22. İÇ ÇAMAŞIR TAKIMI - I. KISIM

13.2K 299 113
                                    

çok mu beklettim sizi? özür dilerim fazla beklettiysem eğer ama hayatım şu aralar fazla stresli olmaya başladığı için bir şeyler yazamıyordum. bunun için kendime ne kadar kızdığımı bilemezsiniz

bölümü part1 ve part2 şeklinde yapmak zorunda kaldım. bunun sebebi de sizi fazla bekletmek istemediğimden kaynaklanıyordu.

diğer kitabıma da bölüm atmak zorunda olduğum için part2yi Visal'e bölüm attıktan sonra atacağım

o zaman yorumlarda görüşelim, olur mu?

iyi okumalar!

SINIR: 50 OY 60 YORUM



22. İÇ ÇAMAŞIR TAKIMI

I. KISIM

Berk ezel – gözyaşı

İkiye on kala – sonra kül tablasında yer arıyorsun

Aqtaii – ıssız

Uec – üzgünüm ama üzgün değilim



Sırlar içinizde tuttuğunuz için öldürmez sizi. Haykırarak bağırmadığınız için size içten içe işkence eder. Siz de bu eziyete daha fazla dayanamayıp birine söyleme ihtiyacı duyarsınız. Söyleyince kurtulmazsın, daha da bataklığa düşersiniz.

Rümeysa'yla o konuşmamızın üzerine kızlar sınıfa gelmişti. Bu yüzden daha Rümeysa ifadesini toplayamadan onun yüzündeki ifadeyi kızlar yakalamış olmuşlardı fakat bir şekilde onların bakışlarını bana çekmesini sağlayıp, Rümeysa'nın da kendini silkip kendisine gelmesine yardımcı olmuştum.

Onların yanında fazla durmadan antrenmana gitmiştim akşam ki turnuvaya hazırlanmak için. Antrenmanda canımız çıksa da buna karşılık veremezdik çünkü okul o kupayı istiyordu. Onların da bizi bu kadar zorlamalarının sebebi bu yüzdendi.

Mayıs ayına giriş yapalı bir beş altı gün oluyordu. Havalar şimdiden yavaştan düzelmeye başlamıştı. Ağaçlar bile çiçek açıyordu. Bu görüntü izlemeye değerdi. O yüzden dışarıda antrenman yapmıştık.

Eflah'la birkaç kere birbirimizin neler yaptığını merak ettiğimiz için ufak bir mesajlaşma yapmıştık. O alandaydı, görevle ilgileniyordu. Ben de burada akşam ki turnuva için hazırlanıyordum. Sanki ekip arkadaşlarımın omuzlarına tüm yükü bindiriyormuşum gibi hissediyordum. Benim tek yaptığım kendi hayatımla ilgilenip, Aslı'ya bir şey çaktırmamaya çalışmaktı. Bunda ne kadar iyi olduğumdan ise emin bile değildim.

İdil, elinde tuttuğu kahvelerle birlikte masaya doğru yürümeye başlayınca bakışlarımı onda gezdirdim. Yorgun görünüyordu, hem de fazlasıyla. Bu antrenman tüm oyuncuları etkilemiş gibiydi. Özellikle de kaptanın önderlik ettiği bir antrenmanda kimin daha fazla yorulduğunu tartışmaya gerek yoktu.

Masanın üzerine kahveleri bırakıp koltuğa oturup arkasına yaslandı. "Tanrım! Tüm kemiklerimin proteine ihtiyacı var," diye inledi, eliyle alnına vurup. Ardından benim soğuk kahvemi önüme itip, kendi sıcak kahvesinden bir yudum aldı. Bu hava da sıcak kahve mi? İdil ciddi misin? "Biraz da kafeine ihtiyacım var." Diliyle dudaklarının üzerinde kalmış olan kahveyi yaladı.

Dudaklarımı birbirine bastırdım ve parmaklarımı kahvemin etrafına sarıp onun yatışmaya başlayan yüz ifadesini izledim. İdil'le fazla bir samimiyetimiz yoktu dışarıda ama böyle ortak spor dallarında karşılaşınca da birbirimizden ayrılamıyorduk.

YAŞ ON YEDİ |TAMAMALANDI|Where stories live. Discover now