26ஜ "P-pusat yaralanmış! Bir şey yapın!"

38.6K 1.4K 356
                                    

Merhaba^^ Yorumlar için çok teşekkürler ^^ Herkesi çok çok çok öpüyorum :** Bu bölümün sonunda baya baya şaşıracaksınız. Neyse, hemen bölüme geçin :)) Bol bol yorum atıp, bölümün çok çabuk gelmesini sağlayabilirsiniz :)) Vote sınırı geçmese bile. Ağva sahnesini fazla uzatmak istemedim. Çünkü aksiyona giriş yapıyoruz! Sırlar falan :D 

Bölüm, @moryel2 'ye gidiyor :) Umarım beğenirsin canım^^ Acil şifalar:)


Hatalarım varsa affola :))

ஜ 26.Bölüm 

"Ne demek öpüşüyorlar?" diye sordu, Kerem şaşkın bir şekilde.

"Bildiğin öpüşüyorlar Kerem. Ne yapacağız? İçeriye mi gireceğiz?" diye sordum.

Güneş ve Pusat'ın o hâli gözümün önünden gitmiyordu. Güneş'i tam görememiştim ama sarı saçlarından tanımıştım. Başka kim olacaksa. Pusat'ın sağ eli, Güneş'in yanağında duruyordu. Ve işte... Ah, dudak dudağa oldukları aşikârdı.

Kesinlikle bunun detaylarını Güneş'den dinleyecektim.

"Şimdi girmeyelim, daha ayrılacaklar da, sonra Güneş utanacaktı da sonra, konuşacaklar da, gel biz seninle biraz daha gezelim. Onlar da artık ne yapıyorlarsa yapsınlar. Ama inşAllah geldiğimiz de Güneş evi Pusat'ın başında parçalamamış olur."

Kıkırdadım. "O kadar da değil,"

ஜ Güneş'in Ağzından ஜ

Dudağımda ki sert baskı ile aklım başımdan gitmişti. Ne olduğunu bile hâlâ anlamamışken, kendimi Pusat'a karşılık verirken buldum. Kollarımı boynuna doladıktan sonra, az öncekinden daha da yoğun öpmeye başladı.

Biz şuan ne yapıyoruz?

Olayı, hâlâ idrak edememiştim. Kalbim; doyasıya öp derken beynim, bunun yanlış olduğunu onu itmem gerektiğini söylüyordu. Ama ben kalbimi seçmiştim. Çünkü tüm hücrelerimin küçük zerreciğine kadar, onu öpmem için deliriyordu.

Dudaklarımı zorlukla araladığım da, Pusat nefesini dudaklarıma doğru verdiğin de tüm film şeridi kopmuştu ve kendimi tekrardan Pusat'ın sıcak ve dolgun dudaklarında bulmuştum. Hazır bu durumdayken, doyasıya tadını çıkartayım. Değil mi?

Pusat, bunu yapmamı beklemiyormuşcasına ilk önce afallasa da sonra kontrolü eline almış, beni dudaklarına mühürlemişti. Dudakları dudaklarımın üzerinde kayarken, tüm dünya ile ayrıldığımızı hissediyordum sanki.

Uzun bir öpüşmeden sonra, dudaklarımız ayrılmıştı. Sanki bu hayatım boyunca hiç nefes almamışım gibi derin nefesler almaya başladım. Heyecanım hat safhâdaydı. Ve kesinlikle az önceki olanlardan dolayıydı.

"Güneş..." diye fısıldadı, bu sefer nefesi yüzümün her milimine çarpıyordu ve bu tüm bedenimin ürpermesini sağlamıştı.

"Biz ne yapıyoruz, Pusat?" diye sordum, alınlarımız birbirine değerken. Sesim kısık ve az önceki öpüşmeden dolayı boğuk çıkıyordu. Ah, hâlâ heyecanlı ve istekliydim. 

"Bilmiyorum... Ama sürekli kendimi sende buluyorum. Her an seni düşünüyorum, Güneş." dediğin de ne diyeceğimi şaşırmıştım. Pusat'dı bu. Benim turşu suratlı Pusat'ım. Çakma nişanlım. Aslında çakma değil halis mulis, benim nişanlım ama işte... o öyle değildi.

Aşiretin HanımağasıOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz