Aşiretin Hanımağası

By beyzaninkaleminden

2M 65.6K 10.3K

"Sen dün gece çok değiştin Zeynep." Dedi Kerem. Zeynep, Kerem'in cümlelerinden hiçbirşey anlamıyordu. "Ne dem... More

1ஜ "Kahveyi kimden içeceğime karar verdim."
2ஜ "Bacakların meydanda, bir daha giyme."
3ஜ "Ama benim beğenmem lazım, sonuçta ben göreceğim."
4ஜ "Sana dokunmayacağım."
5ஜ "Benim kadınım oldun."
6ஜ "Benim kocama kur mu yapıyorsun sen!"
7ஜ "Niye beni kendinle sarhoş ediyorsun."
8ஜ "Önünde eğilmen gereken kadın!"
9ஜ "Yalnız kalabileceğimiz bir yer."
10ஜ "Sen yanımda olunca sinir falan kalmıyor."
11ஜ "Ben Zeynep'e köpek gibi aşığım."
12ஜ "Sen de benimsin Kerem Sayer."
13ஜ "O eteğin boyu ne!"
14ஜ "Ne işin var burada Seda?"
15ஜ "Çocuklarımın torunlarını görmeden ölmeyeceğim."
16ஜ "Zeynep, sana ihtiyacım var!"
17ஜ "Seni istiyorum."
18ஜ "Ben bu aşiretin hanımağasıyım."
19ஜ "Bir öpücük versem?"
20ஜ "Zeynep Hanım, testlerde bir yanlışlık oldu."
21ஜ "Diz çök ve hanımından af dile."
22ஜ "Zeynep! Beni istemeye gelen kişi.."
23ஜ "Bekle bizi Ağva, biz geliyoruz."
24ஜ "Hani yırtmaya çalıştığın gömleğim..."
25ஜ "Her şey sende gizli."
26ஜ "P-pusat yaralanmış! Bir şey yapın!"
28ஜ "Benim olmanı seviyorum."
29ஜ "Ben senin kocan için yanıp, tutuşuyorum."
Röportaj - Alıntı
30ஜ "Sen benim kardeşim olamazsın."
31ஜ "Ondan daha eğlenceli şeyler biliyorum aslında."
32ஜ "Bizimle bir yolculuğa çıkmaya hazır mısın?"
33ஜ "Ben kadınımı istiyorum."
34ஜ "O benim... Üvey kardeşim."
35ஜ "İşkence dolu anlara hazır mısın, Berzan?"
36ஜ "Seninle gurur duyuyorum oğlum."
37ஜ"Sensiz iki dakika bile bana haram bana."
38ஜ "Bu... Mucizenin ta kendisi."
39ஜ "Seni çok özledim abla!"
40ஜ"Güneş bu elbisenin sırtı ne böyle!"
41ஜ "Hayatımı değiştiren kadın; Zeynep Sayer!"
42ஜ "Kokun tam bir aşk çiçeği..."
43ஜ"Mirza suratına işiyor!"
44ஜ "Park da salıncak sırası bekleyen çocuk gibi bekledim seni..."
45ஜ "Benim gözümde nasıl bir güzelliğin olduğunu anlayamazsın."
BİR BUÇUK SENE SONRA

27ஜ "Bunu yapanın kim olduğunu biliyorum."

35.9K 1.3K 266
By beyzaninkaleminden

Bölümü, @BirZeykerHikayesi'ne ithaf ediyorum^^ Umarım beğenirsin canım :)

Kadınlar gününüzü kutlarım. Benden büyük olanların güzel ellerinden öper, kardeşlerimin ve yaşıtlarımın güzel yanaklarından öperim :)

Güneş ve Pusat karakterlerini belirleyip, en kısa zamanda size bildireceğim.

Saygılar, sevgiler ve keyifli okumalar diliyorum. Hayatımda bu kadar resmi bir açılış yapmamıştım :D 

27.Bölüm

"Pusat..." diye fısıldadım, çaresizliğin en yüksek boyutundayken. Pusat, elindeki kana bakıp, kaldı.

"Allah kahretsin." diye söylenen Kerem'in bile sesi kulağıma uğuldama şeklinde ulaşıyordu. Gözlerim Pusat'a ve kana bulunan gömleğinde kitlenip, kalmıştı.

Siyah araba çoktan gitmişti. İki kurşun sesini duyduğumuz  da ön koltuktaki cam taraf parçalara ayrılmıştı. Camın parçalanmasını çok iyi duymuş ve kalbim ağzımda atmaya başlamıştı. Diğer kurşun büyük ihtimal arabanın sağ tekerleklerinden birine gelmişti çünkü; benim olduğum taraf hafif çökmüştü.

Kerem, ne yapacağını şaşırmış bir şekilde bakıyordu. Hoş, kimse ne yapacağını bilmiyordu.

"Zeynep, bir şey yapın!" diyerek ağlamaya başlayan Güneş'e donuk bakışlarla bakmaya başladım. Şu an konuşma yetimi kaybetmiş gibiydim. Bir şey söylemek istiyordum fakat dilim işlevini kaybetmiş gibiydi. Beyin fonksiyonlarım, işlerini bitirmiş ve yıllık izine çıkmış hâldeydi. Düşünme yetim çoktan uçup, gitmişti. Kısacası; bomb*k bir hâldeydim.

Pusat, yarı açık gözlerle bakıyordu. Konuşmaya çalışıyordu ama her dudaklarını oynatışında yüzünde acı bir ifade oluşuyordu. Kerem, transa geçmiş hâlinden kurtularak, kafasını iki yana sallayarak kapısını açıp, Pusat'ın olduğu tarafa doğru geçti.

"Pusat? İyi misin kardeşim?" dediğini duydum. Güneş de Kerem gibi arabadan çıkmıştı. Zar zor ben de çıkabilmiştim arabadan.

"Göğ-süm de... Bir sızı var... Ç-çok üşüyorum." diye zar zor konuşması, Güneş'i hemen harekete geçirmişti.

"Kerem, hastaneye götürelim! Çok kan kaybediyor!" diyerek yere çömeldi, Güneş. Pusat'ın elini sıkıca tutup ona bir şeyler fısıldarken, çaresiz bakışlarımı Kerem'e çevirdim.

"Tekerlek patlamış... Ve yedek tekerlek yok."

Bakışlarım tekerleğe gittiğin de gözlerimde ki yaşlar iflas bayraklarını çekmiş ve harekete geçmişlerdi.

"Ambulans..." diye fısıldadığım da, Güneş bana doğru çevirdi. "O zamana kadar dayanamaz. İlk yardımı bizim yapmamız lazım."

"Nasıl biz yapalım, Güneş? Ya yanlış bir şey yaparsak! O zaman daha kötü olur..."

Güneş, hızla yerinden doğrularak omuzlarımdan tuttu. "Yapacağız tamam mı?! Ben onu daha yeni bulmuşken kaybedemem! N'olur Zeynep! Yalvarırım."

Başımı salladım. Daha önce hiç ilk yardım yapmamıştık ve bu beni endişelendiriyordu. Ya yanlış bir şey yaparsak? Bunun sonucunu ne olurdu o zaman?

"Emin misiniz?" diye sordu Kerem. Gözleri kızarmıştı. Az önce ambulansı aramıştı ama ambulans gelene kadar Pusat çok kan kaybederdi ve bu işi çok zorlaştırırdı.

"Kerem, Pusat'ı hafif doğrultman lazım. Yarı oturur hâle gelmesi lazım. Şu an ki pozisyon uygun değil." dediğim de Kerem hemen kafasını sallayıp, dediğimi uyguladı. Pusat'ın bilinci hâlâ yerindeydi ve bu iyiye işaretti. Pusat, göz kapaklarının kapanmaması için büyük uğraş veriyordu.

"Akciğerlerin hava almaması gerekiyor hemen temiz bir bez getirip, yarayı sarmamız gerekiyor." Güneş'in telaşlı sesi ile hemen harekete geçip, bagajı açtım. İçinden temiz uzun bir tişört çıkarttıktan sonra hemen Pusat'ın olduğu tarafa geçtim.

"Ben yaparım senin elin titriyor." dedikten sonra Güneş bakışlarını titreyen ellerine çevirdi.

Benim ellerim titremiyordu... Kalbim titriyordu.

"Zeynep bak sakin ol tamam mı?" Kerem'in boğuk sesi kulağıma iliştiğin de bir şey diyemedim. Korkumu anlatacak kelime yoktu şu an. Pusat yarı açık gözleri ile bana bakarken, gözlerimi kapattım.

Bunu kaldıramıyordum.

Ben böyleysem, Güneş'in içinde hissettiklerini tahmin bile edemiyordum.

Tişörtü biraz yırttıktan sonra, Pusat'ın kan yüzünden kıpkırmızı olmuş gömleği çıkarttım. Pusat'ın yarasına bakarken, canım yanmıştı. Kalbim acımış, yüreğim sızlamıştı.

Pusat; benim için çok değerliydi. Kocamın dostu, en yakın arkadaşımın sevdiği adam, benim ise kardeşim gibiydi. Değeri ölçülemezdi.

Elimde ki tişörtü dikkatli bir şekilde sarmaya başladım. Pusat, kendini çok sıkıyordu.

"Pusat... N'olur sıkma kendini. Sıktıkça hareket ediyorsun ve bu senin canını çok yakıyordur. Lütfen, sakin ol. Geçecek her şey." diyerek, güven verici bir şekilde baktım ona.

Ama inandığını düşünmüyordum çünkü bakışlarım sadece çaresizlikten ibaretti. Başka da bir şey yoktu.

"Ü-üşüyorum."

"Isı kaybediyor. Arabanın ısısını aç, Kerem!" diyerek, sesimi yükselttim. Kerem, bir şey yapamamanın hem hüznünü yaşıyor hem de Pusat'ın şu an ki hâli onu dipsiz bir kuyuya sürüklüyordu.

Senin burada olman bile her şeyi değiştiriyor be adam ama sen bunun farkında değilsin işte.

Kerem, Pusat'ın olduğu tarafta ki ısıtıcıyı açtı. Isı doğrudan Pusat'a geliyordu ama kapı açık olduğundan gelen ısı tam olarak Pusat'a ulaşamıyordu. Ama Pusat'ı en dikkatli bir şekilde yardım etmem için bu şekilde olması gerekiyordu.

"Ambulansı aradım şimdi, çok yakınmış buraya..." dediğin de Kerem, rahat bir nefes aldım. Bu iyi haberdi işte.

Tişörtü, Pusat'a daha da sararken, kanama biraz daha azalmıştı. Akciğerlere hava dolmasını engellemiştik ki eğer aksi bir durum olsaydı, Pusat'ın akciğer fonksiyonları tamami ile işlevini yitirecekti.

Ama Allah'tan ilk yardımı yapabilmiştik. Tişörtü, Pusat'ın yarasına tamami anlamda sardıktan sonra, rahatça soludum.

Güneş, yanıma gelip, ağlamaktan şişmiş gözlerle Pusat'a bakmayı sürdürdü. "Pusat... Daha iyi misin?" diyerek konuşmaya başladığında, çaresiz bir şekilde bakan Kerem'in yanına gidip, kanlı ellerime dikkat ederek Kerem'e sarıldım.

"Teşekkür ederim..." diye fısıldadı kulağıma doğru.

Ne için teşekkür ettiğini biliyordum; her şey için.

"Korkuyorum..." dedim, çatallaşmış ses tonumla.

"Ben de," diyerek, itiraf etti. "Ben de çok korkuyorum."

*

#2 hafta sonra#

"Pusat daha iyi değil mi?" diyerek, daha da sarıldım Kerem'e.

"Merak etme, Güneş ona çok iyi bakıyor." dediğin de yüzüm de bir gülümseme oluşmuştu.

"Çok korktum Kerem... Yani Pusat o şekilde kanlı bir şekilde... Ah, gözümün önünden gitmiyor." 

Kerem, saçlarımı öptü. "Şişh, unutalım artık. Hem Pusat'ta iyi. İki haftadır el üstünde ve bundan fazlası ile şikâyetçi."

"Güneş'in Pusat'ın ağzına kaşığı genzine kadar soktuğu anı asla unutamayacağım. O kadar güldüm ki bir an iki aylık bebeğimi doğuracağım zannettim."

"Sakın, Zeynep. Kendine dikkat et. Zaten son olaylar seni çok sarstı."

O gün gerçekten kâbus gibiydi. Bir kaç defa rüyalarıma girmişti. Ah, pardon. Kâbuslarıma. O gün ile ilgili kimse bana detaylı bir bilgi vermemişti ve bu iş benim canımı çok sıkıyordu.

Kerem'in hâl ve hareketlerinde de çok değişiklik olmuştu. Daha dikkatli ve daha temkinliydi.

"Kerem, bunları yapan kim ve ne istiyorlar?"

"Zeynep, lütfen... Bu konu hakkında daha fazla konuşmayalım."

Tüm sinir hücrelerim ayağa kalktı. "Ne demek konuşmayalım, Kerem? O araba da Pusat ölebilirdi de! Bana hemen anlatmanı istiyorum." 

Kerem, derince bir iç çekti. Benden bir şey saklıyordu. Ve bunu her hâlinden anlayabiliyordum. Ama benden bir şey saklasın istemiyordum. Her ne derdi varsa gelsin benimle paylaşsın istiyordum.

"Bak Zeynep... Bu konu karışık. Kesin olarak biz de bilmiyoruz kim olduğunu." Yerimden kalktım. Elimi saçlarımdan geçirerek, gözlerimi kapattım. Sakin kalmaya çalışıyordum. Ama her sakin kalmaya çalışımda o gün gitmiyordu gözümün önünden. Pusat'ın o hâli. Ben de olabilirdim Pusat'ın yerinde. Ya da Kerem... Düşünmek bile istemiyordum.

Güneş, hastaneye geldiğimiz de apayrı bir Güneş'ti. Yüzünde ki ifade asla görmediğim ve asla görmek istemeyeceğim bir ifadeydi. Güneş yerle bir olmuştu sanki. Pusat gözünü açtığın da sanki, yüzünde o parıldama olur derler ya işte ben onu görmüştüm. 

"Kerem ben bir türlü anlayamıyorum. Neden biri Pusat'ı vurmak istesin ki?"

"İstedikleri zaten Pusat'ı vurmak değildi." dediğin de kaşlarım anında havaya kalkmıştı.

"Ne demek Pusat'ı vurmak değildi?" Kerem'in dediğini anlamamıştım. 

Gergince nefes aldı. "Bak Zeynep... Seni bu konulardan oldukça uzak tutmak istiyorum. Hamilesin.  Ve doktor sana stresten ve üzüntüden uzak durmanı söyledi. Ama sen inadına stres olaylarına girişiyorsun."

Kerem, yanıma geldi ve dudaklarımı öptü. "Size bir şey olmayacak merak etme. Asla size bir şey olmasına izin vermeyeceğim."

Kerem haklıydı. Benim düşünmem gereken başka şeyler vardı. Bebeğimi.

Bebeğimizi.

"Haklısın... Ama içimden bir ses bana iyi şeyler olmayacağını söylüyor. İnşAllah yanılıyorumdur." 

Kerem, tekrardan dudaklarımı öptü. "Merak etme, güzelim. Hiç bir şey olmayacak."

Kerem'in telefonu çalmasıyla, arka cebinden telefonunu çıkarttı. Ekranda ki isme bakmamla kaşlarımın çatmam bir olmuştu.

M?

M de kimdi?

"Buna bakmam lazım güzelim." diyerek yanımdan ayrıldı. 

Ve ben şaşkın bir şekilde kalmıştım. Kerem, diğer odaya geçmişti. Her zaman benim yanımda telefonda konuşurdu ama bu sefer öyle olmamıştı. Bu beni kuşkulandırmıştı.

Belki de bu son olayla ilgiliydi. Kerem bana bu olayları bilmemin daha iyi olduğunu söylese de kendime söz geçirememiştim.

Kötü bir şey yapmayacaktım.

Sadece dinleyecektim. O da kötü bir şey sayılmazdı değil mi?

Odadan olabildiğince sessiz çıktım. Yan odanın kapısının önünde durduğum da kapının hafif aralık olmasına içten içe sevindim. 

Kulağımı biraz yaklaştırarak sesleri dinlemeye başladım. Kerem'in sesini duyuyordum ama uğultu gibi geliyordu. Kendimi biraz daha yaklaştığım da, sesleri daha iyi seçebiliyordum.

"Bunu yapanın kim olduğunu biliyorum."

Kerem, Pusat'ı vuran kişinin kim olduğunu biliyor muydu yani. Bir tarafım 'oradan uzaklaş' derken bir tarafım 'daha da yaklaş' diyordu. Ve ben kesinlikle kötü tarafı seçtim. Kendimi biraz daha yaklaştırdığım da, Kerem'in sesinin sertleştiğini fark ettim. Karşı taraf her ne diyorsa, Kerem bundan kesinlikle hoşnut değildi.

Hem de hiç.

"Her tarafı korumalarla donatın! O piç ve o piçin adamları asla ama asla Zeynep'in beş kilometresine bile yaklaşamayacaklar!"

Bedenimi boydan boya bir ürperme aldı. Kerem'in neyden bahsettiğini anlamadım. Daha doğrusu; anlayamadım. 

"O herifi bana bulun ve getirin. Yoksa hepiniz kendinizi sıçanların arasında bulursunuz!"

Kerem'in sert sesi bile ben de kasırga etkisi yaratmışken, telefonda ki adamı hiç düşünemiyordum. 

Kerem'in sesi kesildiğin de karşısında ki adamı dinlediğini zannetmiştim.

Ama sadece zannetmiştim. Ve sert bir şeye çarpana kadar da dinlediğini düşünüyordum.

"Zeynep..." Eğik olan başımı utançla kaldırdım. Şimdi tam anlamıyla ayvayı yemiştim.

Ah, ayva demişken canım ayva çekti.

Suç işlemiş küçük bir çocuk gibi elimi arkamda birleştirdim. "Efendim hayatım?" dedim, sakin tutmaya çalıştığım sesimle.

"N'apıyorsun sen burada?" diye sordu, kuşku dolu sesiyle.

Gözlerimin tam içine bakınca, kesinlikle yalan söyleyemiyordum. Ve şu an da tam gözlerimin içine bakıyordu.

Sevimli bir şekilde gülümsedim. "Doğruyu mu söyleyeyim?" 

"Evet." dedi kesin bir şekilde.

Oflayarak, ellerimle yüzümü kapattım. Şu an gerçekten de utanıyordum. "Seni dinliyordum."

Şu an Kerem'in yüzünü görmesem de gözlerini kıstığını biliyordum.

"Ne kadar peki?" diye sordu.

"Pusat'ı vuranın kim olduğunu bildiğini söyleyene kadar." Sonra aklıma gelen şeyle hemen ellerimi yüzümden çektim.

Kızgınca konuştum. "Hani bilmiyordun Pusat'ı kimin vurduğunu. Karına sen yalan mı söylüyorsun?" 

"Sana yalan söylemedim. Sadece bilmediğimi belirttim. Gelen haberle aklımda ki şeyler kesinleşti. Hem, sen de kocanı dinliyorsun. Sana hiç yakıştıramadım." 

Dudaklarımı büküp, "Ben kötü bir şey yapmadım." dedim. 

"Biliyorum. Ama bu konudan uzak durmanı istiyorum, Zeynep. Bana söz ver. Bu konudan uzak duracaksın."

"Söz." diye mırıldandım. 

"Duyamadım." 

"Söz." diyerek sesimin tınısını yükselttim.

Sana söz verdim Kerem ama ben kendime bu sözü verememiştim.

#BölümSonu

Aklınıza takılan bir soru olduysa hiç çekinmeden lütfen sorun. Seve seve cevaplarım. Anlatım bozuklukları olmuş olabilir geri dönüp, düzeltemedim. Onları görmeyim :D  Aklınız da bir soru olmuş 'Merve nerede?' diye merak etmeyin arkadaşlar o da gelecek. Her şeyi yazacağım. Zaman atlaması da olacak ama ilk önce şu kan davası olayını bir atlatalım. Bölüm kısa olmuş olabilir yeni bölümü erken eklemeye çalışacağım için bunu dert etmeyin lütfen. Hepinizi çooook seviliyorsunuz! 

Kafam şu sıralar bozuk, beni yorumlarınızla keyiflendirir misiniz?

Continue Reading

You'll Also Like

2.4M 214K 33
okumayın for vanilla baby
12.1M 587K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
19K 1.1K 34
Jungkook; Dolabımın şifresini değiştirip üstüne bir de içini prezervatiflerle dolduran orospu çocuğu sendin değil mi? Jungkook hoşlandığı kıza çok ya...
847K 67.8K 13
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...