reformic pains // taekook

By primulajjk

95.8K 10K 4.5K

"bizim gibilerin en sevdiği şarkıları olmaz jeongguk." -151220, pazartesi More

00|tanıtım
01|kahrolası perşembeler
02|bakma öyle, yürek dayanmıyor
03|şarkılardan yoksun masallar
04|yağsın yağmur, ağlasın şarkılar
05|herkesten sakın, herkesten yakın
06|var olmayan aşka lanet etmek
07|varoluşumun yok oluşu
08|düş kırıklarının melodileri
09|belirsizlikler ve zamazingolar
10|şimdi kim iyileştirecek bizi
11|acımıyor dedikçe acıtıyorsun
12|varla yok arası, ölümden beter
13|ellerimde ellerin
14|kalsan keşke, en çok benimle
15|tatlıymış geceler oysa
16|dünyanın en güzel çiçeği
18|avuçların çiçek; avuçlarında şiirler büyüyecek
19|durma öyle ağlamaklı
20|sen sevmezsin yağmurları
21|şimdi ben bağlasam mı kollarından geceyi
22|bakışları zaten gökyüzü
23|bundan ötesi acıtmasın bizi
24|gitsen hatırlamam, öpsen hiç unutmam
perşembeler kahrolalı bir yıl olmuş (:
perşembeler kahrolalı koca 2 yıl olmuş :(

17|yaşasındı perşembeler

1.8K 212 105
By primulajjk

keyifli okumalar <3

ggukie jeon herifinin ilk bolumden bu yana taehyung kim'i opmek gibi hayalleri vardi... evet... :))

ben bu bolumu yazmayi o kadar cok istiyordum ki anlatamam size
eger 1. bolum hâlâ hatrinizda ise bu bolumu okumak size daha fazla keyif verecektir :")

-

"Jeongguk! Kıs şu müziğin sesini, sağır oldum ulan."

Dudaklarımın arasından bıkkın -dünyalar kadar bıkkın- bir soluk bırakırken Jimin görmese de çığırmasına göz devirdim. Fakat dediğini de yapmadım ve tüm evi dolduran müzikle gözlerimi kapattım.

Az sonra işittiğim merdivendeki telaşlı adımlar, o adımların sesinin aniden kesilmesi ve aralanan gözlerim.. Jimin şapşal herifin tekiydi ve bu merdivenleri adam akıllı inmeyi asla becerememişti.

"Jeongguk!" dedi sinirle, düşmesinin sebebini çoktan belirlemişken. Fakat ben çoktan karnımı tuta tuta uzandığım -pek manidar- kırmızı koltuğumda kahkaha atarken kıçımı kaldırmayı bile düşünmüyordum.

"Manyak herif," diye bağırdım sesim güç bela ona ulaşırken kahkahamın arasından, "Nedir şu merdivenlerin senden çektiği?"

"Ay delireceğim sahiden," diye çığlık atarken belli ki hâlâ düştüğü yerdeydi. "Gelip kaldırsana beni, bir yerlerimi kırdım galiba ben."

"Jimin!" diye bağırdım kucağımdaki kitabı -evet, asla bitmek bilmiyordu kahrolası şey- sehpaya bırakıp müziğin sesini az da olsa kısarken, "Gel bak hele, ne göstereceğim sana?" diye ekledim bağırarak.

Tüm binayı müzik sesimiz ve çığlıklarımızla kaldırdığımıza o kadar emindim ki neredeyse Seokjin hyung az sonra elinde terlikle içeri girecek ve keskin nişancılığını konuşturacaktı.

"Bir kere yerler o şakayı akıllım," dedi çok sevgili arkadaşım fakat bu koltuktan başka şekilde, kendi gücümle, kalkmaya ziyadesiyle üşenir durumdaydım şu an.

"Ya Jimin," diye sızlandım kollarımı iki yana açıp sanki bayılmışım gibi bir pozisyon alırken. "Ya Jimin, koltuğa yapışmış popom, kalkamıyorum ben. Sen gelsene."

"Tanrı cezası," dedi nihayet cam kapı aracılığı ile sağladığımız iletişimimizi kesip aralık kapıdan başını uzatırken. "Ya kıssana şunu,"

"Ama Jimin," dedim dudaklarımı büzüp, "Ama dedim ya sana, yapıştım kaldım şuraya. Gelsene, perdeyi de çek; kör oldum şuracıkta."

"Senin her Perşembe ortaya çıkan bu tembelliğin ne olacak ya," dedi ağlak zırlak bir tonda söylenip nihayet müziğin sesini kendisi kısarken. "Kalksana gelecekler şimdi."

"Ulan ya," dedim bağırarak anında ayaklanırken, "Sabah Taehyung ben eve gelmeden demişti ya bana. Saat kaç?" dedim telaşla telefonuma bakınırken. Gözlerim duvardaki saati buldu ve ufak çaplı bir çığlığın dudaklarımdan çıkmasına engel olamadım. "Taehyung gelecek şimdi halime bak," dedim kendimi baştan aşağıya süzüp. Yine ve yine -ki bu asla şaşmazdı- saçım başım dağınıktı, şortum kırış kırış ve uzun sweatim de kıvrılıp katlanmıştı. "Jimin şu halime bak ulan, çöpten mi çıktım ben?"

"Salak herif," dedi kafama sertçe geçirip odada yarattığım dağınıklığı toplamaya başlarken, "Git de hazırlan hemen, bebek misin ya? Şu hale bak."

"Söylenme," dedim, "Dün gece Taehyung ile uyudum, sabaha kadar sarıldı bana. Onu düşünmekten popom yapıştı koltuğa. Ne yapacağım," dedim isyankar bir edayla kollarımı iki yana açarken.

"Bak ya hâlâ konuşuyor. Kalksana ya çıldırtma adamı!"

"Ya Jimin hiç yardımcı olmuyorsun," dedim parmaklarımı saçlarıma atıp düzeltmeye çalışırken, "Toplayayım mı saçlarımı, çok uzun oldular artık."

"Topla bebeğim," dedi sehpadan kitabımı alıp alayla sırıtırken. "Bu kitap bile çekiyor senden, sen adamın ömrünü yersin ömrünü."

"Sus ya," dedim omuz silkip elinden kitabımı alıp odadan çıkarken. Hızlı adımlarla hemen odama çıktım ve dolabımla yaklaşık on dakika bakıştıktan sonra gözüme kestirdiğim dar, dizleri yırtık siyah bir kot pantolon ile boğazlı, geniş bir kazağı elime alıp kısa sürede giyindim. Aynanın karşısına geçtiğimde son derece iyi göründüğüme kanaat getirecektim ki saçlarımın dağınık görüntüsü böyle düşünmeme engel oldu.

Saçlarım epey uzamıştı ve sürekli olarak gözlerimin önüne düşüyordu. Masadan toka alıp tepeden toplayabildiğim kadar tutamı topladım ve o an görünüşümden tam anlamıyla tatmin oldum ve odadan çıkmaya yeltendim.

Fakat adım atar atmaz ayağıma takılan şeyle tökezledim ve kısık sesli bir küfür savurdum. Oyun konsollarımdan biri yere düşmüştü ve az daha katilim olacaktı çünkü Tanrım, az daha duvara kafa atacaktım ve genç yaşımda -henüz Taehyung ile öpüşmemişken- ölüp gidecektim.

"Serseri seni," dedi Seokjin hyung o sırada elindeki diğer oyun konsoluyla odama girerken, "Şunun ne işi var banyoda, açıklar mısın?"

"Oha ya," dedim elindekine ilk kez görüyormuşum gibi bakarken, "Ben götürmedim ki kendisi gitmiş canım." Rahat bir tavırla ekleyip omuz silkerken bana göz devirmiş ve yerdekini de alıp masama bırakmıştı.

"Öldürecek beni bu dağınıklığın, yeminler olsun ki şu gencecik yaşımda; dünyanın em yakışıklı herifi iken göçeceğim öteki tarafa. Olacak iş mi sevgili Jeongguk, söylesene?"

"Benim yüzümden mi hyung?" dedim ellerimi iki yana açıp şaşkın bir vaziyette, "Yaşlanıyorsun yani, ben mi öldüreceğim seni," Hızla bana dönen bakışları ile dudaklarımı gülmemek adına birbirine bastırdım ve odadan kaçmaya hazırlandım. En hassas noktasına basmıştım ve çıldırmaması işten bile değildi.

"Seni velet!" dedi ben kendimi koridora atarken, "Konsol dolabın üstünden kafama düştü, bu nasıl mümkün olabilir?!"

Merdivenleri epey ses yaparak inerken kendisinin lavabo seansını bozmama bir miktar gülmüş ve tam odaya girip vakit geçsin diye Jimin'le de uğraşacakken kapının çalması ile bir an için olduğum yere kilitlenmiş gibiydim.

Farklı olaylar dahil olmuş olsa da günün Perşembe olmasından dolayı hep bir dejavu hissi ile dolanmıştım tüm gün. Güneş bile buna uyum sağlamak adına gözlerimi kör edercesine tepede dikilmiş, sevgili kitabım pek tabii bitmek bilmediğinden bana eşlik etmiş ve dostlarım -bu en komiği- Jimin yine merdivenlerden düşmüştü.

Şimdi de çalan kapı bana o günü yeniden hatırlatırken o günden bu yana ne çok şeyin değiştiğini gördüm. Sanki araya yıllar girmiş de ben pek çok badire atlatmıştım. Oysaki sadece birkaç haftayı sığdırmıştım bu vakte.

Çalan kapıyı açmak adına dönerken bunları düşünmek garip hissettirmişti. Üstelik kapıda bekleyen bir adet -elindeki pasta ile- Kim Taehyung ise yaşayacağım şoku düşünemiyordum bile.

Elim kapının koluna varmadan son kez üstüme başıma şöyle bir göz atmış ve bu sefer düzgün oluşuma kanaat getirmem ile kapıyı açmıştım.

Ve şok olmuştum.

Hayır, bunun sebebi sanıldığı gibi elinde bir adet çikolatalı pasta ile bekleyen Taehyung'dan dolayı değildi. Taehyung'un elinde çikolatalı pasta bile yoktu.

"Siktir," dedim ne dediğimin bile farkında olmadan, "Taehyung bu ne?!"

Onu tanıdığımdan beri Taehyung, her zaman açık tonlarda saç renkleri kullanmıştı. Kaldı ki her yaptığı zaten ona dünyalar kadar çok yakışırken bunun üzerine pek düşünmemiştim.

Ama artık açık saç falan yoktu, Taehyung saçlarını siyah yapmıştı. Siyahın en koyu tonuna boyadığı saçları sanki nefesimi kesmek istercesine bir seksilik katmıştı ona.

Düşüp bayılacaktım şimdi.

"Jeongguk," dedi yüzündeki gülümsemeyle bir adım atıp. Ben ise elim kapı koluna sıkı sıkı tutunmuş, ayakta kalmam için destek arıyor gibiydim. "Beğendin mi saçlarımı?"

Aval aval suratına bakmaya devam ettim. Nasıl aynı anda bu kadar seksi, sevimli, yakışıklı, karizmatik bir herif olduğunu sorguladım sayısız kez. Tahmin edeceğiniz üzere bir sonuca da varamadım ve hâlâ onu kapıda tuttuğumu fark ettim.

"Taehyung," dedim geri çekilip girmesi için yol verirken, ses tonum kısıktı fakat daha şimdiden içimde filizlenen hisler ile dolup taşıyordum. "Oha Taehyung," kapıyı kapatıp yine ayakta dikildiğimizde ne desem bilememiştim. "Siyahın böyle bir tonu mu varmış, yoksa kimse de böyle güzel durmuyor diye mi farklı geldi?"

"İnanamıyorum sana," dedi nefes kesici saçlara sahipken aynı zamanda da canıma okurcasına gülerken, "Hayatımda aldığım en değişik fakat en güzel iltifat olarak kabul ediyorum bunu."

"Ama Taehyung," dedim gözlerimi kömür karası tutamlarından ayıramazken, "Ya herkes sana aşık olursa, ya ben kıskançlık krizlerinden ölüp gidersem ne olacak sonra? Tanrım," dedim derin bir nefes alıp gözlerimi kapatırken, "Dayanma gücü ver Tanrım, bak geldiler bana,"

"Bebeğim," dedi ellerini yanaklarıma yerleştirip yaklaşırken. Ne yani, Taehyung ile o siyah saçlıyken mi öpüşecektim, bu dünyadaki en güzel şey olabilirdi. "Benim için önemli olan senin beğenmen, biliyorsun."

"Evet, evet ama ya peşinde kızlar çığlık ata ata koşarak birbirini ezerse? Ya kapında yatıp kalkarlarsa, ya Jeongguk'un biricik aşkı dünyalar kadar yakışıklı ve karizmatik oldu diye gün yüzü görmezse ne yaparım ben?" Dudaklarımı büze büze söylediklerimden sonra kollarımı göğsümde kavuşturdum ve bakışlarımı saçlarından ayırmak için direndim.

Fakat yok, olmuyordu. Kahrolası bir renk, nasıl olur da bir insana bu kadar yakışabilirdi ki? Aklım almıyordu, gerçekten almıyordu.

"Jeongguk," dedi elleri hâlâ yüzümdeyken adımı uzatıp, "Çok mu k-drama izliyorsun sen? Tanrım," Hoş bir kahkaha daha attı ve mezarıma biraz toprak da böylece attı, "Peşimde koşturacak kızlar mı, ağlayacağım tatlılığına şimdi."

"Ben de ağlayacağım, çok az kaldı." Ellerimi siyah saçlarına attım ve tutamlarını okşarken gözlerimi gözlerine indirip dudaklarımı büzdüm, "Çok yakışmış, Taehyung nasıl bu kadar kusursuz görünebilirsin? Alt tarafı bir renk," dedim derince iç çekip, "Nasıl böyle mükemmel durabilir?"

"Böyle olacağını bilsem ilk günden yapardım ya," dedi keyifli bir ifade ile. Ellerini yüzümden indirip tek elini belime yerleştirdi ve hemen ardımda kalan odaya yönelmemizi sağladı.

"Yok artık daha neler?!" Şokla suratına bakıp kaşlarımı çattım, "Sen iyice ölüp gitmemi istedin benim, ne demek daha önce yapsaydım? İyice afet olayım başına yıkayım bu dünyayı, diyorsun sen."

"Bebeksin gerçekten," dedi odaya girdiğimizde.

"Taehyung," dedi Jimin oturduğu yerden kafasını kaldırıp gülümserken, "Hoş geldin." Sonra kafasını yeniden telefona eğdi fakat bu üç saniye falan sürdü. Gözlerini kocaman açıp bakışlarını yeniden bize çevirdi. "Oha Taehyung," dedi, saçlarını henüz fark etmişti şapşal herif, "Ateş gibi olmuşsun, baksana Jeongguk'a; sen tutmasan eriyip gidecekmiş gibi bir hali var."

"Konuşma ya sus," dedim isyankâr bir eda ile, "Ölüyorum ben zaten içten içe, erimek de laf mı?"

"Hmm, ölüyorsun basbayağı." dedi alaycı bir tonda ve bakışlarını yanımdaki herife çevirdi. "Gelip otursanıza."

"Hadi Jeongguk," dedi Taehyung -ateş gibi siyah saçları ile- bana bakıp konuşurken, böylece birkaç adım atıp koltuğa oturdum ve Taehyung'un da yanıma oturması ile karşımıza kurulmuş olan Jimin'e baktım. Manyak herif kahrolası bir sırıtışla suratıma bakıyordu ve sanki acı çekmemden zevk alıyor gibi davranıyordu.

Dakikalar ben ve Jimin arasındaki garip bir bakışma ve Taehyung'un hiçbir şeye anlam veremeyen tavırları ile geçti ve bir Perşembe akşamına daha koca bir fiyasko ile geçiş yapmış olduk.

***

"Ah ah, görüyor musunuz zamane gençlerini? Hızlarına da yetişene helal olsun doğrusu," dedi Hoseok hyung oturduğu yerden geriye yaslanıp bilmiş bir eda ile ben ve Taehyung'a bakarken.

Yemekler yenmiş, masaya geçilmiş ve Taehyung'un sohbeti ciddi şekilde bölmesi ile tüm bakışlar bize dönmüştü. Başından bu yana yaşadığımız olayları şöyle bir anlatmıştık ve artık evde Taehyung ile sevgili olduğumuzu bilmeyen yoktu.

Kaldı ki buna şaşıranlar Seokjin
ve Hoseok hyung'du. Namjoon ve Yoongi hyung, abartısız bir şekilde tepki vermiş ve sadece bizim adımıza mutlu olduklarını belirtmişti.

"Sorma Hoseok, bu velet koca oğlan olmuş da sevgili yapmış da şimdi haberim oluyor," dedi Seokjin hyung ve bana olan bakışları bir anda yumuşayıverdi öylece, "Jeongguk, oysaki sen hâlâ eşyalarını orada burada kaybeden, dağınık, geceleri çizgi film izleyen ve haftalardır okuduğu kitabı bitiremeyen bir çocuktun gözümde. Nasıl bir anda büyüdün, şuna bakın ya." Girdiği dramatik havayla gözleri dolarken söylediklerinden sonra suratındaki ifadenin aynısı Hoseok hyung'a da geçmişti.

"Evlatlarımız büyüdü Seokjin," dedi Hoseok da apayrı bir dramla ve herkesin ikisine şaşkın bir şekilde bakmasına sebep oldu.

"Abartmayın isterseniz," dedi Namjoon hyung ve bu sefer de bakışlar ona döndü, "Ben ve Yoongi başından beri biliyorduk zaten."

"Neyi?" dedim anında sorarken ve yüzündeki rahat ifadeye değdim.

"Aslında dürüst olmak gerekirse Yoongi bana gelip Taehyung'un Jeongguk'a olan hislerini söylediğinde ben de kendi -üstün- gözlem yeteneklerim doğrultusunda Jeongguk'un da Taehyung'a hisleri olduğunu tahmin ettiğimi söylemiştim. Fakat Yoongi, Taehyung'dan dolayı biliyordu; o söylemişti ona çünkü. Fakat yine de müdahale etmek istemedik, nasıl olsa olacağına vardı her şey."

Bu sefer Yoongi hyunga dönen bakışlarım yanındaki Jimin'e de uğradı ve şaşırmakla normal karşılamak arasında gidip geldiğini gördüm. Herkesin suratında garip garip ifadeler vardı ve ne yapacağımı şaşırmıştım. Tam o sırada epeydir sesi soluğu çıkmayan sevgilim nihayet olaya el attı ve elinin belimdeki baskısıyla gerilen kaslarımın gevşemesine yardımcı oldu.

"Fazla uzatılacak bir şey yok," dedi sakin bir tonda. Kalın sesi içimi titretirken olaya hakim oluşuna içten içe o kadar yükselmiştim ki iç çekmeden edemedim. Bakışlarımı fark etmemişti henüz çünkü masadakilere odaklanmış haldeydi. Birden ayağımın dürtülmesiyle bakışlarımı masanın altına indirdim ve Jimin'in ayaklarını gördüm. Bakışlarım ona çıktığında saatlerdir yaptığı gibi sırıtarak bana bakıyordu ve belli ki az evvelki bakışlarımı da fark etmişti. "Ne de olsa şu an her şey yolunda," dedi ve duraksadı Taehyung. Bir kez daha bakışlarım ona çıkarken çok kısa bana bakıp bakışlarını kaçırmasıyla içime manasız bir şeyler oturdu. Fakat o bu kadar umursamıyor olsa gerek sözlerine devam etti. "Sadece ikimiz artık daha rahat davranalım istiyorum."

"Jeongguk," dedi Hoseok hyung Taehyung'un sözlerinin sonlanması ile, "Şu an fark ettim ve açıkçası geç olsa da özür dilerim,"

"Ne için hyung?" dedim ne demek istediğini asla anlamayarak.

"Birkaç hafta önce yine toplandığımızda Taehyung'a Mina hakkında imalı laflar söyledik, inan bilmiyordum ve bilsem asla böyle şeyler söylemezdim." dedi gerçekten de mahcup olmuş bir halde.

"Sorun değil," dedim sözlerindeki samimi havaya tebessüm ederken, "Biliyorum."

"Oha."

Seokjin hyung en olmayacak şekilde sohbetin yönünü kendisine çevirirken birden dudaklarından kaçan nidayla Taehyung'a bakmıştı hepimizin bakışları ondayken.

"Oha ya Taehyung, sen tüm o yazıları Jeongguk'a mı yazdın şimdi?" dedi ben yüzüme hücum eden kana engel olamazken. Şöyle bir düşününce sahiden de tüm o sözcüklerin sırf benim için olması onlar için şaşırtıcı olmalıydı ki idrakına varmaları ile hayran hayran bakmaya başlamıştı hepsi sevgilime.

Benim de bakışlarım ona dönerken suratına yayılan güzel bir gülüşle önce Seokjin hyunga sonra da bana bakmıştı. "Onlar ne ki?" dedi gözlerimin içine bakarak. "O buzdağının görünen kısmı bile değil."

"Taehyung, evin yanıyor." dedi Jimin bir anda aramızda oluşan havayı laflarıyla dağıtarak. Sözleri üzerine Taehyung kıkırdadı ve son bir kez bana bakıp önüne döndü. Ben ise kalbimdeki atışların hızlanması ile bir süre afalladım ve bakışlarımı nihayet ondan çektim.

Bir kez daha ayağımın dürtülmesi ile sinirle bir soluk verip Jimin'e baktım ve imalı imalı sırıtışına göz devirdim. Kaş göz yapıp bir şeyler anlatmaya çalışıyordu fakat ne demek istediği hakkında zerre fikrim yoktu.

Tek kaşımı kaldırıp ne demek istediğini kendimce anlamlandırmaya çalışırken masadakiler yine başka bir sohbete dalmış ve bizi unutmuş gibiydiler. Fakat bakışmamızı bölen, yanıbaşımdan gelen boğaz temizleme sesi ile bakışlarımı Jimin'den ayırıp Taehyung'a döndüm.

"Bebeğim," dedi kısık bir tonda, "Biraz yalnız kalmak ister misin?"

"İsterim." dedim bekletmeden ve böylece ikimiz de ayaklandık. Bakışlar bir kez daha bize dönünce Taehyung kısaca yalnız kalmak istediğimizi söyledi ve kavradığı elimden nazikçe çekiştirerek bizi odadan dışarı çıkardı.

"Ne yapacağız?"

"Gökyüzünü izleyelim," dedi, elimi hâlâ bırakmamıştı ve adımlarımız mutfağa doğru ilerliyordu.

Mutfağa girdiğimizde buzdolabına yönelip iki şişe çıkardı ve balkona çıktık. Ah şu yer... en son burada bulunduğumuz zamanki kırgınlığım ve her gelişimde dudaklarımı dahi sızlatan; hatrıma düşen Taehyung'un beni öpüşü bir kez daha zihnimde canlanırken tek yapabildiğim iç çekip onu takip etmek olmuştu.

Nihayet kendimizi daracık yerde bulduğumuzda Taehyung oturdu ve elimden tuttuğu için ben de oturmuş oldum. Ellerimizi ayırıp yanındaki şişelerden yalnızca birini açması gözümden katiyen kaçmazken bir yudum aldı ve bakışlarım ondan ayrılmazken bana uzattı şişeyi. Ellerinden aldığım şişe, dudaklarımla buluştuğunda gözlerimizi birbirinden ayırmıyorduk. Birkaç yudumu üst üste mideme yollarken Taehyung'un bakışları alkolden dolayı ıslanmış olan dudaklarıma indi. Yutkundum ve zorla da olsa bakışlarımı ondan çekip önüme döndüm.

"Gökyüzünü izleyelim," dedim asla ama asla neden böyle yaptığıma anlam veremezken. Vücudum heyecandan ve serin havadan dolayı hafiften titrerken Taehyung'un bana yaklaştığını hissettim.

"Gökyüzünü izliyorum ben zaten."

Böylece bakışlarım bir kez daha ona döndü. Beni izliyordu. Bakışları geldiğimizden beri bir an olsun benden ayrılmamıştı. Tanrım, beni izliyordu, Taehyung gökyüzünü izliyordu.

"Taehyung," dedim kısık bir tonda. Mırıltıyla karşılık vermesi ile bedenimi bedenine yaklaştırdım ve böylece serin havadan dolayı üşüyen bedenim gariptir ki anında ısınıverdi. "Tam burada öpmüştün beni."

Bakışlarımız ayrılmaya niyetleri yokmuş gibi birbirine tutunmuştu ve öyle ki bu sanki somut bir şeymiş gibi hislemiştim. Bakışlarına bir mürekkep yayılmış gibi kararmış ve sıklaşan solukları yüzüme dağılmıştı.

"Jeongguk," demişti bir elini enseme dökülen tutamlara atarken. Saçlarım hâlâ toplanmış vaziyetteydi ve sırf bunun için bile bugün o kadar çok bahsini etmişti ki ben bile siyah saçlarına daha az söz harcamıştım. Parmakları saçlarımın bir kısmını kavrayıp nazikçe okşarken devam etmesini istercesine baktım gözlerine. "Yine tam burada, öpeceğim seni."

Sıcak soluklarını dudaklarımda hissederken anlık gözlerimi yumdum ve tüm vücudumu saran o ılık hisse izin verdim. Gözlerimi araladığımda Taehyung artık tek solukluk bir mesafe ile yakınımdaydı.

Bir elim koluna tutunurken büyük avcu ensemi tamamen kavramıştı ve dudaklarını dudaklarıma bastırırken öldüm sanmıştım.

Gözlerim bir kez daha engel olamadığım şekilde kapanmıştı ve dudaklarımı aralamam ile Taehyung beni, canımı ruhumdan ayırmak istercesine, öpmeye başlamıştı.

Dudaklarımda kayan sıcak dudakları ile tüm her şeye algılarımı kapatmış gibiydim. Sadece o vardı; ağzıma dağılan o eşsiz tadı ve sıcaklığı.

Diğer elim boynuna çıkarken Taehyung öpüşü arasında parmaklarını saçımdaki tokaya atmış ve dağılan saçlarıma karışmıştı eli. Hafifçe çekiştirmesi ile dudaklarımdan ufak bir sızlanma kaçmasına engel olamamıştım ve dudaklarım arasında olan üst dudağını onun gibi öpmeye devam etmiştim.

Sık solukları dudaklarıma dağılırken o an için gözlerimi aralama gafletinde bulunmuştum. Zira gördüğüm manzara göklerden inmiş gibiydi. Onun da gözleri yumuluydu ve sanki hayata onu bağlayan tek şey beni öpmekti.

Öyle öpüyordu çünkü beni. Canımdan alıp canına katık ediyordu.

Öpüşü arasında dilini hissettim dudaklarımın üstünde. Kendi sıvısına karışan sıvımı dili ile harmanlarken güçsüz düşen bedenimle sımsıkı tutunmuştum ona. Tırnaklarım hızla boynuna batarken canı aşımış olsa gerek dudaklarından bir sızlanma firar etmişti. "Jeongguk," demişti soluk soluğa benden ayrılırken. "Öldüreceksin beni, Tanrı şahidim." dedi Tanrıyı günahına böylece alet ederken. "Bundan böyle hep öpeceğim seni." Sık soluklarımız birbirine karışıp göğüslerimiz temas ederken gözlerini bir kez daha yummadan evvel devam etti. "Keşke tek bildiğim, tek gördüğüm dudakların olsa. Bundan evvelinde ben yaşamak nedir bilmiyormuşum meğer."

Dayanamayıp bu sefer de ben dudaklarına kendikilerimi bastırırken içimi saran onca hissin bir adı yoktu. Onun adından, dudaklarından başka da bir şey yoktu. Sanki az evvel söylediği sözleri duymamışım gibi, sanki bu son sefermiş gibi öptük birbirimizi. Nefessiz kalana kadar ayrılmadık ve nihayetinde alnımı alnına yaslarken bir kez daha konuştu.

"Gökyüzüne dokunuyorum dudaklarımla. Gözlerine asılı her yıldız canıma okuyor şimdi sevgilim. Seni öpmekti her düşlediğimde soluklarımı kesen. Düşlerimde bile yenilmişim ben sana."

Bunun üstüne konuşmadık ve tüm gece bedenim bedenine sığınmışken sık sık dudaklarını hissettim; saçlarımda, yüzümün her yanında.

Her şey iyi olacak, diye geçirdim içimden, sadece güzel şeyler olacak ve tüm kötülükler o beni öptükçe çıkıp gidecek hayatımdan.

Fakat yanılgıların esası hep yanıbaşımızdaydı.

O öptükçe uzaklaştım gerçeklerden.

Her sevgi sözcüğünü fısıldarken, zihnimdeki irinler yok olmaktansa sadece köşeye çekilip gözden kayboldu.

Ben ise Kim Taehyung'u en çok öpüşlerinde sahiplendim, çünkü dudaklarından dudaklarıma bir melodi yükeliyor ve kendince ait kılıyordu bir şeyleri.

Onu öptükçe kazanıyor ve de kaybediyordum. Varlığımı yokluğuma teslim ediyor ve işte, ben en çok böyleyken kendimi buluyordum.

Zira Kim Taehyung'un öpüşlerinin bile sesi vardı, bilir miydiniz?

-
bolum sonu

taekook 😳😳 opustu 😳😳

gonul isterdi ki bunu uzatip da uzatayim fakat kalbim kaldirmadi.. gercekten..

umarim begenmissinizdir bolumu ben gidip bir sure kaos dusuneyim (:

ve ve ve ve BUGUN HOSEOKUMUN DOGUM GUNU 😭😭😭

asigim sana.. su guzelligine bakin...

Continue Reading

You'll Also Like

88K 6.8K 38
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
224K 22.1K 32
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
29.7K 1.2K 43
Bu kitap Yabani dizisinin 28. bölümünden sonra ASLAZ cephesinde yaşanan olayları konu aldığım bir kitaptır. Görmek istediğimiz fakat tüm beklentileri...
395K 36.2K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...