:4: gerard

90 9 58
                                    

"Baba!"
"Kapıyı aç!"

Başımı hızla kaldırdım, gözlerimi açtığımda Helena ve Bandit'i bir an odanın tam ortasında bulacağımı sandım.

Odada değillerdi, aklıma dün gece yaptığım kilitleme büyüsü gelince rahatladım. Alohomora bile bu büyüyü kıramazdı.
"BABA DERHÂL KAPIYI AÇ!"

İrkildim. Bazen Helena'nın siniri beni bile korkutuyordu. Yatakta çıplak bir şekilde uyuyan Frank'i yataktan ittim ve kalkıp yatağın altına yuvarladım. Uyanmamıştı bile...

Kapım yumruklanmaya devam ederken hızlıca çamaşırımı giydim ve cüppemi üzerime geçirip sımsıkı bağladım. Etrafta kanıt bırakmamalıydım.
"BABA-"
"GELİYORUM!"

Kapıyı açıp önümde duran uzun ve kısa olan iki kopyama baktım.
"Daha hipogrifler leş yememişken ne arıyorsunuz burada!?"
"Derse geç kaldın baba!"
"Evet! Saat neredeyse dokuz!"
"Ne!?"

İçerideki saate baktım, harbiden geç kalmıştık. Bunu Frank'e ödeteceğim, ama önce...
"Tamam hadi siz derse ben de hazırlanıp geliyorum." diyip çocukları kışkışladım. Helena omzumun arkasından geriye bakmaya çalıştı.
"Profesör Frank orada değil mi!?"
"Helena neler oluyor-"
"Baba gerçekten mi!?"

Bandit öfkeli bir şekilde bana baktı.
"Öyle bir şey yok bunu nereden çıkarıyorsunuz!?"
"Acaba şeyden dolayı-"
"A-a-ah ayrıca okul saatleri içinde olduğumuz için sizin babanız değil profesörünüzüm, yani binanızdan puan kırmamı istemiyorsanız dersinize gidin!"

Helena sinirlense de bir şey demedi, Bandit'in elini tuttu ve arkasını dönüp gitti. Kapıyı kapatıp derin bir nefes aldım. Zor kurtılmuştum.
"Gerard kayboldum!"
"Kaybolmadın salak yatağın altındasın!"

Frank yatağın diğer ucundan çıkıp bana baktı.
"Neden burada olduğumu sorabilir miyim?"
"Çünkü Helena ve Bandit baskın yaptı ve seni saklayacak vaktim yoktu."
"Oh..."

Cüppemi çıkartıp giyindim. Kafam çocuklara gitmişti. Frank ile birlikte olmamızı asla kabullenmeyeceklerdi.
"Gerard."
"Evet?"
"Onlara ne zaman söyleyeceksin?"
"Bilmiyorum. Hâlâ Lindsey'i unutabilmiş değiller. Sanırım uzun bir süre daha öğrenmeyecekler."
"Anlıyorum."

Lindsey öleli neredeyse altı yıl olmuştu. Elbette çocuklar gibi ben de uzun bir süre arkasından yas tutmuştum ve onu hâlâ özlüyordum. Ama çocuklar sanki onu hemen unutmuşum da kendime yeni bir ilişki arıyormuşum gibi davranıyordu. Bu doğru değildi. Neredeyse her gece Lindsey'i düşünüyordum...

Frank biraz da olsa acımı hafifletmeme yardımcı olmuş ve hayata tutunmamı sağlamıştı. O olmasaydı belki de Hogwarts'tan bile atılabilirdim.
"Böyle sürmeyecek, bunun sen de farkındasın değil mi?"
"Evet farkındayım! Ama... Şimdi söylemek yine de tehlikeli, onlara zaman vermeliyiz."
"Ne kadar zaman? Birkaç yıl falan daha mı?"
"Yardımcı olmuyorsun Frank."
"Üzgünüm."

Arkamı döndüğümde onun da giyindiğini fark ettim. Yanıma gelip elimi tuttu.
"Ama çocuklar hazır olsa da olmasa yanında olacağım, bunu bil."

Gülümsedi, renkli gözleri ışıl ışıldı. Eğilip dudağını öptüm.
"Teşekkürler Frank."

♠♠♠

dallon

"Yarın unicornları işleyeceğiz, derse hazırlanmayı unutmayın."
"Görüşürüz Profesör Mikey."
"Hoşçakalın Profesör Way."

Diğer Slytherin ve Ravenclaw'larla beraber okul binasına gittik. Sonunda dersler bitmişti ve açlıktan ölüyordum.
"Sence de Profesör Mikey'nin unicornları öğretmeyi bırakıp da testrallere geçmesi gerekmiyor mu?" diye sordu önümdeki kısa boylu ve rus aksanlı kız. O da benim gibi Raven'dı.
"Mikey amce böyle." dedi onun yanındaki uzun boylu Slytherinli. "Unicornlara bayılıyor."

ChaosOù les histoires vivent. Découvrez maintenant