—En azından şeytanın oyunlarını oynamamamız gerektiğini öğrendik dedi.
—Bir şeytani onun oyununda yenebilmek için tanrı olmak gerekir. Tanrı bile başa çıkamayacağını düşünerek cenneten kovmadı mi zaten? Diye sordum gülerken.
—Itaat etmekten başka şansımız kalmaması seni üzüyordur. Dedi.
—Evet boyun eğmek hoşuma gitmiyor. Bu yüzden onu senin içinden çıkarmak için çabalıyorum ya dedim oturduğum yerden kalkarken.
...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
—2 gündür oynuyorum. Bugün kesinlikle hazırım dedim elbisemle aynı renk yüksek topuklu ayakkabılarımı giyerken.
—Bu kadar iyi oynadığını bilmiyordum dedi Jungkook.
—Babamla oynamaya gelirdik. Bir gün büyük bir vurgun yaptı. Babam kumarda gerçekten bir dahidir. Sonrasında kumarhaneye fazla para kaybettirdiği için bir daha buraya gelmesi yasaklandı dedim gülerken.
—Kaç lira?
—Bir milyon dolar. Bir gecede alabileceği en yüksek miktardaki paraydı. 21 oyununda kartları sayabilicek kadar zeki bir adam dedim.
Maşalı saçlarımı son kez düzelttim. Tek tarafı kulağımın arkasına atıp uzun sarkan küpemin omzuma özgürce değmesine izin verdim.
Makyajim da gayet iyiydi.
—Onun kadar olmasa da sen de iyi oynuyorsun dedi.
—Şimdi asıl soru. Ortaya ne koyacağız? Diye sordum.
—Kitabı riske atamayız dedi.
—Kesinlikle atamayız. Parayı kabul etse bu kadar zahmete girmezdik. O zaman kendimi koyuyorum? Dedim tek kaşımı kaldırıp ona bakarken.
—Tek gecelik mi? Diye sordu.
Alayla güldüm.
—Tek gecelik bir zevk için böylesine önemli bir kitabı kaybetmeye kimse göz yummaz Jungkook.
Aynadan kendime baktım.
—Böyle bir şeyi yapamazsın Hyuna dedi.
—Kazanacağıma neden inanmıyorsun? Diye sordum.
—Çünkü kaybetmen her zaman ihtimaller dahilinde dedi.
—Şimdi mantıklı konuşmaya başladın. Adama parayı veya kitabı sunamıyoruz.
—Kitabı sunalım dedi.
Kaşlarımı çattım.
—Kazanacağım kesin değilken kitabı mi sunucaz?
—Bunları benim için yapmıyor musun? Benim için ölmene izin veremem. Şayet dark lord için yapıyor olsaydın birine yaranmaya çalışmış olurdun. Ancak bana karşı böyle bir şey yapmana gerek yok.
—Dediğin gibi olsun. O zaman ben de yalnızca kazanmak için oynarım. Dedim.
Ceketimi omuzlarıma aldım. Kitabı çantama koyarken omzuma astım.
—Gidelim dedim ve otel odasından çıktım.
Fazla zeki olan insanların delirmemesi gibi bir durum söz konusu değildi. Zeki insanların iğrenç zaafları olurdu. Karşımdaki adamınsa zaafı kumardı.
Birilerini kışkırttığında daha saldırgan olurdu. Bu her zaman detay kaçırmasına sebebiyet verirdi. Hamlelerini düzgünce engelleyebildiğiniz panik yapmadığınız sürece ufak bir teknikle karşı tarafı yenebilirdiniz.
Ben insanların zaaflarını bulup onları kışkırtmaya bayılırdım. Her zaman psikolojik olarak onları rahatsız ederdim. Bu iki gün boyunca hazırlandığım tek şey adamın tepkileriydi.
Yoksa kumarı bu zamana kadar babamla her gece düzenli bir şekilde oynardım.
Kaybetme korkum vardı. Çünkü hayatını kumara adamış birine karşı oynuyordum. Sikeyim bu aşırı eğlenceliydi. Hayatın bilinmez ihtimaller arasında dolaşmaı beni sinirlendiriyor ve korkutuyordu. Korktuğumuz şeyleri yaparken aşırı zevk alırdık.
Arkamda Jungkook gelirken onu umursamadan tam olarak adamın karşısına oturduğumda yüzümdeki gerçek gülüşün sebebi tam olarak buydu.
—Bay Telfer. Dedim.
—Ah siz iki gündür kimsenin dilinden düşmeyen bayansınız. Dedi.
—Resmi olucaksak Bayan Moon olmuycaksak Hyuna diyebilirsiniz dedim.
—Bayan Moon ne için buraya geldiniz? Diye sordu.
—Dark Lord'un yazdığı kitabın bir kopyasının sizde olduğunu duydum dedim bacak bacak üstüne atıp duruşumu dikleştirirken.
—3 kopyadan bir diğeri de sizde olmalı o halde. Dedi.
—Bu hayatta beni en çok ne etkiler biliyor musunuz? Diye sordum.
Konudan konuya atliyordum.
—Zeki insanlar mi? Diye sordu.
—Kesinlikle. Zeka bu dünyadaki en seksi şey. Şimdi size ufak sorularımdan sonra güzel bir teklifim var.
Koca gülümsememle ona bakarken gözlerimi bir salise bile ondan ayırmıyordum.
