MAHUR-EHVENİŞER

By derinmevzular77

2.5M 173K 54.6K

"Bir kalbe iki aşk da sığıyormuş sevgilim; bir vatan bir sen..." Küçüklüğümden beri bir kalbe iki sevginin sı... More

Giriş
1.Bölüm💫
2.Bölüm💫
3.Bölüm💫
4.Bölüm💫
5.Bölüm💫
6.Bölüm💫
7.Bölüm💫
8.Bölüm💫
9.Bölüm💫
10.Bölüm💫
11.Bölüm💫
12.Bölüm💫
13.Bölüm💫
14.Bölüm💫
15.Bölüm💫
16.Bölüm💫
17.Bölüm💫
18.Bölüm💫
19.Bölüm💫
Berkin💫
20.Bölüm💫
21.Bölüm💫
22.Bölüm💫
22.Bölüm Part-2💫
Berkin-2💫
23.Bölüm 💫
24.Bölüm💫
25.Bölüm💫
26.Bölüm💫
karakterler 💫
27.Bölüm💫
Instagram 1-💫
28.Bölüm💫
29.Bölüm 💫
Beliz💫
30.Bölüm💫
31.Bölüm💫
32.Bölüm💫
33.Bölüm💫
34.Bölüm💫
Soru-Cevap💫
35.Bölüm 💫
37. Bölüm💫
38.Bölüm💫
39.Bölüm 💫
40.Bölüm💫
41.Bölüm💫
42.Bölüm💫
43.Bölüm💫
44.Bölüm 💫
45.Bölüm💫
İnstagram-2💫
46.Bölüm💫
47.Bölüm💫
48.Bölüm💫
49.Bölüm💫
50.Bölüm💫
51.Bölüm💫
Instagram-3💫
52.Bölüm💫
Bayram Özel Bölüm
53.Bölüm💫
54.Bölüm💫
55.Bölüm💫
56.Bölüm💫
Beha 💫
57.Bölüm💫
58.Bölüm💫
59.Bölüm💫
60.Bölüm💫
1.Kitap Final💫
2.Kitap Tanıtım💫
2.Kitap-1.Bölüm💫
2.Kitap-2.Bölüm💫
2.Kitap-3.Bölüm💫
2.Kitap-4.Bölüm💫
2.Kitap-5.Bölüm💫
2.Kitap-6.Bölüm💫
Kaldırılacak
2.Kitap-7.Bölüm💫
2.Kitap-8.Bölüm💫
2.Kitap-9.Bölüm💫
2.Kitap-10.Bölüm💫
2.Kitap-11.Bölüm💫

36. Bölüm💫

23.8K 2K 722
By derinmevzular77

İyi okumalar 💙

💫

Bera abimin anahtarıyla açtığı kapıdan girerken evin içinden gelen seslere gülümsedim.

Demir'in cıvıltısı bütün evi sarmıştı. Gülümseyerek ayakkabılarımı çıkarırken mutfaktan çıkan Eylem heyecanla yanımıza geldi.

Vestiyere yaslanıp ona bakarken o abimin önünde durdu.

"Simit aldın mı Bera?"

Abim Eylem'in bu hâline gülerken Eylem kaşlarını çattı.

"Aldın mı almadın mı? Almadıysan git al nolur. Böyle çıtır çıtır."

Bera abim elindeki poşeti kaldırıp karısının gözüne soktu.

"Aldım aldım. Bebeğim istemiş almaz mıyım?"

Fazla romantizm bünyeme ağır gelirken sessizce salona ilerledim. Eylem arkamdan "Kim bebeğin? Hangimize dedin?" Diye söylenirken güldüm.

Allah sabır versin abicim ne diyeyim?

Salona girdim. Amcam sabah haberlerini izlerken ben girince bana baktı.

"Günaydın amca."

Gülümsedi. "Günaydın kızım. Erkencisin."

Başımı salladım. "Öyle oldu."

Tekli koltuğa oturdum. Amcam yönünü bana çevirdi.

"Caner çıkıyormuş bugün."

Gülümseyerek onayladım. "Evet söyledi babam akşam."

"Hiç kaçırır mı?"

Sesli güldüm. "Aranızdaki ilişkiye hayranım."

Hafif güldü. Omuz silkerken "Bizde böyle anlaşıyoruz." Diye mırıldandı.

"Günaydın en sevdiğim yengem."

Cihangir'e ters ters baktım. "Sinirimi oynatma benim Cihangir. Başka yengen mi var?"

Çaprazımdaki ikili koltuğa yerleşirken başını 'ben bilmem' dercesine yana eğdi.

"En son bir tane de sarışın vardı ama."

Kaşlarım çatılırken amcam "Uğraşma gelinimle" diye kızdı.

Cihangir güldü. "Amcam yok ya. Konuş rahat rahat."

İstemsiz gülerken amcam kaşlarını çattı. "Onun yanında da söylerim."

Feda abi başını kapıdan uzattı. "Ben çıkıyorum canım ailem."

Amcam "Nereye oğlum?" Diye söylendi. "Otur kahvaltı et. Sabah sabah bi yüzünü görelim."

Feda abi ellerini saçlarından geçirdi. "Bir savcı kolay yetişmiyor. Önemli bir duruşmam var."

Cihangir yerine iyice yayıldı. "Aynen biliyorum ben o duruşmayı. Karşı tarafın avukatı da Beliz dimi? Hatta duruşma adliyede değil piknik alanında. Açık havada suçlular itirafçı olur diye düşündüler heralde."

Elimi ağzıma kapatıp gülüşümü bastırırken Feda abi şaşkınca kardeşine bakıyordu.

"Yemin ediyorum öğretmen değil istihbaratçı olmalıymışsın. Sen nerden biliyorsun bunu?"

Cihangir siyah gömleğinin yakalarını düzeltti. "Şımartıyorsunuz.."

Feda abi gözlerini devirdi. "Çıkıyorum ben.."

Başka bir şey demeden çıkarken Cihangir güldü. "Daha cicim ayları tabi. Biraz zaman geçsin göreceğim ben onu."

Amcam kaşlarını kaldırıp ona baktı. "Konuşma artist artist seni de biliyoruz. Sizin cicim ayları geçti de oldu. Hâlâ aynısınız. Önemli olan sevgi geçmesin."

Vay be. Amcama bak.

Cihangir şaşkınca babasına bakarken gözlerini ondan ayırmadan kapıya doğru bağırdı.

"Anne koş! Babamın romantik saatleri geldi."

Amcam başını iki yana sallarken elinde tabaklarla içeriye giren yengem gülümsedi.

"O hep romantik."

Boğazımı temizleyip ayağa kalktım. Salondan çıkıp mutfağa girdim. Beha yoktu ve herkes inadına yapıyor gibi aşkını yaşıyordu gözümün önünde.

Lale omlet yaparken Demir kavanozdan tabağa zeytin koyuyordu. Eğilip saçını öptüm.

"Aferin halasının paşası. Öğren bu işleri. İlerde yardım edersin eşine de."

Lale gülerek başını sallarken Demir kafasını kaldırıp gülümsedi.

"Ben hep anneme yardım ediyorum. Babam öyle dedi."

Kaşlarım havalanırken yanındaki sandalyeye oturdum.

"Ne dedi baban?"

Ne zaman geldiğini bilmediğim Cihangir "Yuh yenge.." dedi. "Küçücük çocukla dedikodu mu yapacaksın?"

Ona omuz silktim. "Karışma sen. Git sevgilinle konuş."

Bana gülüp karşımıza oturdu. Tekrar Demir'e döndüm. Hâlâ büyük bir dikkatle zeytinleri tabağa koyarken saçını okşadım.

"Babam dedi ki ben yokken hep annene yardım et. Onun dediklerini yap."

Sonra başını kaldırıp bana baktı. "Babamın hep hastası çok oluyor eve gelmiyor. Ben onu çok özlüyorum."

Çenesini tutup yanağını öptüm. "Ben seni yerim. Yerim."

Cihangir tabaktan bir tane zeytin alıp ağzına attı. "Yenge.." diyerek Lale'ye döndü.

"Bu çocuk gerçekten beş yaşında mı?"

Demir "Evet" dedi kızgınca. "Büyüdüm ki ben."

Cihangir iki parmağıyla burnunu kıstırdı. "Babasının oğlu nolacak"

"Uğraşma lan oğlumla"

Demir babasının sesiyle Cihangir'in elinden kurtulup sandalyeden indi. Babasının bacaklarına sarılırken Berkin abim gülümseyerek ellerini saçlarına bıraktı.

"Baba bugünde gidecek misin?"

Cihangir tebessümle önüne döndü. "Hayranım ilişkilerine.."

Başımla onaylayıp tekrar onlara döndüm. Berkin abim oğlunu kucağına alıp yanağını öptü.

"Gitmeyeceğim bugün. Dedeni alıp geleceğim."

Demir neşeyle ellerini birbirine vurdu. "İyileşmiş mi?"

"Evet."

Derin bir nefes alıp ayağa kalktım. Lale'nin hazırladığı tabakları alıp salona ilerledim. Yengem amcamla konuşurken ben girince sustular.

Yengem kalkıp odadan çıkarken Bera abim ve Eylem girdi içeriye.

Diğerleri de bir bir gelirken masaya yerleştik.

"İzel nerede? Uyanmadı mı?"

Eylem başını iki yana salladı. "Sizden sonra çıktı o da. Sınavı varmış. Babam gelmeden gelirim dedi."

Başımla onayladım. Kahvaltının sonlarına doğru amcam Cihangir'e baktı.

"Akşam Serdarlar gelecek. Sorun çıkarma. Caner için geliyorlar."

Cihangir'in kaşları çatıldı. "Ne sorun çıkaracağım baba ya sende.."

Amcam alayla ona baktı. "Ben güttüğüm koyunu bilmez miyim be. Huyun suyun aynı Beha oldu senin."

"Evet çıkaracağım.." dedi Cihangir hızla. "Abimle sorunu olanın benimle de sorunu var demektir. Hem o niye geliyor. Annesiyle babası kâfi."

Anlamsızca onlara bakarken  Cihangir dudaklarını oynatarak "Sonra.." dedi.

Bera abim suyunu içip amcama döndü. "Sen şirkete gidecek misin?

Amcam "Hayır.." dedi. "Sende gitme istersen. Önemli bir şey yok bugün."

"Toplantı nolacak?"

Amcam "O vardı dimi?" Derken eliyle alnını ovdu. "Ben onu unuttum ya.."

Bera abim ayağa kalktı. "Tamam ben hallederim. Zaten uğrayacaktım çizimler için."

Amcam da ayağa kalkarken ona ufak bir el hareketi yaptı.

"Konuşalım o zaman gel."

Eylem de ayağa kalktı. "Bende gireceğim o toplantıya. Gece gündüz çizim yaptım. Sen düzgün yapamazsın sunumu."

Güldüm. Bera abim gözlerini devirdi. "Aman eksik kalırsın. Aman ben hamileyim evde oturayım dersin."

Eylem saçını savurdu. "Ne diyecekmişim ya? Daha iki aylık bebek iki. Sanki bugün yarın doğuracakmışım gibi davranma."

Abimden önce odadan çıkarken "Haklı.." diye mırıldandım. Bera abim bana dönerken ellerini kaldırdı.

"Aman abinin tarafını tutarsın."

Salondan çıkarken Berkin abim bize döndü. "Korkuyor. O yüzden bu kadar sıkıyor."

Böyle anlarda hep aklımdan çıkan gerçek yine aklıma gelirken sessiz kaldım. Haklı olabilirdi. Tekrar kaybetmekten korkuyor olabilirdi.

Cihangir çayını alıp ayağa kalktı. "Gel yengecim ben sana abimin eski sevgililerini anlatayım."

Berkin "Gereksiz herif" diye mırıldanırken bende kupamı alıp ayaklandım.

Beraber bahçeye çıktık. Masaya oturduk. "Sakın ağzını açma Cihangir. Duymak istemiyorum."

Kısa bir kahkaha attı. "İlahi yenge ciddi ciddi sana eski sevgilerini anlatacak hâlim yok ya. Serdar meselesinin anlatayım akşam sakın konuşma onunla."

Sofradaki muhabbeti aklıma gelince "Haa.." dedim. "Tamam anlat."

"Babasıyla bizim şirket yıllardır birlikte iş yapıyor. Aile dostu denebilir. Olmaz olsun öyle dost."

Merakım gitgide artarken yerimde kıpırdandım. "Annesiyle babasına lafım yok ikiside iyi insanlar ama Serdar denen heriften de o kardeşi olacak Yeşimden de haz etmiyorum. Yani abim etmiyor doğal olarak bende etmiyorum."

"Niye?"

Omuz silkti. "Tam olarak problemin kaynağını bilmiyorum ama Serdar, abimle gereksiz bir rekabet içinde. Sürekli laf sokuyor,abimi küçük düşürmeye çalışıyor. Yeşim desen abime yürüyor."

Kaşlarım çatılırken "Napıyor napıyor?" Diye sordum.

Keyfi yerine gelirken güldü. "Tabi abim pas vermiyor ama.."

Oflayarak kollarımı göğsümde birleştirdim. "Ne Meltem'i bitiyor ne Yeşim'i bu ne ya?"

Cihangir tekrar güldü. "Ee yakışıklı boylu poslu adamın sevgilisi olmak kolay mı?"

Derin bir nefesle dudaklarımı büzdüm. Umarım sakin kalabilirim akşam.

💫


Babamın parmakları saçlarımın arasında dolanırken hissettiğim huzurun tarifi yoktu. Salondaki üçlü koltukta babam için yapılan hasta yatağını İzel'le beraber işgal etmiş durumdaydık.

Babam bizi iki kolunun altına almış saçlarımızı okşarken annem karşımızda tebessümle bizi izliyordu.

Babam hastaneden akşama doğru gelmişti ve yemek yemiştik. Şimdi de herkesin gözü bizdeyken gerilsemde sadece babamın dokunuşlarına bırakmıştım kendimi.

Bu çok başka ve çok güzel bir histi. Demir'le beraber salona giren Lale eşinin yanına oturdu.

"Yarın hastaneye gidecek misin?"

Demir oyuncaklarını oynamaya başlarken Berkin abim "Evet niye?" Diye cevapladı eşini.

"Demir'in öğretmeni çağırmış gider misin? Diyecektim ama ben gideyim madem."

Demir başını kaldırıp bize doğru baktı. "Dede sen niye halamın okuluna gitmiyordun? Babam benimkine geliyor?"

Bedenim elimde olmadan gerilirken babam da Demir'in benden bahsettiğini anlamıştı.

Yutkundum. Gözlerimi kapatırken yanağımın içini ısırdım.

Babam saçıma bir öpücük bıraktı. Kapalı gözlerim sulanırken boğazını temizledi.

"Halan yaramazlık yapmıyormuş."

Demir tamamen ilgisini bize çevirirken başını iki yana salladı. "Ama Doğan abi çok yaramazdı dedi. Hep o gidiyormuş."

Babam da gerilirken başımı göğsünden kaldırdım. Eli sırtıma inerken yutkundum. "Ben bir lavaboya gideyim."

Engel olmalarına fırsat vermeden odadan çıktım. Lavaboya girip kapıyı arkamdan kilitledim. Elimi yüzümü yıkadım.

Çünkü benim babam sandığım adam şerefsizin tekiymiş halacım. Çocukları umrunda değilmiş.

Ellerimi lavabonun kenarına bırakıp aynaya baktım. Gözlerime, omuzlarıma dökülen saçlarıma. Kaşım, gözüm, burnum derken dudaklarımda bir tebessüm oluştu.

Babamın kopyası gibiydim ve bu çok güzeldi.

Çalan zille kendime gelirken derin bir nefes aldım.  Kilidi açıp banyodan çıktım. Amcamla yengem kapıyı açarken salondan çıkan annemin yanına ilerledim.

Elini belime sarıp sırtımı sıvazladı. "Askeriyede kavga çıkarıp babanı çağırabilirsin. Koşa koşa gelir."

Güldüm. İçten bir şekilde gülerken bende elimi anneme sardım.

Yengemin açtığı kapıdan Cihangir'in bahsettiği Serdar ve ailesi girerken kenarda durduk.

En önden giren adam amcamla selamlaştı. Yengem ve anneme ufak bir baş selamı verdikten sonra bana baktı. Elini uzatmayışıyla rahatlarken konuşmaya başladı.

"Sen Mahur olmalısın. Baban dilinden düşürmüyor."

Ufak bir tebessümle başımı salladım. "Sizde Arif Bey olmalısınız."

"Ne Bey'i kızım amca de.."

Arkasından gelen amcam gözlerini devirdi. "Yok yok sen Bey de. Senin amcan benim."

Arif amca gülüp başını iki yana sallarken beraber içeriye girdiler.

Eşi Ayça Hanım "Merhaba.." diyerek elini uzattı. "Ben Ayça."

Uzattığı eli sıkıp bıraktım. "Memnun oldum. Mahur bende."

Gülümsedi içten bir şekilde. Cihangir'in dediği gibiydi ikiside. İyi insanlara benziyorlardı. Yengemle Ayça abla da içeriye girerken annem hâlâ yanımdaydı. İyiki de yanımdaydı.

Yeşim ve Serdar önümde durdu. Yeşim beni baştan aşağıya süzdü. Gözlerini devirip içeriye girerken aynı şekilde gözlerimi devirdim.

Ben sana bayılıyorum. Haspam.

Serdar elini uzatıp çapkınca gülümsedi. Yüzümü buruşturmadan durmayı başardım.

"Ben Serdar güzel bayan."

Bir elime bir 'bayan' diyen ağzına baktım. Bence şöyle bir çarpsam mükemmel olur ama yeri değil.

Kadın demek bu kadar zor olmamalıydı. Ayar oluyordum bayan dediklerinde.

Baş selamıyla "Memnun oldum" demekle yetindim.

Yüzü bozulurken elini indirdi. Annem gülecek gibi olurken boğazını temizledi. Eliyle salonu işaret etti.

"Geç oğlum."

Serdar yutkunup içeriye ilerledi. O salona girer girmez annem güldü.

Yanağıma sulu bir öpücük bıraktı. "Kurban olsun annen sana."

Gülüp omuz silktim. "Beha boş yere takmaz birine. O benim sevgilime taktıysa bende ona takarım."

Omzumu sıvazladı. "Aynı benim gençliğimsin Mahur. Ağlayacağım galiba."

Kaşlarım havalandı. "Seninle dedikodu yapmamız gerekiyor acilen. Neler yaptın acaba babama?"

Güldü. Bir şey diyecekken babamın "Hayat!" Demesiyle kaşlarını oynattı. "Geliyoruz."

"Hadi girelim. Konuşuruz sonra."

Başımla onayladım. Beraber salona girdik. Babam endişeyle bana bakarken ufak bir tebessüm ettim.

İzel'in yanına otururken annem de babamın yanına geçti.

Herkes ufak ufak muhabbet ederken Yeşim'in "Beha yok mu Melek teyzecim" demesiyle ona baktım. İzel koluma dokundu.

"Sakin ol."

"Sakinim ben."

Dişlerimin arasından konuşmuyor olsam inanırdı sanırım.

Yengem ufak bir tebessümle "Yok.." diye yanıtladı. "Görevde."

Yeşim bana kısa bir bakış attı. "Sen niye burdasın? Hani askerdin?"

Kaşlarım havalanırken koltukta öne doğru eğildim. İzel elini sırtıma koydu. Konuşma tarzı ve üslûbu sinirimi bozarken bizimkilere kısa bir bakış attım. Yengem hariç kimsenin umrunda değildik o da önemli değildi.

"Birincisi benimle öyle üstten üstten konuşma. İkincisi de öyle burun kıvırarak 'askerdin' deme fena yaparım. Sen burda böyle otur onları ez diye savaşmıyor onlar."

"Sen onun kusuruna bakma."

Serdar'ın araya girmesiyle ona döndüm. "Beha'yla yakınlar o yüzden merak etti."

Alayla güldüm. "Öyle mi?"

Tekrar Yeşim'e döndüm. "Çok mu yakınsınız Beha'yla?"

Omuzlarını dikleştirip başını salladı. "Evet. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez."

Boğazında kalsın yediğin içtiğin.

"Uzun bir göreve giderken sana haber verecek ya da helallik isteyecek kadar yakın değilsiniz galiba."

Yüzü bozulurken "Ben..." Dedi. "Ben unutmuşum göreve gittiğini."

Kaşlarımı oynatıp başımı salladım. "Anladım. Beha umrunda değil."

Kaşlarını çattı. "Ne alakası varya Beha benim için çok değerli."

Kucağımdaki ellerim yumruk olurken İzel "Sakin ol abla" dedi.

"Senin görüştüğün var mı Mahur?"

Bakışlarım Serdar'a döndü. Ben cevap veremeden Cihangir "Var.." dedi. "Kendisi yengem olur. Bilgine.."

Bakışları Feda abiye kaydı. Berkin abimle sohbet ediyordu. Kaşları havalanırken "Feda.." demesiyle Cihangir güldü.

"Sen gerçeği inkar edince o gerçek değişmiyor. Mahur Beha abimin sevgilisi ve ilerdeki eşi. Mayınlı bölgedesin dikkat et. Havaya uçma."

Keyifle arkama yaslandım. Kaynım diye demiyorum en az benim kadar şirretti.

Kendi düşüncelerime gülerken Serdar çatık kaşlara arkasına yaslandı.

Bakışları huzursuzca bende gezinirken göz göze gelince önüne döndü.

Dudağımın içini ısırdım. Asi kurtuma bak be. İsmiyle korkutuyor milleti.

Büyüklerin sıkıcı sohbeti gece boyunca devam ederken Serdar ve Yeşim'in sesi bir daha çıkmadı.

💫

1.5 ay sonra

Çatlayan başımı önümdeki dosyalardan kaldırıp parmaklarımla ovdum. Kaşlarım çatıkken ağlamak istiyordum.

Göreve döneli üç hafta olmuştu ve üç haftadır hiçbir yol alamamıştık. Ama yok. Ne Semih'in ne karargahtaki başka bir askerin terörle herhangi bir bağlantısı yoktu.

Hepsinin üzerinde bir de Serdar denen herifle şerefsiz Semih'i iki gündür yan yana görüyordum.

Oflayarak yerimden kalktım. Çıkış saatim birkaç geçmiş olmasına rağmen hâlâ karargahtaydım. Çünkü bir şeyleri Beha dönmeden halletmek istiyordum. Ama olmuyordu.

Kollarımı göğsümde bağlayıp başımı pencerenin kenarına yasladım. Sakinleşen bahçeyi izlerken kapım tıklatıldı. Yerimden doğruldum. "Gel!"

Beha'nın postası tekmil verdi. "Komutanım Fırtına timi helikopter istemiş. Dönüyormuş."

Kalbim hızlı hızlı çarptı. Nefeslerim sıklaştı. Dönüyordu.

"Yaralı falan var mıymış?"

"Bize verilen herhangi bir bilgi yok komutanım."

Başımı salladım. "Tamam sağol. Sen çık."

Asker selam verip çıkarken gülümseyerek uzun koltuğa oturdum. Nihayet dönüyordu. Yanmaya başlayan gözlerimi kırpıştırıp kendimi toparladım. Üzerimde üniforma varken ağlamayacaktım.

Derin bir nefes alıp ayağa kalktım. Önce masamdaki dosyaları kapatıp kilitli dolaba kaldırdım. Sonra cep telefonumu cebime atıp odadan çıktım. Odamı da kilitleyip bahçeye ilerledim.

Her zaman oturduğumuz çardağa ilerlerken karşıma çıkan Semih'le dişlerimi sıktım. Üç haftadır her gün düzenli olarak Beha'dan ayrılmazsam neler olacağını anlayıp duruyordu.

Onu takmadan çardağa ilerlerken kolumdan tutmasıyla bacağına sert bir tekme atıp kolunu büktüm. "Ah!"

"Dokunma diyorum sana anlamıyor musun? DOKUNMA!"

Elini benden kurtarırken kaşları çatıktı. "Benimle pazarlık yapabilecek durumda değilsin." Dilimi ısırdım. Birkaç adım gerilerken sırıttı.

"Beha dönüyormuş. Hazır mısın?"

Gözlerimi devirdim. "Senin nerden haberin oldu?"

Bu adam gerçekten manyaktı. Başka bir açıklaması olamazdı. Mesaisi bittikten sonra gitmişti ve sırf Beha dönüyor diye geri gelmişti. Sivildi.

"Senin nerden olduysa ordan."

Bakışlarımı bahçede gezdirdim. Benden beklenmeyecek ılımlı bir sesle mırıldandım.

"İki aydır görüşmüyoruz. Ne diye ayrılacağım bugün. Birkaç gün zaman ver."

Güldü. "Sana yardım etmek için burdayım merak etme."

Kaşlarım çatıldı. "O ne demek?"

Omuz silkti. "Ayrılmana yardım edeceğim diyelim."

"Karışma. Ben ayrılacağım dedim ya."

Yüzüme eğilirken geriledim. "Sana güvenmediğimi söylemiştim. Herhangi bir oyun oynama ihtimalini ortadan kaldıracağım."

Cebinden çıkardığı kağıdı gözüme soktu. "Hele bir oyun oynamaya kalk. Anında işleme sokarım bu raporu."

Gözlerim hızla kağıtta gezdi. Yutkundum. Hırsla yanından geçip çardağa oturdum sinirle. Allah kahretsin ya. Normal bir şekilde ayrılacaktım işte. Kim bilir ne yapacak şimdi.

Stresle bacağımı sallarken o çardakta soğuğa rağmen tam iki saat oturdum.

İki saatin sonunda duyduğum helikopter sesiyle yerimden kalkıp yan taraftaki alana ilerledim. Helikopter başımdaki bereye rağmen altındaki saçlarımı havalandırdı.

Heyecanla yere inmesini bekledim. Helikopter yere indi. Kapısı yavaşça açılırken önce Beha indi.

Yorgunluğu on metre öteden anlaşılırken bakışları direkt beni buldu.

Yeşil gözleri ufaktan parlarken dudakları kıpırdadı. "Mahur.."

Ufak bir tebessümle ona doğru koştum. Tim sırayla helikopterden inerken Beha da bana doğru birkaç adım attı.

Hızla boynuna sarıldım. Barut kokusu ciğerlerime dolarken elleri belime dolandı. "Beha..geldin."

Daha sıkı sardı. "Geldim."

Özlediğim sesi zihnimde yankı yaparken "Çok özledim seni." Diye fısıldadı.

"Bende" diye karşılık verdim. Başımı boynuna gömdüm iyice. O kadar rahatlamıştım ki.

Onu görmek, sarılmak bile içimde bir çok şeyi çözmüştü. Yapamazdım. Ondan ayrılamazdım. Her şeyi anlatacaktım. Yıkılırdık, üzülürdük ama beraber olurduk.

Boynuma sıkı bir öpücük bırakıp beni kendinden ayırdı. Gözlerim dolu doluyken elleriyle yüzümü kavradı.

"Üşümüşsün.."

Başımı iki yana salladım. Hızlıca üzerini süzdüm. "İyi misin? Yaralanmadın değil mi?"

Beni durdurdu. Tebessümle "iyiyim.." diye mırıldandı.

Diğerlerine döndüm. "Siz iyi misiniz?"

Hepsi yorgun tebessümle bize bakarken Ferman "İyiyiz iyiyiz" diye mırıldandı. "Sadece yorgunuz."

"Geçin hadi o zaman. Konuşuruz sonra bol bol."

Onlar içeriye yönelirken Efken durdu. Başıyla Beha'yı işaret etti.

"Ayağı yaralı haberin olsun."

Gözlerim irice açılırken aceleyle Beha'ya döndüm. "Hani iyiydin. Neresi noldu?"

Beha ters ters Efken'e bakıp bana döndü. Telaşla hareket eden ellerimi tuttu.  "İyiyim bitanem. İyileşti bile. Yok bir şeyim."

Rahat bir nefes alırken Semih'in ilk bu konu açıldığında nezarethanede söyledikleri aklıma geldi.

Beha'ya geçmiş olsun dileklerimi iletirsin.

Yararlanacağını nerden biliyordu? Basbaya o'ydu işte hain.

Yorgun hâli içimi acıtırken elini bırakıp kenara çekildim. "Hadi sen üzerini değiştir eve gidelim. Dinlen."

Başını salladı. Beraber içeriye ilerlerken "Sen niye burdasın bu saatte?" Diye sordu.

Yutkunurken omuz silktim. "Dosya işi vardı da bitirip çıkayım istedim. Sonra sizin geleceğinizi öğrenince bahçeye indim."

Beha'nın adımları dururken bende durup ona baktım. "Noldu?"

Keskin bakışları karşıdaydı. Baktığı yere döndüm. Girişteki Semih'e bakıyordu. Mideme kramplar girerken yutkundum.

Gülümseyerek bize bakarken bakışlarımı kaçırdım.

"Mahur Komutanım."

Kapıdaki nöbetçi askerin bana seslenmesiyle oraya döndüm. Beha eğilip saçıma bir öpücük bıraktı.

"Ben içerdeyim."

Onu başımla onaylayıp askerin yanına ilerledim. "Noldu?"

Elindeki kargo paketini bana uzattı. "Size gelmiş."

Kaşlarım çatılırken elinden paketi aldım. "Tamam sağol."

Bir şey sipariş etmemiştim. Beklediğim bir şey yoktu. Paketi inceleyerek karargâh binasına ilerledim. Aklıma gelenle hızla başımı kaldırdım.

Semih yerinde yoktu. Allah kahretsin ya.

Aceleci adımlarla yürürken binadan hışımla çıkan Beha'yla durdum. Göğsüm hızlı hızlı inip kalkarken arkasından çıkan Semih sinsice gülümsedi.

Önüme gelip duran Beha'nın bakışları canımı yakarken sert bir sesle "Nasıl yaptın bunu!" Demesiyle yutkundum.

Ellerini saçlarından geçirdi. "Gerçekten benden ayrılmayı mı düşünüyordun?"

Kaşlarım çatılırken "Ne?" Diye mırıldandım. Alayla güldü. "Bari karşıma geçip adam gibi ayrılmak istiyorum deseydin. Liseli gibi notlar yazıp başkasına söyletmene gerek yoktu."

Elindeki kağıt ayaklarımın dibine düşerken darbelerini ard arda indirdi.

"Ben sevgilim beni bekliyor sanayım o burda erkeklerle gününü gün etsin! Aferin sana! Seni sevdiğim güne.."

Susup arkasını döndü. Sinirle karargâha girerken gözümden bir damla yaş aktı. Tamam ayrılacaktım zaten ama Semih'in söylediği şeylere inanmış olması bir miktar kırmıştı.

Eğilip kağıdı elime aldım.

Seni hiç sevmedim Beha. Sadece boşlukta olduğum bir ana denk gelmiştin. Ama eski formuma döndüm. Sana ihtiyacım yok çünkü zaten bir sevgilim var. Hoşçakal..
-Mahur.

Hiç mi güvenmemişti. Ben ayrılsam bile Beha inanmaz sorgular diye düşünürken..

Gözlerimi hırsla sildim. Semih kısa bir kahkaha atarak yanıma geldi.

"Bence teşekkür etmelisin. İşini kolaylaştırdım. Hemde sevgilinin sana güvenini görmüş oldun. Ah ah hep diyorum bu öfkesi başına iş açacak."

İşaret parmağımı ona doğru salladım. "Bunu sana çok fena ödeteceğim. Hemde çok.."

Başka bir şey demeden elimdeki paketi sıkarak karargâh binasına ilerledim. Semih "Kolay gelsin" diye arkamdan bağırırken onu çok takmadım. Buruşturduğum kağıdı cebime koydum.

Alacağın olsun Beha. O sözleri sana da tek tek yedireceğim.

💫

Üzerimi giyinmiş çantamı elime almışken burnumu çektim. Gözyaşlarımı durduramıyordum.

Evet ayrılacaktım. Ama böyle değil,bu şekilde değil. Semih her ne anlattıysa inanmıştı ve bu canımı çok yakıyordu.

Nasıl ihtimal verirdi böyle bir şeye? Ondan ayrılışımı sorgular diye beklerken...

Gözüme çarpan kargo paketiyle burnumu çekip gözlerimi sildim. Ona yönelmişken kapım tıklatıldı. İçeriye giren asker tekmil verdi.

"Beha komutan sizi bekliyormuş odasında komutanım."

Alayla gülerken gözümden birkaç damla aktı. "Birde ayağına mı çağırıyor? Gelmiyorum. Git söyle ona konuşmak istiyorsa buraya gelsin."

Komutan kararsızca bana bakarken arkasından gelen Beha askerin omzuna vurdu.

"Tamam koçum çık sen."

Asker çıkarken kargo paketiyle çantamı aldım. Beha'yı umursamadan kapıya yönelirken kolumdan tuttu.

Kaşlarım çatılırken hırsla kolumu çektim. "Dokunma bana. Git Semih'le konuş sen."

Kapı kulpuna elimi atmışken Beha benden önce davranıp kapının kilidini çevirdi.

"Napıyorsun sen ya? Yetmedi mi söylediklerin?"

Gözlerini devirdi. "Dinleyecek misin?"

"Dinlemeyeceğim. Sen beni dinledin mi? Gelmiş bir de erkekler diyor ya.."

Kapının kilidini çevirmek isterken Beha elimi tuttu. "Mahur dinle."

Elimi çektim. Tamamen ona dönerken sırtım kapıya değdi. Çantamı ve elimdeki poşeti kenara fırlattım.

"Ya neyini dinleyeyim. Sen biraz önce dediklerini hatırlıyor musun? Ya Allah kahretsin sen benim yaşadıklarımı bile bile nasıl böyle bir şey söylersin!.."

Omzuna vurdum sertçe. "Asıl benim seni sevdiğim güne-"

Sözlerim dudaklarıyla kesilirken afalladım. Ellerim havada kalırken akan bir damla dudaklarımızın arasından sızdı. Belime sıkıca sardığı elleriyle beni kendine çekerken nefes almayı unuttum.

İlk şoku atlatınca onu sertçe itip yanağına sert bir tokat attım. Yanağı sağa dönerken gözlerini kapattı. Elim karıncalanırken bahçede söyledikleri tekrar yankılandı zihnimde..

Ben sevgilim beni bekliyor sanayım o burda erkeklerle gününü gün etsin..

"Sakın dokunma bana bir daha sakın."

Hızla bana döndü. Ellerini başımın iki yanından kapıya yasladı.

"Dinle artık inatçı keçim! Hepsi yalandı! Sen benim sevdiğim kadınsın. Seni dinlemeden o şerefsize nasıl inanayım.."

Gözyaşlarım bıçak gibi kesilirken kaşlarım anlamsızca çatıldı. "Ne?!"

Kısık çıkan sesimle bakışları iyice yumuşarken tek eliyle önüme gelen saçları kulağımın arkasına itti.

"Mahur'um.."

Önce elini sonra bedenini önümden ittim. Ellerimi saçlarımdan geçirdim.

"Bir dakika bir dakika.. hiçbir şey anlamıyorum."

Derin bir nefes alıp verdi. "Bende.." dedi ters bir sesle. "Bende hiçbir şey anlamıyorum. Sen ciddi ciddi ayrılacak mıydın benden?"

Bakışlarımı kaçırmamla önüme geldi. Ellerimi tuttu sıkıca. "Semih doğru mu söylüyor ayrılacak mıydın?"

Gözlerimi kapatıp açtım. Dokunuşları içime işlerken kafam karışmıştı.

"Semih sana ne dedi?"

Baş parmağıyla elimin üzerini okşarken çenesi kasıldı. "Benden ayrılmaya çekiniyormuşsun da bilmem neymiş de. Bir de not getirmiş pezevenk. Ben sevdiğim kadının yazısını tanımayacak mıyım lan?"

Kaşlarım çatılırken "İnanmadın mı yani?" Diye mırıldandım. Tek elini kaldırıp gözümden akan bir damlayı sildi.

Başını iki yana sallarken "Çünkü haberim var" dedi.

Neyden? Nasıl?

"Beha..anlat artık noluyor?"

Kafam karışmış bir şekilde konuşurken elimden bırakmadan arkamızdaki koltuğa çekiştirdi.

"Bir hafta kadar önce albayla konuştuk. Yani yine normal operasyonla ilgili.."

Sıkıntılı bir nefes verirken "sonra.." dedi. Keskin gözleri beni bulurken "Semih denen şerefsizin seni tehdit ettiğini söyledi. Tam orda hat kesildi."

Kafam karışmış bir hâlde ona bakarken yerimde kıpırdandım. "Nasıl yani? Sen sadece tehdit ettiğini mi biliyorsun? Neyle tehdit etti bilmiyorsun?"

Kaşları çatılırken başını iki yana salladı. "Bilmiyorum. Sen anlatacaksın."

"Ee niye ayrılık falan dedin demin?"

Gözlerini irice açtı. "O doğru muydu lan? Sen cidden ayrılacak mıydın benden?"

Oflayıp saçlarımı geriye attım. Bütün olanları kelimesi kelimesine anlatırken Beha karargâhta karşılaştığımız anı anlattığım anda ayağa kalkmıştı. Yani en başında.

Yumruklarını sıkmış odada sağa sola doğru giderken "Öldürürüm ben bunu." Dedi. "Yemin ederim öldürürüm."

Sağ bacağı hafif hafif aksarken yaralı olduğu aklıma geldi. "Beha.." demişken sözümü kesti.

"Gelmiş bir de sevgilimi tehdit ediyor ulan ben senin o tehdit eden yerlerini kırmaz mıyım!"

Durdu. Kendi kendine konuşurken birden bana döndü. "Sana da aferin. Manyak mısın kızım sen. Bana anlatmak aklına gelmiyor mu?"

Ayağa kalkıp karşısına geçerken "Sensin manyak" dedim. "Sen olayın ciddiyetinin farkında mısın? Meslekten atılacaksın. Hadi onu geçtim 'vatan haini' diyecekler belkide tutuklanacaksın. Ya hepsini geç bu bir görev. Sen olsan napardın?"

Sıkıntıyla ofladı. Eliyle yüzünü sıvazlarken sessiz kalmasıyla ben cevabımı aldım.

"Yok ben sakin olamıyorum. Gerekirse döve döve itiraf ettiririm."

Kapının kilidini açmışken hızla kolundan tutup önüne geçtim.

"Ya dur. Saçmalama. Sinirlisin. Sakin olup mantıklı düşün. O şerefsiz yüzünden mesleğini kaybetmene değer mi?"

Yeşil gözleri alev alev yanarken "Ee napacağız?" Dedi.

Kolunu bırakıp ellerini tuttum. "Öncelikle revire gideceğiz ayağına bakacaklar. Sonra da eve gideceğiz. Bizimkilere ayrıldığımızı söyleyeceğiz."

Başlarda başını sallayıp onaylasa da son cümlemle kaşlarını çattı. Başını olumsuzca sallarken ellerini sıktım.

"Ya ben iki saattir ne anlatıyorum sana. Serdar ve Semih arkadaş diyorum. Açık veremeyiz. Beha niye ciddiye almıyorsun?"

"Sikerim Serdar'ı! O ne alaka?"

"Bilmiyorum" dedim onun aksine sakin bir sesle. "Ama bak ikide bir eve gelip duruyor zaten. Ayrıldık tamam mı?"

Siniri geçmese de beni birden beni kollarının arasına aldı. Beklemeden ellerimi beline sardım. Başımı iyice göğsüne yasladım.

"Anlıyorum anlıyorum ama Mahur bu çok zor.."

Dudaklarını saçlarıma bastırdı. "Nasıl uzak kalacağım ben senden. Kim bilir ne zaman bitecek bu görev. Zaten iki aydır ayrıyız."

Sıkıntılı nefeslerle göğsünü doldurdu. "Sevdiğim kadınla vatan arasında sıkışıp kaldım."

Duyduklarım beynime ok misali girerken başımı göğsünden kaldırdım.

"Tabiki vatan.."

Başımın arkasından tutup göğsüne yasladı tekrar. "Öyle tabiki. Ama senide bırakmam."

Sessizce birbirimize sarılı hâlde durduk bir süre. Ellerim Beha'nın sırtında gezinirken Beha da ara ara saçlarımı öpüyor, belimi okşuyordu.

"Çok korktum Beha.. Çok çaresiz hissettim kendimi. Tıpkı senin gibi arada kaldım. Kimseyle de konuşmadım. Ama Semih o not işini çıkarmasa anlatacaktım sana. Sana sarılınca her şey çözülmüş gibi hissettim. İyi ki varsın Beha."

Varlığı bile güç veriyordu. "Ne diye ayrılacaktın?"

Aksi sesiyle dudağımı ısırdım. "Bilmiyorum ki.. Sevmiyorum derdim."

"Hıı.." dedi alayla. "Bende inanırdım zaten.."

Burnunu saçlarıma bastırıp derin bir nefes aldı. "Ölürüm kızım ben senin bakışlarına.."

Saçlarıma bir öpücük bıraktı. "Korkma. Her şeyi halledeceğiz. O tehditleri Semih'e bir bir yedireceğim.."

Benden ayrıldı. Yüzümü avuçlarının arasına aldı. "Bu süreçte ayrılmış gibi yapacağız o zaman?"

Sorarcasına konuşmasıyla başımı sallayıp onu onayladım. "Hiçbir açık vermememiz gerekiyor."

Ellerimi yanaklarına koydum. Baş parmağımla moraran elmacık kemiklerini okşadım.

"İntikamını riske atamazsın.."

Bakışları değişirken yutkundu. Başını hafif yana eğerken yanağımdaki elleri düştü.

"Sen.."

Omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Biliyorum. Ve başarman için elimden geleni yapmaya hazırım.."

Eğilip alnımı öptü. "Seninle gurur duyuyorum. Sen çok iyi bir askersin Mahur."

Tekrar sıkıca sarılırken gülümsedim. Günlerdir içimde olan sıkıntı son bulmuş,onun gelişiyle her şeyin düzeleceğine olan inancım artmıştı. Aklıma gelenle ondan ayrıldım.

Dudaklarımı ıslatırken "Bir şey daha var.." diye mırıldandım.

Başını salladı. "Söyle. Bundan daha fena olamaz."

Yutkundum. Ellerini tuttum. "Babam.."

Önce kaşları çatıldı sonra gözleri endişeyle kısıldı. "Noldu amcama?"

"Şimdi iyi.." dedim aceleyle. "Hemde çok iyi. Ama sen gittikten birkaç gün sonra fenalaştı."

Elleri belimden ayrılırken telaşla cebinden telefonunu çıkardı. "Noldu? Nesi vardı?"

Elinden telefonu alıp elini tuttum. "Şimdi iyi Beha. Şirkette olmalı. Kalp krizi geçirdi."

Dudakları aralandı. Birkaç kez ağzı açılıp kapandı.

Elimden telefonu alıp muhtemelen babamı aradı. Ağırlığını sol bacağına verirken kolundan tutup koltuğa oturttum.

Beha telefonun açılmasını beklerken sağ bacağının parçasını sıyırdım. "Neresi?"

Benim sorum Beha'nın "Alo amca?" Deyişiyle arada kaynarken yerimde doğrulup ona baktım. Babamın sesi dışarıya çıkıyordu.

"Beha.. oğlum döndün mü iyi misin?"

İkiside birbiri için endişelenirken "Döndüm.." dedi sakince. "Sen iyi misin?"

"İyiyim iyiyim de sana kim söyledi? Mahur mu?"

Beha rahat bir nefes verirken kolunu omzuma sardı. Geriye yaslanırken başımı omzuna yasladım.

Kolu omzumu okşarken babama yönelik "Yok.." dedi. "Cihangir söyledi."

Başımı hafif geriye atıp yüzüne bakarken gülümseyip göz kırptı.

"Mahur'un döndüğünden haberi var değil mi? Eve gelmedi daha?"

Dudağımı ısırırken Beha'nın bakışları oraya kaydı. Tekrar önüme döndüm.

"Var amca var.." dedi Beha kederle. "Ama olmasa da olurmuş."

Başımı tekrar kaldırırken omuz silkti. Ters ters bana bakarken dudaklarını oynattı. "Sen istedin."

Dudaklarımı birbirine bastırdım.

"O ne demek öyle? Tartıştınız mı?"

Yanağımın içini ısırdım. "Amca eve gelince konuşalım mı?"

"Tamam tamam da Mahur yanında mı?"

Beha dudaklarını alnıma sürttü. "Yok değil."

Yalan söylediğimiz için kendimi kötü hissetsem de görev olduğunu kendime hatırlatıyordum. Önceden ailem yoktu yani bir abim vardı görevler sorun olmuyordu. Ama artık bir ailem vardı ve bu tür görevler zorlayacak gibi duruyordu.

"Beha noluyor? Ne demek yanımda değil? Ne zaman döndün sen?"

Beha'nın kolu belime indi. Beni iyice kendine çekerken çenesini başımın üzerine yasladı.

"Bir saat olmadı daha.."

Karşıdan babam sert bir sesle "Aferin size!" Dedi. "Daha bir saat olmadan kavga edecek ne buldunuz da Mahur bırakıp gitti? Hadi o gitti sen niye peşinden gitmiyorsun? Ulan iki dakika boş bırakmaya gelmiyorsunuz be. Kapat ve hemen eve gel!"

Telefon yüzüne kapanırken Beha güldü. "Bizi istiyor mu istemiyor mu anlamıyorum."

Elimin birini göğsüne bırakıp yerime iyice yerleştim.

"İstemem yan cebime koy gibi biraz."

İki koluyla bana sarılırken saçımı öptü,defalarca kez yaptığı gibi. "Oh! Özledim be!"

Başımı kaldırıp çenesini öptüm. "Bende çok özledim."

Eliyle yüzüme gelen saçları geriye attı. Parmakları yüzümü okşarken "Ne olursa olsun gerçekleri konuşacağız tamam mı? Her zaman?" Demesiyle göğsündeki elimi elinin üzerine koydum.

Başımı yana eğerken "Görevler hariç?" Diye karşılık verdim.

Bir asker olarak ikimizin de her zaman önceliği vatan olmalıydı. Her zaman..

Beni onayladı. "Görevler hariç."

Gülümsedim. O da tebessüm ederken gamzesiyle kalbim hızlandı. Dile kolay tam 65 gündür görmüyordum onu da..

Beha ağzını açmışken çantamdan gelen telefonumun sesiyle kapattı. Kollarını benden çekerken ayağa kalktım.

"Kesin amcam.." deyişine başımı salladım. "Bende öyle düşünüyorum."

Çantamı açıp telefonumu çıkardım. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Babamdı.

"Efendim baba.."

Düz çıkardığım sesimle "Nerdesin kızım?" Dedi beklemeden.

"Eve geldim."

"Mahur.."

Beha bana 'ne diyorsun?' der gibi bakarken dank edenle "Yani.." diye araya girdim.

"Kendi evime geldim. Abimin arabasını almak için. Noldu ki?"

Derin bir nefes alıp verirken "Siz söyleyeceksiniz onu.." dedi. "Niye kavga ettiniz Beha'yla. Hemde gelir gelmez."

Bakışlarım Beha'ya kaydı. Tekrar yanına otururken kızgınca "Hemen sana mı şikayet etti?" Dedim.

"Konuyu değiştirme kızım. Ayrıca kimsenin şikayet ettiği yok. Sordum söyledi. Niye kavga ettiniz?"

Dudaklarımı ıslatırken Beha'ya bakıp göz kırptım. Dudaklarımı oynattım. "Ne diyeceğim?"

"Baba sonra konuşsak."

"Hemen eve gel Mahur. Konuşacağız."

"Tamam."

Telefonu kapatıp Beha'ya döndüm. "Her şey iyi hoş da onlara ne diyeceğiz?"

"Hmm.." dedi düşünceli bir hâl alırken. "Gelir gelmez cidden niye tartışmış olabiliriz."

Bende düşünmeye başlarken kendi kendine "Sen neye kızarsın?" Diye mırıldandı. Bana doğru döndü. Kaşları çatıktı.

"Hiç kestiremiyorum şu an Mahur neye kızarsın? Yani hiç ciddi tartışmadık ki seninle"

Kaşlarımı kaldırdım. "Olsun. Bunun için sürekli kavga etmemiz mi gerekiyor? Ben neye kızarım neye kızmam bilmiyor musun?"

Gözlerini devirdi. "Biliyorum. Başka bir kadının konusu geçerse kızarsın, sana bağırırsam kızarsın.."

Elimi şıklatıp ona uzatırken başını iki yana salladı. "Hayır..Bir de amcam fırçalasın dimi?"

Dudağımı sarkıtıp önüme döndüm. "Tamam. Sen neye kızarsın? Ordan yürüyelim."

Düşünmeye başlarken "Sende başka erkeğin lafına kızarsın, kıyafet mevzusuna kızarsın.."

Yine araya girerken "Abartma" dedi. "Kıyafet konusunda ne zaman kızdım. Öyle söylenmişimdir biraz."

Yani o da doğru. "Hem bu yüzden ayrılık mı olur Mahur? Ben kızarım sen daha çok kızarsın konu kapanır."

"Ne o zaman?" Dedim kızgınca. "Başka erkek mi diyelim?"

Sinirle bana bakarken "Sikerim başka erkeği!" Demesiyle gülümsedim. "Bak işte buna kızıyorsun."

"Olmaz!" Dedi beklemeden ayağa kalkarken. "Kızım konuşurken gerçekten sinirlenirim bak ben kavga ederiz."

Güldüm. İnandırıcı olurdu işte.

Elini uzattı. "Hadi gidelim. Doğaçlarız."

Uzattığı eli tutup ayağa kalkarken "Ayağın nasıl?" Dedim. Elini çekiştirdim. "Gel otur bir bakayım. Ya da revire gidelim."

Beni durdurdu. Eğilip pantolonun parçasını sıyırdı. Beyaz sargıyı hafif kaldırdı. "Bak yok bir şeyim. İlk günlerde olmuştu zaten. Geçti."

İçim rahatlarken başımı salladım. Yerden kargo paketimi aldım. Çantamı da koluma takarken paketi inceledim.

İsim falan yoktu. Bir şey sipariş etmemiştim ki. "O ne?"

Omuz silktim. "Bilmiyorum ki."

Tekrar elimi tuttu. "Abin göndermiştir belki."

Başımı belli belirsiz salladım. "Olabilir. Neyse hadi gidelim. Evde açarım."

Kapının kilidini açacakken "Dur bi" diyerek engelledi. Sırtımı kapıya yaslarken hızlanan kalbimle ona baktım. "Noldu?"

Tek elinin başımın yanından kapıya yasladı. Yüzüme eğildi.

"Tokat yemeyeceksem öpeceğim."

Bakışlarım vurduğum yanağına kayarken dudağımı sarkıttım üzgünce. Elimi yanağına koydum. "Çok mu sert vurdum?"

Başını salladı. "Elin ağırmış.."

Yanağını çevirdi. "Çok acıdı. Öpte geçsin."

Gülümsedim. Kargo paketi yine yeri boylarken ellerimi omzuna koydum.

"Kıyamam.. öpeyim bari."

Uzanıp yanağını öpecekken başını çevirmesiyle dudaklarımız buluştu. Bu sefer gülümseyerek iyice boynuna sarıldım.

Onun elleri de belimi bulurken özlemle, aşkla karşılık verdim.

Doğruydu. Beraber olunca her şey daha kolaydı..

💫

İsimsiz kargo kimden acaba? Çakır olabilir mi? Ya da içinde ne olabilir?

Kendinize iyi bakın 💙

Continue Reading

You'll Also Like

545K 5.8K 32
"Bu saatten sonra yer mekan fark etmez yüzbaşım." Yetişkin içerik !
6.7K 272 14
Bartu : işim var... ilay : benden önemli mi?:)...
3.7M 65K 20
[Bir ömür uçsam ufkun ötesine, Bazen yalnız bazen birlikte] *Olamayan Hayalin Karekteri bu kitap senin için. "Aynı yeryüzünde değil,aynı gökyüzündeyi...
1.1M 53.4K 53
Numara sallayıp, komutana denk getirmek mi? 07.12.2022 #beyza etiketinde 1.sıra 29.06.2023 #avukat etiketinde 1.sıra 18.01.2023 #hakim etiketinde 1...