Adam homurdanarak olduğu yerden doğruldu ve görüş alanımdan çıktı.

Merti çağırmamın sebebine gelecek olursak... O konuda hiç bir fikrim yok, canım sıkıldı çağırayım dedim. Doğaçlama yapacaktım. Belki ağzından bir şeyler alabilirdim. Savaş hakkında...

Bıkkınlıkla nefes aldım ve koridoru gözlemeye devam ettim. Tam karşıda sırıtarak buraya gelen Merti gördüğümde gülümsedim. Gözlerimde hayal kırıklığını rüyasında görürdü.

Filmlerde ki aptal kızlar gibi ağlamayacaktım. Bunun açıklaması olduğunu biliyordum. Sonuçta hemen umutsuzluğa kapılmamalıydık değil mi?

Mert önümde durdu ve sırıtan bana kaşlarını çatarak baktı. O da beklemiyordu tabi olanlardan sonra güleceğimi. Yazık oldu...

"Senin şuanda sırıtmak yerine hayal kırıklığından ağlaman gerekmez miydi?" dediğinde alayla suratına baktım ve dudaklarımı büktüm. Aptal vampir...

"Gördüğün gibi gerekmiyormuş" dedim. Yüzünü bana daha da yaklaştırdığında geri çekilmemek için kendimi zor tuttum. Ondan korkmadığı mı bilmesi gerekiyordu.

Şeytanın dediğinin tam tersine. Ben korkak değildim. Sadece Savaş'ın yanında güçlü olmama gerek kalmadığı için beni öyle sanıyorlardı.

Savaşa güvendiğim için onun yanında güçlü durmuyordum.

Düştüğüm zaman beni kaldıracağı için...

Umarım bu güvenimi boşa çıkarmazsın şeytan...

Yüz ifademi bozmadan konuşan Merti dinledim. "Beni neden çağırmıştın?" dediğinde dudaklarımı ısırdım.

"Canım sıkıldı bende senin yüzümde hayal kırıklığını göremeyince ki suratını merak ettim." dedim ve parmaklıkları tuttum. "Beni eğlendirdiğin için teşekkür ederim Mert, şimdi gidebilirsin"

Yüzünde dehşet ve şaşkınlıkla bana bakan Merti sinir etmek moralimi yerine getirmişti.

"Bak senn" Dedi ve bir kahkaha patlattı. "Bizim küçük kızımızın dili ne kadarda uzamış" ellerini yavaşça çeneme uzattı ve başımı kaldırdı. "Sanırım onu kesmemiz gerekecek"

Nefesini suratımda hissettiğimde irkildim ve elinden kurtulup geriye bir adım attım. Bu kadar yakınlık fazlaydı.

Yavaşça güldükten sonra beni süzerek konuşmaya devam etti. "Seninle bir anlaşma yapabiliriz aslında" ellerini arkasında birleştirdi ve Avcılara işaret verdi. Gözlerimin içine bakarak Avcılara hitaben konuştu. "Burayı boşaltın"

Yutkundum. Gözlerimi onun siyah gözlerinden çektim ve mahsenden çıkan Avcılara bakıp titrek birer nefes aldım. İşte şimdi korkmaya başlamıştım.

Tekrar Merte döndüğümde, işlerin yolunda gitmeyeceğini anlamıştım. Zaten ne zaman yolunda gitmişti ki?

Dudaklarını ıslattı ve olduğum yerin parmaklıklarını açtı. İşte şimdi başım büyük bir beladaydı. Keşke onları söylemeyip ağzımı tutabilseydim... Ben tam bir aptaldım, neyime güvenmiştim ki...

İçeri yavaşça girdi ve bana yaklaştı. Adım sesleri bütün mahsende yankılanıyordu. Geri geri giderken sırtım duvarla buluştuğunda nefes alamadım. Üstüme gelmeye devam ediyordu.

Tam önüme geldiğinde kollarını iki yanımda duvara yasladı ve başını yüzüme doğru eğdi.

Başımı kaldırmadan yere bakıyordum. Yüzüne bakmak istemiyordum. Sanırım biraz korkmaya başlamıştım.

Dolunayın AltındaWhere stories live. Discover now