i'm gonna kill you | 8

3.1K 449 310
                                    

Hemen arkamızı döndüğümüzde bize doğru gelen üç arkadaş grubu gördük.
Patlayan şeyin ses çıkarmak için yapılan sahte bomba olduğunu anlamak kolaydı.

Sadece atı korkutmak ve bizi savunmasız durumda bırakmak istemişlerdi.

Öylece ne yapmamız gerektiğini düşünüyordum, çünkü basbayağı üç bıçaklı ayyaş etrafımızı sarmıştı.

Sarhoş oldukları açıkça belliydi ama elindeki bıçakları kullanamayacakları anlamına gelmiyordu. İkimizde tedirgince bize yaklaşmalarını izliyorduk derken Prens Lee beni hızla arkasına almıştı.

Hemen kıyafetinin kenarında duran kılıcını tek hamlede çıkarıp gelen üçlüye savurdu. "Sizi uyarıyorum, gidin buradan!" Seslice bağırdığında karşıda ki grup gülmeye başlamıştı.

"El bebek gül bebek prensimiz de buradaymış~ Kim bilir ne kadar para vardır yanında."

"Kellesini uçurup bir güzel yağmalarız, atı da yakalarsak miss~"

Aralarında tekrar kıkırdayarak bize daha da yaklaştıklarında önümdeki Prens Lee'ye baktım, o titriyordu?

Titriyor ve iki eliyle kılıcı sımsıkı tutuyordu. Sanki hiç kılıç dersi almamış biri gibiydi ama aldığına adım kadar emindim.

"Şuna bakın, korkudan ayağı ellerine karışmış gibi!" Aralarından biri tekrar konuştuğunda Prens Lee cevap verdi.

"Sizi öldürmek istemiyorum, bir an önce terk edin burayı!" Adamlar iyice yaklaşmıştı. Eğer Prens Lee böyle durmaya devam ederse ciddi bir yara alacaktı. Kenarda duran kocaman taşı hızla elime aldım.

Bir şeyler yapmalıydım, içlerinden biri Prens Lee'ye bıçağını saplayacakken Prens Lee'yi hızla çekip kenara attım. Ardından büyük taşı o kişinin kafasına geçirip yere yığılmasını sağladım.

Bıçağını almak için eğildim, sarhoş olmaları biraz daha yavaş olmalarını sağlıyordu ve bu iyi bir şeydi. Ayrıca hepsinin bir kişiye odaklanmasıda güzeldi, prense dokunmayacaklardı en azından.

Bıçağı alıp kalkarken kolumda hissettiğim yanma ile tısladım, siktir. Sadece sıyırdığına dua ediyordum. Aldığım bıçağı kolumun yarılmasına sebep olanın karnına geçirdim. Sona bir tane kalmıştı.. ve o da?

Arkamı döndüğüm gibi Prens Lee'ye yaklaşan salağı farkettim. Acımı umursamamaya çalışarak bulduğum başka bir taşı sona kalanın kafasına hizaladım, hızla attığımda o da dengesini kaybetmiş ve düşmüştü. Hepsi ayağı kalkamayacak kadar yaralı olduğundan hızla Prens Lee'nin yanına ilerledim.

Onu biraz sert itmiş olmalıydım ki yüzünde ufak çizikler oluşmuştu, hala titremeye devam ediyordu ve kanayan koluma bakıyordu.

Tişörtümü kaldırıp dişlerimin arasına sıkıştırdım ve diğer elim ile tişörtü çekiştirip uzun bir parçanın kopmasını sağladım.

Onu diğer koluma sarıp bağladım, birazda sıktığımdan ağzımdan acı inlemelerin çıkmasını engelliyememiştim. "H-hyunjin.." Titreyen elleri ile koluma değdiğinde hiçbir şey demeden onu kaldırmış ve yürütmeye başladım. Ufak bir ıslık ötüp Loveless'e seslendiğimde gelmişti.

Hemen kendimi ata attım ve konuştum.
"Binebilirsin, değil mi?" Açıkçası şuan sinirliydim ve elimden geldiğince sakin olmaya çalışıyordum.

Sadece kafasını sallamış ve arkama binmişti. Loveless'i yönlendirdim ve yavaşça ilerlemeye başladık.

,,

Sonunda geldiğimizde Kraliçe ve hizmetliler başımıza toplanmıştı. Attan indiğim gibi kraliçenin suratıma tokat indirmesi bir olmuştu.

Herkes şok ile bir şey diyemezken sessizce Prens Lee'ye baktım, en azından.. şuan bir şey diyebilirdi, demedi.

Kraliçe bana bağırırken bir yandanda Prensi yanına çekmişti. "Oğlumla ne yapmaya çalışıyorsun sen!? Senin yüzünden ne hale gelmiş! Onu nelere ortak ettin pis temizlikçi!"

"Seni cezalandırayımda gör sen.." Prens Lee'yi kolundan tutup çekiştirirken birkaç hizmetli de yardım amaçlı yanlarında gitmişti.

Derin bir nefes verip kendimi yere attım. Herkes endişe ile başıma toplanırken hiçbir şey düşünemez olmuştum. Her şeyi yaşayan bendim ama bir teşekkür veya o tarz hiçbir şey söyleyemez miydi bir insan? Neden.. bu kadar korkaktı ki? Komik.

Diğer bölümde görüşmek üzere, 💖

𝐩𝐫𝐞𝐭𝐭𝐲 𝐩𝐫𝐢𝐧𝐜𝐞' 𝐡𝐲𝐮𝐧𝐥𝐢𝐱Where stories live. Discover now