:32: chaos

40 5 67
                                    

Aşk garip bir şeydi.

Onun yüzünden en mantıklı insanlar bile aptalca davranabiliyor, en azılı iki düşman bile birbirinden ayrılmaz bir çifte dönebiliyordu.

Aşk garipti, aynı zamanda da korkunç. Ryan için böyleydi en azından.

Balo gecesi Brendon kendisini öptüğünden beri zihninde dolanıp duran bir soru vardı; kendisi de aşık mıydı?

Bunca zaman boyunca kimseye romantik ya da cinsel anlamda hiçbir çekim hissetmemişti. Buna kızlar da erkekler de dahildi.

Ama Brendon farklıydı, ona duyduğu hisleri başta öfke olarak adlandırsa da bu hissin artık öfke olduğundan emin değildi.

Garip bir histi. Onu görünce garip hissediyordu, adını duyunca ve onunla konuşunca da o garip his içini dolduruyordu. Tenini hissettiği her yer karıncalanıyormuş gibi oluyor, sesini duymak garip bir şekilde hoşuna gidiyordu.

Bu aşk mıydı?

Ryan bunu bilmek istemiyordu, en azından şu an için. Brendon'ı ölmüştü ve bundan pişmandı. Sonuçta daha yeni barışmış ve her şeye yeniden başlamışlardı. Bu hareket, kesinlikle aralarının tekrar bozulmasına yeterdi.

Ryan kendisine lanet etti. Yalnızca bir an için içinde onu öpmeye dair bir istek oluşmuş ve o da buna karşı koyamamıştı. Neden kendisine engel olamamıştı ki?

Brendon kendisinden hoşlanmıyordu bile; tam tersi olsa bile, Ryan bir anda ayrıldığı için kendisine kızabilirdi. Haklıydı da. Onu öylece bırakıp kaçmamalıydı.

Yapacak bir şey yoktu. Ryan sadece Brendon'ın hiçbir şey olmamış gibi davranmasını umuyordu.

Sanki yaptıkları şey çok normal bir şeymiş gibi.

Brendon kırgın hissediyordu, ne olduğunu anlamamıştı bile. Ryan bir anda kendisini öpmüştü ve bundan pişman olup kendisinden uzaklaşmıştı.

Amacı neydi anlayamamıştı, bunun yanlışlıkla olmasına imkân yoktu. O hâlde neden bunu yapmıştı?

Yavaş adımlarla Hogwarts'a ilerledi, kendisini kötü hissediyordu.

"BRENDON!"

Brendon sırtına atlayan kişi yüzünden birkaç adım sendeledi. Gelen Fred'di.
"Ne var?" dedi sinirli bir şekilde. Fred'in şakalarıyla uğraşacak havada değildi.
"Harikasın gerçekten." dedi Fred kocaman bir sırıtışla.
"Ne konuda?"
"Kendini öpüşme konusunda geliştirmiş olmalısın, o elektriği ben bile aldım biliyor musun? Gerçekten manyak bir şeydi!"

Brendon kaşlarını çattı. "Sen bizi mi izliyordun!?"
"Geçiyordum sesinizi duyunca bir uğrayayım dedim," ardından ekledi, "aslında kavga edip de birbirinizi yemeyin diye gelmiştim ama bir baktım gerçekten birbirinizi yiyorsunuz."

İmalı bir şekilde kaşlarını kaldırıp Brendon'ı dürttü.
"Sikeyim." diye mırıldandı Brendon.
"Hah, yakında o da olur-" Brendon hızla durdu ve Fred'e döndü.
"Hiçbir şey görmedin tamam mı!?"

Fred'in yüzündeki genişleyen gülümsemeyi görünce homurdandı, bu konuda susmayacağı belliydi.
"Bu bir yanlışlıktı!"
"Hayır değildi," diye karşı çıktı Fred, "ondan etkileniyor gibi bir halin vardı."
"Ben- şaşkındım! Bir anda yaklaştı ve öptü!" Brendon bakışlarını kaçırdı. "Sen de olsan şaşırırdın sonuçta."
"Karşılık vermeseydin o zaman? O yaklaştıysa da dünden razı olan sendin resmen, elin ayağın da bir rahat durmadı. Etkileniyorsun işte ondan!"

Brendon kızardı. "HAYIR ETKİLENMİYORUM!"
"Tanrım, nasıl da kızardın hemen!" Fred kahkaha atarken Brendon cevap vermeden yürümeye devam etti.

Ne yapacaktı? Ryan'ın aptalca davranışı yüzünden Fred uzun bir süre bu konu hakkında konuşacaktı. Ne hissetmesi gerektiğini bilmiyordu, yalnızca bütün bunlar yaşanmamış gibi yapmak istiyordu. Normal bir şekilde devam etmek bu kadar zor muydu?

"Ee, bundan sonra ne olacak?" diye sordu Fred, Brendon'ın etrafında hoplarken.
"Hiçbir şey olmayacak!"
"Ne demek olmayacak!? Bu ikinci öpüşmeniz! Ayrıca bu seferkine ben de tanıklık ettim!"
"Fred..." Brendon sinirli bir şekilde iç çekti. "Biraz rahat bırakır mısın? Rahatsızlık vermeye başladın."
"Neden bırakayım ki? Benim yaşama amacım sensin."

Brendon cevap vermedi. Fred gülümseyerek kendisine bakıyordu. Aslında amacının kendisiyle dalga geçmemek olduğunu elbette biliyordu. Aksine, Fred oldukça sevinçli olduğu için böyleydi.

Ama Ryan'ın tavrı yüzünden bu konu hakkında konuşmak istemiyordu.

"Peki nasıl hissettin?" diye sordu Fred.
"Rahat vermeyeceksin değil mi?"
"Tabii ki hayır."
"Hey." İkisi de kendilerine doğru yaklaşan Mathias'a baktı. Brendon ne ara Hogwarts'a girdiğini fark etmemişti bile.
"Neler oluyor?" diye sordu Mathias.
"Yine öpüştüler!" dedi Fred coşkuyla. Brendon atılıp Fred'in ağzını kapatmaya çalıştı. Başka kimsenin duymasını istemiyordu.

"Ne!? Gerçekten mi?" diye sordu Mathias şaşkın bir şekilde. Fred göz devirdi
"Yok şakadan, salak mıdır nedir."
"Şunu düzgünce anlatsanıza."

Brendon sinirle Büyük Salon'u geçip koridora ilerledi, Fred ve Mathias ise peşinden giderken konuşmaya devam ediyordu.

"Hani biz Ryan'a uzun uzun Brendon'ı övdük de bu utanıp gitti ve Brendon da peşinden gitti ya-" Fred kendisini tutamayıp güldü. "Ben de oradan geçiyordum ve bir baktım Ryan buna yapıştı- ama tek o da değil, Brendon da dünden hevesliymiş zaten ortalığı yaktılar resmen."
"Yani bu sefer ilk adımı Ryan atmış?" diye sordu Mathias, yüzünde imalı bir gülümseme oluşmuştu.
"Kesinlikle! Ve bu durumda demek oluyor ki sadece Brendon değil, Ryan da etkileniyor. Oh, umarım banyoda fazla vakit geçirmiyorsunuzdur."

Mathias güldü. "Bunu hayal etmek bile istemiyorum."
"Umarım o yataklar kırık değildir-"

Brendon aniden durdu ve ikisine döndü. "İKİNİZ DE KESİN ARTIK!" Fred ve Mathias aniden sustu, Brendon oldukça öfkelenmişti. "SUSUP BİR ŞEY DEMEMEYE ÇALIŞTIM AMA İKİNİZ DE SINIRINIZI AŞIYORSUNUZ!"
Fred'in gülümsemesi yüzünde dondu. "Ama..."
"Bunu cidden komik falan mı sanıyorsunuz!? Size sürekli susmanızı söylediğim ve rahatsız olduğumu belli ettiğim hâlde çocukça şakalar yapmaya devam ediyorsunuz! SİZİN NEYİNİZ VAR BÖYLE!?"
"Tamam Brendon," dedi Mathias sakinleştirme amacıyla, "Lütfen biraz sakin ol-"
"SAKİN FALAN OLAMAM!"

Koridordakiler yaptıkları şeyleri bırakmış üçünü izliyordu. Fred rencide olmuş hissetti.
"Ama...  Biz senin en iyi arkadaşlarınız." Brendon Fred'e döndü. "EĞER GERÇEKTEN ARKADAŞ OLSAYDIK SIRINIRINI BİLİP BU KADAR İLERİ GİTMEZDİN DEĞİL Mİ FRED!?"

Fred istemsizce bir adım geriledi. Brendon'ın böyle demesini hiç ama hiç beklemiyordu, sonuçta her zaman birbirlerine böyle davranıyor ve hiç sinirlenmiyorlardı. Belki de hayatı boyunca ilk defa o an gülümsemek istemedi. En yakın arkadaşlarından birinin, birlikte büyüdüğü ve kardeşi gibi gördüğü Brendon'ın herkesin içinde kendisine "arkadaş olsaydık" demesinden çok etkilenmişti. Brendon sahiden onu arkadaşı olarak görmüyor muydu?

Brendon arkasını döndü ve yürümeye devam etti. Koridordaki öğrencilerin çoğu onları izlemeyi bıraksa da hâlâ kendilerine bakan birkaç birinci sınıf vardı. Mathias çocuklara dik dik bakınca onlar da izlemeyi bıraktı ve oradan uzaklaştı.

"Fred." Fred asık suratla Mathias'a baktı. "Gidelim."
"Tamam..."
Mathias elini Fred'in omzuna attı. "Bunu demem bir şeyi değiştirmez biliyorum ama, lütfen fazla üzülme, brendon sinirli olduğu için öyle dedi."
Fred yalnızca başını salladı, konuşmak istemiyordu.

♠♠♠

ChaosWhere stories live. Discover now