8. Bölüm

18.3K 1K 182
                                    

"Dolunay buraya gelir misin! Kapı dinlemek hiç hoş bir davranış değil."

"Dedi iki saniye önce benimle birlikte kapıyı dinleyen kişi."

Annemler bizi dışarı çıkarttıktan sonra direk kapıya yaslanmış ve ne dediklerini duymaya çalışmıştım.

Ama sen gel gör ki kapı ses geçirmiyor. Şaşırdım mı? Tabiki de hayır.

Yinede bir şeyler duyabilme umuduyla iki saattir çırpınıyordum. Bir kaç dakika daha geçtikten sonra sıkılıp kapının önüne Yiğit'in yanına oturmuştum.

Kasaba biraz daha hareketlenmişti, Yiğitle birlikte oturduğumuz yerin önünden geçenler sürekli bize bakıyor ve aralarında konuşuyorlardı.

Kasabada yaşayan insanlar gerçekten çok değişikti hepsi buraya geldiğimde gördüğüm gibi giyiniklerdi.

"Bu çok tuhaf."

"Ne?"

"İnsanlar çok tuhaf. Hava sanki sıcakmış gibi etrafta yarı çıplak dolaşıyorlar ve sürekli bize bakıp aralarında konuşuyorlar rahatsız olmaya başladım."

Yiğit cevap vermedi. Onunda davranışlarında gariplik vardı sanki bu olaylar ona tuhaf gelmiyor gibiydi.

Biraz daha oturduktan sonra önümüze küçük plastik bir top geldi.
Etrafa baktığımda 5-6 tane çocuğun buraya doğru geldiklerini gördüm.

Aralarından en büyük olanı en fazla 11 yaşında gibiydi. Topu almaya geldiklerinde onlara gülümsedim.

Yüzlerinde şaşkın ve heyecanlı bir ifade vardı hepsi etrafımızda toplandı en büyük gösteren çocuk konuşmaya başladı.

" Siz koruyucularsınız değil mi? Hiç sizinle tanışabileceğimizi düşünmemiştik."

Buraya geldiğimden beri hep koruyuculardan bahsediyorlardı bunuda sorulacaklar listeme eklemem gerekecekti. Bu liste burada olduğum her saniye uzuyordu.

Çocuğun sorduğu soruya tam cevap verecekken kapı açıldı. Abim dışarı çıktığında tüm gözler ona döndü.

O da gülümseyip bizim yanımıza geldi.

"Çocuklar onları çok sıkıştırmayalım lütfen"

"Özür dileriz Efendim"

Çocuğun söylediği sözlerle kaşlarımı çattım. Efendim?? Yok artık. Bu kadar resmiyete ne gerek var?

Çocuklar toplarını alıp oyun oynamaya geri döndüklerinde ayağa kalktım.

"Çocuk neden öyle dedi?"

"Dolunay şimdilik beklemen lazım Yiğit sen benimle gelsene"

Yiğit kafasını sallayıp abimle birlikte eve doğru yürümeye başladı bende tam arkalarından gidecektim ki abim beni durdurdu.

"Dolunay özel konuşmamız gerekiyor."

Derin bir nefes aldım. Her şey neden benden saklanıyor? Bildiğimiz üvey evlat muamelesi görüyorum.

"Pekala, ben dışarıda bekliyorum belki arkadaş edinebilirim"

Abim bana bakıp gülümsedikten sonra içeri girdi Yiğitte arkasından.

Oflayıp etrafıma bakındım insanlar yine aynı şeyleri yapıyorlardı.

Tekrar eski yerime oturdum ve dizlerimi kendime çektim başımıda dizlerime yasladıktan sonra gözlerimi kapattım.

"Merhaba"

Yanımdan gelen sesle irkildim daha iki saniye önce etrafımda kimse yoktu şimdi beni buraya getiren kız tam karşımda duruyordu.

"Merhaba" dedim.

"Sanırım sen gerçektende etrafında yaşanan olayları bilmiyorsun."

"Kimse anlatmıyor ki bileyim, buradaki herkes garip hem artık yaşanan olaylara anlam yüklemeyide bıraktım neler oluyorsa eminimki mantıklı bir açıklaması vardır."

Biraz durdum acaba bu kız bana neler olduğunu anlatırmıydı?

Tam konuşacakken aklımı okumuşçasına söze girdi.

"Üzgünüm benim sana neler olduğunu anlatmaya yetkim yok zaten abin yani alfa sana daha iyi anlatır."

Al işte yine aynı şeyi yapıyorlar.

"Pekala, sanırım senden hiçbir cevap alamayacağım.... Ama arkadaş olabiliriz... Yani eğer istersen."

Kız çok mutlu olmuşçasına gülümsedi.

"Çok sevinirim zaten burada pek fazla arkadaşım yok, ben Ece ama senin adını söylemene gerek yok zaten biliyorum."

Bu kadar mutlu olacaksa keşke en başından sorsaydım.

"Tanıştığıma memnun oldum Ece"

Biz sohbete dalmışken kapı sert bir şekilde açıldı ve Yiğit çıktı sinirli gibiydi hiç bir şey söylemeden dümdüz yürüyordu.

Endişeli bir şekilde ona yetişmeye çalıştım yanına gidip onu durdurmak için kolunu tuttum.

"Yiğit iyi misin? Noldu?"

Aniden beni sert bir şekilde ittirdi ve yere düştüm ne ara bu kadar güçlenmişti bu çocuk?? Elimi birazcık yere sürttüğüm için yanıyordu.

Arkasından seslenmeme rağmen hiç bir şey demeden ormana doğru yürümeye devam etti. Abim ne söylemiştide bu çocuk böyle olmuştu?

"Dolunay!"

Abim yanıma geldi ve kalkmama yardım etti.

"İyi misin?"

Sorduğu soruya başımı sallamakla yetindim.

Bütün kasaba bizi izliyordu bir kaç kişi yanımıza geldi ve abime bir şey söylediler bense hâlâ daha Yiğiti neyin kızdırdığını bulmaya çalışıyordum.

"Dolunay"

Karşıdan gelen anneme baktım. Neden olanları onlara sormuyorum?
Bu fikirle abimi dürtükledim.

İnsanın abisinin olması güzelmiş.

"Abi Yiğite ne söylediniz?"

Abim sorduğum soruyla bana baktı ve adamlara dönüp onu büyük salonda beklemelerini söyledi.

Annemde yanımıza geldiğinde nefesini sıkıntıyla dışarı verdi ve konuşmaya başladı.

Dolunayın AltındaWhere stories live. Discover now