14. CEZA - I. KISIM

14.8K 422 157
                                    

14. CEZA

I. KISIM

"Hayat bir sınavdır: kime göre kolay kime göre zor..."

ferman akgül - istemem söz vermeni

yasir miy - dönmez geriye

veleno, mak - halim yok

Şaşkındım. Her şeye. Nasıl böyle bir noktaya geldiğimi bile bilmiyordum. Ne ara ben bir suç çetesine üye olup, kendi mükemmel hayatımı mahvedebilmiştim? Nasıl oluyor da ben gözlerimin kör olmasına izin verebilmiştim? Her şeyden önce ben bu kadar kolay lokmamı mıydım?

On ay, on aydır bu suç çetesinin üyesiydim. Ne olarak? Çalma ve göreve gönderilme konumuyla. Düşünememiştim o zamanlar, mantıklı kararlar verememiş ve alamamıştım. Çünkü o zamanlar da Eflah silikti, yanımdaydı ama yokmuş gibiydi. Ben de bir aptal olarak onun hep yanında, yakınında olmak istemiştim çünkü neden olmasın ki? O beni koruyordu, ona güvenmemi sağlıyordu. Belki bunlar kalıcı duygular olmasaydı ona o zamanlar güvenecek kadar kanmazdım. Ama buradaydım, mükemmel diye adlandırabileceğim hayatımın dışında.

Üç yıldır tanıdığım arkadaşımı kandırmıştım. Sırf bir koleksiyonun tamamlanması uğruna. Hem arkadaşımdan olmuş hem de değmeyecek bir şey uğruna on ayımı heba etmiştim.

Benden birkaç adım uzaklaşan Yunus dayıya bakarken yüz ifademi bile düzeltemiyordum artık. Yılanlardan korkar mısın? Sorusu beynimin içinde dört nala doğru koştu ve cevabı taşıyan kapıyı bulmaya çalıştı.

Eflah'ın yanımda hareketlendiğine şahit olduğumda, Yunus dayı fazlasıyla keyifliydi. Yüzünü bir gülümseme sarmasa bile gizleyemediği mimikleri onu ele veriyordu.

Eflah, keskin bir sesle "Dayı," dediğinde alana girdiğimizden beri ilk defa konuşuyordu. Bu ise canımı fazlasıyla sıkmaya yetmişti. Neden şimdi konuşmuştu ki? Ondan yardım falan istediğimi mi düşünmüştü? Öyleyse istemediğimi görmesi lazımdı.

Yunus dayı, bakışlarını Eflah'a çevirdiğinde birkaç saniye yüzüne baktı ancak o daha kelimeleri bir araya getirmeden ben söze atladım.

"Hayır, korkmam."

Yalanlarımız su üzerine çıkmadan önce hep yakalanırdık değil mi? Yakalandığımız gibi de enselenir ve cezamızı çekerdik. İyi bir polis ve kaçak bir suçlu maksadı.

Yunus dayı gülümsedi bu sefer ve Eflah'ın onu durdurmasına izin vermeden, "Tolga!" diye seslenerek yanına çağırdı Tolga'yı.

Yılan. Hayır. Yılanlar. Evet.

Tolga, Yunus dayının yanına geldiğinde suratı sert bir kaya gibiydi. Siyahların içerisindeydi yine her zamanki gibi. Onu en son ne zaman farklı renkte bir kıyafet giyerken gördüğümü bile hatırlamıyordum artık. Hızlıca ona bir bakış atıp önüme döndüğümde, Eflah'ın elini bileğimde hissetmiştim ve tutuşu o kadar hafifti ki gözlerimi elime çevirip bakmasam onun elinin orada olduğu gerçeğine inanmazdım bile.

Yavaşça gözlerimi yukarı kaldırıp ona baktığımda ise, başını iki yana sallıyordu. Biliyordu, nasıl bildiğini bilmesem de ne olduğunu biliyordu.

"Zerda'yı, aç bıraktığımız yılanların olduğu fanusun içine kitle."

"Ne kadar süre?"

YAŞ ON YEDİ |TAMAMALANDI|Where stories live. Discover now