Bora güldü.

"Derin bir bela."

Selim tatmin olmadığını belli eden bir bakış atınca açıklama gereği duydum.

"Çakıroğlu'nun sahte bir isim olduğunu ona ulaşamadığın için anlamışsındır. Gerçek kimliği belirsiz, biz en fazla ona çalışan adamların peşine düşebiliyoruz."

"Benim anlamadığım bu adam sizi örgütleyecek kadar ne yaptı? Hepiniz bir FBI ajanı gibi davranıyorsunuz. Olayınız ne onunla?"

Mert doğruldu.

"Senin nasıl annenld ilgili bir sonunun varsa bizimki de bunun gibi kişisel ve toplumsal şeyler. Bu adamda her türlü pislik var. Kumar, uyuşturucu, kirli paranın olduğu her yere ulaşır. Ama en kötüsü çocuklar."

Sevil, Mert'in elini tutarken bağırdı.

"Bu adam delirmiş! Bir çeşit Tanrı olmaya çalışıyor."

Selim bana döndü.

"Çocuklar demiştin. Onları ne yapıyor?"

"Beyinlerini inceleyip organlarını pazara çıkarmak dışında mı?"

Özgür şaşkınlıkla baktı.

"Yok artık. Beyinlerini mi? Bu adam sadistten de öte."

Şafak kolunu sandalyede oturan Bora'nın omzuna koyarak devam etti.

"İnsanları kontrol etmenin yollarını arıyor. Amerikadan bir profesör getirmiş ve onunla çalışıyor. Çocuk beyinleri tam gelişmediğinden yapısını takip ediyorlar. Her yaştan çocuklara karşılaştırıp gelişme süreçlerini takip ediyorlar ve kalan organları karaborsa da satıyorlar. Örgütlenmek için bundan daha fena bir şey düşünebiliyor musunuz?"

Can gerilmişti.

"Pekala, benim midemin biraz dinlenmeye ihtiyacı var bence şimdilik bu kadarı yeter. Ah, bu- Hastalık. Bu adam ruh hastası."

Selim kafasını salladı ve dışarı çıktı. Herkes şaşırmıştı.
SELİM

Bu gerçekten delilik. Bu adam manyağın da ötesinde. Onlar daha çocuk! Bunu düşününce... Şebnem'in yerinde olsaydım bende aynı şeyi yapardım. O masumları kurtarmak için kirlenmek sorun olmazdı.

Omuzumda bir el hissettim.

"Sorun nedir? Seninde mi miden kaldırmadı."

Ben Şebnem'e doğru dönünce o da elini çekti.

"Düşündüğünden daha güçlüyüm ben."

"Onu hayatımı kurtardığında anlamıştım zaten."

"Demek artık minnet duymasını öğrendin hı?"

"Selim anlamadığın bir nokta var sanırım. Benim sana minnet duymam bir şeyleri değiştirmez, senden hala özür dilemeyi düşünmüyorum çünkü."

'İnatçı ve huysuz biri olmak seni sen yapan şey, eğer özür dilersen zaten ikinci kez numara yapıyorsun demektir.' bunlar demek istediklerimdi ama ağzımdan bir türlü çıkmadılar. Bunlar yerine sadece kısa ve öz bir şey çıktı.

"Ondan şüphem yok zaten."

"Güzel. En azından artık sana zoraki kibarlık göstermek zorunda değilim."

"Bunu komik mi buluyorsun?"

Sinirlenmiştim. Üzerine doğru yürüyordum.

"Biriyle oynayıp geçerli bir sebep sununca her şey hallolmuş gibi davranmayı."

Tehlikeli Güzel (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now