyım. İkimizde bunu hak ediyoruz." Yolda kemire kemire rujunu sildiğim dudaklarımı ıslattım.

Ağzını muhtemelen yine başka bir itiraza, savunmaya açmıştı. Ama izin vermedim. Aralanan dudaklarına ufak bir öpücük bıraktım. Hızla geri çekilerek daha fazla oylanmamıza engel oldum ya da olabilirim sandım.

Elimi tutan elini kolay bir şekilde çekti. Avuçlarını yanaklarıma yaslayarak yüzüme eğildi. Zaten heyecanlıydım kocam sağolsun hiç yardımcı olmuyordu.

Ellerimi bileklerine yaslayarak bir süre sonra ayrıldım. "Bizim bu işe bir çözüm bulmamız lazım."

Hâlâ açmadığım gözlerimle kaşlarını çattığını tahmin edebiliyordum. "Hangi işe?"

"Birbirimizden bir türlü ayrılamama işine."

"Ne gerek var?" Ellerini yanaklarımdan çekerek ayrılınca bende ellerimi bileklerinden çektim. "Boşver ayrılmayalım."

"Ama geç kalıyoruz."

Yanaklarını şişirerek ofladı. Tamamen kendi tarafına çekilip koltuğa yaslandı. "İşin bitince ararsın, yakınlarda olacağım."

Başımla onaylarken ona doğru yaklaşıp yanağını öptüm. "Tamam bitanem, görüşürüz."

Tebessümle başını sallamakla yetindi. Bende çok oyalanmadan arabadan indim. Büyük binanın kapısı birkaç metre ötemdeydi. Bu kadar çabuk yüz yüze gelmiş olmak içimi sıktı. Ama Beha'yı daha fazla telaşlandırmamak için aceleyle kapıdan girdim. Birkaç adımda duvarı aştığımda titrek bir nefes bıraktım.

Omzuma asmak yerine hâlâ elimde tuttuğum çantamın sapını sıktım. Yutkunarak gözlerimi sakince kapatıp açtım. Özel hayatımda sağlayamadığım o güçlü duruş ve soğukkanlılığa şu an çok ihtiyacım vardı.

Asansör ve merdivenlerin arasında gidip gelirken çalan telefonum beni kurtarmış oldu. Beş katı merdivenle çıkmak istemiyordum ama asansör de beni kaçtığım sona hızla götürecekti.

Çantamın ön gözüne sıkıştırdığım telefonumu çıkardım. Babam arıyor…

Yüzümde oluşan gülümsemeyle içime dolan huzur aynı anda olmuştu. Şu an gerçekten ihtiyacım olan ya annemin ya babamın sesini duymaktı. Abim de iyi bir seçenek olabilirdi elbette ama o da Beha gibi yapacağı için şimdilik gerek yoktu.

Hızla telefonu yanıtladım.

"Babacım?"

Gülümseyen sesiyle cevap verdi. "Kızım?"

Derin bir nefes bırakırken bu sefer sıkıntılı değildim. "Nasılsın?"

"Ben iyiyim asıl sen nasılsın?" Diye sordu imayla. "Hiç arayıp sormuyorsunuz Mahur Hanım?"

Hafif güldüm. Kocam sağolsun aklımı başımdan almıştı ve ne yalan söyleyeyim hiçbirini aramak aklıma gelmemişti.

"Sizde farklı değilsiniz Caner Bey, siz niye aramadınız?"

Benim gibi güldü. "Benim yönetmem gereken bir şirketim, afacan bir torunum,arkasını toplamam gereken üç beş çocuğum ve bütün çocuklarımın karması bir karım var. Anlayacağın yoğunum yani."

Ufak bir kahkaha attım. "Böyle yoğunluğa can kurban."

"Hıı…" dedi alayla. "Sen bir de bana sor."

"Aşk olsun." Sahte bir alınganlıkla devam ettim. "Sevmiyor musun bizi?"

"Hiç sevmem mi o nasıl laf. Çok seviyorum."

Kalbime dolan sıcaklıkla karanlık merdivenleri izlerken arkadan annemin sesi geldi.

"Kimi seviyorsun hayırdır?"

Dudaklarımı ıslatarak sırtımı duvara yasladım. Ağırlığımı tek ayağıma vererek diğerini üzerinden attım.

Babam sahte bir endişeyle "Eyvah…" dediğinde hafif güldüm. "Basıldık!"

Annemin kaşlarını çattığını ve ters ters babama baktığını tahmin edebiliyordum. Her şey hâlâ çok yeni geliyordu ama aynı zamanda da çok uzun zaman geçmiş gibiydi. Tepkilerini artık tahmin edebiliyordum.

"Caner! Delirtme beni, kimle konuşuyorsun sen!?"

Babamın telefonu hafif uzaklaştırdığını hissettim. Sesi biraz daha az gelmişti. "Hayatım açıklayabilirim."

Başımı iki yana sallarken yüzümdeki gülümseme silinmemişti. Altun erkekleri aynıydı ve kesinlikle kan bağına gerek yoktu. Çünkü Beha da tıpkı amcam ve babam gibiydi. Tıpkı benim abime benzediğim gibi o da yanında büyüdüğü insanlardan bir şeyler kapmıştı.

"Açıkla!"

Babam sessiz kalınca annem tekrar konuştu. Aslında babama fırsat vermedi desek daha doğru olurdu.

"Ya da sen o telefonu bana ver."

Muhtemelen yine babama fırsat vermeden elinden telefonu almıştı. "Kimsin sen?"

Gülerek "Annecim?" Dediğimde kısa bir sessizlik oldu. Sanırım beklemiyordu.

Şaşkın bir sesle "Mahur?" Diye mırıldandı. Boğazımı temizledim.

"Efendim anne?"

Bu sefer arkadan babamın gülüşü geldiğinde annem sert bir nefes bıraktı. Kısık sesle "Sen miydin?" Dedikten sonra beklemeden devam etti. "Nasılsın kızım, nasıl gidiyor tatil?"

Geçirdiğimiz birkaç gün aklıma düşünce mutlulukla "Çok güzel gidiyor." Diye cevapladım. "Siz nasılsınız, napıyorsunuz?"

"Bildiğin gibi…" derken sesi artık daha rahat geliyordu. "Koca bebeklerle uğraşıyorum."

Güldüm. "Sana kolay gelsin o zaman."

"Kolaysa başına gelsin diyeceğim, kıyamıyorum."

Çok güzel bir anneydi. "Abimler nasıl?" Diyerek duygusallığı gelmeden gönderdim.

"İyiler onlarda. Berkin ve Lale evle uğraşıyor. Eylem günü yaklaştıkça korkmaya başladı,Bera abin biliyorsun ondan daha panik."

Buruk bir tebessümle gülümsedim. İkisi de korkuyordu ve hiçbir teselli içlerini rahatlatamazdı.

Annem kısa bir an sustu. "Efdal yoğun bu aralar. Erkenden çıkıyor geç geliyor." Endişeli sesine karşılık babam alayla karşılık verdi. "Oğlunun polis olduğunu artık kabullensen iyi olur."

Annemse onu hiç umursamadan devam etti. "İzel de sınavlarına çalışıyor gece gündüz. İyice süzüldü yavrum." Tatlı yapacak kadar güçlü kuvvetli ama.

Bugün yarın bitiyor olmalıydı sınavları ve bir haftalık bir boşluğu vardı.

Ve yine benden önce babamdan bir cevap geldi. "İyice abarttın Hayat sende. Çocuklarımız büyüdü artık,kendileri için iyiyi ve doğruyu seçebilirler."

Annem en sonunda patlayarak "Ay sana ne Caner?" Dedi. "Benim gözümde hepsi hâlâ küçük, endişeleniyorum ne var? Ayrıca seni de biliyoruz hiç laf etme burda."

Babam kendi kendine homurdanırken annem daha sakin bir tonda "Neyse kızım…" diyerek bana yöneldi. "Size iyi tatiller. Konuşuruz sonra tekrar."

"Tamam anne. Selam söyle herkese."

Vedalaşarak telefonu kapattık. Telefonu kapatır kapatmaz düştüğüm boşluk oflamama sebep oldu. Buraya kadar gelmiştim ve her şey daha kolay olmalıydı.

Telefonu çantama tıkıştırdıktan sonra derin bir nefes alarak asansöre yöneldim. Zaten zemin katta olması nedeniyle kapısı beklemeden açıldı. Beşinci kata bastım.

Doğal olarak kısa sürede hedefime ulaşmıştım. Asansörden çıktım. Tam karşımda kalan kapıydı. Beni bekliyordu biliyorum, mesaisi bitmişti. Başka kimse yoktu. Oyalanarak sadece kendimi vaktimi değil onukini de harcıyordum ama yine de acele etmek içimden gelmiyordu.

Uzun zaman olmuştu gelmeyeli ve normal bir seans gibi geçmeyecekti. Ben mi bir şeyleri anlatmaya başlayacaktım yoksa o mu soru soracaktı emin değildim ama her iki seçenekte de zorlanacaktım.

Oldukça yavaş adımlarla karşımdaki kapıya yaklaştıktan sonra cesaretimi kaybetmeden zile bastım. Midem kasılıyor kalbim boğazımda atıyordu.

Çok geçmeden kapı açıldı ve Sevda abla göründü. Her zaman ki gibi güler yüzlüydü ve oldukça sıcak bir tavırla karşıladı beni.

"Mahur, hoşgeldin."

Hafif kenara çekilip kapıyı iyice açmıştı. Açık kumral saçları ve maviye yakın gözleriyle oldukça güzel bir kadındı.

Hafif tebessümle "Hoşbuldum." Diyerek eşikten bir adım attım. Arkamdan kapanan kapıyla kendimi dar bir alanda gibi hissettim. Klostrofobim yoktu ve nasıl bir his olduğunu anlayamazdım ama kendimi kapalı bir alanda ve nefes almakta zorlanıyor gibi hissediyordum.

Sevda abla bir şeyler söylüyor ve birkaç adım önümde yürüyerek bana değişmiş olan muayenehanesini anlatıyordu. Ama odaklanamıyordum.

Bu durum yani özel hayatımda sağlayamadığım kontrolüm giderek daha çok kızdırıyordu beni.

Sevda ablanın arkasından girdiğim oda da değişmişti. Masasını camın önüne koymuştu. Önünde duran karşılıklı sandalyeler yerine tekli koltuklar konmuştu. Kitaplığı, dosyalarının olduğu kilitli cam dolabı da boş duvara yerleştirilmişti.

Masası her zamanki gibi oldukça sade ve düzgündü. Danışanlarının tüm ilgisini kendisine yöneltmek için yapıyordu sanırım.

"... biraz değişiklik yaptım."

Sevda ablanın yetişebildiğim konuşmasına gülümsedim. Tekli koltukların birine otururken o da kendi koltuğuna geçmişti.

"Çok güzel olmuş,iyi yapmışsın. Bazen değişiklik gerekiyor."

Başını onaylar anlamda sallarken gülümsemeye devam ediyordu. "Çay kahve,ne ikram edeyim?"

Başımı iki yana salladım. "Sağol Sevda abla bir şey almayayım."

Rahatlatmak için yapıyordu muhtemelen ama bu basit hileleri fark edecek kadar tecrübeliydim artık ve bir şeyleri ertelemenin anlamı yoktu. Ha bana kalsa ben yıllarca ertelerdim ama buraya gelmişken artık daha fazla kendime eziyet etmenin bir manası yoktu.

Sevda abla da bunu fark etmiş olmalı ki manidar bir gülümsemeyle konuştu. "Uzatmayalım diyorsun."

Derin bir nefes bırakarak onayladığımda anlayışlı bir tavırla "Peki…" diyerek masada bana doğru eğildi. "Nasıl ilerleyelim? Sen başlamak ister misin?"

Aslında istemezdim. Ama soracağı sorulara cevap verememekten korkarak "Olur." Dedim. Diken üzerinde gibi oturduğum koltukta biraz daha dikleştim.

Nerden başlayacağımı da bilmiyordum. Ama ufak bir tebessümle "Evlendim." Diyerek başladım. Parmaklarım istemsiz yüzüğüme gitmiş ve olduğu yerde onu döndürmeye başlamıştı.

Gerçek bir tebessümle "Tebrik ederim." Dedi.

"Teşekkür ederim."

Sessiz kalarak devam etmemi bekledi. Cümleleri kafamda toparlamaya çalıştım ve bu süre içinde biraz bocaladım. "Ben…yani benim bir şeyleri artık geride bırakmam gerekiyor."

Sanırım sorun tam olarak bu değildi.

Başını hafif salladı. Ve temkinli bir ifadeyle "Bunu halletmiştik." Dediğinde başımla onayladım.

"Evet, doğru."

Sessiz kalışımla Sevda abla boğazını temizledi. "Ne zaman tanıştınız eşinle?"

Gözlerim ona döndü. Yardımcı olmak istemesiyle minnetle cevapladım. "Altı ayı geçti."

"Peki bu süre içinde ondan korktuğun ve uzaklaşmak istediğin bir an oldu mu?"

Hızla geçmişi taradım ama cevabı biliyordum. Olmamıştı. Sadece o gece,yani tartıştığımız gece kendimi kötü hissetmiştim ama şu an bile o gün hissettiğimin korku değil de bir şaşkınlık ve afallama olduğunu hatırlıyordum.

"Hayır, olmadı." Kaşlarım hafif çatılır gibi oldu. "Aksine yanında hiç olmadığım kadar rahat oldum hep, hâlâ da öyleyim."

Omuzlarımı kaldırıp indirirken alt dudağımı bilinmezlikle büktüm. "Sebebini bilmiyorum hiçbir zaman da anlamadım. Ama ondan hiç korkmadım. Ona karşı hissettiğim güveni sana tarif edemem…"

Hayretle devam ettim. Bunları zaten hep biliyor ve hissediyordum ama Sevda ablaya anlatırken bana da inanılmaz geliyordu.

"Yani çok garip. Hep düşünüyorum bu güvenin kaynağı ne diye ama ben bile bulamıyorum, sadece içimden kalbimden gelen tek şey güven. Onun yanındayken yani fiziksel olarak onun yanındayken dünya yansa alevleri bana sıçramaz gibi geliyor."

Sustuğumda kaşlarını kaldırdı. "Abinde olduğu gibi mi?"

Başımı iki yana sallarken tamamen ona doğru döndüm. "Hayır daha farklı. Abime güveniyorum çünkü abim, doğduğumdan beri yanımda olan beni koruyan kişi o."

Dudaklarımı ıslattım. "Tarif edemiyorum, kelimelere dökemiyorum sadece hissediyorum."

"Ne iş yapıyor?"

Dudaklarım gerildi. Kalbime dolan gurur ve huzur yüzüme yansıdı mı bilmiyorum. "Asker."

Şaşırmış gibi görünmüyordu. Belki abim anlatmıştı belki de belli etmemişti.

"Güvenin sebebi asker oluşundan kaynaklanıyor olabilir mi?"

Kısa bir an düşündüm. İllaki etkisi vardır inkar edemem ama tek sebebin bu olduğunu sanmıyordum.

İtirazla başımı salladım. "Sanmıyorum. Evet asker oluşu güvenmem için bir sebep." Dudak büktüm. Birçok kişiye yanlış geliyordu. Asker diye güvenmem belki yanlıştı ama güvenmek zorundaydım. Silah arkadaşıma bir asker olarak ben güvenmezsem diğer insanlar hiç güvenmezdi.

"Timdeki diğer arkadaşlarıma da bir asker olarak güveniyorum. Hepsi iyi, düzgün insanlar biliyorum ama yine de Beha gibi değil onlara olan güvenim."

Bence güvenin en önemli kaynağı saygıydı. Bir ilişkide saygı varsa güven kendiliğinden oluşuyordu. Hemde Beha'nın kendisi bile fark etmeden yaptığı şeyler ona daha çok yakınlaşmamı sağlıyordu.

"Peki ne zaman fark ettin ona olan hislerini, kabul etmek zor oldu mu?"

Gülmek geldi içimden. Gözümün önüne o kısacık anlar gelirken kaşlarımı kaldırıp indirdim. "Hayır. Çok çabuk kabul ettim. Sanki yıllardır onu arıyordum ve görür görmez aradığım kişi olduğunu anladım."

Yanağımı kaşıdım hafif. "Kulağa çok fantastik geliyor biliyorum ama öyle. Ondan hoşlandığımı kabul etmek hiç zor olmadı. Onunla bir ilişkiye başlamak beni korkutmadı aksine heyecanlandırdı."

Hele piknikte yaşadığımız o an… Öpecek miydi, ben istiyor muydum, niyeydi,nedendi derken kendimi yiyip bitirmiştim. Hele öpmesini istediğimi fark ettiğim zaman biraz bocalamış olsam da aşırı derece sarsılmamıştım. Şaşırmamıştım. Ne bileyim, doğru olan o gibiydi.

Ellerini masanın üzerinde birleştirdi. Ama bir şey söylemedi ya da sormadı. Devam etmemi bekledi. Bende derin bir nefesle asıl konuya bir adım daha yaklaştım.

"Fiziksel temasları da aynı şekilde beni korkutmuyor. Sanki sarıldıkça, bana dokundukça kendimi daha iyi hissediyorum. İşte bu beni korkutuyor."

Sanki bunu zaten biliyormuş gibi hiçbir tepki vermedi. "Nasıl yani, biraz daha açar mısın?"

"Yani…" diyerek gözlerimi arkasındaki duvara sabitledim. "İlk başlarda abimden bile çekinmiştim, korkmuştum,hemde abim olduğunu bildiğim halde. Bana zarar vermeyeceğinden emin olduğum hâlde. Ama Beha'yı tanımıyordum. Evet ona güveniyordum ama yanılıyor olabilirdim. Beha çok kötü biri olabilirdi. Ama ondan korkmuyor ve çekinmiyordum."

Yutkundum. Yanılıyor olabilirdim. Beha bütün güvenimi boşa çıkarıp beni üzebilirdi. Bu ihitmali düşününce ona sorgusuz sualsiz güvenmiş olmak beni korkutuyordu. Ama bir taraftan da bu güvenin sadece Beha'ya özel olduğunu, kalbimin ve ruhumun onu ayırt edebildiğini düşünüyordum.

Gözlerimi gözlerine çevirdim tekrar. "İlk ben öptüm onu. İsteyerek, içimden gelerek. Değil onu öpmek, o beni öpmek istediğinde bile korkmam gerekmiyor muydu?" Sesli söylemek bir an yanlış geldi ama Araz'da öyle olmamıştı. Bu da hislerimin doğru olduğunu, herkese sorgusuz sualsiz güvenmeyeceğimi kanıtlıyordu.

Başını itirazla salladı ve kaşları çok hafif çatılır gibi oldu. "Bunu halletmiştik sanki Mahur, kendini şartlamaman konusunda anlaşmıştık. Zaman geçtikçe bir şeyleri geride bırakman ve artık eskisi kadar etkilenmiyor olman çok normal."

"Biliyorum biliyorum ama kendime engel olamıyorum. Yani her şeyin bu kadar normal ve hızlı ilerlemesi anormal değil mi?"

Anlayışla başını iki yana salladı. "Bak güzelim, küçüklüğünden beri hep bir şeylerden korkmuşsun, buna mecbur kalmışsın. Bu yüzden korkmak artık sana normal geliyor." Kısa bir an sustu. "Bana ilk geldiğin zamanı hatırlıyor musun?"

Kaşlarım çatıldı. Hatırlıyordum ama ne ilgisi vardı şimdi? Başımla onayladığımda devam etti.

"Karanlıktan korktuğunu söylemiştin."

Evet, doğru. Korkuyordum. Küçük birçok çocuğun ortak korkusuydu karanlık. Sonraları ise kendiliğinden geçmişti. Yani askeri okula girdiğim zaman korkacağım en son şey bile karanlık değildi.

"Bu korkun zamanla geçmişti ve mesleğin için bunun zorunluluk olduğunu düşünmüştün."

Göz göze geldiğimizde başını iki yana salladı. "Sana o zamanda söylemiştim. Bir şeylerden korkmaya alıştığın için sana her şey anormal geliyor."

"Yani…" diye mırıldandım, kafam karışmış bir şekilde. "Korkmamam normal mi?"

Derin bir nefes alıp verdi. "8 yıl geçti bir şeylerin üzerinden ve sen artık iyisin,atlattın. İlk bir sene korktun, iki sene korktun, üç sene, beş sene korktun evet ama artık korkmuyorsun çünkü bu savaşı sen kazandın."

Yüzündeki tebessüm ve gözlerindeki kararlı bakış nabzımın artmasına sebep oldu. Hep bir şeylerden korktuğumu biliyordum ama kendimi korkmaya şartladığımı ve zorladığımı bilmiyordum yani hiç fark etmemiştim.

"Peki…" diyerek duraksadım. Bugüne kadar hep o bana soru sormuştu. Şimdiyse benim sormak istediğim bir soru vardı. Hep aynı döngü içinde dolanıyor gibi hissediyordum ama yine de tatmin edici bir cevap istiyordum.

"Sence Beha'dan korkmayışımın tek sebebi ona duyduğum güven mi? Neticede abime de güveniyordum ama ondan bile korkmuştum."

Parmak uçlarını birbirine vurdu. "Sorunu cevaplamadan önce ben sana bir soru sormak istiyorum." Kaşlarını kaldırdı.

"Eşin bu korkularını öğrendiğinde,yani ilk söylediğinde nasıl bir tepki verdi?"

Gözlerim boşluğa dalar gibi oldu. Aklım o günlere giderken burnumun direği sızladı. Buruk da olsa oluşan tebessüme engel olamadım. Aptal olduğumu söylemişti.

"Tam bir aptalsın.."

Söylediğiyle gözlerim açıldı. Islak gözlerimle ona bakarken kaşlarımı çattım.

Onun kaşları da hafif çatılırken "Hiç bakma öyle.." dedi.

"Sevdiğim kadınsın sen benim. Hadi diyelim bunun için bıraktım istemedim seni kalbim bırakır mı sanıyorsun. Yine dönüp dolaşıp sana gelmem mi sanıyorsun?"

Birkaç adım atıp yaklaştı bana. "Ne yaşarsan yaşa ne yaparsan yap..seni ölsem de bırakmam."

Kabaca anlattığımda onunda yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. Anlatırken Beha'yı ne kadar çok sevdiğimi bir kez daha fark etmiştim ve ona sarılma isteği doğmuştu bir an içimde.

"Belki de güveninin sebebi budur."

Sevda ablanın sesi dikkatimi ona çektiğinde başımı hafif yana eğdim. "Anlamadım?"

"Ona güveniyorsun çünkü her şeye rağmen seni bırakmadı, ondan korkmuyorsun çünkü senin bile kabul etmediğin gerçekleri kabul edip yanında kaldı."

Bu hiç aklıma gelmemişti. Sadece sevdiğim için bile güvendiğimi, korkmadığımı düşünüyordum. Oysa Sevda abla haklıydı. Araz'dan sonra sarsılan güvenim Beha'nın o tavrıyla yeniden filizlenmişti. Her şeyi biliyordu ve tereddüt etmeden yanımda kalıyordu.

O anların yalnızca birkaç dakika sonrasına gittim bu sefer de.

…Eğer sana dokunmamdan rahatsız olursan korkarsan ben dokunmadan da severim seni. Sorun ettiğin ne varsa ortadan kaldırır yine severim. Ben senden vazgeçmem. Anladın mı?

Kalbim hızlandı. Sadece hatırlamak bile heyecanlanmama sebep olurken mideme giren kramplar dudaklarımı ıslatmama sebep oluyordu.

O birkaç cümlesi, duruşu, bakışları…Belki de gerçekten ona güvenmeme sebep olan bunlardı.

Ondan korkmuyordum çünkü ben dokunmadan da severim seni cümlesi iliklerime kadar işlemişti.

Kirpiklerimin uçlarına yaklaşan gözyaşlarım akmasın istedim. Ağlamaktan artık yorulmuştum ama istemeden oluyordu. Muhtemelen Beha burda olsa kızardı. Hafif gülümsedim. Her ne kadar odunluk yapıyor gibi görünse de beni girmek üzere olduğum duygusallıktan çıkarıyordu. Eh farkında olmayadabilirdi. Kocam gerçekten odun olabilirdi.

"Galiba haklısın." Sessizce sindirmemi bekleyen Sevda abla mırıltımla dirseklerini masaya yaslayıp ellerini birbirine kenetledi.

"Ona güveniyorsun,ondan korkmuyorsun ama yine de tereddütlerin var?"

Başımı onaylar anlamda salladım. "Evet."

"Eşin bu konu hakkında ne düşünüyor? Hiç konuştunuz mu?"

Konuşmuştuk birkaç kere ve onun düşüncesi belliydi. Hiçbir şeyi halletmeden benimle yaşamaya razıydı. Tebessümle omuz silktim. "Ondan korkmadığımı biliyor ama yine de ileri gitmiyor."

Başını sağ omzuna doğru yatırdı. "Peki sen? Yani sen ileri gitmek istiyor musun?"

Beklemediğim soru karşısında şaşırdım. İstiyor muydum? Soru beynimde döndü durdu ama kendine bir cevap bulamadı. İstemiyorum demekte istiyorum demekte yanlış geliyordu.

Cevap vermeyi reddettim. "İlerisi olursa…" ihtimaline yutkundum. "Ya ben geçmişi hatırlarsam?"

Kendi kendime sormuşum gibi başımı iki yana salladım. "Eğer ben Beha'yı o adam sanırsam her şey biter."

Beha'da bitmezdi. Naparsam yapayım bir yol bulur bizi kurtarırdı ama bende biterdi işte. Şimdi bir umuda tutunmuştum, onun peşinden gidiyordum. O umut biterse üzgünüm ama eskisi gibi olmazdık.

İhtimali bile o kadar can yakıcıydı ki. Beha'yı o adam sanırsam onun yaşayacağı hayal kırıklığı benim canımı yakardı. Ne bir daha yüzüne bakabilirdim ne de tekrar eskisi gibi olabilirdik. Benim açımdan da onun açısından da zordu.

Sevda abla dudaklarını ıslatırken anlamaya çalışır gibi ellerini çözdü ve havada salladı. "Toparlıyorum, sorunumuz senin eşinden korkman değil, birliktelik sırasında geçmişi hatırlama ihtimalin? Doğru mu anladım?"

Doğru anlamıştı. Başından beri sorun buydu. Beha'nın zamanında tamamlamama izin vermediği cümle,belki de her şeyin kilit noktası buydu. Sürekli kıyısından dönüp başka yollara saptığım, türlü bahanelere sığındığım sorun.

"Evet biliyorum sadece ihtimal ama göz ardı edemeyeceğim bir ihtimal."

Ellerini iki yana sallayarak "Mahur bu halledilebilir bir şey." Diyerek araya girdi. "Eğer eşinden rahatsız olmuyorsan, korkmuyorsan geri kalan her şeyi halledilir."

Tereddütle ona bakarken anlayışla gülümsedi. "Seni yıllardır tanıyorum. Birçok şeyi aştığının farkında değilsin. İlk başlarda korkmaya alıştın ve her ne sebeple olursa olsun eşinden korkmuyor oluşun sana yabancı ve ondan korkmaktan korkuyorsun ama bunu da aşabilirsin."

Korkmaktan korkmak. Doğru bir tanırdı.

Başımı yana eğdim. "Nasıl yapacağım peki?"

"Tabiki eşinle birlikte."

Kaşlarım çatılır gibi oldu. "Bu şart mı?" Tabiki şarttı ama Beha'yı sıkıyor ve bunaltıyor gibi hissetmekten kendimi alamıyordum. Halbuki sıkılmazdı bunu da biliyordum.

Gözlerini kaçırdı. Yerinde dikleşti. Kaşlarım daha da çatılırken "Benden duymanı istemezdim ama söylemek zorundayım…Beha bana ulaştı Mahur." Demesiyle bu sefer ben yerimde dikleştim.

"Anlamadım naptı?"

'Bana ulaştı' ne demekti?

"Geçen hafta beni aradı. Buraya geleceğinizi ama öncesinde bilgi almak istediğini söyledi."

Gözlerimi masaya sabitledim. Haberim yoktu, söylememişti. Olsun isterdim. Ben onu karıştırmamak, uzak tutmak isterken bunu yapması hoşuma gitmemişti.

"Merak etme…" bakışlarım tekrar ona döndü. "Elbette detaya girmedim. Sadece sana yardımcı olmasını söyledim. Yani yavaş yavaş ve onun yönlendirmesiyle ilerlemeniz gerektiğini söyledim."

Cümleler zihnimde yankı yaparken aklım o güne gitti birden. Evi görmeye gittiğimiz güne. Söyledikleri somut bir hâl aldı.

Boynundaki ellerimin birini ensesine sardım. Başını yana eğerek yüzüme iyice eğildi. Birkaç dakika geçmeden belimdeki ellerini indirdi. Hafif geri çekildi.

Soluklanmak için başımı kapıya iyice bastırırken gözlerimi açmadım. Ellerini bacaklarımda hissederken gözlerim hızla açıldı. Yanlış bir şeyler düşünmeme izin vermeden kucağına alıp ellerini tekrar belime sardı. Bacaklarımı beline dolarken hafiften titreyen sesimle "Beha..." Diye mırıldandım. Ellerim omuzlarında kalırken dudaklarım alnının hizasına denk geliyordu.

Sırtım tekrar duvara yaslanırken bu hâlini ilk defa görüyordum, doğal olarak.

"Korkma" diye fısıldadı dudaklarıma doğru. Korkmuyordum. Afallamıştım. Korkmuyordum ama korkmam gerekmiyor muydu?

Demek sebebi buydu. İlk defa gördüğüm o hâli ve ilk defa yaşadığımız o an yabancıydı. Biraz önce kızmıştım ama şimdi de kalbim sıcacık oldu. Ben sıkılır, bunalır diye düşünürken o çoktan konuya dahil olmuş ve harekete geçmişti.

Zihnimde dolanan anları Sevda abla böldü.

"Beha sana yardımcı olmaya hazır. Eğer gerçekten tek problem Beha'yı o kişi sanmansa sana yardım edecek kişi eşin. Sana kim olduğunu ve nerede olduğunu o hatırlatacak."

Sessiz kaldım. İyiydi, hoştu ama düşündükçe bile ateş basıyordu. Yaşamak nasıl olacaktı kim bilir? Yutkundum. Ellerimi birbirine kenetledim.

Daldığım düşüncelerden Sevda abla çıkardı. "Alıştığın şeylerin dışındasın ve seni rahatsız eden bu. O yüzden önce bunu kabullenmelisin. Yaşadığın heyecan, korkmuyor oluşun normal."

Bu konuda haklı olabilirdi. Var olan bir alışkanlığı değiştirmek her zaman yeni bir alışkanlık edinmekten daha zordu.

"İstersen burda bitirelim."

Başımla onaylarak önüme gelen saçımı arkaya attım. Bu kadarı yeterliydi şimdilik. Önce kabullenmem gereken birkaç şey vardı. Daha sonra da muhtemelen Beha'ya atamayacağım o adım için kendimi cesaretlendirmem gerekiyordu. Sevda ablanın dediği gibi onun yönlendirmesiyle ilerleyecektik belki ama karşısında put gibi durmak ona kötü hissettirirdi.

"Yarın Beha'yla birlikte bekliyorum."

Kaşlarımı itirazla kaldırıp başımı yana eğdim. Ama hemen geçti. Bir şeyler böyle daha kolay olacaksa ve Beha çoktan kabullenmişse direnmenin anlamı yoktu.

Derin bir nefes verdim. "Teşekkür ederim Sevda abla, her şey için."

Gülümseyerek başını iki yana salladı. "Ben bir şey yapmadım Mahur. En azından bugün hiçbir şey yapmadım. Düşüncelerini sesli dile getirdim o kadar. Söylediklerimin hepsini eminim sende biliyordun sadece kabullenemiyordun."

Belki de haklıydı. Kendimi bazı şeylere kapatmıştım. O nefret ettiğim değişiklik kavramının hayatıma girmesine izin vermemiştim, Beha'ya kadar.

Ayağa kalktım. Beklediğimden daha iyi giden bir konuşma olsa da çıkıp rahat bir nefes almak istiyordum. Beraber kapıya ilerlerken "Sevda abla…" diye mırıldandım. "Bir şey soracağım sana."

Kapının önünde durduğumuzda açmadan bekledi. Başını hafif salladı. "Tabi, sor."

Gözlerine dikkatle baktım. "Abimle nereden tanışıyorsunuz?"

Boğazını temizledi çok hafif. Yanağımın içini ısırmış cevabını beklerken yerinde rahatsızca kıpırdandı. Tahmin ettiğim cevabı alacağıma emin olmuştum.

"Aslında…" diye başladı ve gerisi gelmedi. Söyleyeceği şeyden vazgeçerek derin bir nefes aldı. "Ortak bir arkadaşımız vasıtasıyla tanışmıştık."

"Öyle olsun bakalım." Diyerek zorlamadım. İş abimde bitiyordu ve ona sormadan söylemek istememiş olabilirdi. Zira arkadaş olmadıklarını biliyordum. Abim psikologa gelmek istemediğim için kendimi rahat hissetmemi istemişti muhtemelen. Eh sonrasında gide gele gerçekten arkadaş olmuş olabilirlerdi o ayrı.

Yarın aynı saatte sözleşip, vedalaşarak çıktım. Beklemeden önce dairesinden daha sonra binadan çıkmıştım. Kar yağmıyordu, rüzgar da yoktu. Havadaki yumuşaklık çok güzeldi.

Beha'yı arayıp haber vermek yerine yürümeye karar verdim. Benim işim uzun sürmemişti ve arkadaşıyla biraz daha vakit geçirmeliydi.

Ellerimi cebime sokarak yürümeye başladım. Bir şeyleri zorla da olsa kabullenmiş oluşumla kalbim durduk yere hızlanmaya başladı.

Evet Beha'dan korkmuyor ve çekinmiyordum ama ona adım atabileceğimden emin değildim. Mesleğe başladığımdan beri hep erkeklerle çalışmıştım ve genel olarak ortada dönen hiçbir muhabbetten ya da ister istemez aldığım iltifatlardan utandığım zamanlar hiç olmamıştı. Aynı şekilde Beha'dan da. Ama şimdi bir şeyleri düşünüp hayal edince bile utanıyor, Beha'ya bakamayacak gibi hissediyordum. Üzerime bir anda çöken çekingenlik umarım hep sürmezdi.

Yaklaşık on dakikalık bir yürüyüşün ardından çalan telefonumla kısa bir an duraksadım. Beha olduğunu düşünmüyordum. Çıkıp çıkmadığımı bilmediği için aramazdı. Ama yüksek ihtimalle gözü hep telefondaydı.

Avukat Hanım arıyor…

Beliz'di. Sabah sana dönerim deyip dönmemiştim ve bu şimdi aklıma geliyordu. Telefonu cevaplayarak yavaş yavaş yürümeye devam ettim.

"Efendim bebeğim?"

"Mahur Hanım arayacakta konuşacağız."

Kinayeli sesiyle güldüm. Usulca mırıldandım. "Unutmuşum."

"Ah ah,kocan yanında tabi beni hatırlayıp napacaksın?"

Gözlerimi devirdim. "Duygu sömürüsü yapma. Yanında Feda abi olsa beni aramazsın."

Güldü. "Neyse canım boşver şimdi onu. Sen napıyorsun, nasıl gidiyor tatil? Ayrıca sabahki okey muhabbeti neydi?"

Derin bir nefes vererek olayı anlattığımda ufak bir kahkaha attı. "İnanır mısın zerre garipsemedim." Tekrar gülmeye devam ederken gözlerimi devirdim.

"Farklı bir ilişkimiz var nolmuş yani? İnsan kocasıyla okey oynayamaz mı?"

Gülmesini durdurarak "Oynar." Dedi normal bir tavırla. "Tabiki oynar ama pek balayı tercih edilmez gibi bunun için."

Eh orası öyleydi.

Herhangi bir karşılık vermeyi reddettim ve arkadan gelen havlama sesiyle gülümsedim. İçim yumuş yumuş olurken "Ay yavrum havlamaya çalışıyor." Dedim, neşeyle. "Abimin abarttığı kadar var mıymış?"

Güldü. Köpeğin sesi daha net ve gür gelirken Beliz'in kucağına aldığını hissettim. Ya da köpüş kucağına tırmanmıştı.

"Biraz hareketli olduğu doğru ama beni rahatsız etmiyor."

Derin bir nefes alıp verdim. "Umarım Beha'yı da etmez."

"Kulübe yaparsınız bahçeye."

Dudak büktüm. Ön taraf uygun değildi, site olduğu için. Arka tarafta küçük bir bahçe vardı ama diğer taraftaki ev çok yakındı. Hâliyle onun bahçesi de çok yakındı. Ve köpüş bizi etmese bile komşuyu rahatsız edebilirdi.

"Öyle yaparız artık. Sen nasılsın, napıyorsun?"

"Bildiğin gibi." Derken kısa bir an nefeslendi. "Davalarla uğraşıyoruz. Boşver şimdi beni. Sen naptın?"

Kast ettiği şeyi anlamıştım. "Sevda ablanın yanından çıktım şimdi, konuştuk."

Çok detaya inmek istediğim bir konu değildi. Beliz her şeyimi biliyordu zaten ondan çekinmiyordum. Sadece şu an konuşmak istemiyordum.

"Konuşmak istediğin her an arayabilirsin biliyorsun değil mi?"

Güldüm ve hafif alayla cevap vererek konuyu dağıtmak istedim.

"Biliyorum biliyorum da Feda abiyle sabahlara kadar olan flörtünüzü bölmeyeyim."

Beha'yla ilgili içimde ukte kalan şeylerden biri de buydu. Şöyle uzun uzun mesajlaşmak flört etmek isterdim ama şu saatten sonra pek mümkün değil gibiydi. Aynı evin,odanın içinde ve hatta aynı yatakta yan yana onunla mesajlaşamazdım. Yani ben yapardım ama Beha bey işine gelmeyen bir mesaja sesli cevap verirdi ve o iş olmazdı.

"Kıskanma canım kıskanma."

"Ne kıskanacağım be, çok romantiksiniz."

İnanmamış bir tavırla güldükten sonra "Neyse hadi iyi tatiller size, konuşuruz tekrar."

"Tamam görüşürüz."

Telefonu kapattıktan sonra ellerimi montumun cebine soktum. Derin birkaç nefes aldım. Kış aylarını pek sevmezdim ama böyle yağmayan, esmeyen anları güzeldi.

Çok hızlı adımlarla, hatırladığım evin yoluna saparken hâlâ tek istediğim Beha'ya sarılmaktı. O kadar alışmıştım ki her an beraber olmaya şu kısacık ayrılık bile kendini belli etmişti.

Muhtemelen eve geldiği zaman neden ona haber vermediğimle ilgili ufak çaplı bir olay yaratacaktı ama olsun. Dikkatini dağıtmak çok zor olmasa gerekti.

💫

Sınır üç dört gün içinde dolarsa en geç dört günde gelir bölüm. Daha uzun zamanda dolarsa daha uzun zamanda gelir. Yani bugün dördüncü gündü uzun gibi gelse de aslında çok uzun zaman olmamış jsjxjakak.

Birde tüm bölümler bin oyu geçmiş sadece son üç bölüm var. Oy vermeyenler Allah rızası onları bin yapalım 😅


Sormak söylemek istedikleriniz💙

Alıntılar Instagramda.

Continue Reading

You'll Also Like

108K 5.9K 42
Siz: Yarım saattir kahkaha atıyorum lan. Siz: Anan baban bu ismi koymak için ne yaşamış olabilirler ffdfdddss? Siz: Olm seni yaparken bu kadar zorlan...
2.8M 216K 61
"Ulan, diyor insan ister istemez. Bu kadar küçük bir şey de yaşıyor, konuşuyor. Hatta iç organları da var." Arşın yıllarca kardeşinden dinlediği Yüsr...
2.4M 206K 49
Tamamlandı Aşkın Erdem! Annesinin enerjisini, halasının flörtöz tavırlarını gen edinmiş bir liseli! Babam halletsin demek yerine olaya 'Sa' diye gir...
2.1M 153K 53
Tamamlandı Siz: Medya* Siz: Sen benim adresimi nereden biliyorsun aq? Siz: Hayır abi madem biliyorsun beni mi sikeceksin? Siz: Yemin ederim saygım...