1. KAFE

42.8K 898 249
                                    




1. KAFE

Her zaman yazı kışa tercih eden biri olmuştum. Kış ayı soğuk ve hasta ediciydi. Boğaz ağrısı derken onu takip eden üşüyen parmaklar oluyordu. Bu yüzden yaz diyordum çünkü kötü bir etkisi yoktu: en azından benim için.

Kış ayından sonunda çıkabilmiş, ilkbaharı geri de bırakıp yaz ayına girmiştik bir kaç hafta önce.

Sıcağı ve özgür kıyafetleri seviyordum.

Okul çıkışı arkadaşlarla beraber bu havayı değerlendirmek istemiştik. Üzerimizde ki okul elbiselerini evlerimize gidip değiştirmiş, değiştirdiğimiz gibi de bir kafede buluşmuştuk.

Önümdeki kokteylimden bir yudum alırken, yeşil gözlerim masanın üzerindeki çiçekteydi. Kırmızı renkli çiçek ilgimi çekerken bir yandan da suyunun verilip verilmediğini anlamaya çalışıyordum. Çiçeklere ve hayvanlara zaafım vardı. Ondandır ki parmağımla toprağın kuru olup olmadığına bakıyordum.

Kuruydu.

Ağzımın içindeki meyve suyunu yutup parmağımı topraktan çektim. Gözlerim masanın üzerinde bir su bulma ihtiyacı hissedince gözlerimi masa da gezdirdim.

Galiba kimse su siparişi etmemişti.

Nefesimi sessizce vererek arkama yaslandım. Masa da gezinen sohbetin başını kaçırdığım için ortalarından bir yerini yakalamaya çalışmak için dinlemeye başladım. Bir yandan da etrafta garson geçiyor mu diye bakıyordum.

Özge kulağının arkasına saçını sıkıştırıp, "Benim ders çalışmam lazım kızlar," dedi düşen yüzüyle.

Gülmemek için kendimi tutarak kokteylimden bir yudum aldım.

Özge her akşam dışarıya çıkmayı teklif ettiğimizde aynısını yapardı. Nedeninden emin olmasam da tahminlerim güçlüydü. Bu sıralar babasıyla arasının bozuk olduğunu söylemişti ancak ben daha fazlası olduğunu biliyordum. Ellerinden alınan kartları ve ehliyetiyse, buna ek olarak olmuştu.

Ağzımdaki pipetle oynarken bakışlarım telefonundan bir an olsun başını kaldırmayan Aslı'ya kaydı. Ellerinin arasındaki telefonu sıkıca tutuyor, bir yandan da tırnaklarıyla ekranda ritim tutuyordu. Bu hali bana üç ay öncesini anımsatmaktan başka hiçbir şey yapmadı.

"Aslı," dedim dikkatini çekmek için.

Koyu kahverengi gözlerinin gözlerime çıkması uzun sürmedi. "Efendim?" dedi keyifsizce.

Gözlerimle telefonu işaret ettim. "Yenisini yeni almışken kırma istersen," diye uyardım onu. Daha bir kaç hafta önce babasına yalvarmasıyla aldığı telefonu böyle kullanması beni sinir etmekten başka bir şey yapmıyordu.

Göz devirdi. "Bu muydu yani?" dedi alayla. "Kırsam da yenisini alırlar."

Omuz silkip alkolsüz kokteylimden bir yudum aldım. "Pek sanmıyorum babanın bir daha alacağını," dedim umursamazca.

Babası bir daha telefon almayacağının nedenini yanımda söylüyor olmasaydı eğer, sadece baş sallamakla yetinirdim. Ancak Korhan amca benim yanımda onu sertçe uyarmıştı. Ben ders alacağını düşünürken, onun umurunda değildi telefonun kırılıp kırılmaması.

Sırıttı. "Babamın alacağını kim söyledi?" dedi tek kaşını kaldırıp bakarken.

Ben ne demek istediğini anlamadığım için yüzüne sadece bakmakla yetindim. Özge ve Rümeysa ne olduğunu benden önce kavrarken kendi aralarında konuştuğu konu da bu şekilde kapandı.

"O mu alacak?" diye sordu Rümeysa merakla onun yüzüne bakarken.

"Evet," dedi Aslı ve saçlarını arkaya attı. Bu hareketi gülme isteği uyandırdı içimde fakat yapmak yerine onun cümlesini tamamlamasını bekledim. "Hatta yedekten bile telefon da alabilirmiş bana, tek söylemem yetermiş," dedi olayı anlatırken.

Erkek arkadaşı zengindi.

Sadece bizim ailemizden daha büyük oynuyordu.

Rümeysa ve Özge, Aslı'nın anlattıklarını dinlemeye başlayınca benim de tüm ilgim kokteylime kaydı. Rümeysa ortaokuldan beri -ailemin takılmam gerektiğini söylediği- arkadaşımdı. Özge ve Aslı'yla, Rümeysa'nın sayesinde tanışmış ve hep, bir arada takılmaya başlamıştık lisenin başından beri.

Şimdi de lise sonduk.

Lisenin bitmesine sadece üç ay kalmıştı.

"O da geldi," dedi heyecanla Aslı. Koyu kahverengi gözleri arkamda ki bir noktaya kaydı ve hızlıca ayağa kalktı. Başımı çevirip baktığımda ise o aşina olduğum tanıdık yüzü gördüm. Sert adımlarıyla masaya doğru yürürken, bakışlarımı üzerindeki kıyafetlerde gezdirdim. Deri ceket, yeşil renkte tişört ve siyah kotuyla o kadar sıradan, bir o kadar da havalı duruyordu.

Rümeysa, yanımızdan gidip sevgilisine sarılan Aslı'ya bakıp, "Hem zengin hem de ideallere uygun sevgili adayını kapan yine Aslı Doğan oldu," dedi sessizce mırıldanarak.

Haklıydı.

Aslı her zaman ailemizin bizden istediği kriterlere uyan biriyle oluyordu.

Biz sadece izlemekle yetiniyorduk.

Aslı masaya, geri dönüp çantasını almak için geldiğinde, onun arkasından da Eflah gelmişti. Eflah'ın bir eli Aslı'nın belinde, diğer eli kot pantolonun cebindeydi.

Bu hareketi bocalamama sebep oldu.

Onu, yanımızda Aslı'ya dokunurken hiç görmemiştim.

Bakışlarım çantasını toplayan Aslı'ya kayıp geri Eflah'a çıktı. Ve o an onunla göz göze gelmenin rezaletini yaşadım. Ek olarak bakışlarının üzerimde gezinmesiyle, olduğum konumda durmaya çalıştım.

Bacaklarımı ön plana çıkaran eteğimde gezindi ilk kahve gözleri. Ardından üzerimdeki askılığa uzunca bakıp, en sonunda yüzüme çıktı. Hem bakışlarını yavaşça gezdiriyordu hem de rahatsız edici bir boyuta gösteriyordu.

Eflah'ı tanıyordum. Onun çapkın olduğunu ise yakından biliyordum.

Eflah'ın gözlerinin yüzümden ayrılıp göğüs arama düşmesi sadece saniyeleri aldı. Bedenimin, onun bakışları altında rahatsızca kıpırdanmasına izin vermeden öylece durmaya devam ettim. En sonunda dudakları yukarı kıvrıldı yavaşça.

Ona, ne kadar dik dik baksam da onun rahatsız olmayacağını biliyordum.

Sadece beni sinirlendirmek için yapıyordu.

"Merhaba kızlar," dedi en sonunda bakışlarını benden ayırınca.

Ses etmeden diğer ikisinin ona cevap vermesini dinledim. Dudaklarımın arasındaki kokteylden bir yudum almakla yetindim tek. Bir an önce onların gitmelerini ardından diğerleriyle birlikte buradan kalkmak istiyordum.

Aslı çantasını toparlayıp ayağa kalktığında gülümsedi. "O zaman akşam görüşürüz kızlar," dedi sevgilisinin yanındaki yerini alırken. Ardından aklına bir şey gelmiş gibi gibi sevgilisine döndü. Dudaklarına bir gülümseme yayılırken, "Sende akşam gelir misin sevgilim?" diye sordu.

Eflah, bir kaç saniye sevgilisinin gözlerinin içine bakmakla yetindi. Dudaklarını araladığında, toprak harelerini bizim üzerimizde gezdirdi. Onun olumsuz cevap vereceğini hepimiz biliyorduk çünkü gittiğimiz yerleri kendisine uygun bulmuyordu.

O, eğlenceli biri değildi.

Olgun yerlerde takılmayı severdi.

Kokteylimden bir yudum alırken, Aslı'yı nasıl kırmadan cevap vereceğini merak ediyordum.

Gözlerim onların üzerinde gezinirken, onun elinin Aslı'nın belini sarmasını izledim sakinlikle. Sonra o kalın dudakları açıldı.

"Geliyorum," deyip Aslı'nın yanağından öptüğünde şaşıran tek kişinin ben olmadığını biliyordum.

Ne yani o da mı bizimle gelecekti?

YAŞ ON YEDİ |TAMAMALANDI|Where stories live. Discover now