reformic pains // taekook

primulajjk द्वारा

95.7K 10K 4.5K

"bizim gibilerin en sevdiği şarkıları olmaz jeongguk." -151220, pazartesi अधिक

00|tanıtım
01|kahrolası perşembeler
02|bakma öyle, yürek dayanmıyor
03|şarkılardan yoksun masallar
04|yağsın yağmur, ağlasın şarkılar
05|herkesten sakın, herkesten yakın
07|varoluşumun yok oluşu
08|düş kırıklarının melodileri
09|belirsizlikler ve zamazingolar
10|şimdi kim iyileştirecek bizi
11|acımıyor dedikçe acıtıyorsun
12|varla yok arası, ölümden beter
13|ellerimde ellerin
14|kalsan keşke, en çok benimle
15|tatlıymış geceler oysa
16|dünyanın en güzel çiçeği
17|yaşasındı perşembeler
18|avuçların çiçek; avuçlarında şiirler büyüyecek
19|durma öyle ağlamaklı
20|sen sevmezsin yağmurları
21|şimdi ben bağlasam mı kollarından geceyi
22|bakışları zaten gökyüzü
23|bundan ötesi acıtmasın bizi
24|gitsen hatırlamam, öpsen hiç unutmam
perşembeler kahrolalı bir yıl olmuş (:
perşembeler kahrolalı koca 2 yıl olmuş :(

06|var olmayan aşka lanet etmek

3.6K 545 109
primulajjk द्वारा

keyifli okumalar <3

"Yedi miydi, sekiz miydi?"

Öne doğru uzatıp büzdüğüm dudaklarımla eğildiğim çekmecede kafamda net bir sayı belirlemeye çalışıyordum ve zihnimde tekrar tekrar oynatıyordum o anları.

"Tanrım," dedim kafamı çevirip odamdaki koltuğa minicik bedeni ile yayılan Jimin'e bakıp. "Yedi miydi, sekiz miydi?"

"Ne diyorsun?" dedi anlamsız anlamsız konuşup kafamı karıştırırken. Şu an çok mühim bir hesaplama yapıyordum ve yeniden çekmeceme döndüğümde gözlerimi kapatıp saymaya başladım.

"Haha! Sekizmiş işte," dedim coşkuyla gözlerimi aralayıp sekiz tane yıldız çıkartması seçerken. "Sonra Jimin'in duymayacağı şekilde mırıldandım. "Taehyung bana tam sekiz defa güldü bugün."

Elime aldığım çıkartmalarla doğrulurken gözlerimle duvarda boş yer aradım ve yatağımın yapışık olduğu duvarın üst kısmındaki boşlukla beraber yatağıma çıktım.

"Gerçekten," dedim. "Gerçekten Taehyung, bu dünyadaki en güzel çiçek."

"Hani kaplandı? Hani yırtıcıydı, hırlıyordu deli gibi etkileniyordun?" dedi Jimin otomatiğe bağlayıp. Omzumun üzerinden geriye çevirdim kafamı ve yan gözle alaycı ifadesinin hüküm sürdüğü bebek suratına baktım.

"Sus," dedim gözlerimi devirip yeniden önüme dönerken. "Sus o bir kere kaplan çiçeği."

"Vay canına," dedi bomboş bir ilgisiz ifadeyle. "Gerçekten tüm saçmalıkları bağdaştırmada üstüne yok Jeongguk."

"Aman ya," dedim son çıkartmamı da takıp yatağa otururken. Sırtımı dayadığım yerin biraz üstünde, sayısız çıkartmanın arasında dizilen tonlarca fotoğrafımız vardı, Taehyung ile, Jimin ile, Namjoon ve Seokjn ile, Taehyung ile, Hoseok ve Yoongi ile, Taehyung ile.. En çok Taehyung ile vardı çünkü ne zaman bir şey olsa koşarak bağırırdım ve "Ben çiçekleri çok severim," deyip yanına sokulur bir sürü fotoğraf çekerdim onunla.

Jimin'e baktım ve bana bakıyor olduğunu gördüm. Sessizce birbirimize baktığımız sırada tek kaşını kaldırdı ve "Ee?" dedi, "Devam etsene."

"Neye?"

"Aman ya, dedin ya sen ne zaman böyle desen devamında mutlaka alakasız bir şey gelir, merak ettim bu sefer ne diyeceksin diye."

Durdum ve düşündüm.

Aklıma bir şey gelmedi ve "Aman ya," dedim yine de. "Bugün çok yakışıklıydım, Taehyung bana aşık olmuş mudur?"

Jimin ciddi ciddi sorumu düşündü, kafasında detaylıca tarttı ve omuzlarını silkti. "Bilmem," dedi. "Nasıl aşık olur, anlamadım ki bir şey diyeyim."

"Tanrım," dedim yataktan kalkıp kapıya doğru ilerlerken. "Bugün perşembe de değil, yine de vermediğin çile kalmadı anasını satayım. Nerede benim kitabım?" dedim en son günler önce elime aldığım kitabımı kastedip.

"Aşağıda," dedi Jimin arkamdan gelip. "Bir haftadır nereye koyduysan duruyor öylece."

"İyi," dedim merdivenlerden inerken. "Bir bitmedi o da çarkına tükürdüğümün fosforlu yeşil giyen insanları."

Jimin'in kahkahası kulağıma dolarken neyden söz ettiğimi bildiği için iç çekmiş ve salona girmiştim.

"Düşünsene Jimin," dedim o da benimle odaya girerken. "Yoongi aslında fosforlu yeşil donlarla geziyormuş." Sonra -gerçekten iğrenç- bunu hayal ettim ve yüzümü hızla buruşturdum. Jimin minicik elleriyle omzuma fiske geçirirken homdurdandı ve iğrenç olduğuma dair tonla şey mırıldandı.

Koltuğa uzanıp kitabımı elime aldığımda günler öncesindeki gibiydim. Hatta komikti fakat güneş yine yüzüme vuruyordu ve Jimin bu sefer tepemde dikiliyordu.

"Perdeyi çeksene Jimin," dedim kaş göz yapıp ona emir verirken. Omzunu silkti ve reddetti. "Çeksene ulan," dedim kaşlarımı çatıp tepemde dikilen herife delici bakışlarımı gönderirken. "Yoksa Yoongi'nin sıratını yeşil donlara yapıştırırım da görürsün o zaman."

"Sakın," dedi hemen perdeye doğru ilerleyip hızla çekerken. "Böyle bir şey yaptığın an ölürsün."

"Taehyung ile bir kez daha öpüşmeme dahi izin vermeden mi yapacaksın bunu, gerçekten mi Jimin?" dedim kitabımı açıp gözlerimin içine adeta sokup onu bakış açımdan kendimce kovarken.

"Gerçekten mi ya, her şeyi bu boktan olasılığa bağlıyorsun ve bir tek bana işliyor zaten babalığın."

"Taehyung'a dünyanın en güzel çiçeği dediğimi bir tek sen biliyorsun çünkü."

"İnanamıyorum boktan bir salya alışverişini bu kadar dillendiriyor olmana."

"Basit bir salya alışverişi falan değil," dedim kitabımı kaldığım yerden ayırıp göğsüme bırakırken. "Herkes onu Kim Taehyung ile paylaşabilme seviyesinde değildir."

"İğrenç muhabbetin bittiyse gidiyorum ben, Seokjin banyodaki küvetin musluğunu tamir ediyor. Yardım edeyim."

"Aynen aynen, git sen ben de devam edeyim kitaba, bitsin artık."

Böylece arkasını döndü ve kapıya doğru ilerledi. Bir iki adım kala durdu ve "Sehpanın üstündeki dergiye bakıver, Taehyung'un bir yazısı yayımlandı sen kendini firariye çevirirken. Bak istersen oku." dedikten sonra bir yanıt beklemeden çıktı odadan. Hızla elimi uzatıp oturur konuma geldim. Okuduğum kitap kucağıma düştü ve hızlı hızlı çevirdim elimdeki derginin sayfalarını.

"Unutma Jeongguk, benim herkesten -kendimden bile- sakındığım yazılarım var. Kalanlarının başkaları tarafından görülmesi benim için mühim değil." deyişi kulağımda çınlarken gözlerimi hızla satırlarda gezdirdim ve tanıdık adını görmeyi bekledim. Nihayet 13. sayfada adını gördüm.

Kısa bir yazı karşıladı beni sayfaların arasında. Hazır değildim, Tanrı cezası paniğim tutuverdi o an ve bir süre adının yazılı olduğu yere baktım sadece. Yazısının üstünde yazıya dair fikrini belirttiği ufak bir paragraf vardı, onu okudum ilk önce.

"Aslında bu yaptığım içime sinmiyor pek fakat en azından artık farklı bir şeyler isteme merakımdan dolayı kendimi burada buldum. Yazıya dair söylemek istediklerim kelimelerimin arasında sizlere göz kırpıyor zaten, sanki sizin de içinizde bir yerlerde kalmış birileri varmış da hatta aşık olmadığınız halde aşk acısı çekiyormuşsunuz gibi. Neden mi bu kadar eminim, tam burada içimi yakan bir tebessümden uzak kalamıyorum zira bir şeyleri kaleme dökmeye başlamam tam da bunları hislememle ortaya çıktı ve akıp gitti."

Her zamanki Taehyung, diye düşündüm, her zamanki gibi dışarıya verdiği izlenim olduğundan çok daha başkaydı. Aşıktım ona fakat yine de puşt herifin tekiydi. Nasıl olur da aşk acısı çekmediği halde kalkıp böyle şeyler yazabilirdi? Öldürecekti beni Tanrı yoksunu. Birine falan mı aşıktı yoksa, elimi alnıma götürdüm ve bıkınca iç çektim. Biri bitiyor, diğeri başlıyordu resmen. Bendeki de sabırdı yahu.

Bakışlarım yazdığı yazının ilk kelimelerine takılırken daha da beklemedim ve her satırında ölüp ölüp dirileceğimi bilmeden başladım okumayan.

Belki bir yerlerde çok, çok fazla haklıydı Taehyung. İçimizde kalan birileri vardı fakat bunu yazan birilerinin aşık olmadığı fikri öylesine reddedilesi geliyordu ki okuduğum her şeyin ne denli içime oturacağını, geceme gündüzüme karışacağını, uykularımı kaçıracağını bilemeden keşfettim onu yakalayabildiğim ilk anda.

Ve belki de ilk kez o an iyi ki, diye düşünmüştüm. İyi ki de bunca zaman sakınmışsın kelimelerini benden. İlk sunacağın olsam da iyi ki hep ertelemişsin bu fikri Taehyung.

Yoksa ne yapardım, her sözcükte canımdan can giderken, içim kıyılırken aşkıma bin kez daha yenik düşmekten başka ne bilirdim?

"Gelmiyorsun, hiç var olmayışına bulaştırıyorum mürekkebi satılara; zira gelmek bilmiyorsun. Bir yol aramıyorsun, yollar ne haberin bile yok. Beni de ardından sürüklüyorsun; farkında bile değilsin.

Konuş istiyorum belki de saatlerce, sadece susuyorsun. Sessizliğinde sürsün ömrüm istiyorum, konuştukça yıkıyor, parçalıyor ve de yakıp yok ediyorsun sendeki kentlerimi, en çok da içine saklanan her şeyi talan edişin mahvediyor; senden yoksun sokak köşelerine dek.

Bilemezsin, serserinin tekiyim esasında kanım deli kaynıyor, uzaksın görmüyorsun bile. Sadece yüreğimin bir sokak kedisi görüşümle burkulması, her seferinde gökkuşağına doğru kendimi koşarken bulmam, bir gülüşünle dünyamın tepe taklak olması sakınıyor tüm bunlardan beni.

Kendimi, en çok senden kaçarken sana ait hissetmem delirtiyor beni, bir o kadar da mutlu ediyor. Ağlamak istiyorum saatlerce, hiç durmadan; kollarının arasına girip deli gibi kahkahalarımı savurmayı da istiyorum. Gülüşünden öpmek de cabası pek tabii.

Mutlak bir zihin kuşatmasının altındayım; düş kuramıyor ve huzura varamıyorum. Dönüp dolaşıp kayboluyorum, ne de olsa 'mutlak huzur düşleri sansasyonellik içermez.' biliyorum."

-
Bölüm Sonu

gerçekten de geçinip gidiyoruz öylece

पढ़ना जारी रखें

आपको ये भी पसंदे आएँगी

125K 22K 17
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
164K 18.5K 40
jeon jungkook en yakın arkadaşının amcasına aşık olmuştu.
kibrit çöpü a द्वारा

फैनफिक्शन

52.6K 2.5K 15
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
414K 41.9K 61
Taehyung iki yıllık ilişkisini ayakta tutmaya o kadar odaklanmıştı ki yanı başındaki gerçek aşkını fark edememişti bile. |omegaverse| |omegatae&alfak...