~17~

1.7K 147 129
                                    

Harry'nin tekrar uyumasıyla Draco istemeyerekte olsa derslere girme kararı almıştı. Zira bayadır dersleri doğru düzgün girebildiği söylenemezdi ve eğer bu sene kalmak istemiyorsa artık derslere girmeliydi. Sınıfa gitmek için hastane kanadından ayrılan sarışının adımları her zamankinden daha hızlıydı. Yüzünde ki anlamsız sırıtmaya bir türlü engel olamıyordu. Kuzgunun yanında gayet sakin gözükebilirdi ama kalp atışları hem o an hemde şu an için göğsüne sığmıyordu. İçinde ki devasa enerjiyi tüm Hogwarts'a 'Harry Potter benim sevgilim!' diye haykırmak istesede Slytherin damarı buna izin vermemiş, enerjisini daha uygun bir an ve vakitte kullanması için derinlere göndermişti.

"Dur tahmin edeyim.. Sonunda benim rüyalarıma giren senin çıtırı koluna taktın?"

"Ne saçmalıyorsun Blaise?"

Sarışın, sınıfa vardığını arkadaşı sayesinde fark ederken gülümseyen suratına çatık kaşlar eklemek için bir hayli uğraşıyordu.

"Kıvırmadan önce bir etrafına bak istersen?"

Sarışın sınıfa doğru döndüğünde tüm gözlerin üzerinde olduğunu görmüştü. Aslında üzerinde olmasına alışkın gözler ilk kez bu kadar garip bakıyordu ve bu sarışını birazda olsa germişti.

"Saçlarım çok mu dağınık?"

"Hayır."

"Peki ya kıyafetlerimde herhangi bir düzensizlik?"

Blaise saçmalayan arkadaşına kaşlarını çatarken ona doğru dönmüştü. Ne diyordu bu?!

"Hayır Draco, gayet normalsin.. De, bunun konumuzla ne alakası var?"

"Hani tüm sınıf bana bakıyor ya Blaise?!"

"Ha.. Doğru ama garip bakışların sebebi yüzünde ki kulaklarına varan gülümsemen."

"Gülümsemek garip mi yani?"

"Draco Malfoy'un içten gülümsemesi mi? Evet!"

Sarışın yavaş bir şekilde Blaise'in kafasına vururken ikili gülerek önüne dönmüştü.

Ortak salondan bir hayli zorlukla çıkmayı başaran Ginny, hastane kanadından içeriye girerken Draco'nun orada olmayaşına sevinmişti. Harry ve Parkinson'un yan yana uyuduğunu gördüğünde az önceki stresi yeniden alevlenmişti. Bir şekilde sadece Harry'yi uyandırmalı ve Parkinson'un ruhu bile duymadan buradan ayrılmalıydı. Harry'nin yanına yavaş adımlarla giderken Parkinson'un minik bağırışlarını duyabiliyordu, aynı zamanda kıpırdandığınıda görebiliyordu. Yaptığı lanetin bir etkisi olduğunu düşündüğünden istemsizce gülmüştü. O günü hatırladıkça hala kahkahalara boğulası geliyordu.

"Harry.."

Minik bir dürtmeyle beraber Harry anında uyanırken karşısında gördüğü kızıl saçlı kızla bir iki saniye duraksamıştı. Onun burada ne işi vardı ki?!

"Burda ne arıyorsun Ginny?"

Ginny'nin buraya gelirken ki özgüveni uçmuş gibiydi. Ne söyleyeceğini bilemiyordu ama bir an önce konuşmalıydı. Aksi takdir de bir daha böyle bir şansı olmayabilirdi.

"Harry, konuşmamız gerektiğini düşünüyorum."

"Ben düşünmüyorum!"

Harry kızılın aksine gür bir sesle konuşurken ayaklanmıştı.

"Bu olayda ki bütün suçu bana attığınızın farkında mısınız? Siz ikiniz, Malfoy ve sen.. Ah söylemesi bile iğrenç geliyor.."

"Sen gibi bir pislik söylediğin için olabilir mi?!"

Eighth Year LoveWo Geschichten leben. Entdecke jetzt