Çıkmaz

By gunesisteya

164K 8.9K 4.8K

Ortaya çıkan bir çok gerçek... Geçmişte kalan birinin yaşattığı travma... Adel'i zorla isteyen ve tehdit ede... More

~1~
~2~
~3~
~4~
~5~
~6~
~7~
~8~
~9~
~10~
~11~
~12~
~13~
~14~
~15~
~16~
~17~
~18~
~19~
~20~
~21~
~22~
~23~
~24~
~25~
~26~
~27~
~28~
~29~
~30~
~31~
~32~
~33~
~34~
~35~
~36~
Final

~37~

2.1K 152 111
By gunesisteya

İki gün sonrasından

Mutluluk neydi, bilmiyordum. İnsan neye sahip olunca mutlu olurdu mesela? İyi bir dost, iyi bir aile, iyi bir okul, zenginlik, kitaplardaki gibi bir aşk? İnsan bunlara sahip olunca mı mutlu olurdu? Mutluluk demek bu saydıklarım mıydı?

Küçükken dadımın beni parka getirdiğini hatırlıyordum. Arkadaş edinmem gerektiğini söyler dururdu ama hiç bir çocuk benimle arkadaş olmak istemezdi. Gülmezdim çünkü, oyun bile oynamazdım... Genellikle hep somurturdum. Güldüğüm bir an hatırlamak zordu.

Hepsinin yanında anne ile babaları vardı.

Hepsi mutluydu, hepsi gülerdi, oynardı, koşardı, zıplardı. Peki ya ben? Ben dadımın yanına oturur o çocukları izlerdim. Haksızlık diye düşünürdüm. Ben mutlu değilsem onlar da mutlu olamaz, benim arkadaşım yoksa onların da olmamalı, annem öldüyse onların da anneleri ölmeliydi, benim babam benimle dışarı çıkmıyorsa onlarda babalarıyla dışarı çıkmamalıydı...

Ertesi gün babamın bana kızacağını bilsem de bu sefer cesaretimi toplayıp babamın yanına gitmiştim. Sadece bir saatliğine benimle parka gelip gelemeyeceğini sormuştum ama bana artık büyümem gerektiğini söylemişti. Oysaki daha altı yaşındaydım...

Çizgi filmlerdeki çocuklar da hep mutluydu. Onların büyük annesi ve büyük babası bile vardı. Babası o çocukları sırtına alırdı, evde koşarlardı, beraber yemek yaparlardı, babaları onlarla bir sürü oyun oynarlardı. Ağlama sebepleri genelde ya dondurmaları yere düşünce ya da hastaneye gitmeleri gerektiği zaman oluyordu. Geriye kalan zamanlarda hep gülüyorlardı. Bir gece yalvararak tanrıya yalvardığımı hatırlıyordum. Beni de çizgi filmin içine alsın diye... Ama olmuyordu. Yine aynı odamdaydım. Sonra daha çok ağlıyordum.

Bunu babam görmüştü ve bana ağlamayı yasaklamıştı. Çocukça davranıyormuşum ama zaten çocuktum. Tek istediğim gülmekti. Biraz da olsun mutlu hissetmekti. Ama başaramadım. Ertesi gün yine kalkıp o çocukları izlemeye gittim. Gökyüzüne bakıp fısıldadım.

"Bir gün beni de o çocuklar gibi yapar mısın Allah'ım?"

...

Karakoldaydık. Babam bir geri bir ileri yürüyordu sinirle.

"Bakın memur bey, ben çocuklarımı orada tutmanıza izin vermem!" İki saattir kavga edip duruyorlardı. Yamaç'ın babası Erkan amca babamın kolunu tuttu.

"Cihan, tamam sakin ol." Babam sinirli bir şekilde konuştu.

"Erkan, nasıl sakin olayım? Bir açıklama bile yapmadılar!" Annem, Esra teyze, Selma teyze, Emel teyze de geldiğinde ben oturduğum yerden onları izliyordum sakince. Annem yanıma geldi.

"Kızım, noldu? Sen bir şey biliyor musun?" Kafamı olumsuz anlamda salladım. Abimlerde karakola girdiğinde oh tamam. Bütün sülale karakoldaydık. Annem saçımı öpüp geri babamgilin yanına gittiğinde Çağlar'ın gözleri beni bulduğunda yanıma gelip önümde eğildi.

"Noldu sana, ne bu hâlin?" Sweetimin fermuarını çekip beni kaldırmak için elimden tuttu ama geri çekildim.

"Hastayım biraz. Ayağa kalkacak hâlim yok."

"Hasta hasta seni buraya mı getirdiler?" Beni kucağına alınca kafamı boynuna yasladım.

"Senin ateşin de var, kahretsin!"

"Bir şey olmaz. Gelip geçici." Bir kere hasta olunca kolay kolay düzenlemiyordum. En son Alp'in evinde hastalanmıştım aradan bir hafta geçmiş olsa da ara ara oluyordu.

"Ne demek bir şey olmaz?" Tolgaların yanına ulaşmıştık en son. Babam da oradaydı. Çağlar durumu onlara anlatırken ben sessiz sakin onları dinliyordum.

"Hasta olduğunu niye bize söylemedin kızım?"

"Önemli bir şey değildi." Tolga lafa girmişti.

"Ne demek önemli bir şey değildi? Hasta olup söylememek ne demek?" Gözlerimi kapattım.

"Tolga tamam. Benim eve geçiyoruz biz. Avukatlar gelmek üzereydi haberiniz olsun. Bir şey olursa arayın." Eray üstüme nereden bulduğunu bilmediğim şalı bıraktığı zaman biz de çıkışa doğru yürüyorduk.

"Beni indirebilirsin. Yürüyebiliyorum." O sırada zaten arabanın yanına ulaşmıştık. Beni ön koltuğa oturtturup o da yanıma geçip şoför koltuğuna oturdu.

"En ufak bir şey olduğunda bile bana söylüyorsun."

"Hı hı." Arkama yaslandım.

...

Yine büyük bir evdi. Tek başlarına bu büyük evlerde ne yapıyorlardı ki? Ben olsam küçük bir apartman dairesinde yaşamak isterdim. Bu evler ürkütücüydü.

"Ilık bir duş al, biraz ateşin var. Sonra sana kahve yapayım tamam mı?" Duş almak istemiyordum çünkü üşüyordum.

"Uyusam yeterli." Beni dinlememişti.

Hızlıca bir duş aldıktan sonra havluya sarılıp çıktım. Çağlar'ın bıraktığı eşofman takımını üzerime geçirip aşağıya indim. Mutfakta dediği gibi kahve yapıyordu. Beni görünce gülümsemeye çalışıp alnımdan öpüp geriye çekildi.

"Ateşin düşmüş. Sabah sana bir abi çorbası yaparım, hiç bir şeyin kalmaz."

"Abi çorbası?"

"Yaa abi çorbası, bak kimseye kolay kolay yapmam yani, ona göre." Gülümsedim. Uzattığı kahveyi elime alıp masaya oturdum. O da yanıma oturmuştu. Telefonu çaldığı sırada eline telefonu aldı. O sırada ben mutfağı inceliyordum. Güzeldi. Evi gerçekten güzeldi ama fazla sadeydi ve fazla koyu renkler vardı.

"Efendim Eray?" Eray'ın ne dediğini duyamıyordum ama Çağlar'ın kaşları çatılmıştı.

"Anlamıyorum seni, abine versene." Telefon Tolga'ya geçmişti sanırım ama fazla iyi şeyler olmuyordu.

"Yapma ya, nasılmış çocuğun durumu?" Hassiktir. Alper? Alper'e mi bir şey yapmışlardı? Öldürmüşler miydi? Yerimde doğruldum. Umarım öyle bir şey olmamamıştır.

"Bizim gerizekalı yanında mı? İyi peki sabah uğrayacağım. Görüşürüz." Merakla ona döndüm.

"Nolmuş?"

"Bir çocuğu yaralamışlar ama çocuğun durumu şu an iyiymiş. Ailesinin şikayetini geri çekmesi için konuşmaya gideceklermiş." Alperdi siktir. Kesin Alperdi. Neyse sakin olalım. Olmayabilirdi de sonuçta değil mi? Öğrenmem gerekiyordu. Çağlar'a iyi geceler diyip beni koyduğu odaya çıkmıştım. Telefonumda oradaydı. Telefonumu alıp engellenenlere girmiştim. Yamaç en son Deniz'i engellemişti telefonumdan. Engelini kaldırdıktan sonra onu aradım. İkinci çalışta açmıştı.

"Ooo engel kalkmış." Onu umursamadan direkt konuya girdim.

"Alper'in-" Sözümü kesti.

"Hastanedeyiz." Derin bir nefes verdim.

"Durumu nasıl?"

"Gelip kendin gör, konum atıyorum." Telefon kapanmıştı. Anında da bir hastanenin konumu gelmişti. Ne yapacaktım? Geri aşağıya indim. Çağlar mutfaktaki masada oturuyordu.

"Beni hastaneye bırakabilir misin?" Zaten gergindi bu sefer yine bana döndü.

"Niye, güzelim? Ne var hastanede?"

"Bir arkadaşım hastanedeymiş de bu gece onun yanında kalsam daha iyi olabilir." Sorgularcasına bana baktı.

"Bu bizim çocukların hallettiği çocuk mu?" Kafamı evet anlamında salladım.

"Şu an ortalık çok gergin, sen git yat. Yarın ben de ailesiyle konuşmaya gideceğim beraber gideriz zaten." Daha fazla üstelemek istemedim. Zaten ortalık cidden yani çok kötüydü. Her an kargaşa çıkabilirdi. Tam arkamı dönecekken yanıma gelip bana sarıldı.

"İyisin değil mi?"

"İyiyim." Geriye çekilip geri odaya çıktım.

Yok bu böyle olmayacaktı. Uyuyamıyordum. Geri ayağa kalkıp buraya gelirken giydiğim kıyafetleri giydim. Saçımı da bileğimdeki tokayla bağlayıp sessizce odadan çıktım.

Umarım Çağlar uyumuştur. Tek dileğim şu an buydu resmen. Arka kapıya doğru ilerledim. Çağlar ufak bir ev türü yapmıştı bana oradan biliyordum ama kilitli olup olmadığı belli değildi. Kapı kulpunu yavaşça kendime çektiğimde kapı açıldı.

Yapmamalıydım. Yapmayacaktım. Siktir yapacaktım.

Dışarıya çıkıp telefonumu çıkardım. Taksiyi aradıktan on dakika sonra taksi gelebilmişti. İçine binip adama konumu gösterdim.

"Kızım sen neden bu saatte evden çıkıyorsun? Sevgiline mi kaçıyorsun?" Ya sabır.

"Yok abi. Ailem evlenmemize izin vermedi de işte. Ben de komple bu ülkeden kaçıyorum. Çok bıktım yani artık, öyle ajanlığa filan başlayacağım. Şoförlük de olu-" Araba ani bir fren yapınca sözümü kesmek zorunda kaldım.

"Şaka yaptım abi ya, lütfen hastaneye." Adam şüpheli bir şekilde bana bakmıştı ama en son arabayı sürmeye başladı.

Araba hastanenin önünde durunca indim. İner inmez tam Deniz'i arayacaktım ki Alperlerin grubundan bir kaç çocuğu görmemle onlara yöneldim.

"Alper kaçıncı katta, biliyor musunuz?" Çocuklar birbirine baktı. Ne bakıyorlardı.

"Yemeyeceğim arkadaşınızı merak etmeyin. Söyleyin şimdi!"

"11. Kat 56. numara." Hızlıca içeriye girdim. Özel hastaneydi. Asansöre girip 11. Kata bastım.

Benim burada ne işim vardı peki? Alper'in iyi olup olmaması umrumda değildi ama sormam gereken sorular vardı. Konuşulması gereken şeyler...

Kapıyı tıklattım, içeride ailesi olabilirdi. Kapı açılınca Deniz'i gördüm. İçeriyi gösterdi.

Tamam kötü bir fikirdi. Kabul ediyordum ama sakince içeriye girdim. Alper'in sesini duymamla durdum.

"Ooo sarışınımız da gelmiş." Sarışınımız? Midem bulanmıştı. Yüzümü buruşturdum.

"Anlatın!" Alper'in yüzünde sadece bir kaç sıyrık vardı. Yatağın üzerinde eşofmanıyla oturuyordu ve keyfi yerinde gibiydi. Peki bu çocuğu bu kadar hastaneye düşüren ne olmuştu?

"Neyi anlatalım?" Oda genişti. Deniz koltuklardan birine oturup eliyle diğer koltuğu işaret etti. Tereddüt etsem de Alper'in de koltuğu işaret etmesiyle oturdum.

"Sen nasıl bir kaç sıyrıkla bu hastaneye kadar düşebildin?" Gerçekten yüzünde fazla bir şey yoktu. Üzerindeki sweeti çıkarınca sargı bezini fark ettim. Tabii ya.

"Yamaç bir tık benimle oynamak istedi diyelim." İfadesizce suratına baktım.

"Bana o saçma eski ses kaydını dinletmenizdeki veya Yamaç'ın eskiden olduğu bir kızla fotoğrafını atmanızdaki sebep ne?" Deniz güldü. Alper geri konuşmaya başladı.

"Hiç biri eski değil. Yine seni kandırmışlar. Akıllandın sanmıştık?" Ya sabır. Hangisine inanacaktım ben artık anlamıyordum. Her şey karmaşık bir hâl almıştı. Şu an en iyisi herkesten uzaklaşmaktı. En azından bir süreliğine. Canım yanıyordu ama bunu belli etmemem lazımdı. Duygusuz ifademi korumaya çalıştım.

"Hiç birinize inanmıyorum." Hâlbuki şimdi aslında o kayıtlar gerçekten eskiydi, biz sizin aranızı bozmaya çalıştık demesini o kadar çok isterdim ki... Bu sefer sözü alan Deniz olmuştu.

"Gel bizimle takıl işte. Seni kısıtlayan olmaz, sana karışan olmaz. İyi fırsat." O bunları derken benim aklımda bir kaç ay öncesi canlanmıştı. Duygusuz kalma konusunda ısrarcıydım.

"Niye? İlla benim birileriyle takılmam mı gerekiyor? Tek kalamaz mıymışım?" Koltuğa bıraktığım telefonumu alıp ayağa kalktım. Alper bu sefer gözlerini bana dikip mırıldandı.

"Ben geleceği görebiliyorum ama. Sen geri koşarak bize geleceksin." Çok beklersin demek isterdim ama duymazlıktan geldim.

"Aileni ikna et, şikayetlerini çeksinler." Beni fazla umursamıyordu ama yine de gözlerini ayırmadı.

"Ailem şikayetini geri çekse de ben çekmem Adel. Onları oradan çıkartmam." Ben daha ağzımı açamadan içeriye bir kadın daldı.

"Ahh sizi biraz burada unuttum gibi old-" Beni görünce susmuştu. Alper'in annesiydi sanırım. Benziyorlardı.

"Ben de tam çıkıyordum zaten, iyi günler." Bir şey demeden odadan çıkıp kapıyı kapattım.

Telefonum yine sessizdeydi ama ekran yanıp sönünce ekrana odaklandım. Çağlar ile Tolga bir çok kez aramıştı. Arada bir tane de Eray'ın araması vardı. Bir kez daha Tolga'nın aradığını görünce açıp kulağıma götürdüm. Saat üç büçüktu. Gecenin üç buçuğu...

"Adel, neredesin sen? Abim deliye döndü. Bir şey demeden çıkıp gitmişsin veya kaçmışsın mı demeliyiz?" Al işte.

Hep aynısı oluyordu. Bir şeyi aman ne olacak diye yapıp bir saat sonra pişman olan tek ben olamazdım herhalde.

"Hastanedeydim. Döneceğim eve."

"Biz seni alalım. Hangi hastanedesin?" Bir bu eksikti.

"Gerek yok, taksiyle geleceğim ben." Evin adresini ezberlememiştim, kahretsin.

"Geliyoruz, konum at!" Telefon kapanmıştı. Mecbur hastanenin konumunu attım. On-on beş dakika sonra araba gelmişti. Arka kapıyı açıp içine bindim. Sürücü koltuğunda Çağlar vardı, yanında da Tolga... Hadi bakalım.

...

Elimi ısıtan kahveden bir yudum aldım. Oturma odasındaki bir koltuktaydım. Tolga'nın evi yakın diye Tolga'nın evine gelmiştik.

"Ne demek Adel bu? Bana haber vermeden bir taksiye atlayıp gitmek ne demek?" Sıkıntılı bir nefes verdim.

"Bilmiyorum, arkadaşımın durumunu merak ettim sadece." Sinirliydi ama beni kırmamak için kendiyle savaş veriyordu. Tolga da oturmuş bizi izliyordu.

"Ya başına bir iş gelseydi gece vakti?" Kafamı 'hayır' anlamında salladım.

"Kendimi koruyabilirim." Evet çok güzel korumuştum gerçekten... Alp beni taciz ederken de bacaklarımı keserken de çok güzel koruyabilmiştim. Elimdeki kupayı daha çok sıktım. Onların da aklına aynı şey  gelmiş olmalıydı ki bakışları değişti. Tolga konuşmaya girdi.

"Koruyamıyorsun işte, koruyamıyorsun Adel." Haklıydı, koruyamıyordum.

"Tamam, özür dilerim. Bir daha olmaz." Çağlar geri bana dönüp konuşmaya başladı.

"Bir daha bir yere giderken bana veya herhangi birimize haber ver, biz bırakalım tamam mı? Taksiye gerek yok." Kafamı 'tamam' anlamında salladım.

"İzninizle uyumak istiyorum." Tolga bana üzerimi değiştirip kalabileceğim bir misafir odası göstermişti.

"Kırmadık değil mi seni?" Kafamı olumsuz anlamda sallayıp merdivenlere yöneldim. Tolga'nın bana gösterdiği odaya girip kapının arkasına oturup dizlerimi kendime çektim.

Alp'in dava işlemlerinin sürdüğünü biliyordum. Çağlarların onu oradan çıkarabileceklerini sanmıyordum ama yine de eski anılar beni korkutuyordu. Fazla ürkütücüydü.

Elim telefona gidince galeriye girdim. En tehlikeli yerdi.

Beşimizin olduğu bir fotoğrafa tıklayınca acı bir gülümseme yayıldı dudaklarımdan...

Biraz daha ilerleyince bir videoya gitti elim. Hepsinin bizde kaldıkları bir dönemdendi... Beni zorla yastık savaşına sürüklemişlerdi. Enis de gizli bir videoya alıp bana atmıştı bu görüntüleri. Kalbim acıyordu. Mutluydum. Savaş tam yastıkla bana vuracağı sırada Yamaç beni arkasına alıyordu. O gün bana yastık gelmesine izin vermemişti. Kızmıştım ona. Oyunbozanlık yapıyor diye ama dinlememişti.

Başka bir videoya tıkladım. Yine bu onların bizde kaldıkları dönemlerdi. Alp yüzünden psikolojim bozulmuştu. Hep beni eğlendirmeye çalışıyorlardı o dönem. Abimlerin baskısıyla dışarı çıkmıştık. Hepimiz voleybol oynuyorduk. Aşırı eğlenmiştim o gün de yine... Yine yüzümde gülümsemem vardı. Enis sürekli beni eğlendiriyordu.

Sırf beni güldürmek için Mezdeke oynadıkları videoya tıkladım. Eray da vardı. Yine buruk bir gülümseme yerleşti dudaklarıma.

Daha sonra başka bir video... Bunu hatırlıyordum. Eskilerdendi. O zamanlar Bora'nın abim olduğunu bilmiyordum. Bora ile Enis kavga ediyordu. Enis Bora'nın sevdiği kıza mı ne yazmıştı o zamanlar yanlış hatırlamıyorsam ama komikti. Telefonun üzerine düşen bir yaştan anlamıştım ağladığımı... Anında telefonu kapattım.

Kendime gelmem lazımdı. Hızlıca yüzüme su çarptım. Tolga'nın benim için çıkardığı kıyafetleri üzerime geçirip yatağa girdim.

İnanmak istemiyordum ama her şey ortadaydı.

Canım yanıyordu.

...

"Şikayetlerini geri çekmiyorlar, avukatlar da biraz daha sabretmemizi istiyorlar da yani nereye kadar?" O kadar iyi avukatlar nasıl bir şey yapamazlardı ki... Demekki kanıt vardı ellerinde. Yoksa şimdiye kaç kez çıkmışlardı ki onlar.

"Beni hastaneye götürebilir misiniz?" Alper'in şikayetini çekmesi için yapmak zorundaydım.

"O çocuğu dün gördün sanıyordum." Kafamı salladım.

"Ben konuşursam belki ikna edebilirim." Tolga konuşmaya başlayınca gözüm ona döndü.

"Sen karışma güzelim. Tabağını bitirdikten sonra sana film açarım onu izlersin." Her şey benim elimde olabilirdi şu an. Kafamı 'hayır' anlamında salladım.

"Siz götürmezseniz kendim giderim." Şu an bu söylenecek şey miydi ama? Çağlar,

"Tehdit ediyoruz yani?"

"Sadece gitmek istiyorum, lütfen." Tolga ile Çağlar kısa bir süre bakıştı.

...

Araba durduğu an Çağlar bana döndü.

"Sadece on dakika." Kafamı salladım.

"Tamam on dakika." Oda numarasını biliyordum zaten. Asansöre girip o katta durmuştum. Odaya yöneldim. Tam o sırada annesi dışarıya çıkıyordu.

"Merhaba nasılsınız?" Annesi samimiydi. Gülerek cevapladı.

"İyiyim kızım, sen nasılsın?"

"Teşekkür ederim, ben de iyiyim. Alper'i görmeye gelmiştim de. İçeride sanırım."

"Ah evet. Yakın arkadaşsınız sanırım." Kafamı evet anlamında salladım. Ne yakın arkadaşız hem de öyle böyle bir yakınlık yok. Kadına iyi günler dileyip içeriye girdim. Bu sefer kapıyı çalmamıştım. Deniz ile gülüyorlardı.

"Vay vay vay, bu kadar erken gelmeni beklemiyordum."

"Şikayetini çekeceksin." Deniz gülerek arkasına yaslandı. Alper konuşmaya başladı.

"Karşılığında?" Sinsice sırıttı. Bunu yaptığıma inanamıyordum.

"Sizin yanınıza girerim."

...

Bölüm sonu💙

Bazı sağlık sorunlarım ciddileştiği için hastaneden fazla çıkamadım bu aralar o yüzden bir tık fazla gecikme olmuş olabilir, kusura bakmayın.

Oy verenlere teşekkür ederimm 💕

Continue Reading

You'll Also Like

817K 36.9K 20
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
902 265 35
hayatım ne kadar değişebilirki dedim..taaki bir peri olduğumu öğreninceye kadar...
161K 10.1K 37
(Tamamlandı.) Her şey okul gazetesinde çıkan bir dedikodu ile başlamıştı. Hoşlandığı çocuk ondan nefret etmeye başlamış, en iyi arkadaşı ile tanışmış...
106K 4.6K 18
Birlikte haberleri çıkan Yağız Ege ve Güneş, bir anda sosyal medyanın en yakıştırılan çifti olma yolunda adım atarlar. Olay yanlış anlaşılmadan ibare...