Bölüm 16 ▶Piyona Adanmış Vezir

46K 2.3K 111
                                    

Multi : Masal Duman

Günden güne kalbimin üzerine yerleşen ağırlığın arttığını hissederken, kayıp bir adamın boşluğunu hissetmek gerçekten tuhaftı. Yine nasıl hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Beni öylece bırakıp, aniden yok olduğu için öfkeli olmalıydım ama değildim. Kızgın ya da kırgın da değildim. Hissettiğim tek şey, uzaklaşan kokusunun özlemiydi. Tam dört gündür sesini duymuyor, yüzünü görmüyordum. Aslında biraz da korkuyordum. Oyunu, bensiz oynamasından endişeleniyordum. Ben sadece piyondum ve oyun piyon olmadan da oynanabilirdi. Ne olursa olsun onun yanında olmak, önemsiz bir piyonda olsam onu korumak için öne sürülmek istiyordum. Ve yokluğunun işlendiği her saniye bu hislerim kat kat artıyordu.

İçimdeki buhranı boşaltmak istercesine derin bir nefes verip, duvarda duran saate baktım. Gece yarısını çoktan geçmişti ve ben yine uykusuz bir gecenin koynuna düşmüştüm. Kollarımı kendime sarıp, kocaman eve baktım. Bu ev bu haliyle kimsesizliğimi yüzüme vuruyordu. Hiçbir sesin olmadığı bomboş duvarlar yüzüme yalnızlığımı haykırıyordu. Oysa bir tek Ateş'in varlığıyla her yer doluyor, yanlız olmadığımı hissettiriyordu..

Yorgun hissediyordum. Gerçekten yorgun. Göz kapaklarımın sadece birkaç saniyeliğine kapatsam, uykunun kollarına düşeceğimi ve çığlıklarla kalkacağımı biliyordum. Ve sorun çığlıklarla kalkacak olmam değildi. Sorun, uyandığımda yanımda kimsenin olmayacak olması da değildi. Sorun Ateş'in yokluğuydu. Bu benim için ne zaman sorun haline gelmişti bilmiyorum ama tam da bu yüzden uyumaktan korkuyordum.

Sarp'ı aramalıydım. Ellerimi ceplerime değdirdikten sonra telefonumun odamda olduğunu hatırladım. Ağır adımlarla merdiveni çıkıp, kapısı açık olan odama girdim ve yatağın üzerinden telefonu alıp rehbere girdim. Karşıma çıkan ilk isim Ateş olmuştu. Ne zaman arama tuşuna basmıştım bilmiyorum ama kendimi telefonu kulağıma yaklaştırırken bulmuştum. Birkaç çalıştan sonra uyku sesiyle, "Masal" dedi, teyit etmek istercesine. Bu saatte aramama şaşırmış olmalıydı.

Telefon numaramın onda kayıtlı olması bile beni mutlu etmeye yetmişti. Tıpkı benim onun numasını aldığım gibi, o da numaramı Sarp'tan mı almıştı? Saçma bir şekilde gecenin bir yarısında bunu merak ettim.

Yatağın uç kısmına oturdum. Sesimin pürüzsüz çıkmasını umarak, "Benim" dedim.

"Bir şey mi oldu?" diye sordu.

Sesi artık daha net geliyordu. Sanırım biraz da endişeli.

"Sadece... Uyuyamıyorum" dedim. Son kelime öyle çaresiz çıkmıştı ki, elimde olsa kendi kendime sarılırdım.

Sesli bir şekilde nefesini geri verdi. Karanlıkta oturmuş onun konuşmasını, iyi bir şeyler söylemesini beklerken düz bir sesle, "Çalışıyorum. Sarp'ı ya da başka bir arkadaşını arayabilirsin" dedi.

Bana öneriler sunmasını değil, yanımda olmasını istemiştim. Önerilere, bir başkasına, ya da herhangi bir şeye ihtiyacım yoktu. Babam dışında. Şuan için ona ulaşmam imkânsız görünüyordu ama Ateş istediği taktirde yanı başımda olabilirdi.

Gözlerimden akan yaşları boşta kalan elimde silip, "Tamam" dedim.

"Tamam"

Soğuk, buz gibi telefon konuşmasından sonra Sarp'ı aradım ama cevap vermedi. Uykuya ihtiyacım vardı. Beynimin buharlaşacak kadar kaynadığını, göz kapaklarımın içlerinde dikenli tellerin varlığını hissediyordum. Öyle bitiktim ki, Ateş'in söylediklerine ağlamayı sonraya ertelemeye karar verdim. Buna saplanıp kalamazdım.

Parmaklarım yeniden rehberde dolanırken, Doğu'yu buldum. Sanki telefon elindeymiş gibi ilk seferde açtı ve endişeli sesiyle, "Masal... Masal iyi misin?" diye sordu.

Mavi Kelebek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin