''Ben gidip bavulumu hazırlayayım.'' Dediğimde babam bana dönüp baktı.

''Nereye?''

''Baba, bunu dün konuşmuştuk. Bugün iznim bitiyor üniversiteye dönmem lazım.'' Dediğimde babam durup düşündü. Sonra 'Evet.' Anlamında kafasını salladı. ''baba hastaneye gitmeliyiz. Unutkanlığın artmaya başladı.''

''Yaşlılık, bir sürü iş, sen uzaklara gidiyorsun bu kafada belli yere kadarını hatırlıyor. Ben iyiyim.'' Derken sandalyeden kalktı. ''Songül'e yardım edeyim.'' Verandadan ağır ağır inip ahıra doğru ilerledi. Bende hazırlanma vaktim gelmişti. Anıları düşünmeyi bu verandada bırakıp içeri girdim. Küçük apartman dairem için hazırlanmalıydım.

**

Babam ve Songül teyze dikiz aynasında kaybolunca dikiz aynasına bakmayı bıraktım. Benzin almam gerekiyordu. En yakın yer bir saat uzaklıktaki kasabaydı. Sonra üç saatlik bir yolculuktan sonra evimdeydim. İlk kez bu çiftlikten çıkıp gittiğimde bu konumda olacağımı bilemezdim. Beni bu çiftlikten çıkaran kişinin de evimize yolu düşen bir turistin olacağını da bilemezdim. Hayatım bilmediğim şeylerle doluydu. Radyoyu açtığımda çalan şarkıyla sırıttım. 73 model bu impalaya ve bana yakışan şarkıydı.

You can do what you want just seize the day (Ne istiyorsan yapabilirsin yalnızca günü yakala)
What you're doing tomorrow's gonna come your way (Yarın yapacaklarının fırsatını bulacaksın)
Don't you ever consider givin' up, you will find, oooh (Vazgeçmeyi bile düşünme, bulacaksın, oooh)

Şarkıya eşlik ederken kendi kendime de gülüyordum. Sesim kötü değildi ama abartılacak kadar güzelde değildi. Ben ise kendimi şarkıcı sanıyordum. Tek başınayken başka biride böyle düşünüyor muydu? Gülerek ara vermeden şarkıya devam ettim.

*

Arabayı yavaşça park ettim. Kıymetlimdi bu araba, babam yıllarca saklamış ve en sonunda bana vermişti. Yine de ben motor aşığıydım. Motor benim hayatımın dönüm noktasıydı.

Asansöre binerken arabadaki şarkı dilime dolanmıştı. Mırıldanarak durduğum yerde sallanıyordum. Bu benim dans etme şeklimdi. Kendi etrafımda dönüp parmaklarımı şıklattım. Micheal Jackson'a bağlamıştım. O sırada asansör kapısı açıldı. Hızla kendimi toparladım. Başarılıı bir cerrah adayı kendine dikkat etmeliydi. Asansörden inip sola döndüm. Evime girip yemek yemeliydim.

''Athan!'' duyduğum sesle gözlerimi kapattım. Yakalanmıştım. Şuan arkamı dönüp tahmin edemediğim sahneyi görmek istemiyordum. ''Athan?'' tekrar seslenince ,gözlerimi açıp suratıma nazik bir gülüş yerleştirdim. Kaba olmamak için çaba harcıyordum. Döndüğümde gördüğüm manzarayla gözlerimi Ashle'nin kafasının üstüne çevirdim. Üstünde gecelik vardı ama... İçi gözüküyordu. ''Athan, günlerdir yoktun. Her gün seni bekledim. Gelemedin, sonunda buradasın.''

''Şey... İzin almıştım buralardan uzaklaşmak istedim.'' Dedim. Nereye bakacağımı kestiremiyordum. Ashle'yi ne zaman görsem bu kıyafetten aşağı kalır bir kıyafetle karşıma çıkmıyorlardı. Bana karşı duyguları olduğunu dile getirmişti. Benim ona bir şey hissetmediğimi söylediğim halde kabullenemiyordu. Ben Müslüman bir kadın istiyordum. Başka bir dinden kadınla evlenme hakkım vardı ama çocuğumu büyüten kadında o olacaktı. O yüzden istemiyordum. Bu yüzden karımın Müslüman olmasını istiyordum.

''Keşke bana da sorsaydın, belki benimde hava değişikliğine ihtiyacım vardı...'' Ashle bana doğru bir adım atınca aniden bağırdım.

''Dur!'' şaşkınca ona baktım, bu şekilde bana yaklaşmasına izin veremezdim.

''Pekala.''

''Benim gitmem gerek akşama hastaneye uğramam lazım.'' Dediğimde elini kalbine koydu.

Eva; Gelecek UmutturWhere stories live. Discover now