İntikam

By revolutioner

227K 8.9K 796

Bölümleri tekrardan güncelliyorum. More

Tanıtım
-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
Duyuru
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-29-
-30-
-31-
-32-
-33-
-34-
-35-
-36-
Duyuru
-FİNAL-
Güncelleme

-8-

4.5K 263 15
By revolutioner

Nazlı elindeki askılı üstü üstüne tutarken ben etrafı gözetliyordum. Hala izlendiğimizi düşünüyordum. Hele İbrahim Bey'le olan o konuşmadan sonra her adımımı takip ettiklerinin bilincindeydim.


Ben olsam öyle yapardım.


"Baksana bu nasıl?" Birkaç saniye daha etrafa bakıp Nazlı'ya döndüm. Elindeki siyah pantolonla bana gülümsüyordu. Pantolona baktım. Benlikti ve rahat duruyordu. Başımı salladım ve pantolonu sepete attı. Denemeyeceğimi biliyordu. Elbise reyonuna doğru yürürken iç çektim.


Bir sürü gereksiz elbisesi vardı fakat hala almakta ısrar ediyordu. Biliyordum şu an bin bir türlü takla atıp o elbiseyi almak için beni ikna edecekti fakat sonradan bir köşeye atacaktı. Pembe fırfırlı bir elbiseye gülümseyerek bakarken yüzümü buruşturdum. Basic kıyafetler bölümüne doğru yürüdüm.


Birkaç tane koyu renk v yaka kısa kollu üst alıp siyah bir uzun kollu üstü de sepete attım. İlkbahara doğru giriyorduk ve hali hazırda hiçbir hazırlık yapmamıştım. Mont kısmına doğru yürürken Nazlı bana yetişmişti.


"Buradan sonra nereye gideceksin?" Omuz silkip siyah diz üstünde biten bir yağmurluğu elime aldım. Yanımda çanta taşımıyordum. Belimin arkasındaki tabancam duruyordu fakat siyah ceketim sayesinde belli olmuyordu. Yağmurluğa kollarımı geçirdim. Kullanışlı gözüküyordu ve şu an için bu yeterliydi.


"Bilmiyorum, belki biraz içerim." Askıdan kırmızı şarap renginde bir elbise dikkatimi çekti. Kendi bedenimi bulup Nazlı'nın arkasındaki aynadan üstümdeki duruşunu inceledim. Suratındaki o garip ifadeyi umursamamış gibi yapmak için çaba sarf etmem gerekti.


"Başa dönmeyeceksin değil mi?" Üstümde güzel durduğuna kanaat getirip onu da sepete attım ve Nazlı'ya gülümsedim.


"Haydi daha alacağımız bir sürü eksiğimiz var." Nazlı onaylamayan bakışlarla önümden yürürken yüz ifademi değiştirmemek için ekstra bir çaba harcadım ve onu kasaya doğru götürdüm. Kendi aldıklarımla birlikte onun aldıklarını da ödeyerek mağazadan çıktık. Her seferinde gerek olmadığını söylüyordu ama şu an üniversite sondu ve her kuruşuna sonradan ihtiyacı olabilirdi. Ellerimizde kabarık poşetlerle sokakta yürürken beni başka bir mağazaya daha çekiştirdi.


"Geçen gün Selim yazdı bana söyledim mi?" Cevapsız bıraktığım mesajları ve çağrıları düşünürsek aklıma gelmişti ama şu an başka bir ilişkiye girmek en son istediğim şeydi.


"Söylemedin ama tahmin ediyordum. Şu an inan ki başka bir erkeği daha düşünmek istemiyorum." Tam bana yine o uzun sen değerlisin konuşmalarından yapacaktı ki önümüzdeki elbise yığının içinden elmas görmüş gibi dikkatini oraya çevirdi. Çıkardığı elbiseye bakarken başımı hayır anlamında salladım.


"Hayır. Tarzıma da uymuyor zaten." O şekilli kaşlarından birini kaldırarak bana baktığında çok geç olduğunu biliyordum. Üfleyerek elindeki elbiseyi aldım ve deneme kabinlerine doğru yöneldim.


Kabinden çıktığımda eskisi gibi hissediyordum. Güçlü, kırılmaz ve sağlam. Tipik Tuna Özkaya.Nazlı oturduğu tekli koltuktan bana hayran hayran bakıyordu. Hep güzel olduğumu söylerdi. Benden daha güzel olduğu bilimsel olarak kanıtlanabilir nitelikteydi fakat hiç aynada kendine uzun uzun baktığını görmemiştim. Bana bakarken ise profesyonel röntgenci tavırları sergiliyordu.


Büyük aynaya doğru yürürken kalçamdan göğsüme kadar vücudumu saran siyah deri elbiseye bakıyordum. Saçlarımı toplayıp sol tarafa attım ve yan döndüm.


Pekala, bence bu işime yarayabilirdi. Sade ve kullanışlıydı.


Kabine girip üstümü değiştirdim. Elbisenin fiyatını ödeyip mağazadan çıktık. Eve biraz alışveriş yapmam gerektiğini Nazlı'nın bininci söylenişinden sonra kabullenmiştim. Arabaya doğru yürürken bagajı açtım ve tüm poşetleri doldurdum. Sürücü koltuğuna geçtiğimde Nazlı çoktan yerini almış, navigasyonu yeni açılmış bir kafeye ayarlamıştı. Suratına ters ters bakarak arabayı çalıştırdım ve konuma göz gezdirdim. Köprü trafiğine girmek gerekiyordu ve şu an trafik kaldırabilecek kafada değildim. Ama Nazlı'nın amacının sadece benle vakit geçirmek olduğunu biliyordum, en azından bunu yapabilirdim. Kafa yormayan bir şarkı açtığında odağımı yola çevirdim. Fazla konuşmadan varacağımız yere yaklaştığımda sağımdaki deniz kenarında balık tutan amcalar dikkatimi çekti.


-


"İlk buluşma için farklı bir yer gerçekten."


"Herkesin abartı giyinip yalandan birbirlerine gülümsediği bir yere de gidebilirdik."


Elimdeki köfte ekmekten ısırık alırken ağzımı kapatarak güldüm. Mavinin en koyu tonlarının birleştiği gözlerine döndüğümde yarım ağız sırıttı ve son lokmasını da ağzına attı. Ben de ekmeğimi bitirip ayranımdan son yudumu aldığımda eliyle işaret yapıp çalışan çocuklardan birini çağırdı. Hesabı ödeyip kalktığımızda eli belime gitti ve beni çıkışa yönlendirdi. Belimdeki elinin sıcaklığına heyecanlanmama alışamamışken iyice yanaştı ve başını yüzüme eğdi.


Tuna Özkaya bir dokunuştan yerle bir olabiliyormuş.


Beni öpeceğini sandığım sırada gözlerimi kapadım ve parmağının dudağımın kenarını okşadığını hissettim. Saniyeler sonra beklediğim teması bulamamanın verdiği hayal kırıklığıyla yavaşça gözlerimi açıp ona baktım.


"Biraz ayran kalmıştı." Pis sırıtışıyla suratıma bakarken kendimi tutamayıp güldüm. Şaşkınlıkla beni sağına denizi soluna alarak yürümeye başladık. Kızmak istiyordum ama kızamıyordum. Farklı bir şey vardı.


Utanç? Tuna Özkaya utanmazdı. Ve öpmesini beklediğimin de farkındaydı. Yine de utanabileceğim gerçeğini kabullenmek istemiyordum. Hayal kırıklığı? Onu ilk gördüğüm andan beri dokunuşlarının tadını bilmediğim halde deli gibi istiyordum. Ortak çalıştığımız şirketlerden birinin tavsiyesiyle başvurduğumuz avukatlık bürosundaki en kalifiye elemanı istediğimde karşımda böyle birini beklemiyordum. Odama girdiğinde ikimizin de gözleri birbirine kilitlendi ve söyleyeceğim tüm sözler havada asılı kaldı.


İki üç haftamız sadece iş konuşarak geçti. Aramızdaki çekim birbirimizi gördüğümüz andan beri ortamızda duruyor ve bizi birbirimize yakınlaştırıyordu ama yok saymaya çalışıyordum. Çalışanlarımdan biriyle bu şekilde ilişki yaşamam etik değildi. En azından babamın bıraktığı şirkete az da olsa saygı göstermeye çalışıyordum. Hafta içi bir akşam mesai bitiminde girişte karşılaştık ve içimden bana bağıran tüm ikazları susturarak yanına gittim. Belki de bir kerelik bir şeydi. İkimiz de gecenin sonunda mutlu olacak ve ayrılacaktık. İlk adımı attığımı fark ettiğinde beni o an yemeğe davet etti ama kendimi deniz kenarında ufak derme çatma yapılmış bir yerde bulacağım aklıma gelmemişti. Yine de buradaydık, beraberdik.


Ayağımdaki topuklular yüzünden yorulmuştum ve boş bank arıyordum. Bu saate bile balık tutan amcalar sıra sıra dizilmişti ve bankları da kaplıyorlardı. Önümüzdeki boş bankı görüp hemen kuruldum. Yanıma oturduğunda bacaklarımız birbirine değiyordu ve boğuştuğum hisler vereceğim tepkileri kontrol ediyordu. Bir sürü erkek tanıdım. Çoğuyla flört ettim. Birkaçı hayatıma girdi. Birileriyle de oldum ama ondan önce bana bu şekilde hissettiren kimseyle tanışmadığımı fark ettim. Ona doğru baktığımda arkasına yaslanmış denizi izliyordu. Fırsattan istifade hiç onu tam olarak incelemediğimi fark ettim. Evet yakışıklıydı ama dünyadaki tek yakışıklı o değildi. Karizmatikti ve girdiği ortamda davranışlarıyla olmasa da kendini fark ettiriyordu. Geniş omuzları ve atletik yapısı da alışık olduğum bir şeydi ama yapbozumda hala bir şeyler eksikti.


"Manzara çok güzel değil mi?"


"Evet, öyle." Kıs kıs gülerken kendime geldim ve hala ona baktığımı fark ettim. Yüzümdeki ani değişimi gördüğünde kahkaha attı ve tekrar önüne döndü.


Tuna Özkaya utanabiliyormuş.


Hayatımda hiçbir erkeğin içine düşmedim. Hiçbir erkeğin peşinden koşmadım ve hep istediğimi elde ettim. Bu adamın yanında kendimi tanıyamıyordum ama bu bana korkutucu gelmiyordu. Ukala tavırlarına rağmen az önceki yaşanan olayı es geçip dakikalar boyunca oturduk. Nelerden hoşlandığını, çocukluk ve komik iş anılarına kadar her şeyi konuşurken zaman öyle bir geçmişti ki saatin kaç olduğunu bilmiyordum ve merak da etmiyordum. Çevreme bakındığımda boş gürültü gitmiş sadece balık tutan bir iki adam kalmıştı. O da ayağa kalktığında bana uzattığı eli tuttum. Yan yana yürürken ellerimiz ayrılmıştı ama daha yakın hissediyordum. Balık tutanları göstererek ona döndüm.


"Sence niye bu saate kadar buradalar? Burada çok fazla balık geldiğini de düşünmüyorum." Yavaşlayarak gösterdiğim yöne döndü.


"Alışkanlık insanın mizacı. İnsan bir kere yalnızlığa alıştı mı da kolay bırakamıyor." Başımı sallayarak önüme döndüm. Arabaya doğru giden yolumuz sessiz geçmişti ama yanlış hissettirmiyordu. Araba yolculuğu ise ona evi tarif ederken geçip gitmişti. Apartmanın önünde arabayı durdurup bana baktı.


"Bu güzel akşam yemeği için teşekkür ederim."


Bir şey söyleyecekmiş gibi ağzını açıp kapadı ve kafasını sallayarak gülümsedi. Kapıyı açıp apartmana doğru yürüdüm. Dış kapıyı arkamdan kapadığımda motor sesini duydum ve asansöre yöneldim.


Normalde onu yukarı davet etmem gerektiğini biliyordum ama ilk defa içimden gelmemişti. Ondan sıkıldığımdan ya da vakit geçirmek istemediğimden değil.


Sabah uyandığımda başlamadan her şeyin bittiğini görmenin beni üzeceğini bildiğimden.


-


Kafeye geldiğimizi belli eden navigasyon sesiyle kendime geldim. Nazlı elindeki telefona dalmış seri şekilde bir şeyler yazıyordu. Arabayı park edip dışarı çıktım ve deniz kokusunu içime çektim. Deniz olmayan yerde yapamayan bir insan değildim ama o dalga sesi, anlamlandıramadığım ve sadece İstanbul'a has deniz kokusu beni rahatlatıyordu. Girişe yöneldiğimizde sandığım gibi ultra lüks bir yer olmamasına sevinmiştim. O tür yerlerde ne rahat oturabiliyordum ne konuşabiliyordum. Deniz kenarı masalardan birine geçtiğimizde Nazlı hala telefonda mesajlaşıyordu.


"Sorayım mı yoksa sen mi söylersin?" Anında telefonun ekranını kapatıp bana döndüğünde gülümsüyordum. Arkadaşlarıyla yazışırken ki halini biliyordum ama bu farklıydı. Suratını şapşal bir gülümseme kapladığında tüm dikkatimi ona verdim.


"Oktay'la konuşuyoruz önemli bir şey değil." Yavaşça başımı sallarken bıyık altından gülüyordum. Uzun zamandır Oktay'ın gözlerinin hedefinin Nazlı olduğunu biliyordum ama bizim kızın da boş olmadığını fark etmemiştim. Konuyu savarcasına arkadaşlarının dedikodusundan tut sosyetedekilerin ne yaşadığına kadar boş muhabbet yaparken yemek kahve faslımız bitmişti. Saatler geçti ve telefonu çaldığında gerçek hayata geri döndük. Annesinin aradığını fark etmiştim çünkü o da benim gibiydi. Konuşmanın ortasında çok önemli olmadığı sürece asla telefona bakmazdı ve hayatındaki tek önemli insan da annesiydi. Kısa bir konuşmanın ardından onu eve gitmemiz gerektiğini anladım ve ayağa kalkıp hesabı ödemeye gittim. Çıkışta ikimizin de çantası elinde beni bekliyordu.


"Keşke her günümüz böyle olsa değil mi?"


"Benim gibi yaşlı ruhlu bir insanla her günün böyle geçmesin Nazlıcığım. Ama aynı şeyi kendim için dileyebilirim." Şakacı bir tavırla omzuma vurduğunda gülerek arabaya yürüdüm.


-


Nazlı'yı eve bıraktıktan sonra marketlerin kapanış saatine yakın hemen bir tanesine girdim ve işe yarar ne bulduysam sepete attım. Kasada ödemeyi yaparken yakın zamanda şirkete gitmem gerektiğinin farkındaydım. Hem altımdaki şirket arabasını değiştirip kendiminkini almam hem de para çekmem gerekiyordu. Uzun zamandır işlerle ilgilenmediğim için herkesin beni unuttuğunun farkındaydım. Arabayı sokağa park edip koca poşetleri apartmana taşırken sokağın sonundaki bir araba dikkatimi çekti. Hiç görmediğim bir arabaydı ve bu mahalledeki arabaları genel olarak bilirdim. Çok uzak da olsa dikkatimi çektiğini fark eden sürücü geri geri çıkarak sokağı terk etti. Hızlıca arabayı kilitleyip apartmana girdim.


İçimden gülerek eve girerken kafamda bir sürü düşünce dönüyordu. Onları bildiğimin farkındalardı ve ona göre hareket ediyorlardı.


Karşı atak vaktim gelmişti.

Continue Reading

You'll Also Like

18K 1K 18
"Tatlı dile, güler yüze Doyulur mu, doyulur mu?" Sesli kahkahalar eşliğinde Neşet Babaya eşlik ediyordum, rakı bardağını kafama diktim ardından gözle...
111K 7K 37
Bakışlarım son kez telefonumun açık olan ekranına kaydı. 00.00 Dudaklarımda acı bir tebessüm oluşurken telefonuma gelen bildirimle birlikte kaşları...
1M 18.2K 27
🔞Türkiye'nin en büyük mafyası tarafından kaçırılmak ve onla ilişki yaşamak.🔞 🔞Bolca +18 vardır. 🔞
31.1K 1.6K 21
ruhsuz bir kadın. çoğu kişiyi umursamaz.borda bereli bir kadın birgün hastahanede karıştığını öğrenir. Diyer tarafta ise baba- kız, anne- kız, ab...