Bölüm 7 ▶ Karşılık

63.3K 2.9K 63
                                    


Muti : Bölüm  Müziği



Dönüş yolu düşündüğümden daha rahatsız edici geçiyordu. Ateş'in sessizliğinde saklı şeyleri düşünmek beni hem yoruyor, hem de fazlasıyla geriyordu.  Ne düşündüğünü bilmemek neden bu kadar canımı sıkıyordu bilmiyorum ama bir şeyleri farklı yorumlamasını istemiyordum.

Yarım saat gibi bir zaman diliminin sonunda cadde üzerinde uzun demir kapılı bir evin önünde durduk. Arabasını evin hemen yanındaki boş alana park ederken, etrafı incelemeye başladım. Bir yandan da o kadar içki içmesine rağmen nasıl hala dimdik ayakta kalmayı başarabildiğini düşünüyordum.

"İnmeyi düşünmüyor musun?" diye sordu düşüncelerimden beni kopararak.

Yüzümü camdan çevirip, dakikalar sonra ilk kez ona baktım. Ay ışığının yansıdığı gri gözlerine belki de ilk kez bu kadar dikkatli bakma cesaretini göstererek, "Neredeyiz?" diye sordum. 

Kapının kolundaki elini çekti. Hafifçe bana doğru döndüğü an da, yeniden kalp atışlarım pimi çekilmiş saatli bomba gibi atmaya başladı. Kendimi geri çekerken şeytani bir tebessümle beraber, "Bir anlaşma yapalım" diye bir öneride bulundu. Daha doğrusu öneri değil de, emir gibiydi. Şartları onun belirleyeceği şey, anlaşma nasıl olabilirdi ki? Cevabımı beklemeyerek düşüncem de ne kadar haklı olduğumu onayladı. 

"Sen bana soru sorma, gözümün önünde çok fazla dolanma, ben de sana babanı bulayım" dedi. Öylesine tiksinircesine konuşmuştu ki, kendimi bir pislik gibi hissetmemi sağlamayı başarmıştı. Neden böyle davrandığını anlayamıyordum. Tamam, açıkça bana en başında düşmanı olduğumu söylemişti ama sonrasında bana yardım etmeyi kabullenmiş gibiydi. Hangisini yapıyordu çözemiyordum.

Başımı hafifçe sallayıp onayladım. Zaten başka çarem de yok gibiydi. Dolan gözlerimi kaçırarak arabandan dışarı kendimi attım. Soğuk iliklerime kadar işliyor ama içimdeki yangına çare olamıyordu. Ve ben yine üşüyordum. İçimdeki yangına rağmen, üşüyordum. Onun sözlerinin, davranışlarının, bakışlarının bile beni nasıl bu kadar etkileyebildiğini anlayamıyordum. Birinin benden haksız yere bu denli nefret etmesini kaldıramıyordum. 

Yanımdan geçerken, "Benim evim" diye açıkladı. İşte! Bunu yapıyordu. Sürekli beni şaşırtıyor ve ona nasıl davranmam gerektiği hakkında kafamı karıştırıyordu. Garip bir adamdı. Tuhaf ve anlaşılamaz.

 Hâlâ katı olan sesini göz ardı ederek, akmak üzere olan gözyaşlarımı ittim ve arkasına geçtim. O kapıyı açarken ben, kapının arkasında görünen koca eve baktım.  İki bölüme ayrılıyordu. Sol taraf, diğer tarafta göre iki kat daha alçaktı.

Kendimi tutamayıp, "Güzelmiş" dedim, ağlamaklı çıkan sesimle.

Kendime ağladığım için kızmalıydım belki ama yapamadım. Son birkaç günüm kabus gibi geçmişti. Bir de üstünü örttüğüm anıların uzun zaman sonra sanki dün yaşanmış gibi gün yüzüne çıkması, üzerine sürekli hakarete uğramam tuz biber olmuştu. Ağlamak için kesinlikle geçerli sebeplerim vardı.

Siyah büyük demir kapıyı açıp  içeriye girdi ve kapıyı tutup benim de girmemi bekledi. Kapıdan içeriye adımımı attığım an, denizin simsiyah çarşaf gibi görüntüsünü gördüm. Boğaz köprüsünün renkli ışıklarına gülümseyerek baktım. Denize sıfır yalıda yaşamasına şaşırmamıştım. Bana üzerimdeki kadar pahalı bir elbiseyi düşünmeden alabildiyse, gerçekten zengin olmalıydı. Peki ama bu ev neden bu kadar ihtişamlı olmasına rağmen, karanlık ve sessizdi? Tıpkı Ateş gibi. İhtişamlı ama, karanlık ve sessiz.

Mavi Kelebek حيث تعيش القصص. اكتشف الآن