Çıkmaz

By gunesisteya

166K 9K 4.8K

Ortaya çıkan bir çok gerçek... Geçmişte kalan birinin yaşattığı travma... Adel'i zorla isteyen ve tehdit ede... More

~1~
~2~
~3~
~4~
~5~
~6~
~7~
~8~
~9~
~10~
~11~
~12~
~13~
~14~
~15~
~16~
~17~
~18~
~19~
~20~
~21~
~22~
~23~
~24~
~25~
~26~
~28~
~29~
~30~
~31~
~32~
~33~
~34~
~35~
~36~
~37~
Final

~27~

3.4K 214 146
By gunesisteya

Bir gün sonra...

"Ya Tolga!" Sitem edercesine Tolga'ya baktım. Tolga teslim olurcasına ellerini havaya kaldırıp omuz silkti. Tolga daha bir şey diyemeden Eray lafa girdi.

"Adel, abim iki saattir burada kaybetmeye uğraşıyor. Sen yine kendini adamların önüne atıyorsun ama."

"Belki oyunun mantığını yanlış anladım. Olamaz mı?" Çağlar araya girdi.

"Benim kardeşime laf etmeyin. Gayet de iyi oynuyor." Bora araya girdi.

"Gayet de iyi mi oynuyor? Abi ateş etmesi gereken yerde kendini adamların önüne atıyor kız?" Ne vardı yani kafam karıştıysa? Tolga araya girdi.

"Seni de görüyoruz Bora." Boranın masaya bıraktığı telefona bir bildirim gelince ayağa kalktı.

"Ben gidiyorum zaten. Ne haliniz varsa görün." Eray durdurup konuşmaya başladı.

"Nereye gidiyorsun?" Geçenlerde ev boş diyen kızın yanına gittiğinden adım gibi emindim var ya.

"Bizimkilerle buluşacağım." Hiç biri yememişti ama sanırım başlarından atmak için göz yumdular. O çıkınca ben de ayağa kalktım.

"Benim de uykum geldi." Çağlar tek kaşını havaya kaldırdı. Tolga konuşmaya girdi.

"Saat daha dokuz Adel." Omuz silktim.

"Bora'nın dedikleri yüzünden moralin bozulduysa eğer-" Lafını kestim çünkü bu cümlenin sonunda ona sövmeye başlayacağını biliyordum.

"Hayır, sadece yorgunum. Size iyi eğlenceler." Bir şey demelerine izin vermeden kendimi merdivenlerde buldum.

Hızlı bir şekilde odama çıkıp kapıyı kapattım. Dün gece aklımdan çıkmıyordu Allah kahretsin. Ben nasıl aklımdan çıkmasını sağlayacaktım o anların. Neyse ki sonra Çağla gelmişti de bir daha Yamaç'a bakmadan eve dönebilmiştim.

Bir süre sonra kapının tıklatılıp yavaşça açılmasıyla o tarafa döndüm. Çağlar gelmişti.

"Hadi anlat bana." Yanıma oturdu.

"Ne anlatayım?"

"Bora nerey gitti mesela?" İspiyonculuk time...

"Bilmiyorum ama geçenlerde bir kız buna ev boş istersen gel diye bir mesaj atmıştı. Bence yine o kız mesaj attı." Çağlar şaşırmamıştı.

"Bu Bora var ya harbi gerizekalı." Dediği şeyler kıkırdadım. O kadar doğru bir tespitti ki anlatamam.

"Niye Bora'ya bu kadar düşmansınız?"

"Yok be kızım ne düşmanlığı. Sadece yapmadığı şey yok. Yine bu iyi halleri." Kim bilir önceden daha neler neler yapmıştı? Ben Bora'dan kız kaçırma gibi bir potansiyel bekliyordum. Yapardı abi.

"O gerizekalı sana bir şey yapmış. Ne yaptı o sana?"

"Bir şey yapmadı." Bana döndü.

"Adel, en ufak bir şeyi bile bana anlatabilirsin bunu bil tamam mı?" Gözlerimi kaçırdım.

"Adel, bir şey olmuş işte." Ayağa kalktım.

"Yok ya gerçekten bir şey olmadı." Tek kaşını havaya kaldırdı.

"Öyle diyorsun yani?" Başımı evet anlamında salladım.

"İyi hadi şu anlık öyle olsun bakalım." Ayaklanıp kapıdan çıktı.

...

Biyolojiden sonra iflas edecektim artık. Normalde son haftalar ders işlenmezdi değil mi? Bu okulun cidden sıkıntıları vardı. Hoca çıkar çıkmaz Çağla sitem edercesine bana döndü.

"Kızım yemin ederim bunaldım ya. Derste hocanın üstüne ağlayacaktım yemin ederim bu ne ya?" Gülümsedim.

"Atlasaydın sana eşlik ederdim emin olabilirsin." O da gülümseyip beni kaldırdı.

"Gidip kahve alalım kantinden, diğer ders de biyoloji zaten ben çekemem." Bu o kadar iyi bir fikirdi ki onu onayladım. Beraber koridora çıktığımız sırada karşıdan gelen ekibi görmemizle 'U' dönüşü yapmıştık.

"Hiç de belli etmedik ya Çağla." Çağla güldü.

"Dur güldürme beni ya." Bir anda belimden çekilmemle sırtım birinin vücuduna çarptı.

"Özür dilerim Çağla ama biraz bu kızı alıyorum." Allah kahretsin ya. Bütün gün kaçma kovalama işi buraya kadar mıydı yani?

Çağla'ya bir şey yapması için işaret ettim ama onu bu sırada Enis almış götürüyordu. Lan Enis ile Çağla ne alakaydı? Tövbe bismillah. Savaş ile Bora da gülerek yanımızdan ayrılıp Enis ile Çağla'nın peşinden gidiyordu.

Yamaç bu sefer elini bel boşluğuma koyup yürütmeye başladı.

"Bu kaçma oyunları ne zamana kadar sürecekti acaba?" Kendimi bir anda asansörde buldum. İyi de asansöre sadece öğretmenler ve idareciler kartla binebilirdi. Gerçi Yamaç müdürün oğluydu. Asansör kartının olması normaldi. Kartı basınca 6. Katı tuşladı. İyi de bizim 6. Katta ne işimiz vardı? Geri benim önümde durup demir çubuğa ellerini koyup beni iki elinin arasına aldı.

"Evet cevap alayım?"

"Ben senden kaçmıyordum. Neden kaçayım ki?" Yüzüme öyle mi der gibi baktı ama evet öyle yani.

"Bilmem ki az önce bizi görür görmez U dönüşü yapan sizdiniz." Kapı açılır açılmaz kollarının arasından çıkmak için eğildim ve çıkmayı başardım. Çıktığım anda şok oldum. Buraya daha önce hiç gelmemiştim. Bu yasak kat diye isimlendirdikleri yer burası mıydı? İyi de neden? Sorgularcasına Yamaç'a döndüm.

"Burası yasak alan denilen yer değil mi? Öğrenciler gelemez ki." Yüzüme bakıp sırıttı. Bu sırıtmayı biliyordum artık.

"Elini tutabilir miyim?" Ne? Bir dakika şimdi. Yamaç bana dokunmak için, elimi tutabilmek için benden izin mi istemişti yoksa bana mı öyle gelmişti. Bir ona bir elime baktım. Kıyamet kopacaktı kesin cidden.

"Sana bir şeyler oluyor. Kafana tuğla filan mı düştü?" Gülümsedi.

"Valla zaten şu an dudaklarını öpmek için kendimi zor tutuyorum. Sen böyle-" Sözünü kestim.

"Yamaç!" Yine cumartesi gecesi aklıma gelince yanaklarım kızardı. Sırıtıp saçımı kulağımın arkasına yavaşça koydu. Bilerek yapıyordu.

"Bilerek yapıyorsun değil mi?" Teslim olurcasına ellerini kaldırdı.

"Neyse bahsettiğini bilmiyorum. Ama acaba elini tutabilir miyim?" Bu çocuk beni delirtecekti.

"Bu sessizliğini ve gözlerini kaçırmanı evet olarak algılıyorum. Elimi tutup beni bir yere götürdü. Her her çok karanlıktı ilk başta ama... Oha. Gerçekten oha. Burası o kadar güzeldi ki...

"Burası-" Lafımı kesti.

"Ben hazırlattım." Çok güzeldi. Zaten led ışıklara küçüklüğümden beri hayran biriydim. Led ışıklarla dolmuş koca odaya baktım. Büyük iki tane puf minder vardı. Önünde de kocaman bir masa, masanın üzerinde kahveler ve baya abur cubur vardı. Önünde de kocaman dev bir ekran... Burası o kadar güzeldi ki ama... Bir an ne yaptığımın farkına varmadan hızlıca Yamaç'ın boynuna atladım.

"Teşekkür ederim. Çok güzel." Bir an ne yaptığımın farkına varıp geri çekildim.

"Yalnız sen hep böyle bana sarılacaksan ben burayı direkt evime taşırım." Gülümsedim. O kadar mutluydum ki şu an anlatamam.

Geçip oturdum. Yamaç da yanıma oturdu.

"Seni ilk evime götürdüğüm zaman led ışıkların yanında durup uzun uzun incelemiştin. Ben de sevdiğini düşündüm." Kafamı evet anlamında sallayıp yerdeki mavi bir led ışığını elime aldım.

"Senin için özel bir nedeni var mı?" Kafamı evet anlamında sallayıp konuşmaya başladım.

"O kadın hep led ışıklarını çok severdi. İlk evimizde ben daha küçükken annem evi led ışıklarla donatmıştı. Her gece led ışıklarını açardı. O adam hep anneme kızardı ama annem asla vazgeçmezdi. Ben bunları biraz hayal meyal hatırlıyorum ama daha sonra babam da hep anlatırdı. Annem evden gittikten sonra bu sefer babam hep led ışıklarını açmaya başladı. Sevdiği kadının yerini böyle dolduruyordu demek ki. Daha sonra ben de çok sevdim bu renkli ışıkları... Her zaman bunlara sığınırdım. Hâlâ sığınıyorum. Çekinmesem yine Yeni odam için bunlardan isterdim ama..." Yanağımdan süzülen yaşları elimin tersiyle sildim ama akmaya devam ediyorlardı. Zaten geçmişe dair biriyle konuşsam kendimi tutamıyordum.

Bana doğru yaklaşıp yanağımdaki ıslaklığın üzerine dudaklarını bastırdı. Elini elimin üzerine koydu.

Yamaç'ın anlatımıyla devam...

Ağlıyordu ve ben ağlamasına dayanamıyordum. Geçmiş hâlâ onun canını acıtıyordu. Onu anlayabiliyordum aslında. Hemen bana bakmasını sağladım.

"Ben sana bir sürü LED ışık alırım." Küçük bir çocuk gibi anda mutlu oldu. O kadar saf bir mutluluğu vardı ki... O gülümseyince karşıdakinin somurtması imkansızdı resmen.

"Gerçekten mi?" Gülümsedim.

"Gerçekten."

"Söz mü?"

"Söz." Bir anda kucağıma atlayınca kalakalıp ben de ona sıkıca sarılıp saçlarına kısa bir öpücük bıraktım. Hep böyle kalmak istiyordum. Hiç ayrılmak istemiyordum ondan.

"Teşekkür ederim." Gülümsedim.

"Biraz daha ağlamaya devam edersen ama-" Lafımı kesti.

"Tamam, tamam." Kaç dakika böyle kaldık bilmiyordum ama tam üstümden kalkacağı sırada izin vermedim.

"Biraz daha, lütfen." O da geri eski pozisyonunu aldı. Hayatımın en huzurlu anını yaşıyordum sanırım şu an. Kafasını boynuma gömünce boynuna dudaklarımı bastırdım.

"Hep böyle kalalım mı?" Dediği şeyle gülümsedim.

"Kalalım." Mesaj sesi gelince gruba girdim. Ne durumda olduğumuzu sordukları mesaja kısa bir mesaj atıp geri telefonu yanıma bıraktım. Bir süre sonra Adel'in nefes alış veriş hızı düzene girince uyuduğunu anladım. Telefonumu çıkartıp kısa bir video çektim. O kadar çocuk gibiydi ki... Biliyordum içinde bir yerde yaşanmamış bir çocukluğu vardı. O da bu çocuk tarafını aslında bazı zamanlarda o kadar iyi bir şekilde gösteriyordu ki.

Tahminen iki- üç saattir buradaydık. Dersler biteli bir saat olmuştu. Ben de yavaş bir şekilde ayaklandım. Kucağımdaki uyuyan kızı kontrol ettiğimde hâlâ uyuyordu. Minderin üzerindeki ceketi alıp üşümesin diye omuzlarına koyup telefonu alıp çıktım. Asansöre binip otoparka girdim. Bora'nın Çağlar abiye haber vermiş olması lazımdı. O yüzden direkt benim arabama doğru yöneldim.

...

"Abi kız o kadar inatçı ki Adel ile tencere kapak olmuşlar işte. Gerçi inatçı olması-" Gülerek Enis'in lafını kestim.

"Sen bu kızdan etkilenmemişsen benim adım Yamaç değil." Bora araya girdi.

"Hadi benim de adım Bora olmasın o zaman." Savaş da araya girdi.

"İyi benim de adım Savaş değil." Üçümüzde gülmeye başladık. Enis somurtuyordu. Eee hep o mu bizi sinir edecekti zaten?

"Çok kötüsünüz." Enis'in fısıltı gibi çıkan sesine daha da güldüm. Adel'in kıpırdanmasını gördüğümde uyanmak üzere olduğunu anlamam uzun sürmedi. Başı dizimin üzerindeydi. Saçlarının üzerindeki elimi çektim. Yavaş yavaş gözlerini araladı.

"Yamaç?" Gözlerini ovalayınca gülümsedim.

"Günaydın." Enis yanına gelip koltuğun ucuna oturdu.

"Sizin yüzünüzden uyandı kız. Hayvan gibi gulmeseydiniz-" Enis'in sözünü kestim.

"Evet Enis birincisi dört saattir uyuyor neredeyse, ikincisi onun uykusu derin güldüğümüz için uyanmamıştır." Enis bana göz devirdi. Bugün iyi uğraşmıştık ama onunla. Adel konuşmaya girdi.

"Ya hepinizi şamşaklayacağım. Hayvan gibi tepemde güldüğünüz için uyandım." Dediği şeye hepimiz güldük. Adel ile yeni kelimeler bültenine hoş geldiniz.

"Hadi kalk sonra şamşaklarsın hepimizi. Artık yemek yiyelim." Bora Adel'in elinden tutup onu oturur pozisyonuna çevirdi. Hâlâ gözlerini açmaya çalışıyordu. Savaş eline telefonunu alıp sordu.

"Ne yiyoruz evet?" Ben ayağa kalktım.

"Dışarıda yiyelim." Bora eline aldığı sweetini elime bırakıp Adel'i işaret etti. Onlar yemek mevsuzunu tartışırken Adel'in üzerine yavaşça sweeti giydirdim. Hâlâ çok uykuluydu.

"Hani oradan hiç ayrılmayacaktık."

"Okul kapanacaktı ama merak etme ben orayı kendi evime aldırdım tamam mı?"

"Tamam." Gözünü hâlâ tam açamamıştı. Gülümsedim.

"Her şeyinle beni nasıl büyüleyebilirsin aklım almıyor sarışın." Geri eliyle yüzünü kapattı. Utanıyordu her şeyde. E tabi benim de hoşuma gitmediği söylenemezdi.

İlk başta gelmeme konusunda ısrar etse de Enis ile Savaş çok güzel ikna etmişti onu. Biz bizim arabayla giderken Savaş, Enis de Bora'nın arabasına binmişti. Şu an önümde hâlâ uyku sersemi olan kıza baktım. Önündeki yemeği yemeye çalışıyordu ama dediğim gibi hâlâ tam olarak uyanamamıştı. Büyük ihtimalle gece sabahlamıştı. Instagram da neredeyse bütün gece aktifti çünkü. Adel de o kadar dalgındı ki... Bora Adel'i işaret edince Enis konuşmaya başladı.

"Adel, iyi misin?" Adel duymamıştı. Enis eliyle Adel'i dürtünce ona baktı.

"Efendim." Ben konuşmaya başladım.

"Yemeği beğenmediysen başka bir şey söyleyelim mi?" Adel kafasını 'hayır' anlamında salladı.

"Hayır yemek güzel sadece uykum var." Enis Adel'in saçını karıştırdı.

"Çok uyudun ama biliyorsun değil mi?" Adel kafasını evet anlamında sallayıp ayağa kalktı.

"Ben bir tualete gideceğim." Ben de ayağa kalktım.

"İyi ben de geleyim." Bizimkilerin hepsi gülmeye başlayınca onlara ters ters baktım.

"Aynen yamaç git kendi başına halledemez." Savaşın kafasına bir tane vurdum. Ben daha cevap veremeden arkamdan gelen sesle o tarafa baktım.

"Sevgilim."

Adel'in anlatımıyla...

Gördüğüm kişiyle her tarafımı korku saldı. Bütün o çığlıklar yalvarışlar beynimin içinde canlanmaya başladı. Koca iki yıl geçmişti oysaki... Koca iki yıl geçmişti belki evet ama o korku hâlâ bedenimdeydi. Geçmiyordu, bitmiyordu... Ne işi vardı onun burada?

Bölüm sonuu
Diğer bölümü de Çarşamba- Perşembe gibi atacağım sanırım.
Oy verirseniz çok mutlu olurum. Yürekten sevgilerrr 🤍🤍🤍

Continue Reading

You'll Also Like

6.8K 605 20
Dört yıldır neredeyse her yayınını izlediği, her sözünü ezbere bildiği ve her yayında kalbinin hızla çarpmasına neden olan bir yayıncının hayranı ola...
406 72 8
Sakin ve başarılı bir okul hayatına sahip olan Balım'ın yaşamı, sınıfında gerçekleşen bir kavgada diklendiği Özgür Hazar'ın etkisiyle tamamen değişir...
357K 1.8K 4
**** Kalbimde bir boşluk vardı.Uçurum gibiydi ve ben o uçurumun önünde duruyordum.Önüme iki şık koymuştum ya bu uçurumdan atlayacaktım yada biri beni...
280K 13.1K 29
Bir yıldır sevdiği çocuğun okulun eziğini farketmemesi ve bir taş yüzünden aşağılanmasıyla başlayan hayatını sevdiği için değiştiren ezik tılsımın h...