''Yine başa sardın Eva!'' diye mırıldandım. Ne zaman yalnız kaldığım hissini yaşasam, kendime teselli vermeye kalksam bunu aklıma getiriyordum. Sırıttım, bu hafta on birinci getirişimdi aklıma. Bu sayı her hafta giderek artıyordu.

''Hey!'' duyduğum sesle aynı anda çalan korna korkuyla yerimde sıçramama sebep oldu. Durup korkudan atan kalbimi sakinleştirmeye çalıştım. Cebimde olan ellerimi sıkıp başımı sola çevirdim. Korna sesini geldiği yöne. Konuşmadım. ''Hareket halindeki arabadan atladın. Biraz önce? Bunu yanımda yaptın!Anlatsalardı inanmazdım.'' Adam arabayı durdurup indiğinde hareket edip bir adım sağa kaydım. Aramızda araba vardı ama Melisa milyonlarca karşımdaki adamın çapkınlıklarını ve sapıklığını anlatmıştı. Tabi suratına yapışmış ifadesiz bakışı. Şuan dudaklarında bir gülücük vardı ama ifadesizdi bakışları. Bu onu... Tuhaf yapıyordu.

''İnanma.'' Dedikten sonra önüme dönüp hızla yürümeye başladım. Derse geç kalmıştım. Mr. Brown beni öldürecekti. Peşime sapık takılmıştı. Bir adım daha atamadan kolumdan tutup döndürülünce korkuyla kaskatı kesildim. Dört yılın sonunda öldürülecektim. İslamofobiye kurban gitmeyi düşünürken sapık öldürecekti. Dönüp bana bakan Adam'a şaşkınca bakıyordum.

''Anlatılandan daha delisin.'' Dediğinde kolumu çekip bir adım geriye gittim.

''İyi. Güzel. Evet. İstediğin cevaplar bunlar mı? Bak, her yanıma gelen... Erkeğe bunu anlatmaktan bıktım. Sana da anlatayım. Ben Müslümanım ve benden uzak dur. Temas yok. Konuşmak mecbur olmadıkça yok. Ben istemedikçe özel soru yok. Yani benden uzak dur.'' Sakin ve gür bir sesle bunları tekrar ederken karşımda 0-5 yaş aralığı bir çocuğa anlatıyormuş gibi hissettim. Bu böyleydi. İfadesi bakışları gerçekten insanı tuhaf hissettiriyordu. Cinayet işleyebilecek bir havaya büründüyordu.

''Zaten lakabın 'Rahibe Eva'.'' Dediğinde suratımdaki tüm kan çekildi. İnsanlardan bir sürü kelime duymuştum, lakapta duymuştum. Bunlar aşağılayıcı veya değil ama bu...

''N..Ne?'' derken tek kelime için bile kekelemiştim. Ona doğru bir adım attım. Memnuniyetle sırıttı. Ben ise şaşkındım.

''Bu surat ifadeni tüm okulun görmesini isterdim. Korku mu o? Bu lakaptan korktun mu? Böyle tepki vereceğini bilseydim daha önce uydururdum bu lakabı. Bir adım daha at, Rahibe Eva.'' Dediğinde tek gözümün seğirdiğini hissettim. Adrenalin yine kendini göstermişti. Ben orada durmuş bu adamı dinliyordum. Öfkeyle ona doğru bir adım daha yaklaştım. Hiç düşünmeden karnının üstüne tekme attım. Dev gibi adama geriye sendelediğinde öfkem geçmiyordu. Nereden bulaşmıştı bu adam bana. Bir sabah geç kalmam başıma bela açmıştı. Acıyla kıvranırken geri geri yürümeye başladım.

''Bir daha uyarmayacağım. Uzak dur. Müslümanım diye spor yapmıyorum sanma, spor yapmakla kalmıyorum dövüş sanatlarını iyi biliyorum...'' cümlemi tamamlayamadan ayağım ıslak çamurda kaydı. Sırtı üstü yeri boyladım. Acıyla bağırırken gözlerimin kararmasından bir kez daha bağırdım.

''Allah'ım tövbe, bir daha insanlara kaba davranmayacağım... Allah'ım... Canım acıyor.'' Türkçe bağırırken aniden sustum. Kimse beni anlamazdı. Yardım etmezdi. ''İmdat! Doktor yok mu? Ölüyorum. Belimi kırdım sanırım.'' İngilizce bu kadar kendimi ifade ederken acıyla susmak zorunda kaldım. Kırmıştım. Gitmişti, belim. Mr. Brown beni öldüremeyecekti. Belimin kırılması iyi mi olmuştu? Bu soruyla gözlerimi açtım. Tepemde dikelen Adam'ı gördüm. Bana bakarken hangi duyguyla baktığını anlayamazdım. ''Lütfen, doktor çağır. Çok acıyor.'' Diye mırıldandığımda eğilip koluma dokunduğunda çığlık attım. ''Sapık var!''

''Sus! Hiç mi susmuyorsun.'' Eliyle ağzımı kapatıp sinirle kafasını geriye attı. Nefesini dışarı verdi. Soğuk hava ile birleşen sıcak hava buharlaşıp gökyüzünde kayboldu. ''Ben doktorum... Son senem. Şimdi seni burada ölüme terk etmek vardı... Ben mesleğimi seven biriyim... Seni yavaşça döndüreceğim, sen de kımıldamayacaksın. Eğer belin kırıldıysa en ufak hata ölümcül olur.'' Dedi. Korkuyla nefes almayı bile bıraktım. Eliyle başımı tutup, yavaşça sağa çevirdi. Eskisi gibi ağrımadığı için sesimi çıkarmadım. Gözlerimi karartan nefesimi kesen ağrı yoktu. Yine de sızlıyordu. ''Güzel kırılmamış.'' Beni geri bırakıp ayağa kalktı.

Eva; Gelecek UmutturWhere stories live. Discover now