Bölüm 17 ▶Oyun Döngüsü

46.5K 2.3K 166
                                    


Multimedya'da Doğu var :)
Keyifli okumalar :)

Uyandım.

Her zamankinin aksine bir uyanıştı bu. Gerçek dışı bir kabus yoktu. Daha kötüsü olan, tamamen gerçek bir kabus çöreklenmişti üzerime. İşte oradaydı! Kalbimin üzerine yuva yapmış, acı dolu yankısını saç diplerime kadar ulaştırmayı başarmıştı. Saç diplerine, parmak uçlarına kadar kanar mıydı bir insan? Ben kanıyordum işte! Nefes aldığım her soluk, binlerce parçaya ayrılarak tenimin altında ki damarlara saplanıyordu. Diri diri yanıyordum. Her solukta bir kez daha ölüyordum.

Endişeyle dolu olan kesik bir nefesle, "İyi misin?" diye sordu. Gözlerimi bir kez daha açmak için çabaladım. Onun kolları arasındaydım. Doğu'nun endişeyle kasılmış yüzü gözlerimin önündeydi. Başım omuzunun bitimine, sırtım koluna ve bedeninin bir kısmına yaslanmıştı. İki koluyla, hâlâ hareket ettiremediğim bedenimi sıkıca kavramıştı. Şakağıma dudaklarını bastırıp, burnunu saçlarımın arasına yasladı ve derin bir nefes çekip, "Seni buradan götüreceğim" dedi.

Kollarını söylediğini kanıtlamak istercesine daha da sıktı ve beni kendisine doğru çekti. Yüzüm boynuna gömülürken, sanki kelepçelerimden yeni kurtulmuşum gibi kollarımı aniden boynuna sardım. Yılların hıncını çıkarıyormuş gibi sarsılarak ağlamaya başladım.

Kaybettiğim güvene ağladım. Çocukluğuma, Ateş'i hatırlayamama ağladım. Yalanlara, gizlenenlere, menfaatlere ağladım. Anneme, kardeşime döktüm bir kaç gözyaşımı. En çokta... En çokta kendime ağladım.

Elleri saçlarımı hiçbir menfaat gözetmeksizin şefkatle okşarken, yüzümü kaldırıp gözlerinin içine baktım. Masmavi gözlerinde yaşlar birikmiş, çoktan düşen gözyaşlarının kalıntıları yüzünde yer edinmişti. Şaşırmamıştım. O Doğu'ydu. Herkese göre acımasız bir serseri, bana göre sığınacak bir limandı. Ben ağlarsam, o da ağlardı. Ben acı çekersem, o da benimle beraber acı çekerdi. Çünkü o Doğu'ydu. Her gün güneşi önüme iterdi.

Başımı tekrar göğsüne yasladım. "Eve gidelim" dedim.

Saçlarımın ortasına küçük bir öpücük bıraktı.

Tam o sırada hışımla açılan kapıdan içeriye giren Sarp'ın telaşlı sesini duydum. "Masal"

Başımı hafifçe kaldırıp yüzüne baktım. Çatılan kaşları biraz olsun gevşedi. Şaşkındı. Hiçbir şey bilmediğini o an anladım.

Baskın sesiyle, "O iyi. Ve biz şimdi gidiyoruz" dedi Doğu.

Sarp'ın yüz ifadesi aniden değişti. Kollarını göğsünde birleştirdi ve Doğu'ya meydan okurcasına, "Sen git tabi. Masal burada kalıyor" dedi.

Doğu ani bir atakla ayağa kalkmak üzereyken ellerimle onu durdurdum ve Sarp'a bakıp, "Burada kalmayacağım. Artık değil.." dedim.

Hâlâ onun odasında olduğumu hatırlayınca, dehşete kapılarak etrafa göz gezdirdim. Her yere sinen kokusunu dakikalardır içime çekiyordum. Onun yatağında yatmıştım. Hâlâ onun evindeydim.

Tüm bitkinliğimi kenara savurup seri bir şekilde ayağa kalktım ve kapıya yöneldim.

"Hemen bu lanet evden gidiyorum" diye bağırdım. Dışarıya çıkıp paldır küldür merdivenleri indim. Kendi odamın -Odam?- kapısına geldiğim de bir anlık duraksamadan sonra yeniden merdivenlere yöneldim. Doğu ve Sarp arkamdan geliyor, Sarp beni asla engelleyemeyecek şeyler sıralıyordu.

"Masal Ateş gitmene izin vermez? Yanlış yapıyorsun. Seni bulurlar. Ateş seni koruyor"

Hiçbirini dinlemedim. Salona indim ve daha fazla içimde barındıramadığım öfkemi dışarı kustum. Yüzümü ona doğru dönüp, "Ailemin ölümünün sorumlusu bu aile mi? Soydan ailesi mi?" diye sordum bağırarak.

Mavi Kelebek Where stories live. Discover now