2. Bölüm

17K 885 74
                                    

Facebook; GlsmOzdmr-Wattpad

Athan;

Doğan güneşi izlemek için bahçedeki verandada oturuyordum. Sabah namazı vaktini hiç kaçırmamak için kendime ödül yapmıştım bu görüntüyü. Çiftlikte olduğum sürçe ödüldü. Bu hafta izin alıp gelmiştim. Başarı kolay elde edilen bir şey değildi.

Sola tarafıma çevirdim başımı. Orada sallanan tekli koltuğa baktım. Dalgın, karşıya anlamsızca bakan annemin silueti belirdi.

''Seni çok özlüyorum...'' diye fısıldadım. Öleli üç yıl olmuştu. Doktor olduğumu görmesine izin verdiği için Allah'a her gün şükrediyordum. Onun için olmuştum doktor, belki iyileştirebilirsem tekrar bana ismimle seslenebilir diye. İpek gibi sesi vardı. Annemin sesini çok severdim. Masanın üstünde duran eski kasetçalara bastım. Annemin bana söylediği şarkı veranda da yankılanırken zorla yutkundum. Sekiz yaşındaydım, onun sesini canlı duyduğum da bir daha asla duyamadım. Şimdi yirmi dokuz yaşında burada oturmuş annemin sesinin kaydını dinliyordum. Sadece sesi değildi mesele felçli bedeniyle oturduğu yerde bazen bahçede oturan babama bakışını yakalardım. O verandada ki sallanan sandalyeden kalkıp ona sarılmak istiyor gibi bakardı. Öyle güzel bakardı ki tüm işimi bırakıp onu izlerdim. Anlatamadığı tüm duyguları o bakışında birikirdi. Üniversiteye gitmeden önce uzun siyah saçlarını tarardım, sırf annem seviyor diye saç örmeyi öğrenmiştim. Saçlarını örerdim. Bir gün annem gibi yetenekli bir kadınla evlenecektim. Ona anneme duyduğum saygının aynısını duyacaktım. Bu saygı asla sıradan değildi. Sevgiyi, aşkı, merhameti, adaleti, hoşgörüyü, bencilliği, kıskançlığı, anlayışı akla gelebilecek tüm duyguları barındırıyordu.

''O da burada olsa sana aynı aşkla bakardı.'' Babam yaşlı bedenini annemin siluetinin üstüne oturtunca annem kaybolup gitti. Ben hızla önüme dönüp nemli gözlerimi sildim. ''Annen senin de kız çocuğu olmanı istemişti. Ablanı çok severdi, onun yalnız kalmasını istemezdi. Bilirsin bu çiftlikte yalnızız...'' Eliyle önümüzdeki uçsuz bucaksız araziyi gösterdi. Bu çiftlikte bir komşuya gitmek istersen bir saatlik araba yolculuğu gerekti. ''Sen oldun. Yakışıklı bir erkek. Seni de çok sevdi. Onu bir gün kilisede Tanrı'ya dua ederken yakaladım. Kızını koruyacak kibar bir kahraman gönderdiği şükrediyordu. Athan, annen senin kibar, nazik, anlayışlı olmanı severdi. Hiç değişme.'' Babam cümlesini bitirdiğinde derin bir nefes alıp arkasına yaslandı. Sandalye sallandığı için verandanın eski ahşapları gıcırdadı. Bir süre sessizce yükselen güneşi izledik.

''Annem sence Müslüman olmuş mudur?'' sorumla babam aniden sandalyeyi sallamayı bıraktı.

''Annen Tanrı'ya inanırdı. Kilise'nin Tanrı'sına. Bilmiyorum, ona her gün Allah'ı anlattım. Müslüman olması için ne yapması gerektiğini de söyledim. Bana hiçbir zaman tepki vermedi. Gözlerini, dudaklarını oynattı, bakışlarını bana dikti. Bunları yapmasını bekledim ama yapmadı. Allah bilir, oğlum. Belki de içinden bana kızıyordu Müslüman olup Tanrı'ya ihanet ettiğim için.'' Babam hafifçe gülümsedi. Sandalyeyi yeniden sallamaya başladı. Kim bilir belki bize kızıyordu. Belki o da Müslüman olmuştu.

Evin kapısı açılıp Songül teyze dışarı çıkınca kasete uzanıp kapattım. Bize bakıp başıyla selam verdi, ses çıkarmadan ahıra ilerledi. Taze süt getirirdi. Eskiden bu işi ben yapardım. Şimdi şehrin aranan ismi oldum. Songül Teyze Türk'tü. Kocası annemden önce ölmüştü. Onları babam bulmuştu, hikâyelerini bilmiyordum. Annem felç olunca bize yardım etmeleri için işe almıştı. Müslüman olmamızı sağlayan aileydi. Türkçe'yi öğrenmesem de Songül teyzenin kocası bana Türkçe kitaplar okurdu, şairleri anlatırdı, kitaplar hediye ederdi. Seve seve kabul ederdim. Belki bir gün öğrenirdim. Kocası ölünce çekip gitmedi, babamın yanında kalıp ona yardım etmeye devam etti. Biraz Müslümanlığı kafalarına göre yaşayanlardandı.

Eva; Gelecek UmutturHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin