MAHUR-EHVENİŞER

By derinmevzular77

2.5M 173K 54.6K

"Bir kalbe iki aşk da sığıyormuş sevgilim; bir vatan bir sen..." Küçüklüğümden beri bir kalbe iki sevginin sı... More

Giriş
1.Bölüm💫
2.Bölüm💫
3.Bölüm💫
4.Bölüm💫
5.Bölüm💫
6.Bölüm💫
7.Bölüm💫
8.Bölüm💫
9.Bölüm💫
10.Bölüm💫
11.Bölüm💫
12.Bölüm💫
13.Bölüm💫
14.Bölüm💫
15.Bölüm💫
16.Bölüm💫
17.Bölüm💫
18.Bölüm💫
19.Bölüm💫
Berkin💫
20.Bölüm💫
21.Bölüm💫
22.Bölüm💫
22.Bölüm Part-2💫
Berkin-2💫
23.Bölüm 💫
24.Bölüm💫
25.Bölüm💫
26.Bölüm💫
karakterler 💫
27.Bölüm💫
Instagram 1-💫
28.Bölüm💫
29.Bölüm 💫
Beliz💫
30.Bölüm💫
31.Bölüm💫
32.Bölüm💫
33.Bölüm💫
34.Bölüm💫
Soru-Cevap💫
35.Bölüm 💫
36. Bölüm💫
37. Bölüm💫
38.Bölüm💫
40.Bölüm💫
41.Bölüm💫
42.Bölüm💫
43.Bölüm💫
44.Bölüm 💫
45.Bölüm💫
İnstagram-2💫
46.Bölüm💫
47.Bölüm💫
48.Bölüm💫
49.Bölüm💫
50.Bölüm💫
51.Bölüm💫
Instagram-3💫
52.Bölüm💫
Bayram Özel Bölüm
53.Bölüm💫
54.Bölüm💫
55.Bölüm💫
56.Bölüm💫
Beha 💫
57.Bölüm💫
58.Bölüm💫
59.Bölüm💫
60.Bölüm💫
1.Kitap Final💫
2.Kitap Tanıtım💫
2.Kitap-1.Bölüm💫
2.Kitap-2.Bölüm💫
2.Kitap-3.Bölüm💫
2.Kitap-4.Bölüm💫
2.Kitap-5.Bölüm💫
2.Kitap-6.Bölüm💫
Kaldırılacak
2.Kitap-7.Bölüm💫
2.Kitap-8.Bölüm💫
2.Kitap-9.Bölüm💫
2.Kitap-10.Bölüm💫
2.Kitap-11.Bölüm💫

39.Bölüm 💫

26.5K 2K 561
By derinmevzular77

4280 kelime..

İyi okumalar 💙

💫

Boynumda gezinen dudaklarla gözlerimi aralarken sırtımı biraz daha bastırdım göğsüne. Bakışlarım koltuğun sırt kısmıyla buluştu. Ellerimi Beha'nın belimdeki elinin üzerine koydum.

"Uyandın mı bitanem?"

Yerimde kıpırdanıp ona dönmek isterken buna müsade etti. Kollarını benden çekince ona doğru döndüm. Bu sefer belime giden eliyle beni kendine çekti.

Yanağıma sert bir öpücük bırakıp geri çekildi. Gözlerim kapanıp açılırken gülümsedim.

"Ne güzel bir uyandırma bu."

Gamzesi ortaya çıkarken dudaklarını burnuma değdirdi.

"Evlenince bende isterim hergün."

Gözlerimi devirdim. "Konu her ne olursa olsun evliliğe getiriyorsun ya pes."

Güldü. Bana biraz daha yaklaşıp burnunu burnuma sürttü. "Soyadım.."

Bakışlarım dudaklarına kayınca "hı?" Diye mırıldandım. Gülümsemesi genişlerken devam etti. "Soyadın olmadan kapanmayacak bu konu."

Güldüm. Elimi yanağına götürüp okşarken derin bir iç çektim. Yanağındaki avcumu öptü. "Bunu evet seninle evlenirim olarak kabul ediyorum."

Başımı salladım geçiştirircesine. Yani çok abartılı bir teklife gerek yoktu ama yine de bir teklif isterdim. Bakışlarım pencereye kaydı. "Saat kaç?"

"On bire geliyor."

Gözlerim irice açıldı. "O kadar uyudum mu ya?"

Belimdeki kolunu sıklaştırıp beni iyice kendine çekti. Elim omzuna tutunurken burunlarımız birbirine sürttü.

"Tabi.." dedi bakışları dudaklarıma düşerken. "Tüm gece uyumadıysan demek."

Nefeslerim sıklaşırken "Uyudum ki ben.." diye mırıldandım. Gülümsedi. Aralık dudaklarıma ufak bir öpücük bıraktı. Gözlerim ihtiyaçla kapanırken "Hıhı.." diye mırıldandı. Fark etmeyeceğini düşünmek aptallıktı zaten. Ama madem fark etmişti neden bana belli etmemişti o kadar saat.

Bakışlarım dudaklarına kayarken yutkundum. Bir erkekten bu şekilde etkileneceğimi tahmin etmezdim.

Alnımı alnına yaslayıp gözlerimi kapattım. Omzundaki elim boynuna kaydı. "Beha.."

Fısıltılı sesimle aynı şekilde karşılık verdi. "Mahur.."

Dudaklarımız birbirine değecekken çalan telefonla durdum. Beha'nın telefonu çalıyordu ama onun pek umrunda değildi. Benim aksime hiç durmadan dudaklarıma kapandı.

Dudaklarım gerilirken yanağını okşadım. Hafif geri çekildim. "Beha telefonun çalıyor."

Alt dudağımı sertçe emdi. "Çalsın boşver" Tekrar bana yaklaşırken başımı geriye çektim.

"Bu saatte kim arıyor? Belki önemli bir şeydir bak."

Oflarken ellerini belimden çekip doğruldu. Ayağa kalkıp cebinden telefonunu çıkarırken bende yerimde doğruldum. Beha telefonu açarken salondan çıktım.

Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Tekrar salona döndüğümde Beha koltuğa oturmuş hâlâ telefonla konuşuyordu.

Eliyle yanına vurup beni çağırırken dediğini yaptım. Beni kolunun altına alırken dudaklarını şakağıma bastırıp çekti.

"Tamam sultanım tamam.."

Kaşlarım havalandı. Yengemdi galiba. "Geleceğim. Hem gelinini de getireceğim."

Başımı omzundan kaldırıp geri çektim. Gelin derken benden mi bahsediyordu?

Bu hâlime sessizce gülerken omzumdaki kolunu boynuma sardı. Beni kendine çekerken vedalaşıp telefonu kapattı.

"Kimdi?"

Gülerek saçımı öperken geriye yaslandı. Beha sessizce dururken göğsüne vurdum. "Ya söylesene kimdi? Yengem diyeceğim.."

Ama olmaz. Yani yengem olsa gelinini getireceğim demez heralde. "Yok.. anneannem. Yani öz annemin annesi."

Ona doğru dönmeye çalışırken gülümsedim. "Yaa.. Burda mı?"

Yüzündeki tebessümle başını bana eğerken "Hayır" dedi. "Bursa'da.."

Eğilip burnunu burnuma sürttü. "Gider miyiz?"

"Gideriz gideriz de.." dedim sıkıntıyla. Ondan ayrıldım hafif. Eli belime inerken tek kaşını kaldırdı sorarcasına.

Dudaklarımı ıslatırken yanağını okşadım. "Beha birbirimizi tanımıyoruz..Hemde hiç."

Oturduğu yerde tamamen bana dönerken kolunu koltuğun sırt kısmına yasladı. Yanağındaki elimi tutup avcumu öptü.

"Tanımayalım.." diye mırıldandı. Hâlâ yanağında olan elimi sol göğsüne koydu. Elimin altında hissettiğim hızlı kalp atışlarıyla içim titredi.

"Bak,o tanıyor seni."

Başımı yana eğerken "Hem birbirini tanımak demek neyi sevip neyi sevmediğini bilmekten çok, yaşanan herhnagi bir olayda nasıl tepki vereceğini bilmektir..."

Benim gibi başını yana eğerken gamzesini ortaya çıkardı yine. "Bence biz bunu başarıyoruz."

Başımı belli belirsiz salladım. "Tamam orası öyle ama yinede seninle ilgili bir şeyleri bilmek isterim. Sende istersin."

Derin bir nefes alıp verirken başıyla onayladı. "İsterim tabiki.. Önümüzde vakit çok. Şu işler bir bitsin her şeyi yoluna koyacağım."

Gülümsedim. Eğilip alnımı öptü. Konuşulacak çok şey vardı aslında ama şu an hiçbirini istemiyordum. Tek istediğim onunla olmaktı. Elimi göğsünden çekip yerine başımı yasladım. Ona sıkıca sarılırken güldü.

Kollarını etrafıma sararken "Bu gece gitmesen olmaz mı?" Diye mırıldandım.

Dudakları saçlarımın arasında gezinirken "Bimem olsun mu?" Demesiyle yerimde kıpırdandım. Olsundu tabi. İki aydır yoktu, çok özlemiştim. Evde de durumlar karışıkken burda beraber olmak çok güzeldi..

"Yanii.." dedim uzatarak. "Biraz baş başa kalsak fena mı?"

Bir süre sessiz kaldı. Çenesini başıma yasladı. "Sen baya açıldın..bu iki ay yaradı sana."

Güldüm. "Yani beraber bir gelecek düşünüyorsak bir şeyleri aşmamız daha doğrusu aşmam gerekiyor."

"Bunu yapma işte.." dedi sert bir sesle. "Bir şeyleri zorunda hissettiğin için yapma..."

Kollarını benden çekip ayrıldı. Elleriyle yanaklarımı kavradı. "Bazı şeyler kendiliğinden olur. Biz bir yola girdik,ilerde nolur ikimizde bilemeyiz ama o gün geldiğinde elimden geleni yaparım Mahur. O olay-"

Ellerini yanaklarımdan indirip ayağa kalktığımda sözü yarım kalmıştı. Girmek istemiyordum o konuya. Hele karşımda sevdiğim adam varken hiç istemiyordum.

"Kahve yapayım ben. Ya da çay falan. Hı? Ne içersin?"

Sıklaşan nefesimle ona bakarken anlayışla tebessüm etti. Başını sallarken masanın üzerindeki kumandaya uzandı. "Sen ne içmek istiyorsan onu yap. Ben ikisini de içerim."

Bir şey demeden mutfağa gittim. Sırtımı tezgaha yaslarken titrek bir nefes bıraktım. Dudağımın kenarını ısırırken ofladım. O kadar zor bir durumdu ki. Bunu daha öncede yaşamıştım yani Araz'da yaşamıştım.

Ama şu an bir tık daha kolay olduğu bir gerçekti. Beha her şeyi biliyor ve bana yardımcı olmaya çalışıyordu. Bu güzel olduğu kadar can yakıcıydı. Sevdiğim adamın karşısında öyle bir durumda olmak istemezdim elbet.

Toparlanınca kahveleri yapmaya başladım. Muhtemelen eve ilk geldiğimde masaya bıraktığım telefonum çalarken elime aldım.

Büyük Boy arıyor..

Berkin abimi hâlâ değiştirmemiş olmam peki. Kupaları ocağın kenarına koyup suyun kaynamasını beklerken aramayı yanıtladım.

"Efendim abicim?"

"Güzelim uyuyor muydun?"

Sakin ses tonu içimi rahatlatırken onunla bu seviyeye gelebilmiş olmak güzeldi.

"Yok uyumuyordum. Bir şey mi oldu?"

"Hayır hayır.." dedi aceleyle. "şimdi eve geldik de.  Bir duyum aldım onu soracaktım doğru mu diye.."

Ben merakla beklerken arkadan Bera abimin homurtusu duyuldu.

"Doğru tabi. Yalan mı söyleyeceğim?"

Güldüm. Sırtımı tezgaha yaslarken Berkin abim ona "Sen karışma" deyip tekrar bana döndü.

O konuşmadan ben konuştum. "En sevdiğim abim Bera falan demedim."

Güldü. "Biliyorum. Ona inanmıyorum artık.. Ama şirkete gitmişsin geçen gün. Bu Bera denen herifin yanına. Doğru mu?"

Hafif güldüm. Evet gitmiştim. Bera abim 'hep Efdal'e gidiyorsun, hiç benim yanıma gelmiyorsun. Sen beni sevmiyorsun' diye iki gün başımın etini yiyince bende gitmiştim yanına.

Ve tahmin edin ne yaptı? Tabiki sanki kendisi ısrar etmemiş de ben sürpriz yapmışım gibi davrandı.

"O Bera denen herif senin kardeşin benimde abim olduğu için evet doğru."

Ofladı. "Niye beni ziyarete gelmiyorsun? İlla kendimize serum takıp mı çağıralım?"

Kaynayan suyla arkamı dönerken güldüm. Yanlarında hep gülüyordum zaten. Hele bir de Cihangir'le,Feda abi de varsa tamam. Güldür güldür tadında bir ortam oluyordu.

"Saçmalama abi ya. Hem geliyorum senin yanına da. Benim de bir işim var malum ya hani.."

"İyi be aman tamam" dedi küskün küskün. "Hadi uyu sen. Yarın kahvaltıda burda olacaksın? Hatta ben gelip alayım şimdi seni..Ne işin var kızım senin orda?"

Suyu kupalara boşaltırken dudağımı ıslattım. "Birincisi burası benim evim. İkincisi de bu saatte oraya gelsem nolacak? Hepimiz uyuyacağız zaten."

Arkadan Lale "Kızı rahat bırak." Diye söylenirken  gülümsedim. "Hadi sen yengemle ilgilen."

Ofladı. "Ben ilgilensem nolacak. Yengen beni görmüyor ki. İki gündür Demir Bey'le uyuyor."

Kaşlarım havalanırken çaydanlığın altını daha sıkı tuttum. "Bir sorun mu var?"

Arkadan gelen sesler kesilirken muhtemelen abim odasına girmişti.

"Yok. Yani bizle ilgili bir durum değil. Demir kabus görüyor birkaç gündür.."

Bozulan moralimle "Yaa.." derken elimdeki çaydanlığı bıraktım. Kupaların içine çay kaşığı bırakırken "İyi gibiydi." Diye mırıldandım.

"Sorun da buydu zaten.." dedi bir anda yükselen sesiyle. Birkaç saniye sustu. "30 yaşında olan ben sindirememişken 5 yaşındaki oğlumun bütün olanlardan sonra iyi oluşu dikkatimi çekmedi.."

Alt dudağımı sertçe ısırdım. Haklıydı. Hiç böyle düşünmemiştim.

"Kendini suçlama artık."

Sessiz kalışıyla derin bir iç çektim. "İyi geceler güzelim. Görüşürüz sabah."

Benden cevap beklemeden telefonu kapattı. Telefonu masanın üzerine bırakıp ofladım. Kendisinden kurtulsak da enkazını hâlâ topluyorduk. Kız sâfi zarardı.

Neyse.. Yarın ilgilenirdim Demir'le. Umarım çabuk atlatırdı. Alt dolaptan çıkardığım tepsiye kupaları koyup salona geçtim. Beha açtığı televizyonda maç özetini izlerken gözlerimi devirdim.

Maç yetmiyor birde özetini izliyorlar. Diyorum işte bu erkekler zaten bir şeyi bir kerede anlasa maçtan sonra bi de özetini izlemezlerdi.

Yani tamam Beha iki aydır yoktu,normalini izlememişti ama izlemiş olsa da özetine bakardı eminim.

Tepsiyi sehpaya koyup yanına otururken bakışlarını televizyondan çekmedi. Kupanın birini önüne bırakırken "Tüh be!" Diye yükselmesiyle beklemediğim için irkildim.

Kahvesinden bir yudum alırken "Nasıl kaçırdı o golü ya?" Diye hayıflanmaya devam etti. Kupasını bırakırken bana dönmesiyle kaşlarım havalandı. Bir şey demeden suratıma bakarken hayretle konuştum.

"Gerçekten benden cevap mı bekliyorsun?"

Omuz silkti. "Yani.. Futbolla aran iyi."

Kahvemi alıp arkama yaslanırken saçlarımı arkama attım. "Oynuyor olmam profesyonel futbolla ilgileniyor olduğum anlamına gelmiyor."

Gözlerini devirdi. "Bizde profesyonel değiliz ama izliyoruz."

Ona doğru dönerken tek ayağımı altıma aldım. "Onu diyorum işte. Siz izliyorsunuz ve az çok biliyorsunuz. Benim bilgilerim mahalle maçlarıyla sınırlı. Allah aşkına Beha oynamaya başlarken 'top mu kale mi?' diye insanım ben. Yani ilkokul düzeyi..."

Elleriyle saçlarını dağıtırken ofladı. Televizyona döndü. "Sormadım say."

Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı iki yana sallayarak kahvemi yudumlamaya devam ettim. Beha ısrarla maçı izlerken ona dönmeden seslice "off!" Dedim. Takmadı.

Diğer ayağımı da altımda toplayıp daha yüksek sesle "Of offf!" Diye tekrarladım. Takmadı. Bakışlarını televizyondan çekmeden elini kupasına uzattı. Kahvesinden birkaç yudum alıp bıraktı. Ayaklarını sehpaya uzatırken gözlerim irileşti.

Adam gözümün önünde evrildi resmen. Biraz önce yanağımı okşayıp 'kalbim seni tanıyor' diyen adam şimdi ayaklarını sehpaya uzatmış maç izliyordu. Ve en önemlisi beni takmıyordu.

Son bir kez şansımı denemek için "OFF!" dediğimde bakışları bana döndü. Kaşlarını kaldırırken "Noldu yavrum?" Deyişiyle hayretle ona döndüm.

Hâlâ anlamazca bakıyordu. İki dakikada kırk yıllık evlilere dönmüştük.

"Meyve diyorum yer misin?"

Gözleri parlarken başını salladı. "Yerim. Elma var mı? Sulu sulu böyle. Soysan da yesek."

Yeşil gözleri istekle bana bakarken bu hâli fazla tatlı gelmişti. Yüz ifadem yumuşarken bardağı masaya bırakıp ayağa kalktım. Tebessümle "Var.." diye cevapladım.

"Serkan almış geçen gün."

Salondan çıkacakken Beha "dur dur dur.." deyince durup ona baktım. Kaşlarını çatmış, ayaklarını indirmiş bana bakıyordu.

Başımı salladım. "Noldu?"

"Serkan almış derken?"

Anlamazca ona baktım. "Serkan almış derken.. Elmaları Serkan aldı yani."

Ayağa kalkıp önüme geldi. Kaşları hâlâ düzelmemişken kollarımı göğsümde birleştirdim. Ağırlığımı sağ ayağıma verirken bayık bayık ona baktım. Serkan konusunda bir türlü kıskançlık yapmaktan vazgeçmiyordu. Ben ona bir şeyleri anlatmaktan yorulmuştum ama o beni çok dinlemiyordu galiba.

"O ne alaka ya? Niye sana elma alıyor?"

"Beha saçmalıyorsun artık. Milyon defa konuştuk bu konuyu.."

Omuz silkti çocuk gibi. "Konuşalım. Yirmi milyon defa daha konuşalım. Hayır elma ne alaka yani. Niye almış? Sen kendin alamıyor musun?"

Gülümsemekle yetindim. Serkan'a karşı öyle bir duvar örmüştü ki içinde yarın öbür gün İzel'le bir ilişkileri olsa ne tepki verir tahmin edemiyordum. Ne olursa olsun İzel'i kardeşi gibi seviyor ve değer veriyordu. Ha Berkin abim ha Beha yani..

Kollarımı çözüp Beha'ya yaklaştım. Ellerimi omzuna koyup üzerindeki ince hırkanın yakalarını düzeltiyor gibi yaptım.

"Bitanem.."

Ellerimi göğsüne bırakıp başımı kaldırdım. "Yakışıklı sevgilim.."

Kaşları düzelir gibi olurken gülümsemeye devam ettim. Yutkunup yerinde dikleşti. "Yumuşatma Mahur.."

Bir adım geriledi. Ellerim boşluğa düşerken kaşlarımı çattım. Bacağına hafif bir tekme attım.  "Delirme sende hemen. Serkan benim arkadaşım Beha. Arkadaşımdan da öte kardeşim. Yıllardır ne zaman ihtiyacım olsa yanımda.."

Bakışlarını odada gezdirirken gözlerimi devirdim. "Hoşlanmıyorum ondan. Seninle samimi olması hoşuma gitmiyor."

Oflayıp salondan çıktım. Kime ne anlatıyorum ben?

Buzdolabından çıkardığım elmaları yıkayıp salona geçtim. Beha eski pozisyonunu almış otururken ben girince dikkati bana kaydı.

"Hem sen burda değildin ki ne diye elma alıp gelmiş buraya?"

Sen hâlâ orda mısın ya?

Yanına otururken derin bir nefes aldım.

"Serkan yıllardır Ankara'da Beha. Evin anahtarı onda var. Yani hem onda hem Beliz de. Ne kadar ikiz olsalar da sürekli kavga ediyorlar. Doğal olarak evden ceketini alıp çıkan Serkan oluyor. Yani ben burda değilken kendisi için o elmaları alıp gelmiş."

Kaşlarını kaldırıp indirdi. "Hee.." Eliyle elmaları gösterip arkasına yaslandı.

"İyi neyse hadi soy da yiyelim. Düzgün soy bak evlenmem yoksa."

Alayla ona baktım. "Elma soyamadım diye evlenmeyeceksen isabet olur zaten."

Güldü. "Valla ben gelenek göreneklerine bağlı bir insanım. Eskiden kız istemede elma soydurturlarmış kıza.."

Dalga geçtiğini bildiğim için keyifle ona döndüm. "Sonra kız o elmayı böyle incecik değilde, elmasıyla beraber soyarsa kızı istemeden giderlermiş.."

Elimde bıçak ve elmayla ona bakarken bana doğru dönüp gülümsedi. Yanağındaki çukur yine bana göz kırparken yaklaşıp yanağımı öptü.

"İşte ben gitmezdim. O elmayı sen soymadan kabuğuyla beraber yerdim, konu kapanırdı."

Gözlerimden kalpler çıkarak ona bakarken birden önüne dönüp ayaklarını sehpaya uzattı.

"Neyseki hepsi saçmalık.."

Yanaklarımı şişirip önüme döndüm. Başımı iki yana sallayıp elmayı soymaya başlarken televizyona kısa bir bakış attım. Soyduğum elmayı ikiye böldüm.

"Beha gerçekten bunu mu izleyeceğiz?"

Uzattığım elmayı alırken "hı.." diye mırıldandı. Ofladım.

"Lafa gelince evlenelim evlenelim diyorsun. Evlenince de böyle mi olacak?"

Bana doğru döndü. Ağzındaki lokmayı yutarken "Ne olsun istersin?" Diye sordu. "Yani hayatım evliliğin raconu budur. Tamam iki üç ay cicim ayları olur sonrası bu yani. Sabah kalkar işe gideriz sonra geliriz bir yemek yeriz,sonra ben maç izlerim,sen meyve soyarsın çay kahve falan derken zaten yatma saati gelir. Uyuruz uyanırız ertesi gün yine aynı."

Önüne dönüp elmayı yemeye devam ederken kaşlarım çatıldı, gözlerim şüpheyle kısıldı. "Şaka? Evliliği böyle görüyor olamazsın."

Yan gözlerle bana baktı. Elmayı bırakıp ayaklarını indirdi. Yüzünü yüzüme yaklaştırırken hafif güldü.

"Tabiki şaka. Yani biraz abarttım ama farklı bir şey de bekleme be Mahur. Her gün değişik napabiliriz ki?"

Yani tamam orası öyle de... Böyle deyince de bir garip olmuştu.

Kucağımdaki tabağı sehpanın üzerine bırakırken "Peki evlenince nerde yaşayacağız?" Diye sordum. "Gerçekten öyle beraber yaşamak gibi bir gelenek mi var?"

Gözlerini devirdi. "Hayır tabiki. Bekarları bir yere salmazlar ama evli barklı insanlara da karışmazlar. Sen ne bakıyorsun amcama,benle uğraşmadan duramıyor o.."

Kaşlarım anlamsızca çatıldı. "Ama sen dedin ya hani 'evlenince geleneği bozup ayrı eve çıkmazsam' falan diye."

"Ya o eskiden kalma bir espiri. Berkin'ler Lale istemiyor diye geçmiyor kendi evlerine,Bera'lar Eylem de korkuyor diye. Yani gelinlerimizin ikisi de kalabalık aile istediği için ordalar. Kimse zorlamadı. İsteseler bugün giderler,ikisinin de dayalı döşeli ayrı evleri var."

Kaşlarımı indirip kaldırırken "Anladım" diye mırıldandım. Neredeyse ailemle tanışalı beş ay olmuştu ama hâlâ onlarla ilgili çoğu şeyi bilmiyordum. Ve sormak aklıma gelmemişti.

Beha'nın çalan telefonu sessizliği bozarken televizyonun sesini kısıp koltuğa bıraktığı telefonunu eline aldı.

"Cihangir.." diye mırıldanmasıyla başımı salladım. Aramayı yanıtlayıp "Alo" derken yanına yaklaşıp başımı omzuna yasladım. Cihangir'in sesini net bir şekilde duyarken keyiflenmiştim. Sesiyle bile enerji veriyordu insana.

"Abi nerdesin? Babam soruyor."

Beha elini belime sarıp benimle beraber arkaya yaslanırken telefonu hoparlöre aldı.

"Bir arkadaşımdayım. Burda kalacağım bugün beklemeyin."

"Baba arkadaşımdayım diyor. Beklemeyin diyor."

Cihangir abisini şikayet eden küçük çocuk gibi konuşurken sessizce güldüm. Arkadan amcamın sesi geldi.

"Başlamasın arkadaşına. Çabuk eve gelsin."

Cihangir keyifle abisine döndü. "Başlatmasın arkadaşına eve gelsin,kemiklerini kırarım diyor."

Başımı hafif kaldırıp Beha'ya baktım. Gözlerini devirirken "30 yaşındaymış abim de. Benim gibi 25 yaşında değilmiş de. Barlarda sabahlamazmış de.." diye sıraladı.

Cihangir tabiki hiçbirini babasına söylemeyip "Ben ne zaman yaptım onu?" Diye savunmaya geçince Beha "Konuşturma şimdi" diye sözünü kesti.

Cihangirden ses çıkmayınca "Hadi görüşürüz" diye noktaladı. Ama Cihangir "Dur bi dk dur.." diyerek engelledi.

"Hangi arkadaşındasın sen? Cinsiyeti ne?"

Beha sessiz kalırken dehşetle devam etti. "Sen yengemi aldatıyor musun yoksa? Hiih. Çabuk konum at. Nerdesin gelip bakacağım."

Elimle ağzımı gülmemek için kapatırken Beha kaşlarını çattı.

"Saçma sapan konuşma Cihangir. Ayrıca senin yengen yok. Aldatma olmuyor."

Elimi ağzımdan çekip karnına bırakırken gözlerimi 'öyle mi?' dercesine açtım. Belimdeki eliyle beni kendisine çekip dudaklarını alnıma bastırdı.

"Oluyor. Nasıl olmuyor? Siz sadece bedenen ayrısınız.."

Beha kendince nispet yapar gibi belimi okşadı hafif.

Cihangir devam etti. "Hâlâ birbirinizi seviyorsunuz. Yani aldatma oluyor. Aksi iddia edilemez. Abi bak saçma sapan bir şey yapma."

Beha sinirle "Lan kapat!" Dedi. "Konuşuyor hâlâ."

Beklemeden suratına kapatırken göğsünden doğruldum. Ben ağzımı açamadan konuştu. "Bakma öyle Mahur. Gerçekten ayrılmış olsak da yapmazdım öyle bir şey."

"Onu demeyecektim.. eğer gerçekten ayrılmış olsak ve sen böyle bir şey yapmış olsan aldatma sayılmıyor mu?"

Bence sayılıyordu. Ayrı olsak da birbirimizi seviyorduk,bana değil ama kalbime ihanet etmiş olurdu bence.

Tereddütle "Sayılır mı?" Deyince kaşlarımı çattım.

"Aynı durumda ben olsam..."

Kaşları anında çatılırken devam ettim. "Biz ayrılmış olsak,ben seni aldatsam. Sonra biz barışmak istesek sen beni affeder misin?"

Bir süre kendince düşündü. Alt dudağını ısırdı, yanağını kaşıdı derken sonunda "Anladım galiba.." diye mırıldandı. "Aldatmak sayılabilir."

Hafif gülümsedim. Affetmezdim demenin başka bir yoluydu. Çünkü bende affetmezdim. Bir insanla sevmeden birlikte olabilirdin,ama birini severken bir başkasıyla birlikte olmak o kadar kolay değildi.

Mutfakta bıraktığım telefonum çalarken Beha oflayarak ayağa kalktı.

"Yalnız kalalım diye evden uzaklaşıyoruz ama yok rahat bırakmıyorlar. Kesin amcamdır."

Salondan çıktı. Muhtemelen telefonumu almaya giderken güldüm arkasından. Haklıydı ama onlarda ailemizdi. Yapacak bir şeyimiz yoktu. Bizi aramayın diyemezdik ya.. Ki demezdim de.

Beha çatık kaşlarıyla içeriye girince ona baktım. "Noldu? Kim?"

Elinde sıktığı telefonu bana uzattı. "Bunu öldürsem kaç yıl yerim?"

Merakla telefonu aldım. Ekrandaki Cihangir yazısıyla kısa bir kahkaha attım. "Çok yersin hayatım. Boşver öldürme.",

Telefonu açıp koltuğa otururken Beha elimden aldı. Hoparlöre aldığı telefonu ortamızda tuttu.

"Efendim Cihangir?"

Beha görecek gibi telefona sinirle bakarken Cihangir hafif telaşla "Yenge!" Dedi. "Yenge koş! Abim seni aldatıyor. Basmaya gidiyoruz."

Ben duyduklarımla kalakalırken Beha dilini dudaklarının üzerinde gezdirdi sakince. Bir eliyle telefonu tutarken diğeriyle çenesini sıvazladı.

Kendimi toparlayınca "Anlamıyorum Cihangir.." dedim. "Ne aldatması?"

Gülmemek için kendimi sıkarken muhtemelen Beha da küfür etmemek için kendini sıkıyordu.

"Ya aldatıyor işte. Detaylandırayım mı illa? Bir kızla beraber şu an.."

Gerçekten böyle bir şey olsa canım kaynım hemen yetiştirecek demek ki.

"Cihangir,biz ayrıldık abinle farkında mısın? İstediğini yapabilir."

Bu sefer Beha 'öyle mi?' dercesine bakarken omuz silktim.

"Siz beni delirtecek misiniz ya? Ne demek istediğini yapabilir?"

Beha gözlerini kapatıp dudaklarını oynatarak "bıktım." Derken gülümsedim sadece.

"Cihangir uyuyacağım. Kahvaltıda görüşürüz."

Beha da beklemeden telefonu kapatırken bana döndü hırsla. "Kardeş mi düşman mı belli değil. Görüyor musun hemen yetiştiriyor."

Omuz silkip arkama yaslanırken güldüm. "Hiçte bile..Aferin ona. Gerçekten böyle bir şey olsa saklamayacak."

Eliyle alkış yapıp yapmacık bir şekilde güldü. "Bravo ona aferin."

Ona doğru dönüp dirseğimi koltuğun başına yasladım. Avcumu da saçlarıma koydum.

"Sabah sana patatesli börek yapayım mı?"

Yerinde doğrulurken hevesle başını salladı. Yeşil gözlerini iri iri açtı.

"Yapar mısın?"

Hafif tebessümle başımı salladım. "Yaparım."

Yaklaşıp ben ne olduğunu anlamadan yanağımı öpüp geri çekildi.

"Ee evdekiler benim sevdiğimi biliyor. Ne diye yapacaksın?"

Yanağından makas alıp ayağa kalktım. "Orası bende aslanım karışma sen."

Kısa bir kahkaha atıp o da ayağa kalktı. Masanın üzerindekileri toplayıp mutfağa giderken Beha da peşimden geldi.

Sabah Eylem'i arar çaktırmadan canını istetirdim. Sonra da 'ben yeğenime yapar gelirim' derdim. Yani bir miktar kullanıyor oluyordum ama olsun. Yeğenler bu günler içindir.

Ben bulaşıkları yıkarken Beha masaya oturmuş elma kemiriyordu.

"Bir şey soracağım güzelim."

Böyle diyeceğine direkt sorsana. Niye geriyorsun beni.

"Sor.."

Duruladığım son tabağı da koyarken ellerimi yıkadım.

"Amcam.." diye mırıldandı. "Niye kalp krizi geçirmiş?"

Ellerimi havluya silerken ona doğru döndüm. "Stresten dedi doktorlar. Şu Damla'nın hisse olayları falan vardı ya, kaldıramamış."

Kaşlarını kaldırıp indirdi. "Anladım..O olay nasıl çözüldü?"

Yüzümde huzurlu bir gülümseme oluşurken yanına oturdum. Avcumu çeneme yaslarken aklım yine o anlara gitti.

El frenini çekip kemerimi çıkarırken yanımda oturan Lale'ye, dikiz aynasından da arkada oturan İzel'e baktım.

"Hazır mısınız?"

İkiside hızlı hızlı kafasını sallayınca güldüm. "Hadi o zaman meydan sizin. Ama dikkat edin kendinize."

Onayladıklarında arabadan indik. Cebimdeki kağıdın varlığıyla keyiflenirken İzel ve Lale de yanıma gelince onlara baktım.

"Dur Eylem'i de arayayım ben.. Siz geçin önden."

Onlar önden içeriye girerken Eylem'i görüntülü aradım.

Çok bekletmeden açılan telefonla gülümsedim. "Yengecim?"

Eylem heyecanla arkasına yaslanırken şirketteydi. "Naptınız?"

Güldüm. "Sensiz yapar mıyız hiç. İyi izle şimdi."

Başını tedirgince sallarken arka kamerayı açıp bende içeriye ilerledim. Geçen geldiğim yerdi. Girer girmez gördüklerimle kahkaha atarken Eylem "ovv.." diye mırıldandı.

İzel saçından tutmuş hafif hafif yolarken Lale yüzüne çalışıyordu. Tam karşılarındaki koltuğa oturup bacak bacak üstüne attım.

Damla ciyak ciyak öterken Lale "Kes sesini!" Diye bağırdı. "Oğlumun sesini nasıl kestiysen öyle kes sesini.."

Eylem alt dudağını ısırıp başını iki yana sallarken "Berkin abinin hastanede olmasına seviniyorum resmen ya. Yoksa öldürürdü onu." Moralim bozulurken dudaklarımı büktüm.

Haklıydı. Tutamazdık.

Bakışlarımı bizimkilere çevirdim. "Ya siz manyak mısınız?"

Damla hâlâ çırpınarak söylenirken İzel suratına sert bir tokat attı.

"Evet. Senin kadar manyağız. Göz göre göre kaza yapacak kadar manyağız.."

Kaza mı?

Lale'nin elinden Damla'yı alıp kafayı gömerken gözlerim irileşti.

Damla acı bir inlemeyle yere düşerken İzel de "Ah.." diyerek alnını tuttu.

Yanıma gelip koltuğun kenarına otururken "İzel napıyorsun kızım ya?" Deyip kolunu tuttum. Yüzünü kendime yaklaştırıp alnına bakarken yüzüm acıyla gerildi.

"Gaza geldim bir an ne bileyim.."

Telefonu masaya sabitlerken Eylem'in "İzel iyi misin?" Sorusu yanıtsız kaldı.

"Sen hiç kafa attın mı ki şimdi atıyorsun?"

Alnını tuttuğu eline dokundum. "Çek bir bakayım."

Elini çekerken kızarmış olduğunu görünce dilimi ısırdım.

"Bir şey yok abla ya tamam."

Lale bir güzel sinirini atarken ayağa kalktım. İzel'i oturtup odanın köşesindeki buzdolabına ilerledim. İçinden buz alıp tekrar İzel'in yanına döndüm. Önüne masaya oturup buzu alnına tutarken İzel yüzünü buruşturdu.

Beha şüpheyle bana bakarken sözümü kesti. "Yani şimdi oraya kadar gidip o kadar şeyin üstüne Damla'ya dokunmadan geri mi döndün sen?"

Gülüp başımı salladım. "Yapmadım bir şey. Yani sonuçta İzel ve Lale'nin hakkıydı. Onlar zaten haşat ettiler. Kolunu kıpırdatacak hâli yoktu."

Bakışları değişmezken "Yok.." dedi başını iki yana sallayarak. "Bu konuda pek güvenmiyorum sana. Naptın?"

Aferin sevgilim,iyi tanımışsın.

"Hani.." dedim uzatarak. "Biz bununla markette karşılaştık ya..ilk zamanlar. İşte siz orda Demir'le çıkınca ben buna bir söz verdim."

Kaşları çatıldı. "Damla'ya?"

Başımla onaylayıp memnunca gülümsedim.

Binbir hileyle aldığın o raporu sana yedirmezsem benim adım da Mahur değil.

Lale elinin üzerindeki kanları peçeteyle temizlerken hayretle ona baktım.

"Valla Lale karşıdan böyle hanım hanımcık,sakin bir şeye benziyorsun ama.. helal olsun yani."

Kendini İzel'in yanına bırakırken Damla'ya bakıp memnunca sırıttı. "Az bile yaptık ya neyse artık. Katil olmak istemem şunun yüzünden.."

Eylem birkaç dakika önce kapatmıştı. Ama bu kadarı bile yetmişti sanırım ona. İçi soğumazdı biliyorum ama olsun..

"Arıyorum o zaman Efdal abimi gelsinler."

Başımı sallarken ayağa kalkıp sırtını duvara yaslamış, başı önde duran Damla'ya ilerledim.

"Ara..onlar gelene kadar çıkarız biz."

Cebimden çıkardığım kağıdı avcumda buruşturup top yaparken yarı baygın bakan Damla kafasını kaldırdı.

Kesik kesik "Sizi.. mahvedeceğim.." derken alayla güldüm.

Bir elimi omzuna koyup sıkarken keyifle mırıldandım.

"Atalarımızın bu konuyla ilgili çok sevdiğim bir sözü var Damla bilir misin?"

Omzunu oynatıp elimden kurtulmaya çalışırken başımı salladım. "Bilmezsin sen öyle şeyleri ama ben söyleyeyim madem..Demişler ki.."

Yüzüne biraz daha yaklaşıp yüzümdeki gülümsemeyi sildim.

"Tatmin etmeyeceksen tahrik de etmeyeceksin."

Bakışlarını benden kaçırırken güldüm. "Şimdi aç bakalım ağzını..."

Eliyle beni itmeye çalışırken çenesini tutup ağzını açtırdım.

"Ne dedim ben sana.."

Elimdeki kağıdı ağzına tıkarken " 'O raporu sana yediririm' dedim değil mi.." diye devam ettim.

Beha ellerini havaya kaldırıp geriye yaslanırken "Pes.." diye mırıldandı. "Siz kadınlardan gerçekten korkulur."

Saçımı arkaya savurdum. "Yani hayatım ayağınızı denk alın.."

Gülüp tekrar eski hâlini alırken "Ee nasıl sağlam raporu aldınız?" Diye sordu.

"Sahte raporu düzenleyen doktoru ziyaret etti Feda abiler.. Doktor da Damla'nın akıl sağlığının yerinde olduğuna karar verdiyse demek.."

"Tüh be.." dedi. "Kaçırmışım her şeyi."

Dudak büküp başımı sallarken derin bir nefes alıp verdi. "Demir mevzusu ne?"

Aklıma yine gelirken bozulan moralimle kısaca anlattım. Sinirle yumruklarını sıkarken "Berkin ne hâle gelmiştir.." diye mırıldandı.

O anlar aklıma gelirken tekrar gözlerim doldu. O kadar kötüydü ki..

Demir gergince kucağımda oturmuş, başını boynuma yaslamıştı. Berkin abim ve Lale karşımızda merakla bize bakarken Demir'in kolunu okşadım.

"Halacım.. anlatalım mı artık?"

Demir omuzlarını kaldırıp indirirken Berkin abim derin bir nefes alıp verdi.

"Mahur noluyor? Bir şey söyleyecek misin artık?"

Dudaklarımı ıslatıp onlara döndüm. İkiside merak ve beklentiyle bana bakarken Demir'i hafif geriye çekip yüzüne baktım.

Elimle tombul yanaklarını okşadım. "Hadi sen dedenlerin yanına git. Biz konuşalım olur mu?"

Demir annesiyle babasına kirpiklerinin altından bakıp geri bana döndü. "Bana kızarlarsa?"

Berkin abim kaşlarını çatarak yanımıza geldi. Önümde diz çökerken Demir'in kolunu tuttu.

"Niye kızalım oğlum sana? Kızar mıyız hiç? Gel bakalım sen.."

Ayağa kalkıp Demir'i kucağına aldı. Geri yerine geçerken Lale'yle ortalarına oturttu.

"Bir şey mi oldu babacım? Hadi anlat bize."

Demir tereddütle bana bakınca başımı salladım hafif. Tepkilerini daha doğrusu Berkin abimin tepkisini kestiremiyordum ama öğrenmeleri gerekiyordu artık.

Her şey çözülmüş sayılırdı çünkü.

Demir kısık sesle anlatmaya başlarken gergince abimin tepkilerine odaklandım. Önce ellerini Demir'in üzerinden çekti. Yavaş yavaş yumruk hâlini alırken boynundaki damar şişti.

Çenesi kasılırken kendini tuttuğunu anlamak fazlasıyla kolaydı. Yerimde dikleşirken Demir anlatacakları bittiğinde yerinden kalkıp koşarak odadan çıktı.

Lale hemen ayağa kalksa da peşinden gidemeden abime döndü. Önünde diz çöküp yumruk yaptığı ellerini tutarken "Berkin.." diye mırıldandı.

Abim bakışlarını halıdan çekmedi. Dişlerinin arasından "Sen Demir'e bak.." dedi. Lale tereddütte kalırken Berkin abimin hafif yükselttiği sesiyle "Hadi Lale!" Demesiyle ayağa kalktı. Gözünden akan yaşları silip beklemeden odadan çıktı.

Abimin yanına yaklaşıp yanına oturdum. Gözlerini sımsıkı kapattı.

"Mahur çık!"

Yanına oturup koluna dokundum. Bir şey diyemeden ayağa kalktı hızla.

"ÇIK MAHUR ÇIK!"

Orta sehpayı ufak bir hamleyle devirirken irkildim. "Abi.."

Beni duymuyordu. Kendi kendine "Çık çık!" Diye mırıldanırken kriz geçiriyordu galiba. Ne yapacağımı bilemez hâlde ona bakarken o salonu dağıtmaya devam ediyordu.

Yanına yaklaşıp koluna dokundum. Ufak bir hamleyle benden kurtulurken alt dudağımı ısırdım. Telaşla ona bakarken ani bir hamleyle önüne geçip beline sıkıca sarıldım.

"Abi dur artık. Dur.."

Bedeni kasılırken, göğsü hızlı ve sık nefeslerle kalkıp iniyordu. Anlayamadığım bir şeyler mırıldanırken "Mahur.." dedi acıyla. "Napmış benim oğluma?"

Gözlerim yanmaya başlarken dudağımı ısırdım. Abimin kolları hâlâ yanlarda dururken birden yere çökmesiyle telaşla ona baktım.

Hemen önüne bende çökerken birden bire sakinleşmiş hâliyle endişelendim.

Yüzünü avuçlarımın arasına alırken "Abi.." diye mırıldandım. "İyi misin bir şey söyle.."

Başını iki yana sallarken gözleri parkede geziniyordu.

"İ-ilaç.."

Ayağa kalkmaya yeltenmişken kanayan burnuyla içimi bir korku kapladı. Gözleri yavaş yavaş kayarken başı kucağıma düştü..

Beha uzanıp gözlerimden akan yaşları temizlerken "ağlama.." dedi. "Şimdi iyi."

Biliyordum ama o an ki korkum tarif edilemezdi. Burnu kanayınca o kadar korkmuştum ki.. Nasıl babamlara haber verdim hastaneye gittik bilmiyorum.

"Çok kötüydü Beha..Hemen hastaneye gittik. Burnu kendini zorladığı için kanamış. Birkaç gün hastanede kaldı.."

Beha bana doğru yaklaşıp sarılırken saçımı öptü. "Doktoru tekrar testler falan yapmış.."

Yüzümdeki gülümsemeyle ondan ayrıldım. "Biliyor musun tedavi işe yaramış. Doktor kalıntı şizofreni falan bir şeyler dedi onu tam anlamadım ama eskisi gibi değilmiş artık. İlk teşhis konduğu zamandaki belirtiler yokmuş."

Beha kaşlarını kaldırdı. "Yani seninleyken de normal artık?"

Başımı salladım hızlı hızlı. "En güzeli de o. Beha her şey düzeldi. Hayatımızda hiçbir pürüz kalmadı..Semih'ten başka tabi.."

Gülümsedi. Ayağa kalkıp elini bana uzattı. "Semih'i falan adamdan mı sayıyorsun sen. Onu da hallettik say.."

Uzattığı elini tutup kalktım. Beni kolunun altına alıp şakağımı öptü.

"Beni çok seven kayınçomun kıyafetlerinden ver de uyuyalım."

Tek kolumu beline sararken güldüm. Aynen çok seviyor seni. Öyle böyle değil.

💫

Hem sakin gibi hem değil gibi değişik bir bölüm oldu.

Cihangir diye yazılır adam diye okunur ya da tam tersi bilmiyorum sjxhjskwms.

Sormak söylemek istedikleriniz varsa 💙

Continue Reading

You'll Also Like

10.1K 2.6K 23
Texting ağırlıklıdır. (galiba) Dershanenin homof*bik zorbası Mete ve sert oğlanı Dorukhan arasında geçen pek de hoş olmayan mevzular. !!Kitap rahatsı...
28.4K 1.1K 27
bu sefer karışan bebekler bir değil ikiyse ikizler doğum da karıştıysa ? merak ediyorsan ikizlerin eğlenceli mizah dolu maceralarını okumak istiyor...
1.1M 52.7K 53
Numara sallayıp, komutana denk getirmek mi? 07.12.2022 #beyza etiketinde 1.sıra 29.06.2023 #avukat etiketinde 1.sıra 18.01.2023 #hakim etiketinde 1...
575K 15.4K 16
24/03/2024 tarihinde düzenlenmiştir! "Dedim işte, sen babamızın yüzde 99,9 kızısın." Allah aşkına bu telefonda söylenir miydi? Tamam söyle diyen bend...