Kurgudaki klanların sembollerini tanımanızı sağlamak için yapımı ciddi anlamda saatler süren bir görsel hazırladım. Umarım keyif alacağınız ve vaktinizi harcadığınıza değdiğini düşündüğünüz bir kurgu olur. Herkese iyi eğlenceler dilerim!
(Görseldeki her sembolle ve renk dengesiyle saatlerce uğraştım. Lütfen emeğe saygı gösterip, kurgularınızda ya da herhangi başka bir şey için görseli izinsiz kullanmayın.)
KURYE (I)
Osaka, Nihon* ¹, 2000
Yakuza'nın kendi içinde bölünmesiyle adını duyuran yeni aile toplulukları arasında başlayan savaş tamı tamına beş yüz seksen sekiz can almıştı. Durumdan rahatsız olan Kitsune Klanı'nın lideri Yamaguchi, Saburo Howaitotaigā ve Kei Koi'ye bir teklif sunmaya karar verdi. Her lider tarafsız bölge ilan edilen Osaka'da toplandı ve karşılıklı masaya oturdu.
"Geleceğimizi ne olduğu belirsiz üç kişiye mi bırakacağız? Bu saçmalık!"
"Sakin ol, Taigākurō*²," Koi ailesinin lideri Kei, dudakları arasında tuttuğu puroyu yavaşça körükledi. "Teklifin detaylarını merak ediyorum."
Yamaguchi, burnundan verdiği kısa bir nefesten sonra dirseklerini siyah camdan yapılmış masaya dayadı. "Oğullarımızı kaybettik, beyler. Bir hiç uğruna aileleri dağıldı ve birçok çocuk babasız kaldı," Saburo'nun alaycı tıslamasını görmezden gelmeye çalışıp konuşmaya devam etti. "Bağlılık yemini eden her katılanı oğlumuzdan ayırt etmememiz öğretildi bizlere. Hepsini biraz daha fazla para, biraz daha fazla mekân için; biraz daha fazla ego için katlettik."
Kei, iki parmağı arasında tuttuğu puroyu dudaklarından uzaklaştırdı ve başını yavaşça salladı. Burnundan çıkan gri duman, odayı tavandan aydınlatan sarı lambaya doğru süzülürken, Saburo'nun masaya indirdiği yumruğuna ters bir bakış attı. Odada bir anda ufak tefek metalik sesler duyuldu. Bütün yaverlerin eli bellerindeki tabancaya yönelmişti.
"Küçüldüğün için beyaz bayrak açıyorsun. Artık itiraf et ve zamanımızı boşa harcama!" dedi Saburo. Kei'nin purosundan yükselen ağır kokulu dumanı, kanatlarını dikleştirdiği burnundan soluyordu.
Masadan yükselen sese karşılık sakinliğini koruyan Yamaguchi, gözlerini Saburo'nun yüzüne dikti. "Hepimiz küçüldük, Saburo. Sokaklardaki gücünün ve bekçi sayının düştüğü söylentileri var; lokantalardan haraç toplattığın çömezleri bile çatışmalara girmeye zorluyormuşsun."
Saburo, masada duran yumruğunu sıkınca deri eldiveninden gıcırtılar yükseldi. Sinirini bir kenara bırakıp düşünmesi gerekiyordu. Kitsune'nin kulakları keskindi. Fiziksel ve silah gücünün azaldığını elbette duymuştu. Yine de bu bilgiyi onaylatması gerekiyordu. Sonuçta tilki, dibini görmediği suya adım atmazdı. İçerdeki hainlerin kim olduğunu çözmeyi sonraya bırakıp teklif şartlarını dinlemeye karar verdi. "Şartlara geçelim."
Kei, krem rengi fötr şapkasını çıkartıp sağında duran adamına uzatırken yavaş ve derinden gelen sessiz kahkahalar attı. Saburo'ya dönünce, avcılar ve köpekleri tarafından kuşatılmış, beyaz kürklü bir kaplanın sinirden vahşileşmiş bakışlarına tanık oldu. "Hep böyle yapıyorsun, Taigākurō." dedi ve ekledi. "Oicchan Kabu'da hep Ya-Ku-Za.*³"
Yamaguchi, üstün körü gülümseyip orta parmağının eklem yeriyle masaya tıklattı. Dikkatler üzerine çekilip kısa dalaş sona erince, teklifinin detaylarını anlatmaya başladı. "Üç ayrı Doragonkurō*⁴, üç ayrı aileye hizmet edecek; fakat adaletleri her zaman isimlerimizden üstün olacak. Bunun için eğitilecekler ve hiçbir ailevi ya da duygusal bağları olmayacak. Yani yeri geldiğinde hizmet ettiği aileden de haksız olanın kellesini alacak."
Saburo, son cümleyle ufak bir irkilme yaşayıp etrafına baktı. Yaverlerden yükselen uğultular odayı doldurmuş, Yamaguchi ve Kei harici herkesin yüzüne şaşkın bir ifade yayılmıştı.
Kei, tek kaşını kaldırdı ve mantığına danıştı. Bir süre sessizlikten sonra dumanı tavana doru ince bir ip gibi uzanan purosundan birkaç nefes körükledi. "Adaletlerinden nasıl emin olacağız?"
"Bu soruyu bekliyordum, Ganoido*⁵. Hiçbirimizi tanımayacak, dağlardaki tapınaklarda yaşayacak ve eğitimcileri dışında kimseyle iletişim kurmayacaklar. Ayrıca eğiticileri bizler gibi olmayacak."
"Hah!" Saburo'nun dudakları genişçe aralandı dudak kenarları kıvrıldı. Tepesinden yansıyan sarı ışığın göz altlarında oluşturduğu gölgeler titreşirken, altın kaplama dişleri gözler önüne serildi. "Yolunu merak ediyordum. Demek keşişler bu işi halledecek."
Yamaguchi, başıyla onayladı. "Anlaşmaya bağlılığımızı sunmak için üç aile, üç çocuk verecek."
Kei ve Saburo anında itiraz ettiler. Saburo, Yamaguchi'nin de ön gördüğü gibi daha sert tepki gösterecekti.
"Bunu asla kabul etmem! Torunlarımdan ya da oğullarımdan birini asla vermem!"
Yamaguchi'nin yüzü buruştu ve elini kaldırıp bıkkın bir tavırla Saburo'ya doğru salladı. "Sizlerden torunlarınızı ya da oğullarınızı istemiyorum. Bir gaijin*⁶ ya da melez, her şey kabulüm. Yeter ki sunacağınız çocuğun anlaşmadaki şerefinizi temsil edeceğini unutmayın."
Rahat bir nefes alan Kei ve Saburo, sandalyelerinin sırtlık kısmına yaslandı. Üç lider teker teker el sıkıştı ve Kei'nin ikramı olan puroları yaktılar. Ertesi gün zaman kaybetmeden iki kız ve bir erkek bebek bulunmuş, dağlarda yaşayan keşişlere teslim etmesi için Yamaguchi'ye gönderilmişti.
Kei'nin gönderdiği kızın annesi Koreli bir gaikokujin*⁷di. Yamaguchi'nin şerefini temsil eden kızın ise babası Amerikan ordusundan atılmış, geçimini günlük sağlayan ayyaş bir paralı askerdi. Çocuğunun alınmasını -yağmur altında avazı çıktığı kadar bağırarak ağlayan annesi kadar- dert etmemiş, aldığı parayı da içkide ve merdiven altı kumar oyunlarında iki ay gibi kısa bir zamanda kaybetmişti. Saburo'nun şerefini temsil eden bebek ise tamamen bir gaikokujindi. Saburo'nun emriyle adım atan doktorların görmezliği sayesinde, yeni doğan ünitesinden çalınmıştı. İtalyan anne-baba ise çocuklarının ölüm belgesini ve cansız bedenini kucaklarına tutuşturan doktorların yüzüne baka kalmışlardı. Şoka giren anne ve olduğu yerde çöken baba, kolları arasında yatan çocuğun terk edilmiş başka bir gaikokujin çocuğu olduğunu asla öğrenemedi.
Böylece, çocuklar dağlardaki Budistlere teslim edildi ve bir daha hiçimse onları ziyarete gitmedi. Çocukları bulanlar ve keşişlere teslim edenler liderlerin emriyle öldürülünce, yerlerini bilen kimse kalmadı.
Keşişler her bir çocuğa klan liderlerinin isteği üzerine birer numara verdiler: Kei'nin teslim ettiği kıza "8 (Hachi)", Yamaguchi'nin şerefini temsil eden kıza "9 (Kyū)" ve Saburo'nun gönderdiği erkek çocuğuna "3 (San)" dediler. Yıllar geçti ve çocuklar birbirlerinden habersiz, farklı dağlarda yaşadıkları tapınaklarda aldıkları eğitimlerine devam etti. Dövüş sanatlarında ustalaştılar, kor ve kırık cam üstünde yürüdüler, katlanılmaz irade sınavlarından geçtiler. Her birinin tenlerine parça parça ejderha dövmeleri işlendi. Adaletin eli olacak sol ellerine birer ejderha pençesi resmedildi. Çocukça hareketleri gaddarca cezalandırıldı ve beyinlerinin derinlerine çocukluktan ve insanlardan uzak ne varsa yer edindi. Ve bu çocuklar masal dinleyemeden, kelebek peşinde özgürce koşamadan ve sevgiden anlamayan birer makine gibi büyüdüler.
Çocuklar ilk görevleri için tapınaktan ayrıldıklarında eğiticileri gizlilik yemini gereği kendi yaşamlarına son verdiler. Her çocuk, eğiticilerini ve varlıklarından haberdar olan diğer keşişleri -içlerinde çocuk yaşta olanlar ve genç yetişkinler de vardı- kendi elleriyle açtıkları çukurlara gömüp yalnız başlarına dağlarda yaşamaya devam ettiler.
Yıllar geçti ve Yakuza'nın alt kademelerinden olan çoğu üyesi için üç Doragonkurō, birer şehir efsanesine dönüştü. Çete üyelerini disiplinde tutmak ve korkutmak için uydurulmuş hikayelerden fazlası değillerdi. Kulaktan kulağa yayılan hikayelerde binlerce gözü olan, keskin dişler ve pençelerle donanmış insan biçimli bir Oni*⁸ ya da ejderha biçimli iblisler oldukları da söylenirdi. Cezalandıracağı kişiyi uykuda bulur ve ona bir tür lanet yerleştirirdi. Fakat gün gelip kabul edilemez suçlar işleyen üst kademe üyeler Doragonkurōlarla karşılaşınca, kendileri gibi sadece birer insan olduklarını öğrenirlerdi. Ama bunu başkasına anlatacak kadar uzun yaşayamazlardı. İnfaz edilenlerin neredeyse hepsi, başları boyunlarından vurulmadan önce dizleri üstünde af dilerdi. Fakat Doragonkurōların acıma duyguları yoktu; yapmaları gerekeni yapar, infaz edilen her ölünün üzerine Kırmızı Örümcek Zambağı*⁹ bırakır ve görev verenden mühürlerini alarak tekrar dağlara dönerlerdi.
2022'ye kadar durum böyle devam etti.
___
* ¹ Japonlar ülkelerini Güneş'in Yükseldiği Yer anlamına gelen Nihon kelimesiyle tanır.
*² Kaplan Pençesi
*³ Eski bir Japon iskambil oyunu olan Oicchan Kabu'da kaybettiren skor. Kelime "Kaybettin" anlamına gelir.
*⁴ Ejder Pençesi
*⁵ Parlak Pullu (Saburo karekteri Sazan Klanı'nı simgelediği için kelime oyunu yapılmıştır.)
*⁶ Japon olmayan etnik kökene sahip yabancılara hakaret anlamında kullanılan argo kelime.
*⁷ Gaijin kelimesinin kibarcası.
*⁸ Japon folklorunda şeytanlar, canavarlar olmak üzere bir çeşit yōkai türüdür.
*⁹ Zehirli bir çiçek türüdür. Japon kültüründe ölümü simgeleyen bir metafordur. Ayrıca bknz: Higanbana çiçeği hikayesi
___
Bölümü beğendiyseniz oy verip yorum yaparak ve kurguyu önererek destek olabilirsiniz. RQs Discord sunucusu davet linki ve Spotify/YouTube linkleri profil biomda mevcut. Herkese iyi okumalar dilerim.