Mavi Kelebek

By SiyahinRuhHali

1.8M 78.8K 4.6K

🦋 O, kanatlarında ölümü taşıyan mavi bir kelebekti. Hüznün mavisi, ölümün uykusuyla birleşti. Kadın ve adam... More

Mavi Kelebek
Bölüm 1 ▶ Kurban
Bölüm 2 ▶ Soğuk Pençe
Bölüm 3 ▶ Geçmişin İzleri
Bölüm 4 ▶ Soğuk Ateş
Bölüm 5 ▶ Kuklacı
Bölüm 6 ▶ Ateş Ve Buz
Bölüm 7 ▶ Karşılık
Bölüm 8 ▶ Başkalaşmış
Bölüm 9 ▶Kül Mavisi
Bölüm 1o ▶ Kendine Kalır İnsan
Bölüm 11 ▶Dokunulmaz
Bölüm 12 ▶ Körebe
Bölüm 13 ▶ Dudaklarımda Ki Zehir
Bölüm 14 ▶Vezire Karşı Duran Piyon
Bölüm 15 ▶Bana Seni Anlat
Bölüm 16 ▶Piyona Adanmış Vezir
Bölüm 17 ▶Oyun Döngüsü
Bölüm 19 ▶ Uyu Ve Öl Kelebek
Bölüm 2o ▶ Kanat Çırpmaktan Yorulan Kelebek
Bölüm 21 ▶Kanayan Bir Düş
Bölüm 22 ▶Mavi Kelebeğin İncileri
Bölüm 23 ▶Benden Önce Ölme
Final ▶Bana Bir Düş Ver
Yeni Hikaye Duyurusu
★ Bölüm Duyurusu ★
Bölüm 25 ▶ Ateşten Kelebek Kozası
Bölüm 26 ▶Baharda Ölen Kelebek
Bölüm 27 ▶Kelebeklerin Ölümsüz Olduğu Yer
Bölüm 28 ▶️Kalbinde Kalan Küller
Bölüm 29 ▶ Ölümsüz Mavi Kelebek

Bölüm 18 ▶ Anlattıkça Zor

43.8K 2.2K 47
By SiyahinRuhHali

Multimedyada NinaBlackwill arkadaşımın yaptığı şahane çalışma var.

Ceset kadar sessiz ve hareketsizdim. Doğu'yu arkamızda bırakıp gitmek bana kendimi iyi hissettirmemişti. Tüm söylediklerinden sonra ona haksızlık yapmış gibi hissediyordum. Yaptığım şey belki yanlıştı, belki doğru. Ne olursa olsun, Doğu'nun hemen yanımda duracağını bildiğimden içim rahattı. Ama işte... İşte onu orada bırakmak, bana iyi hissettirmemişti. Söylediklerinin etkisiydi belki de.

Kendisinden çok nadir duyduğum farklı bir tonda, "Ne düşünüyorsun?" diye sordu. Sesi melodik bir şekilde kulaklarıma dolduğunda, normalde yapacağım şeyi yapmadım. Camdan bakmayı sürdürerek, sorusunu yanıtsız bıraktım. Tabii ki çocuk gibi küserek trip atacak değildim. Sadece o an konuşacak bir şeyim yok gibiydi. Sorulacak onca şey, konuşulacak tonla konu varken ben susmayı tercih ettim.

Sonrasında o da ağzını açıp tek kelime etmedi. Evin önüne geldiğimiz de onu beklemeden arabadan inip, demir kapıyı açmasını bekledim. Aldığım alkolden olsa gerek, midem feci halde bulanıyordu ve tatlı bir baş dönmesi yaşıyordum. Yüzüne bakmadan sabırsızca bekledim. O da bana bakmadı ve anahtarları yuvasına yerleştirip açtı. İlk giren ben oldum. İki ergen gibiydik. Merdivenlerden inerken denizin kokusunu ciğerlerime hapsedip, kendime gelmeye çalıştım. Yoğun tuz kokusu midemi daha da fazla bulandırmıştı. Yine de deniz kenarındaki banka doğru yürüme kararı aldım. Gün doğmak üzereyken, birkaç dakika günün doğuşunu seyretsem fena olmazdı. Banka geçip oturdum ve kollarımı göğsümde kavuşturdum. Hava gerçekten soğuktu ve ben incecik bir kıyafetle, yağmurun ıslattığı bankın üzerinde oturuyordum. Sadece on dakika saçlarımı kurutmadan ve ıslak kıyafetlerimi çıkarmadan oturmanın beni zatüre edebileceğinin bilincindeydim.

Düşüncelerimi onaylayarak, "Üzerini değiştir, saçlarını kurut" diye seslendi arkadan...

Cevap vermedim. Israr edeceğini düşünmüştüm ama oralı olmadı. Bir dakika kadar sonra Sarp elinde kalın bir polarla yanıma geldi. Poları kafamdan itiraberen, sadece yüzümü açık bırakacak şekilde bana sardı. Hemen ardından yanıma oturup sırtını banka yasladı.

Uysal bir sesle, "Neden bu kadar öfkelisin anlamıyorum?" dedi.

Cevap vermedim. Harekette etmedim. Anlamasını da beklemedim.

"Neden onu suçluyorsun ki? O olay olduğu zaman, o da küçüktü. Bu tamamen babasının ve amcasının suçu"

Aniden ona döndüm. Doğru duyuyup, duymadığımdan emin olmak istiyordum. Bir kişiden daha duymak ve onaylamak istedim. "Ne?"

"Onun suçu değil"
İçimden feci derecede onu tokatlamak geldi.

"Yani.."

Doğru kelimeyi aradım. Ona baba demeye dilim varmıyordu. Yıllarca beni kandıran, ailemin ölümüne sebebiyet veren aşağılık bir adamdı. Canım yanıyordu. Ona baba diyemediğim, parçalanan güvenim için canım yanıyordu.

"Halil, bu işte onun da parmağı mı var?"

Sarp'ın gözleri kocaman oldu. Bunu da öğrendiğimi bilmiyordu anlaşılan. Sorgulamadı. Sıkıntıyla başını salladı ve gözlerini kaçırdı. Yüzünü denize dönüp, "Halil ve Halit abi yani Ateş'in babası, benim babama zamanında çok yardımcı olmuştu. Gerçekten bize çok yardımları dokundu. Onlar sayesinde şuanda bulunduğum yerdeyim" dedi.

Birden dilinin ucunda düğümlendi kelimeler. Ona bakmayı kesip denize baktım. Anlattıkça, kavradıkça zorlaşıyordu her şey. Dalgalar her bir acımı, benliğimden uzaklara savursun istedim ama daha çok bana çarpıyordu.

Tereddütlü bir sesle, "Her şeyin nasıl başladığını duymak ister misin?" diye sordu.

Başımı hafifçe salladım ve tırnaklarımı dizlerime geçirdim. Sanki içimdeki acıyı yok edecek başka bir acıya muhtaçtım.

Uzun bir konuşma yapacağını belli eden, büyük bir soluk doldurdu ciğerlerine ve bildiği ne varsa tek tek zihnimdeki masaya yatırdı.

"Halil ve Halit kardeşler gördüğün gibi çok zenginler. Bu zenginlikleri tabii ki doğru yoldan elde etmedikleri zamanlarda oldu. Annen... Halit abinin eski kumarhanesinde çalışan biriydi. İşi oyunculara eşlik etmek gibi görünse de, dahası vardı..."

Yeniden duraksadı. Doğru kelimeleri arar gibiydi.

Boğazımın kuruduğunu hissettim. "Anladım" dedim.

"Halit abi onu çok severdi. Ateş'in annesi o zamanlar dört yıl kanserle savaşmıştı. Annen hem zaman zaman Ateş'e bakıyor.."

Çok basit bir tahminde bulunarak sözünü kestim. Gözlerimden iki damla yaş yuvalarından düşerken titreyen dudaklarımın arasından, "Hem de Ateş'in babasının metresi oluyordu" diye tamamladım.

İtiraz etmedi. Elini omuzuma koydu. "Bu doğru ama söyleyeceğim şey bazı basit işlere baktığıydı...Durmam gereken yerde söyle"

Başımı salladım. Her ne kadar daha fazlasını kaldıramayacağımı bilsem de, her şeyi bilmek istiyordum. En azından sınırlarımı zorlayana kadar.

"Sizin tanışmanızda bu sayede oldu. Yani Ateş ile... Sonra annen, sonunu düşünmeden bir hata yaptı. Halit'e ait yirmi üç adet elması çaldı. Sanırım planı sizi de alıp kaçmaktı ama işe yaramadı. Daha kaçamadan, elmasları çalanın annen olduğu anladılar ve sonra... Sonrasını biliyorsun"

Omuzlarımdaki poları geriye doğru itip, ellerimi yüzüme kapattım ve hıçkırıklarımı bastırmadan ağlamaya başladım. Boğazım düğüm düğüm olmuştu. Kursağıma oturan şey, annemin hevesiydi. Son sözleri kulaklarımda çınladı. O sadece yeni bir hayat istemişti. Evet, yaptığı doğru değildi ama insan gibi yaşamak istemişti sadece. Dünyaya yenilmişti o. Bizim de güçsüz olduğumuzu ve dünyanın gücü karşısında yenileceğimizi biliyordu. Bu yüzden gözlerini kapamadan önce, hüzünle kaplanmıştı çehresi. Eli titremişti. Kim bilir ne kadar canı yanmıştı ki, böyle korkunç bir şey yapma kararı almıştı. Ne hissetmişti? Onlardan ne kadar korkmuştu? Bize olabilecekleri düşünmüştü muhtemelen. Belki de, kendisi gibi bir geleceğe sahip olmamdan korkmuştu. Benim cehennemde yaşayan melek yüzlü annem. Şimdi cennette misin? Beni hâlâ yanında istiyor musun? Bende yenildim anne...

Ellerimi yüzümden çekip, saçlarımı geriye doğru ittim ve Sarp'a baktım. Onunda gözleri dolu doluydu. Ona baktığımı fark edince, gözlerini kaçırıp gözyaşlarını beceriksizce elleriyle süpürdü. "Ahh rüzgar çok sert esiyor"

Sert ve çatallı sesimle, "Siz bu hikayenin neresindesiniz?" diye sordum.

Bana döndü. "Biz mi?"

Başımı salladım.

"Ateş babası gibi değil. Pis işlere bulaşmaz..Yani önceden bulaşmazdı. Mira diye bir kızla nişanlandı. Birbirlerini seviyorlardı. Galiba... Yani Ateş onu seviyordu"

Duraksadı. Sesli bir şekilde yutkundu. Yüzü tuhaf bir hâl aldı. Gözlerinde biriken gözyaşlarını saklamak istercesine yeniden denize baktı.

"Su.." dedi.

İsmi dudaklarından fısıltı halinde çıksa da duymuştum. O an, Sarp'ın özlemini çektiği kişiyle tanıştım. Burnumun direklerini, yüreğimi sızlatan yoğun bir özlem soludum.

"Ateş'in kardeşi. Mira'nın tanıştırdığı birkaç dostu sayesinde uyuşturucuya bulaştı. Ateş başta hiçbir şey bilmiyordu ama kullanıdığı eroin onu günden güne öldürüyordu...Öğrenmesi çok korkunç olmuştu. Mira'yı ona zehiri enjekte ederken yakaladı ve deliye döndü.. Mira elinden bir şey gelmediğini, artık onun bir bağımlı olduğunu söyleyerek savundu kendini ama Ateş... Onu dinlemedi ve kapı dışarı etti. O gece Mira yurt dışına çıkacaktı"

Sarp umursamazca omuz silkip devam etti. "Bu olaydan birkaç saat sonra uçağının düştüğünü öğrendik...Yani öyle söylendi" dedi.

Sesine de yansıyan Mira'ya karşı ciddi bir öfke vardı. Ona hak verdim. Sevdiği kişinin ellerinden kayıp gitmesine dolaylı yoldan sebep olan bir kadından nefret ediyordu. Ben ise, ailemin ölümüne dolaylı yoldan sebep olan insanlardan nefret ediyordum. Benzer durumlardı.

Polara iyice sarılıp, ayağa kalktım. Ne gün doğumunu izleyecek takatim, ne de daha fazlasını kaldıracak yüreğim yoktu. Duyduklarım fazlasıyla yeterdi.
"Eve giriyorum" dedim.

Sarp ayağa kalktığımı görmemişti bile. Kim bilir ne düşünüyor, özlemini nasıl bastırıyordu. O an kendime üzülmeyi bir saniye kadar bıraktım. Onun için de zor olmalıydı. Ve Ateş... Onun için çok daha zor olmalıydı.

Çatlak çıkan sesiyle, "Birazdan gelirim" dedi.

Arkamı dönüp yürümeye başladım. Sonra aklıma gelen ayrıntıyla duraksadım ve yeniden ona doğru döndüm. "Şu hastalığım..."

Bana baktı. Şaşırmamıştı.

"Ne olduğunu söyleme ama... Kötü mü?"

Ne diyeceğini bilemediğinden öylece kaldı. Sessizliğiydi sorumu yanıtlayan. Zoraki bir tebessümle gülümseyip eve girdim.

Poları omuzlarımdan sıyırıp salona doğru yöneldim ve içeri girer girmez, gerisin geri bir kaç adım attım.

"Sen...bu-burada ne işin var"

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 60.3K 73
İlk aşkın acısını hala duyumsayan bir kalp tekrar aşık olabilir miydi? Arya, kendine bu soruyu sorduğunda iş işten çoktan geçmişti... Genç kızın t...
113K 5.4K 58
Alınması gereken intikamlar, verilmesi gereken canlar vardı. Herkes kurbanını seçmişti, oyun kimin üzerinden oynanacak belliydi. Karşılarına aldığı r...
7.7K 1.3K 28
Dünya'nın son savaşını vermesinin üzerinden yıllar geçmiş, köklü ve yıkılmaz medeniyetler tarihin tozlu sayfalarına karışmıştı. Artık yeni bir dünya...
3.6M 132K 73
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...