''Ben o tuhaf insanlarla aynı arabaya binmem.'' Dediğimde Pier arkasını dönüp fotoğraf çekilen arkadaşlarına baktı. Pozları gözlerim görüyor ama beynim algılamıyordu. İnsan bu kadar tuhaf olamazdı.

''Zaten sen Adam'ın arabasına bineceksin.''

''O diğerlerinden daha tuhaf.'' Bu sefer Adam'a baktı. Dakikalardır gözlerini kırpmadan bize bakan Adam'ı gördü.

''Pekala, o kadar tuhaf değildir.'' Pier hiç beklemediğim bir şey yaptı koluma yapışıp peşinden beni sürüklemeye başladı. Nasıl bir güç varsa çekiştirmeme rağmen hiç sendelemedi. En sonunda Adam'ın arabasının önünde durdu. Adam bize dönmemişti eski durduğumuz yere bakıyordu. Pier bir süre onun tepki vermesini bekledi. Ben Pier'in elindenkurtulmaya çalışıyordum.

''O benim arabama binemez. Kimse benim arabama binemez.'' En sonunda sessizliği bozan Adam'ın duygusuz soğuk sesiyle ona baktım. Atom bombasını gözü kapalı atacak insan soğukluğu ile konuşmuştu.

''Adam saçmalama geç kalmış kız işte!'' Pier ona kızarken en sonunda tüm gücümle elimi çektim.

''Temiz olup olmadığını nereden bileceğim? Koltuklarım kirlenirse?'' Adam'ın aptal sorusu ile gözlerim büyüdü, büyüdü, büyüdü.

''La bebe, Allah'ın gusülsüz gavuru ben senden temizin! Öyle bakarsın suratıma ne oldu Türkçe bilmiyor musun? O zaman güzel. Gusülsüz gavur, cenabet seni, asıl ben biner miyim o arabaya? Senin hiçbir işin yolunda gitmez.'' İki arkadaş şaşkınca bana bakıyordu. Farklı diller bilmek bu kadar güzeldi. Babanız Türk, anneniz İngiliz olunca otomatik şekilde iki dil sahibi oluyordunuz. Haifçe öksürüp İngilizce konuşmaya başladım. ''Haklı, sonuçta arabaya zarar verebilirim.'' Dedikten sonra arkamı dönüp hızla ilerlerken Pier kolumdan yine o gücüyle çekip arabaya oturttu. Şaşkınlıkla arabadan ona bakıyordum. O ise koşarak Adam'ın yanına gidip kulağına bir şey fısıldadı. Adam sinirle önce ona baktı sonra arabayı çalıştırdı. Ben o an kendime geldim. ''Kapıyı aç!'' dediğimde bunun tuhaf bir istek olduğunu anladım. Arabanın üstü açıktı. ''Arabayı durdur!'' diye düzelttim.

''Sessiz kalırsan beş dakikaya ikimizde bu işkenceden kurtuluruz!'' bana cevap verirken ara sıra bana bakıyordu. Kızlar bu adama aşıktı ama bildiğin kabaydı. Kötü çocuk hikayelerindeki bencil, düşüncesiz, kaba erkekler gibiydi. Ben kötü çocukları sevmezdim. ''Bu kadar kolay kabulleneceğini düşünmemiştim. Sen sonuçta okulun asi kızı Eva'sın.'' Dediğinde ona baktım, o da bana bakıyordu.

''Evet. O yüzden benim dediklerim olacak.'' Arabayı yavaşlatıp köşeyi dönecekken ''hadi ordan!'' dercesine bir gülüş takıldı. Ben değildi. Olamayacaktı. Emniyet kemerini takmamıştım. Kapıya tutunarak kendimi yukarı çektim ve o en yavaş olduğu anda ortalık ağır çekimdeydi hissi oluşmuştu. Adrenalin gücünü göstermiş ve zihnimin bana oyun oynamasına izin veriyordu. Ayaklarım yere değdiğinde adrenalin tekrar gücünü gösterdi. Ben birkaç adım öne sendeledim. İşte o an arkamı dönüp baktım. Adam aniden frene basıp bana doğru döndü. Bu yaptığım delinin yapabileceği bir şeymiş gibi bakıyordu. Hızla önüme dönüp ilerlemeye başladım. Soğuk havada geç kalmış biri olarak fazla soğuk kanlıydım.

Ben Amerika'da okuyan Müslüman bir kızdım. Fazla klişe fazla sıradan bir cümle geçmişti düşüncelerimin arasında. Asla anlamı sıradan değildi. 2014 yılında İslamofobinin yükselmeye başladığı yıldaydım. Ezan sesi yoktu, belli arkadaşların dışında seninle aynı değerleri paylaşan kimse yoktu, yemek zevkine uyan kişi sayısı bile azdı... Çölün ortasında kalmış kutup ayısı gibiydim. Ben bunlara alışıktım. Babam Türk ama ben Türkiye'de büyümemiştim. İngiltere'de büyümüş biri olarak Birleşik Krallık Amerika'dan farkı yoktu.

Eva; Gelecek UmutturHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin