Bölüm 18 ▶ Anlattıkça Zor

43.8K 2.2K 47
                                    

Multimedyada NinaBlackwill arkadaşımın yaptığı şahane çalışma var.

Ceset kadar sessiz ve hareketsizdim. Doğu'yu arkamızda bırakıp gitmek bana kendimi iyi hissettirmemişti. Tüm söylediklerinden sonra ona haksızlık yapmış gibi hissediyordum. Yaptığım şey belki yanlıştı, belki doğru. Ne olursa olsun, Doğu'nun hemen yanımda duracağını bildiğimden içim rahattı. Ama işte... İşte onu orada bırakmak, bana iyi hissettirmemişti. Söylediklerinin etkisiydi belki de.

Kendisinden çok nadir duyduğum farklı bir tonda, "Ne düşünüyorsun?" diye sordu. Sesi melodik bir şekilde kulaklarıma dolduğunda, normalde yapacağım şeyi yapmadım. Camdan bakmayı sürdürerek, sorusunu yanıtsız bıraktım. Tabii ki çocuk gibi küserek trip atacak değildim. Sadece o an konuşacak bir şeyim yok gibiydi. Sorulacak onca şey, konuşulacak tonla konu varken ben susmayı tercih ettim.

Sonrasında o da ağzını açıp tek kelime etmedi. Evin önüne geldiğimiz de onu beklemeden arabadan inip, demir kapıyı açmasını bekledim. Aldığım alkolden olsa gerek, midem feci halde bulanıyordu ve tatlı bir baş dönmesi yaşıyordum. Yüzüne bakmadan sabırsızca bekledim. O da bana bakmadı ve anahtarları yuvasına yerleştirip açtı. İlk giren ben oldum. İki ergen gibiydik. Merdivenlerden inerken denizin kokusunu ciğerlerime hapsedip, kendime gelmeye çalıştım. Yoğun tuz kokusu midemi daha da fazla bulandırmıştı. Yine de deniz kenarındaki banka doğru yürüme kararı aldım. Gün doğmak üzereyken, birkaç dakika günün doğuşunu seyretsem fena olmazdı. Banka geçip oturdum ve kollarımı göğsümde kavuşturdum. Hava gerçekten soğuktu ve ben incecik bir kıyafetle, yağmurun ıslattığı bankın üzerinde oturuyordum. Sadece on dakika saçlarımı kurutmadan ve ıslak kıyafetlerimi çıkarmadan oturmanın beni zatüre edebileceğinin bilincindeydim.

Düşüncelerimi onaylayarak, "Üzerini değiştir, saçlarını kurut" diye seslendi arkadan...

Cevap vermedim. Israr edeceğini düşünmüştüm ama oralı olmadı. Bir dakika kadar sonra Sarp elinde kalın bir polarla yanıma geldi. Poları kafamdan itiraberen, sadece yüzümü açık bırakacak şekilde bana sardı. Hemen ardından yanıma oturup sırtını banka yasladı.

Uysal bir sesle, "Neden bu kadar öfkelisin anlamıyorum?" dedi.

Cevap vermedim. Harekette etmedim. Anlamasını da beklemedim.

"Neden onu suçluyorsun ki? O olay olduğu zaman, o da küçüktü. Bu tamamen babasının ve amcasının suçu"

Aniden ona döndüm. Doğru duyuyup, duymadığımdan emin olmak istiyordum. Bir kişiden daha duymak ve onaylamak istedim. "Ne?"

"Onun suçu değil"
İçimden feci derecede onu tokatlamak geldi.

"Yani.."

Doğru kelimeyi aradım. Ona baba demeye dilim varmıyordu. Yıllarca beni kandıran, ailemin ölümüne sebebiyet veren aşağılık bir adamdı. Canım yanıyordu. Ona baba diyemediğim, parçalanan güvenim için canım yanıyordu.

"Halil, bu işte onun da parmağı mı var?"

Sarp'ın gözleri kocaman oldu. Bunu da öğrendiğimi bilmiyordu anlaşılan. Sorgulamadı. Sıkıntıyla başını salladı ve gözlerini kaçırdı. Yüzünü denize dönüp, "Halil ve Halit abi yani Ateş'in babası, benim babama zamanında çok yardımcı olmuştu. Gerçekten bize çok yardımları dokundu. Onlar sayesinde şuanda bulunduğum yerdeyim" dedi.

Birden dilinin ucunda düğümlendi kelimeler. Ona bakmayı kesip denize baktım. Anlattıkça, kavradıkça zorlaşıyordu her şey. Dalgalar her bir acımı, benliğimden uzaklara savursun istedim ama daha çok bana çarpıyordu.

Mavi Kelebek Where stories live. Discover now