II - Güneşin Karahindibası

Начните с самого начала
                                    

"Oğlum nerde?" Aliye Teyze polisin yanından geçip bana saldırmaya başlarken elleri montumun yakasını kavradı. "Oğlum nerede? Ne yaptın ona?" Hızlı hızlı yüzünde dağılıp göz pınarlarından ayrılan göz yaşları kırışık yüzünü ıslatmıştı. "Söyle ne yaptın?" Kısa, kahve kirpiklerinin ardından bana bakan ıslak gözlere bir şey diyemedim. Sözcüklerimi yitirmiştim.

İnsanların seslerini duymaya başlamıştım. Gözlerim etrafta düz bir şekilde gezinirken bana bakan acınası gözler bir an bedenimi buraya sermeme yetmişti.

"Söyle ne yaptın oğluma?" Aliye Teyze'nin sesi güçsüzleşti. Küçük topuz yaptığı saçlarının birkaç tutam önüne düştüğünde polis bize yaklaşacaktı ama durdurdum. Gözlerim yanıyordu. Soğuğun etkisi artık vücuduma vurmaya başlamıştı ama şimdi çok sıcaktım. Acıyla kavruluyordu bedenimin yangını.

Başını omzuma vurmaya başladığında güçsüzleşmişti. "Nerede?" Sesi kısılmaya başlamış, başını vurduğu her uzvum fiziksel açıdan değil de ruhumun ateşinde harlanmıştı.

"Aliye Teyze." dedim cılız bir sesle. "Nerede?" dedi tekrar sessiz bir şekilde. Kollarıma ona sarılacakken aniden birkaç adımla geriye gidip "Oğlum!" diyerek omzumdan sertçe çarparak yana geçti ve evin içine girdi. "Aliye Teyze!" dedim arkasından bağırarak. Polis beni çekiştirmeye başlarken "O iyi değil." dedim ağlayarak. Gözlerim kızarmıştı.

Önümdeki polis memuru "Mehmet! Hanımefendiyi olay yerinden uzaklaştır." diye arka tarafa doğru bağırdı. İnsanların bakışları dikkatle üzerimizde geziniyordu. Aralarında dönen fısıldaşmalara tanık olmuştum. "Nehir değil mi bu? Oda arkadaşını mi öldürmüş?" Bir kadın diğer bir kadına bunları söylerken içimde doğmaya hazır çiçek kar tanelerinin arasında buz tutmuştu.

Polisin bağırdığı memur yanımdan geçtiğinde içeriye girerek Emre'nin yanına giden Aliye Teyze'yi sakinleştirmeye çalışıyordu." Emre! Oğlum. " Sesleri içeriden gelirken dahi bir yerde ölümün kokusu kalbime sızmaya başlamıştı.

"Ne yaptın oğluma?" Polisin yanında gelen Aliye Teyze sinir krizi geçirmiş biçimde ağlamaya başladı. Öyle ağlıyordu ki bir an ona sarılmak istedim. Saçlarını kavradı. Eliyle kalbine vuruyordu. "Bırak oğlum bırak." diye yalvarmaya başladı polis memuruna dönerek. "Oğlum içeride. Duramaz öyle bırak."

Canımın bu kadar acıyacağını, kaslara sürünerek kalbimin bir fırtına içinde darmaduman olduğunu anlamıştım.

"Aliye Teyze." dedim zorlukla. Polis memuru beni arabaya doğru sürüklüyordu ama adımlarımı kımıldatmak bu kadar zordu. Kendimi sıkmak, güçlü gözükmek istedim ama Aliye Teyze bir an hızlı adımlarla üzerime atıldığında beni sarsmaya başladı. Aramıza giren polis onu engellemeye çalışsa da kendinde değildi.

Acısı her şeyin önüne geçmişti. "Niye yaptın oğluma? Ha? O sana ne yaptı?" Orta yaşının getirdiği kırışıklıklar ellerinde birikmişken iki elini acıyla yüzüne getirdi. Yüzünden aşağıya inen elleri titriyordu. "Beraber kalacağız dedi. Bir şey demedim. Arkadaşım dedi." Buğulu gözlerim önümdeki görüntüyü bulanıklaştırıyordu. Tuzlu suyun tadı dudaklarımın arasına düşerken titrek bir nefes aldım.

"Hanımefendi lütfen sakin olun." Polis bey beni geriye aldı ve oradan uzaklaştırarak arabanın önüne getirirken insanların aralarında fısıldaşmaları yine sokağın sessizliğine düştü.

"Oğlum kalamaz orda tek başına!" diye bağırdı. Saçlarını yolmaya başlarken daha fazla ağlıyordum. Artık kendimi tutamıyordum. Ellerini saçlarından ayırmaya çalıştım. "Yapma Aliye Teyze yapma ne olur." Gözyaşları acıyla harmanlanmış yüzünde izler bırakırken gece artık doğmayacağını bildiği günün eşiğinde sallanıyordu.

KARA GÜZ Место, где живут истории. Откройте их для себя