Çıkmaz

By gunesisteya

164K 8.9K 4.8K

Ortaya çıkan bir çok gerçek... Geçmişte kalan birinin yaşattığı travma... Adel'i zorla isteyen ve tehdit ede... More

~1~
~2~
~3~
~4~
~5~
~6~
~7~
~8~
~9~
~10~
~11~
~12~
~13~
~14~
~15~
~17~
~18~
~19~
~20~
~21~
~22~
~23~
~24~
~25~
~26~
~27~
~28~
~29~
~30~
~31~
~32~
~33~
~34~
~35~
~36~
~37~
Final

~16~

3.9K 234 140
By gunesisteya

Dünyanın en güzel şeyi tabii ki de çizgi film izlemek. Aksini iddia eden olursa benim hayatımdan çıkabilir yani.

En sonunda eve gelmiştik. Gece yarısını geçiyordu saat. Ben de oturmuş çizgi film izliyordum. Benim max aktivite.

Telefonun şarjı bitmeye yakın uyarı gelince mecburen telefonu kapatmak zorunda kalmıştım. Kendimi yatağın üzerine bıraktım. 

Bugün deli gibi uyuduğumdan uykum da yoktu.

Kapı tıklatılınca ben daha bir şey diyemeden kapı açıldı. Yattığım yerden kalktım. Sevda hanım gelmişti.

"Kızım uyumamışsın." Başımı salladım.

"Bugün uyuduğum için uykum yok." Çok mu kaba davranıyordum bilmiyorum ama hiç bir şey olmamış gibi de davranamazdım.

"Kızım bizim çocuklarla iyi anlaşıyorsunuz değil mi?" Yamaçları kastetiyordu.

"İyi anlaşıyoruz ya." Aynen canım çok iyi anlaşıyoruz. Böyle beni bir yerlere sürükleyip duruyorlar. Tehdit etmeler filan... Mükemmel anlaşıyoruz yani.

"Eğer bir sıkıntı olursa benimle paylaşmaktan çekinme olur mu? Beni istemediğini biliyorum ama eğer biri bir şey derse ben senin için herkesi, her şeyimi karşıma alırım." Kendimi kötü hissetmiştim. Kadının gözleri dolmuştu, beni istemediğini biliyorum derken. Şu an çok suçlu hissetmiştim kendimi.

"Teşekkür ederim her şey için Sevda hanım." Bir süre sessiz kaldı.

"Sanki 'Hanım' biraz mesafeli bir sözcük değil mi? Anne desek olmaz mı?" Kadın önümde neredeyse ağlayacaktı. Cidden sanki nefesim kesiliyor gibi oluyordu. Kendimi o kadar kötü hissediyordum ki şu an...

"Anne, bugün birlikte uyuyalım mı?" Geçmişi veya geleceği düşünerek demedim  'anne' kelimesini. Ben şimdiyi düşündüm sadece şu anı... Zaten geçmişi düşünseydim böyle bir kelime kullanamazdım. Bana sıkıca sarılınca ben de ona sarıldım. O kadar huzurlu hissediyordum ki kendimi...

'Anne şefkati' denen şey bu olmalıydı sanırım. Belki herkes için saçma gelecekti ama ben hayatımda ilk defa bu kadar huzurlu hissediyordum. Bu his cidden tarif edilemezdi. Bambaşkaydı...

...

Bugün cumartesiydi. Evet dünyanın en güzel günü. Cidden bu hayatta en sevdiğim gün cunartesi. Pazardan da nefret ederim. Pazar gelince pazartesi telaşı başlıyor çünkü. İğrenç bir gün.

Ve dün gece de hayatımın en güzel gecelerinden biriydi. O kadar mutluydum ki dün... Sevda hanım uyandığımda yanımda yoktu. Büyük ihtimalleri erken uyanmıştı.

Hızlıca üzerime rahat bir şeyler giyinip telefonumu şarj aletinden çektim. Kapı tıklatılınca oraya döndüm. Eray gelmişti.

"Günaydın!" Bende ona günaydın diyince kapıyı kapatıp içeriye girdi.

"Annemler aşağıya çağırıyor seni kahvaltı için." Çok mu uyumuştum acaba?

"Geç mi kaldım?" Başını hayır anlamında salladı.

"Daha Bora ile Tolga da ortalıkta yok merak etme."

...

Herkes sessiz bir şekilde kahvaltısını yapıyordu. Yani ufak tefek sohbetler vardı masada yine de genel olarak sessizdi.

"Akşam yemeğine bizimkileri çağıralım diyorum Sevda. Sen ne diyorsun?" Cihan Bey'in sorusuyla Sevda hanıma döndüm. 'bizimkiler' kimdi ki?

"Olur hem çocuklarda iyi anlaşıyor zaten." Çocuklar da iyi anlaşıyor dediğine göre demekki şu bizimkilerin aileleri filan. Zaten yıllardır hepsinin dost olduğunu biliyordum anlatmışlardı. Tolga konuştu.

"Anne biz akşam yokuz haberin olsun." Bu ne rahatlık oğlum ya.

"Nereye gideceksiniz oğlum?" Çağlar cevapladı.

"Gezeceğiz biraz." Cihan Bey araya girdi.

"Geç kalmıyorsunuz ama?" Eray bu sefer cevapladı.

"Baba yani zaten misafir yok mu?" Sevda hanım cevapladı.

"Oğlum ne alakası var bunla?" Cidden ne alakaydı. Tolga cevapladı.

"İşte anne demek istediği gece kulübüne gideceğiz. Onu söylemeye çalışıyor aslında, kahvaltıdan sonra çıkacağız." Ne kadar rahat söyleyebiliyorlardı bunu. Ve Eray'ın dediği şeyle bu ne alakaydı? Tövbe. Ben çözemedim hiç birini.

"Oğlum gece kulübü filan nereden çıktı şimdi. Gitmiyorsunuz." İşte bu kadar.

"Aman Sevda bırak gitsinler eğlensinler, napacaklar evde." Cihan Bey ciddi miydi? Bora konuştu.

"Benim de kahvaltıdan sonra çıkmam lazım ama ben akşam evde olacağım zaten." Bu nereye diye düşünecekken dün telefonuna gelen mesaj aklıma geldi. Bunların hepsinin hızlı zamanları mıydı neydi oğlum bu ne?  Sevda hanım hepsine sinirli bir şekilde baktı.

"İyi hepiniz gidin o zaman, benim kızım yanımda ya yeter bana." Hepsi kendi aralarında gülüşüp Sevda hanıma sarıldı.

"Sultanım özür dileriz ya." Ben de gözlerimi kaçırdım. İzlemek istemiyordum hiç birini.

...

Tolgalar filan çıkmıştı evden. Herkes bir yerlere dağılmıştı. Ben de tam odama çıkarken Cihan Bey'in arkamdan seslenmesi ile o tarafa döndüm.

"Adel konuşalım mı biraz?" Ne konuşacaktık ki acaba? Geri merdivenlerden aşağı indim. Cihan Bey kolunu omzuma atıp beni salona getirdi. Sadece Sevda Hanım vardı. Beni görünce gülümsedi. Sabah da biraz konuşmuştuk aslında. Ben oturunca Cihan Bey de tam karşıma oturdu. Biraz normal havadan sudan beraber muhabbet ettikten sonra Cihan Bey bana döndü.

"Kızım bu kart senin tamam mı? Sıkıntı etmeden harcayabilirsin istediğin kadar." Elindeki kredi kartına baktım. Yok daha neler? Başımı hayır anlamında salladım.

"Cihan Bey benim param var sağ olun gerek yok." Sevda hanım bana sinirli bir şekilde baktı. Sevda hanım,

"O nasıl laf kızım? Nasıl gerek yok? Sen alıyorsun şimdi bunu." Böyle bir şey yapamazdım.

"Bakın gerçekten eğer param biterse ben sizden ricada bulunurum. Ama böyle bir şey kabul edemem. Lütfen zorlamayın." Bence gayette kibardım. Sevda Hanım tam konuşacağı sırada Cihan Bey onun sözünü kesti.

"Sevda, kızımız ne zaman isterse tamam mı? Bunaltma kızı." Cihan Beye gülümsedim.

"Oda için teşekkür ederim o kadar şeye gerek yoktu aslında."

"Sen her şeyin daha iyisini hak ediyorsun kızım. Tabii ki de gerek vardı." Yeniden teşekkür ettim. Daha sonra Sevda Hanım ayaklandı.

"Ben şu Yasemine listeyi vereyim de akşam için gerekli olan melzemeleri alsın." Ben de ayaklandım.

"İsterseniz ben gidip alayım, hava almış da olurum." Sevda hanım,

"Sen taşıyamazsın kızım, bizimkileri göndereyim ama çok istiyorsan bir hava almaya çıkabilirsin." Sevda Hanım mutfağa gidince Cihan Bey de bana sarılıp telefon görüşmesi yapmaya gitti. Ben de odama çıkıyordum. Boranın odasının kapısının açık olduğunu görünce kapıyı tıklattım.

"Vay be. Sen hiç benim yanıma gelir miydin küçük kardeşim." Göz devirdim. Onun da odası devasaydı. Masanın üzerinde oyun bilgisiyarları vardı bir sürü. Kapıyı kapadım.

"O kızın evine gitmeni istemiyorum."

"Paylaşamıyorsun değil mi abini?" Dayak istiyordu sanırım.

"Birincisi abim değilsin ikincisi niye paylaşamayayım seni?" O da benim gibi cevap verdi.

"Birincisi senin öz abinim, ikincisi asıl sebep ne o zaman?"

"Bu kadar çapkın olmamalısın." Göz devirdi.

"Sen bir de Yamacı gör." Yamaç'ı gör derken?

"Nasıl yani?" Sırıttı.

"Bir üzüldün böyle yüzün düştü sanki." Ne dedi ya o? Ne alaka?

"Bora saçmalama bana ne Yamaçtan? Ne yapıyorsanız yapın." Sırıtması büyüdü. Oturduğu yerden kalkıp ceketini giydi. 

"Belki bazı şeyleri biliyorumdur, küçük kardeşim." Neyi biliyordu?

"Yamaç bir şey mi anlattı?" Önümde dikildi.

"Bilmem anlatacağı bir şey mi vardı?" Hâlâ sırıtıyordu bir de ya.

"Bora ne yapıyorsan yap ya." Hızlıca odadan çıktım. Bir bu eksikti.

...

Can sıkıntısından ölecektim. Bugün gruba da mesaj atan yoktu. Sanırım kendilerine özel grup açtıkları için bensiz oradan mesajlaşiyorlardı.

Saat daha üçtü ya. Sıkıntıdan iki kere duşa girmiştim. Başımdaki havluyu çıkartıp çantamı açıp iç çamaşırlarımı giyinip üzerime bir tane siyah t-shirt ile kahverengi bir tulum giydim. Saçımı kurutup açık bıraktım. Tamam bu kadar yeterliydi bence artık aşağı inmem gerekiyordu.

Ayakkabılarımı giyip aşağı indim. Kimse gözükmüyordu ortada. Mutfaktan baya ses geliyordu ama. Mutfağa yöneldim. Kapıyı yavaşça açtım. Oha. Cidden oha. Mutfak devasaydı. Üç dört kadın da aceleyle yemek yapıyordu. Sevda Hanım da buradaydı. Beni görünce yanıma geldi.

"Bir şey ki oldu kızım?" Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Hayır da şey ben biraz dolaşsam olur mu bunaldım da." Sevda hanım başını salladı.

"Tabii ki git biraz hava al kızım ama fazla geç olmadan gel olur mu?"

"Tamam gelirim."

"Dikkatli git tamam mı? Bir şey olursa ararsın birimizi." Tamam diyip mutfaktan çıktım. Hava sıcak olduğu için yanıma giyecek bir şey almadım. Hemen odamdan telefonumu alıp kendimi sokağa attım. Oh be... Kurtulmuştum. Biraz yürüdükten sonra gelen sesle arkamı döndüm.

"Adel?" Allah'ın Alper'inin burada ne işi vardı?

"Ne işin var senin burada?" Alınmış gibi dudak büzdü.

"Beni gördüğün için çok mutlusun değil mi anlayabiliyorum." Göz devirdim.

"Oğlum hâlâ akıllanmadın mı sen?" Yüzünde yara izleri vardı en sonki kavgadan dolayı

"Konu sen olunca akıl filan kalmıyor ki..." Oha ne? Alper bir hoşt ya.

"Alper git hadi kafan mı güzel?" Kollarını bana sardı. Lan o sarılıyor muydu şu an bana? Hızlıca kendimi geriye çekip yüzüne bir tokat attım. Hızlıca kollarını benden ayırdı ama dudağını dudağıma bastırır bastırmaz kendimi geriye çektim. Ne yapmıştı o?

"Alper naptın sen, delirdin mi?" Sırıttı.

"Yamaç'ın neden seni yanında tuttuğunu şimdi daha iyi anladım." Aptal. Elim titriyordu.

"Sen nasıl-" O kadar sinirlenmiştim ki elim titriyordu. Cidden nasıl böyle bir şey yapmıştı o.

Tam bir kez daha tokat atacağım sırada elimi tuttu.

"Tamam bu kadardı zaten görüşürüz." Ne? Ney bu kadardı? Ne diyordu o? Telefonuna bir bildirim gelince yanımdan ayrıldı. Ne bildirimiydi ki o? Abi neler oluyordu? Ben kalmıştım öylece. O kadar sinirliydim ki. O kadar kendimden tiksiniyordum ki şu an. Hızlıca elimle dudaklarımı sildim. Allah kahretsin. Bir an telefonuma bir sürü bildirim ve arama gelmeye başladı. Bizimkilerden geliyordu.

Evet tabii ya. Bizim fotoğraflarımızı çektirmişti. Sonra da onu bizimkilere atmıştı. Korkudan telefonu kapadım. Nefes alamıyordum.

İnşallah öyle bir şey olmamıştır ya. Eğer olduysa ne olacaktı? Ne yapacaktım. Zaten bu akşam bize geleceklerdi hepsi.

Hızlıca eve döndüm yoksa yolun ortasında bayılacaktım.

...

İki saat önce geçmeyen saat şimdi o kadar hızlı geçiyordu ki... Hatta geçmişti. Hava yavaş yavaş kararıyordu. Bahçeye kocaman bir masa konulmuştu hazırlanıyordu daha doğrusu. Ben odamdaydım. Telefonu hâlâ açmamıştım. Alper'in yaptığı şey hâlâ gözümün önünden geçmiyordu. Bana inanmayacaklardı... En kötü ihtimal de buydu işte. Keşke hiç benimle konuşmasına izin vermeyip çekip gitseydim.

Biri kapımdan içeriye sert bir şekilde girince ödüm koptu. Bora gelmişti.

"Yürü hadi."

"Nereye?" Zorla da olsa konuşmuştum.

"Bizim mekâna gideceğiz bizimkiler orada, konuşmamız gereken bir şey var." O kadar çok korkuyordum ki... Bora bile bu kadar sinirliyse kim bilir Yamaç nasıldı?

"Bora beni dinlemen lazım, lütfen."

"Gel gel dinleyeceğiz zaten seni." Yanaklarıma düşen yaşları elimle sildim. Gidemezdim. Hızlıca banyoya girip kapıyı kilitleyeceğim sırada Bora kapıyı hızlı bir şekilde açıp kolumdan tutup çıkardı.

"Bu davranışların bile her şeyi ispatlıyor aslında." Hayır abi hayır. Kapının önüne çıktık. Kimse bizi görmemişti. Bora arka koltuğu açıp beni oturttu. Önde Enis vardı. O bile benim yüzüme bakmıyordu. Oha ne? Abi bence Alper başka şeyler de göndermişti veya söylemişti. Yoksa bana sorarlardı değil mi? Beni dinlemeleri lazımdı.

Bana hiç biri inanmıyordu daha şimdiden bile.

Oy atarsanız mutlu olurum. ♥️♥️♥️

Yarın veya Pazar bir bölüm daha atmayı planlıyorum.

Ve karakterleri düzenledim. Medyalarda var.

Continue Reading

You'll Also Like

26.3K 2K 23
~ Tamamlandı ~ ~ İkinci kitaba profilden ulaşabilirsiniz ~ "Ben Saru, herkesin korkulu rüyası olacağım. - " 29/07/2019 26/09/2019 - Hiç bir şekilde...
183K 8.6K 33
Zeki bir kızın-öhöm öhöm yazar !- Pardon... Çok zeki bir kızın-yazarrr- İyi peki tamam ! Aşırı zeki,ultra zeki, manyak zeki bir kızın ve Popüler bir...
161K 10.1K 37
(Tamamlandı.) Her şey okul gazetesinde çıkan bir dedikodu ile başlamıştı. Hoşlandığı çocuk ondan nefret etmeye başlamış, en iyi arkadaşı ile tanışmış...
1.9M 71.2K 59
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...