33

2K 174 21
                                    

Ayağa kalktığında aniden göz göze geldik. Anlayamayarak bana bakarken kaşlarını çatmıştı.

—Gerçekten burda mısın? Diye sordu.

—Burdayım Hyuna dedim. Sesim bitkin çıkmıştı.

—Tabi burası senin de evin. Dedi kafasını sallayarak.

—Açıklamama izin ver dedim ayağa kalkarken.

—Bir açıklama duymak istemiyorum Jungkook. Seni görmek de istemiyorum.  Dedi.

—Kendin yaptığın şeyi ben yapınca neden sorun oluyor? Diye sordum.

—Ne demek istiyorsun Jungkook? Çünkü artık ne sana ne söyeldiklerine anlam vermek istiyorum. Dedi.

Yorgundu. Dağılmıştı.

—Ilk önce sen beni aldattın Hyuna. Dedi.

Bana anlamayarak baktı. Tamam eğer bu rolse kesinlikle fazla doğal tepkiler veriyordu.

—Ben seni kimle ne zaman aldatmış olabilirim tanrı aşkına Jungkook. Ne saçmalıyorsun. Ya açık konuş ya da çık git bu evden.

—Kore'den döndüğümüz gün. Okuldan geldiğimde evden çıkan Damien'la karşılaştım.

—O kim Jungkook? Dedi bikkinlikla. Gerçekten şuan kendimi aptal gibi hissetmiştim.

Beni zorla dinliyor gibiydi. Öyleydi de. En azından dinliyordu.

—Yattığın çocuk. Odaya geldiğimde dağınık bir şekilde yatağımda yatıyordun. Boynunda morluk vardı. Dedim.

Ben ona bu cümleleri kurarken az önceki telefon konuşmasıyla birlikte hepsi oturmuştu.

—Tüm dengemi bozuyorsun Jungkook. Ne anlattığını bilmiyorum bile. Ama bu kadar fazla. Zaten yeterince şeyle uğraşıyorken en azından bırak senin saçmalıklarınla uğraşmayayım. Daha beni aldattığını sindiremedim bile.

Gözleri hızlıca dolarken çoktan ağlamaya başlamıştı. Hepsi bir oyundu.

—O gün eve biri geldi mi?

—Marissa geldi. Kahve içtik. Yorgun olduğum için sonrasında uyudum bu kadar. Dedi.

Aniden tuvalete koştuğunda kapıyı kapatmasına bile zaman kalmamıştı. Ben de onun peşinden gittiğimde hızlıca saçlarımı topladım.

Bir elimi karnının üzerinden salarken kendimden nefret ettim o an. Yalnızca konuşmalıydık. Yalnızca ona derdimi anlatmalı ve dinlemeliydim.

En azından o  oyun oynandığında hesap sorsaydım çoktan gerçekleri öğrenmiş olurdum.

Marissa ve Damien'in iğrenç ama başarılı oyunuydu.

Sifonu çekerken bana bıraktı bedenini. Onu kucağıma çekerken kafasını omzuma yaslayıp bir kaç derin nefes aldı.

—Seni nasıl aldattığımı düşünürsün? Diye sordu.

—Ta...

Konuşmama izin vermedi.

—Aptalsın Jungkook. Sırf aramız biraz bozuldu diye anında seni aldattığımı mı düşündün? Bu dünya da senden daha mükemmel bir varlık var mı sence? Ayrıca o gün regl günümdü. Ağrıdan ölüyordum. Sen bana seni aldattığımı söylüyorsun. Yine beni dinlemedin. Bana inanmak yerine yargılamak daha kolay gelmiş olmalı dedi ve hızlıca kucağımdan kalktı.

Onu tutmama izin dahi vermemişti.

Ağzını çalkalarken yüzünü yıkadı. Kendine aynada bakarken derin bir nefes aldı.

Dark Lord ~Jeon Jungkook Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz