61. DAKİKA

Por rabelaisfitnat

101K 6.2K 3.2K

Bora gamsızdı biraz da umursamaz, Hakan ise fazlasıyla agresif "Her ne yapıyorsan her ne yapmaya çalışıyorsan... Más

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12 Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm SSO
39. Bölüm
40. Bölüm Final

7. Bölüm

2.7K 172 66
Por rabelaisfitnat

Bora tam dibindeki gözlere baktı bir kaç saniye, yüzündeki donuk ifadeyi bozmadan ayaklandı. Cevap vermeden. Gururu çok baska şeyler fısıldıyordu ama esmerin yaşadığı kırıklığı kendi gururundan önce tutmaya çalışıyordu.

"Gidelim kardeşim" bora ayaklanıp Necatinin omzuna elini koydu. Kapıya ilerleyip. Necati şaşkın olsa da ikiletneyip devam etti. Hakan, Boraya sataşacaktı ve Bora da sessizce sineye çekip, gidecekti. Olacak iş değildi. "Bora!" Hayretler içerisindeki ses tonunu gizlemedi Necati. Bora onun ne demek istediğini anlamıştı ki cevapladı "aynı odada kalıyoruz artık, sıkıldım huzursuzluktan" omuz silkip söylediği cümleler rahatlıkla çıkmıştı ağzından. Duyan herhangi biri üzerinde düşünmezdi bile. Kendi bile inandı söylediği cümleye. Aynı odada kalıyoruz diye huzursuz olmak istemiyorum artık.

Öğleden sonra üst üste girdiği derslerden bir miktar yorulsa da hiç isyan belirtisi yoktu yüzünde. O daima gamsız ve umursamaz bakışları takınmıştı yine.

Yurda girdiğinde odaya dahi çıkmadan yemekhaneye gidip açlıktan guruldayan karnını doyurmak istedi. Aldığı bir çeşit yemek, ekmek ve ayranla masa aradı gözleri. Boş yoktu ama arada selamlaştığı bir arkadaşının tek başına oturduğunu görünce onun yanına ilerledi. Selam verip oturdu masaya. Günlük konulardan sohbet edip yemeklerini yemeye başladılar. "Beşiktaş bu yıl batırıyor abi" diye cümlenin tamamlanmasıyla yan tarafındaki sandalyenin çekilmesi bir oldu. Bora kaşlarını çatıp gelene bakınca hiç bir şaşkınlık yaşamadı. Sanki bu anı daha önce yaşamıştı. Ya da yaşayacağını tahmin ediyordu.

Sandalye çekildi, esmer bedenini yorgunlukla Boranın hemen yanındaki sandalyeye bıraktı. Tek eliyle taşıdığı tepsiyi de gürültüyle masaya bıraktı Hakan. "Devam edin, boş masa yoktu." Derken gözünü Boranın açık kahverengi gözlerine dikmeyi de ihmal etmemişti.

Bora tepki vermeyip tekrar arkadaşına döndü ama sohbetleri kesildiği için ikisi de bir daha konuşmadı. Yemeğini bitiren genç masadan kalkıp uzaklaşınca konuştu Bora. "Iki tür insandan korkarım Hakan, biri akli dengesini yitirmiş olandan, diğeri ise hırsına köle olmuş insandan. Ve sen ikisi arasında gidip gidip geliyorsun." Hakandan korktuğunu açıkça ifade etmekten çekinmedi. Onun ne düşüneceğini dahi umursamadı. Bora ilk defa Hakandan korkuyordu. Bu korku göreceği fiziksel hırpalanma değildi kesinlikle. Çünkü çok gereksiz bir savaş halindeydi Hakan ve bu savaşta, bir taraftan biri mutlaka yenik çıkacaktı. Bora iki tarafın da zarar görmesinden yana değildi kesinlikle.

"Dalga mı geçiyorsun? Neyin hırsından bahsediyorsun? Ulan doğru düzgün meramımı anlatmama izin vermeden kesip attın. Bir sor, bir dinleseydin önce." Sesi kısıktı hakanın. Gerçekten amacı derdini anlatmaktı. Bora nın  o kırılmaz inadını aşıp ona ulaşmaktı.

"Gerek duymamışım ki dinlememiş sormamışım Hakan! Bak ben rahatsız oluyorum senle insan gibi konuşmaktan. Oğlum biz yumruklarla konuşuruz lan, biz böyle anlaşırız. Bana medeni insan gibi konuşma tepe taklak oluyorum." Gerçekten de dediği gibiydi Bora. Esmer ona ılımlı yaklaştıkça afallıyordu. Verecek cevap bile bulamıyordu. Bunca zaman hır-gürle sürdürdükleri ilişkileri birden boyut değiştirince adapte olmakta zorlanıyordu Bora.

"Yav sen iste ben yine kaşırım seni. Elimi üstünden mahrum etmem" alaylı konuşması Borayı da gevşek bir ifadeye bürüyünce devam etti Hakan "yavaştan anlaşmaya başlarız lan. Gel boynuma atla demiyorum. Beni anla önce, sözlerimi duy sonra zaten oturur her şey.. hm?" Hakanın cümlesi bir öneri gibi dursa da ses tonundaki yalvarış belirgin şekildeydi. Lan deyişi bile argo değil de sevgiyle yalvarış kelimesi gibi çıkmıştı ağzından. Kendi farkında değildi ama kumral genç bunu çok net hissetmişti.

Yutkundu Bora, gözünü önündeki boş tabağa dikip hiç sekmeden, duraksamadan düşünmeden konuştu "istemiyorum hakan! Anlaşmak da, seni duymak da, seni anlamak da istemiyorum." Ardından hakana döndü yüzünde yine o gamsız gülüşüyle "biz birbirmizde sevecek yüz bırakmadık hakan efendi hepsini yumruklarimizla çoktan kana boyadık" deyip göz kırptı. Hakanın konuşmasına fırsat vermeden kalktı. Önündeki teosiyi alıp bulasikhaneye bıraktı, odaya girdi.

Dolabından giyeceği pijamayla iç çamaşırını ayarlarken kapının açılmasıyla hareketleri anlık duraksama yaşadı Boranın. Hakan içeri adimlayıp yatağına oturdu. O ayakkabısını çıkarıp terliklerini giyerken bora havlusunu alıp dusa girdi. Kısa aldığı duştan çıkınca beline havluyu dolayıp kapının kulpunu tuttu. Odaya yarı çıplak gitmeye çekinmişti. Ne yapacağını, ne yapması gerektiğini düşünse de uzatmayıp her zamanki tavırlarını takınmayı düşündü. Her şey normalmiş gibi davranırsa, her şey normalmiş gibi olurdu. Gibiler fazla olsa da zamanla onlar da unutulur her şey normale dönerdi.

Içeri geçti, belindeki havluyu çıkarmadan iç çamaşırını giyindi göz ucuyla hakana baktı. Gördüğü şeyle gülümsedi Bora. Hakan kafasını eğmiş yataktan sarkıttığı ayaklarına bakıyordu. Yüzündeki ifadeyi silip hızla giyindi. Havlusunu çalışma masasının sandalyesine serip dolaptan saçını kurulamak için havlu aldı. Yatağına oturup havluyla ileri geri hareketlerle kurutmaya çalıştı. Birden Önüne gelen saç kurutma makinesine baktı ardından sahibine. Yüzüne o hakanın uyuz olduğu ifadeyi yerleştirip "makinani da al, siktir git hakan efendi" gözünü kapatıp havluyla kurutma işine devam etti Bora.

Birden kolundan tutulup çekilmesiyle dengesini kaybetse de Hakanın sıkı tutuşundan dolayı toparladı hemen. Hakan büyük bir kuvvet uygulayıp onu prize yakın çalışma masasının sandalyesine oturttu. Bora nin boşluğuna denk gelmeseydi bu hareketi yaparken hayli zorlanirdi ama Bora gafil avlanmisti.

Esmer, fişi prize takip makineyi uzattı boraya. "Kendin mi kurutursun, ben mi kurutayım" Boranın saçlarına dokunup kurutma fikri esmeri heyecanlandırsa da ondan izinsiz dokunmak istemiyordu. Izinsiz dokunabildiği tek an kavgalarıyken şu an dokunma hakkının olmayışı yine incitmişti kalbini.

Bora oturduğu yerden bıkkın bir ifadeyle kalkmaya yeltenince esmer, onu sert bir hamleyle yerine oturttu. Makineyi çalıştırıp kurutmaya başladı. Bora gözünü kapamadan izlemeye başladı karşısındaki esmeri. Bazen çocuk gibi masum, bazen de matadorunu alt etmeye çalışan bir boğa öfkesi taşıyordu yüzü. Şu an odaklandığı işle meşgulken dünyanın en huzurlu adamı oydu sanki. Yüzünde öyle bir dinginlik vardı. Bora düşüncelerinden sıyrılıp ittirdi ellerini. "Yeter, zaten iki gram saçım var" deyip ayaklandı. Fönun rüzgarı duştan çıkmış beyaz tenini daha da kızartmıştı.

"Biz seninle hiç anlaşamayacayız değil mi?" Bora düşünmeden konuşunca annesinin konuşma şekline kaydığını fark etmedi ilk an. Hakanın yüzündeki samimi gülümsemeyi görünce boğazını temizleyip devam etti "anlasamiyoruz oğlum hiç bir konuda anlaşamıyoruz." Son cümlesini biraz bıkkınlikla söylediyse de kızgınlık yoktu. Sakindi.

"Anlaşacağımız yol var aslında hatta yol çok güzel ama sen tali yolunu tercih ediyorsun." Hakan da sakindi. Hatta ondan beklenilmeyecek sakinlikdeydi.

Bora oflayıp yatağına geçince kapı dış kapı çalınmadan yavaşça açıldı. Içeri sessiz adımlarla süzülen fatih odadaki iki genci de şaşırtmıştı. Normalde Fatihin yeri göğü inleten sesiyle giriş yapması lazimken sessizlik eğreti durmuştu üzerinde. Elindeki içinde kek olan kabı çalışma masasına bıraktı "şermin yolladı ikiniz yiyecekmişsiniz" dedi büyük bir sakinlikle. Adımlarını hakanın yatağına çevirip oraya geçti. Oturup sırtını yatak başlığına yasladı. Bir süre odada garip bir sessizlik olunca odadaki iki genç istemsizce Fatihe bakıyorlardı. Halini çözmek için. Fatih boş gözlerle yatağı inceledikten sonra konustu "Hakan, galiba ben ilk görüşte aşka inanıyormuşum."

Fatihi ilk defa böyle gören hakan şaşırsa da yarim ağız gülümseyip arkadaşının tam önünde oturdu yatağa. "Kime lan, küçücük şehirde görmediğin kız mı varmış"

Fatih kaşlarını havalandırdı. Kendi de hayret ediyordu. Çapkın biri olmasa da sempatikliginin ekmeğini çok yemişti. Kızlar takılmayı teklif eder o da kabul ederdi. Hiç bir ilişkisi 39 günü geçmemiş olması elbetteki tesadüf değildi. Takıldığı kızlarda istediği sevgiyi, aradığı samimiyeti bulamayınca medeni bir şekilde uzaklasirdi. 40 gün birlikte geçirirse sevmediği kızla, alışkanlık yapar ayrılamam korkusuyla en uzun ilişkisi 39 gün sürerdi. "Varmış başkan, 40. Günümü gözlerine bakarak geçirmek istedim gördüğüm ilk an." Sesi masumdu. Kendi bile hala kendine inanamıyordu. Bir yabancıdan bahsediyor gibi konuşuyordu.

Bora onun bu hâlini sevimli bir gülüşle izledi. Destursuz, patavatsız, biraz huysuz, gürültülü, çekilmez biri olsa da âşık hali sevimli gelmişti gözüne.

"Vay be gider ayak belanı buldun demek, ee kimmiş hangi bölüm?" Hakan bir an önce kızı bulup aralarını yapmak istedi. Fatihin başına bela sarmak nedensizce heyecanlı geldi o an.

"Bilmiyorum ki" omuz silkip konuşunca keyfi kaçmıştı bile Fatihin "adini da, okulunu da hiç bir şey bilmiyom ki la" derin bir nefes verip kalktı yataktan "ben gidiyom başkan, biraz da kendi yatağımda belâmı bulayım" deyip çıktı odadan.

Bora elinde telefonu kendi yatağına gömülmüş biriyle mesajlasiyor, telefondan çıkan cılız sesli müziğe de ara ara eslik ediyordu.

"Kimle konuşuyorsun bu saatte" hakan, eskiden bahanelerle yaptığı isleri artık fütursuzca sergilemekten çekinmiyordu. Çekinecek bir durum yoktu ortada.

Bora ona kısa bir bakış atıp o, Hakan i çileden çıkaran sırıtmayı yüzüne yerleştirip döndü önüne. Yaptığı ise devam etti.

"Oğlum insani delirtme, cevap ver"

Bora yine umursamayınca hakan öfkelenmeye başladı yavastan. "Bora!"

"Ne var ne! Sana ne lan" deyip tekrar sırıttı. Hakanın öfkesini görünce daha da keyiflendi. "sinirlenmeyeceğim lan ne yaparsan yap sinirlenmeyeceğim." Yüzündeki gülümsemeyi goserip göz kırptı öfkeli esmere "şu yüzümde gördüğün gülümsemeyi var ya, hani her defasında seni çileden çıkaran bu gülümsemeyi silemeyeceksin"

"Gülümsemeni silmek istemiyorum ki zaten. Beni delirten gülmen değil. Benden başkasına gülmen"

Boranın ifadesi bir an ciddileşti, hemen kendini toparlayıp bozguna uğrayan düşüncelerini hizaya çekti. Tekrar alaylı ifadeyi yüzüne yerleştirip konuştu.

"Anla oğlum anla artık. Bizim hikayemiz bu değil lan, böyle değil. Bak bu hikayeyi ben gülerken beni yumruklayarak başlattın 3 yıldır bu sokuk durum böyle devam etti. Mezuniyetinden sonra siktir olup gideceğin gün ben yine ardından güleceğim ve sen yine çıldırıp beni yumruklayacaksin. Bu hikâye böyle bitecek anla." Yorganını düzeltip içine girince son cümlesiyle tamamladı söyleyeceklerini. "Ne eksik ne fazla. Böyle başlattın, böyle bitecek hakan efendi." 


Kontrol edemeden attım umarım çok ciddi yanlışlar yoktur. ♡

Seguir leyendo

También te gustarán

17.2K 1.3K 15
[TAMAMLANDI] Gerçek bir hikayedir. Hikaye bana ait değil. Eşcinsel olan bir bireyin yıllar önce paylaştığı bir mektuptan alıntıdır.
1.4K 198 41
𝑻𝒂𝒍𝒌𝒊𝒏𝒈 𝒕𝒐 𝒕𝒉𝒆 𝒎𝒐𝒐𝒏 Daha önce hiç, bir kahve içmeyi bu kadar istememiştim Jimin. 'vmin ᴳᵉʳᶜᵉᵏ ᵒˡᵃʸˡᵃʳᵈᵃⁿ ᵉˢᶦⁿˡᵉⁿᶦˡᵐᶦˢᵗᶦʳ
201K 9.6K 33
Terkedilmişlik, hayatta kalmak için ödenen bedeller ve bolca mizahla başlayan bir aşk... Fark edilmemesi imkansız, aralarında yaşlar ve sosyal sınıfl...
75K 3.9K 28
Bilinmeyen Numara:Beni ne zaman göreceksin? Gözünün önünde eriyip bittiğimi,aşkının beni öldürdüğünü,benim üstüme toprak attığını ne zaman farkedecek...