16. Bölüm FİNAL

Start from the beginning
                                    

İzlediğim zaman ağlayıp Jisung'a sarılmıştım. Benim hakkımda böyle düşündüğünü bilmiyordum. Onlarla arkadaş olalı tam 5 yıl olmuştu. En başta hepimiz 16 yaşında birer ergendik. Şimdiyse 21 yaşında, mesleğimiz için eğitim alıyorduk.

Hayatımın şansıydı bu çocuklar. Onlar olmadan ne yapardım bilmiyorum.

***

Hava güzel olduğu için Han Nehri'ne gitmeye karar vermiştik. Güneş batalı bir saatten fazla oluyordu. Ramenlerimizi yemiş ve karnımızı doyurmuştuk.

Erkekler basketbol oynamak için çok ısrar etmişlerdi. "Takımlara ayrılalım mı?" diye sordu Felix. Herkes onaylayınca takımları kararlaştırdık ve dünyanın en gereksiz maçı başlamış oldu. Hyunjin, Seoyoon ve Felix bir takımdaydı; ben, Jisung ve Seungmin bir takımdaydık.

İlk dakikalar oldukça çekişmeli geçse de, hiç beklemediğim bir anda ayaklarım birbirine dolanmış ve yere düşmüştüm. Seoyoon beni kaldırırken gülmemek için kendini tutuyordu, diğerleriyse ben düşer düşmez kahkahalarıyla ortalığı inletmişti. Üzerimdeki tozları silkelerken ben de güldüm.

"Aklıma ne geldi." dedi Hyunjin. Elleriyle karnını tutarak gülmeye devam ediyordu. "Hani lisede bir kızla kavga ettikten sonra da yere düşmüştü. Hatta şey demişti, kıçımın prensesi."

Gözlerimi devirirken Seungmin'in kucağındaki topu elime aldım ve Hyunjin'e atar gibi yaptım. Gerçekten atacağımı sanarak geriye doğru bir adım atmıştı.

"Hyejin'in ilk ve son kavgasıydı o. Keşke bir kere daha kavga etse. Patlamış mısır alıp izlerdik."

"O anı canlı görmek isterdim." dedi Seungmin.

"Abartmayın ya. Sanki ne yaptım." Bıkkınlıkla konuşmama rağmen ben de gülüyordum.

"Kendini hafife alma. Çok iyi saç yoluyorsun." Hyunjin baş parmağını kaldırarak söyleyince sırıtarak ona doğru ilerledim.

"Gel, seninkileri de yolayım."

Hyunjin gülmeyi bırakıp korkuyla bana baktı ve ellerini kaldırarak durmamı işaret etti. "Tamam tamam. Bir şey demedim."

"Bu arada o kızın adı Chaemin'di. Ben de onunla kavga ettikten sonra Hyejin ile yakınlaşmıştım. Karşılaşırsak teşekkür edelim, sayesinde Hyejin gibi bir melekle arkadaş olduk." dedi Seoyoon.

"Bunun neresi melek ya? Tipe bak, tımarhane kaçkını gibi."

"Hyunjin, seni boğarım bak." Parmağımı sallayarak tehdit etmiştim.

"Felix nerede?" diye sordu Jisung. Etrafımıza bakarak Felix'i bulmaya çalıştığımızda, biraz ileriden sesi geldi.

"BAKIN NE BULDUM!" Heyecanla bize doğru gelirken, önünde market arabalarından vardı ve onu bulduğu için çok mutluydu. Yanımıza geldiğinde hemen arabanın içine girdi ve Seungmin'e, "Sürsene beni!" dedi.

Seungmin itiraz etmeden arabayı sürmeye başladı ve gittikçe hızlandı. Jisung da onların peşinden koşmaya başlayınca Hyunjin ve Seoyoon'un birbirlerine bakıp gülümsediklerini gördüm. Vakit kaybetmeden el ele tutuşup önden giden üçlünün peşinden koşmaya başlamışlardı.

"HEY! BENİ BEKLEYİN!" diye bağırdım ve ben de koşmaya başladım.

"VUHUUUU!" Felix neşeyle bağırdığında diğerleri de ona eşlik etti.

Hadi ama, elbette ben eksik kalamazdım!

Han Nehri'nin etrafında koşarken garip sesler çıkararak bağırdık bir dakika boyunca. Şansımıza nehrin bu tarafında birkaç kişi dışında kimse yoktu.

Another Day | SeungminWhere stories live. Discover now