34. Bölüm

7.4K 608 58
                                    

Athan;

Evime yorgun şekilde gelirken asansörde ilerleyen kat numarasına bakıyordum. Berbat bir gün... Zihnimdeki bu tanım hafif kalırdı. Hocamdan önce sonra arkadaşım pozisyonunda azar işitmiştim. Kendimi mesleğimin dışına odaklıyordum. Ben bunu istemiyordum. Asansör katıma geldiğinde önce bir ses sonra asansörün kapısı açıldı. Bıkkınca asansörden indim. O sırada ismim sevgiyle koridorda yankılandı.

''Athan!'' Ashle'nin sesiydi. Ona döndüm. Bıkkınlığım her halimden belli olmalıydı çünkü neşesi kaçmıştı. Ona baktığımda neden onunla bu kadar samimi olduğumu düşündüm? Sorun gerçekten onda değildi, bu klişe olsa da gerçekti. ''Seni aradım tüm gün...'' diye kısık ses ve çekingence sormuştu.

''Biraz dinlenmeliyim.'' dedikten sonra arkamı dönüp daireme ilerledim. Arkamda biliyordum, üzgün birini bırakmıştım. Anahtar deliğine anahtarımı soktuğumda dönüp bana bakan Ashle'ye baktım. Onun o üzgün gözlerinin içine baktım. Bir daha duygularımdan emin olmadan birine yakınlaşarak onu üzmeme hakkım olmadığını hatırlatacaktı bu gözler. Önüme döndüm. ''Özür dilerim Ashle.'' derken sadece kapıya fısıldamıştım. İçeri girip kapıyı hızla kapattım. Richie ile tartışmıştım, Lou'nun odasından dosya çalmıştım. Bu ikisi de bunları yaparken hocam sıfatıyla karşımdaydılar. Kolumda asılı olan çantamı sinirle duvara fırlattım. Çarpıp yere düşünce tekme atarak koridorun diğer ucuna gönderdim.  Neden bunu yapmıştım? Onun duygularınla oynamak hakkım değildi! 

Hepsinin suçlusu Richie ve William'dı. Beni zorlamalarının haklı yönü yoktu. Mutfaktan bir şişe su aldım. Dolabı açtığımda karşımda üstü küflenmiş yoğurt ile karşılaşmayı düşünmüyordum. Uzun süredir evin bu kısmıyla ilgilenmemiştim. Sinirimi yemek yiyerek çözemeyecektim. Su şişesini aldığım yere geri bıraktım. Koridordan kaskımı alıp dışarı attım kendimi. Dışarıda yemek yerdim. Kimseye yakalanmamak için asansörü beklemek yerine merdivenlerden koşarak indim.

Motoru hastanenin yakınındaki sevdiğim büfenin önüne park ettiğimde büfenin önü boştu. İlk müşterisi olacaktım bu saatte sanırım. 

''Günaydın.'' sesimin güzle kokuyla mutlu çıkmasına önem verdim. 

''Günaydın, doktor bey.'' diyen büfenin yaşlı sahibine daha içten gülümsedim. Çalışkanlığı takdire şayandı. Yavaşça taburelerden birini çektim. Tatlı tatlı esen rüzgara karşı oturdum. 

''Kruvasan ve kahve alabilir miyim?'' 

''En güzelini hazırlayacağım.'' yaşlı amca en hızlı hareketleriyle küçük büfesinin içinde dönmeye başladı.

''Aynısından.'' yanımdan gelen sesle başımı yanıma oturan adama çevirdim. 

''Hemen efendim.'' 

''Teşekkür ederim.'' yanıma oturan yabancı adamın tekrar konuşmasıyla bıkkınlıkla önüme döndüm. Bir İngiliz daha. Avusturalya'nın her metre karesinde vardılar. Bir süre İngiliz görmek istemiyordum. İstediğim olsaydı şuan farklı bir hayat sürüyordum. ''Düşüncelisiniz, sanırım bu yüzden yorgun gözüküyorsunuz?'' bu soruyu üzerime alınmadım. O yüzden cevap vermedim. Bir süre sessizlikten sonra kimse cevap vermeyince üzerime alınmak zorunda kaldım. Yanımda oturan adam döndüğümde bana baktığını gördüm. Gözlerini görünce cevap vermek için döndüğümü unutup bir süre gözlerine baktım. Bu sapık gibi algılanmama sebep olabilirdi. Gözleri... Tanıdıktı. O uzun süreyi hızla kafamı silkeleyerek dağıttım.

''Evet, uzun bir nöbetten çıktım.'' dedim. Hafifçe gülümsedi.

''Zor bir mesleğiniz var?'' derken bakışlarında cevabı bilen bir ifade vardı. Konuşmak için ağzımı açtım ama yaşlı amca benden hızlı davrandı.

Eva; Gelecek UmutturHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin